03 Mayıs 2021

Aziz Anthony Fauci


ABD’de Kovid ile mücadele için oluşturulan görev gücünün başındaki isim olarak Dr. Anthony Fauci, sürü bağışıklığı konusunda sürekli yanlış bilgiler verdiği için geçen ay ağır eleştirilere maruz kaldı. Buna karşın kimse, onun Amerikan kamuoyunu uzun zamandır yanıltıyor oluşu veya her şeyi tümüyle yanlış ele alışı üzerinde durmadı.

Dr. Fauci’nin koronavirüs meselesini, AIDS krizini veya diğer önemli salgınları nasıl ele aldığına geçmeden önce, bu makalenin amacının kovid inkârcılığını beslemek olmadığını açık bir dille belirtmeliyim. Muhtemelen resmi söyleme hizmet eden ve ısmarlama yazı yazan kalemşorlar, ağızlarından köpükler saça saça bu makaleye saldıracak, bu ölümlerle sonuçlanan pandemiyle yarışan komplo teorilerinin yayılma hızı konusunda iğneleyici cümleler dile getirecek, bu sayede ceplerini dolduracaklar.

Bu makaleyi yazdığım günlerde Amerika’da koronavirüs sebebiyle 375.000’in üzerinde insan öldü. Gelgelelim bu konuda ağırlıklı olarak Trump suçlandı, ama yanı başındaki isim olan Fauci’ye tek kelime eleştiri yöneltilmedi. Muhtemelen Fauci, Ulusal Alerji ve Bulaşıcı Hastalıklar Enstitüsü’nde 37 yıl boyunca başkanlık yaptığı için eleştiriler karşısında belirli bir dokunulmazlık elde etmişti.

Hatta bu süreçte Fauci, birçok Amerikalının zihninde kült lider statüsünde idi. People dergisine gönderilmek üzere kaleme alınmış olan ve Change.org’da yayınlanan bir dilekçede Fauci’nin “Hayattaki En Seksi Erkek” ilân edilmesi isteniyordu ve bu dilekçeyi yaklaşık otuz bin kişi imzalamıştı.

İnternette Fauci battaniyeleri veya dua mumları bulmak da mümkün. Erotik hikâyeler yazan bir yazar çıkıp, Fauci’nin 1991’de kaleme aldığı Mutlu Sonlar isimli romanında resmettiği âşık erkeği anlatırken Fauci’den ilham aldığını söyledi.

Dolayısıyla bu makalenin ana meselesi, Aziz Anthony Fauci konusunda medyada sunulan tasvirin ötesine bakıp, onun AIDS, kolera ve koronavirüs başlıklarında geliştirdiği analiz ve bu analizin yol açtığı ölümcül sonuçları değerlendirmek. Kanaatimce medya, Fauci’nin sicilini incelemiş olsaydı bugün bu durumda olmazdık. Her gün bu hastalığa dört binden fazla insanı kurban vermezdik.

Fauci’nin Maskesi Haiti’de Düştü

1 Şubat 2010’da, Haiti’nin büyük bir kısmını harap eden depremin üzerinden bir ay dahi geçmeden Fauci, Ulusal Sağlık Enstitüsü adına yapılan radyo programına çıktı ve deprem sonrası Haiti’de açığa çıkan sağlık sorunlarından bahsetti.

Bu makalenin yazıldığı sıralarda bu söyleşinin ses kaydı Youtube’da sadece altı kişi tarafından izlenmişti. Orada Fauci şunları söylüyordu:

“Çoğunlukla tabii ki anlaşılır bir biçimde insanların kolera salgınına dair endişelerine dair cümleler işitiyoruz. Haiti’de kolera yok, dolayısıyla bu ülkede kolera salgınının başgöstermesinin imkânı yok.”

Oysa Fauci fena hâlde yanılıyordu. Birleşmiş Milletler’e göre depremi takip eden birkaç ay içerisinde başgösteren salgın süresince 800.000 Haitili koleraya yakalandı, bu insanların 9.000’den fazlası öldü. Kolera salgınının ana sebebi ve kaynağı Birleşmiş Milletler olduğu için bu meselenin üzeri örtüldü.

Salgına BM’nin sebep olduğuna dair dedikodular ayyuka çıkınca Fauci, başkalarını suçlama ihtiyacı duydu: “Hıfzıssıhhada sorun olmasa bile kolera mikrobu suda yaşayabiliyor. Sel, kasırga ve deprem gibi doğal felâketlerin yaşandığı durumlarda mikrop açığa çıkmazsa salgın da yaşanmıyor.” Aslında Fauci, salgını hıfzıssıhhanın, sağlık koşullarının kötü olmasına bağlıyordu.

Aynı gün Haiti’deki Birleşmiş Milletler İstikrar Misyonu, basın açıklaması yapıp dedikodulara açıklık getirmek istedi ve kendisinin uluslararası atık yönetimi standartlarına uyduğunu, olayda bir suçunun olmadığını söyledi. Misyon, tabii ki yalan söylüyordu.

Haitili aktivist ve Twitter kullanıcısı Madame Boukman, hesabı üzerinden şunu söylüyor: “Hatırladığım kadarıyla BM’nin Haiti’de kolera salgınını başlatmasından hemen sonra Fauci çıkıp, Haitilileri ‘temiz olmamak’la suçlamıştı, o, aynı zamanda HIV konusunda da suçu bizim üzerimize atmıştı.”

Fauci, araştırmaları boyunca hükümetin AIDS politikasının kamuoyu önündeki yüzü olarak çalışma yürüttü. Bu süreçte esas olarak “eşcinseller, eroinmanlar, hemofili hastaları ve Haitililer”den oluşan risk grubu üzerinde durdu.

1984’te verdiği bir derste Fauci, meseleyi şu şekilde izah ediyordu: “Bugün Haiti’deki durum, ülkede kimi tartışmalara yol açtı. Bunun sebebi ise halk sağlığı uzmanlarının Haitilileri de ayrı bir risk grubu olarak belirlemiş olmamızdır. Bugün kimileri bu belirlemeye itiraz ediyor ki bu makul bir itirazdır, çünkü Haitililere karşı ayrımcılık yapılmaktadır. Peki ama neden Haitilileri ayrı bir risk grubu olarak ele almalıyız? Çünkü Haiti halkının çok küçük bir kısmında gördüğümüz AIDS’i sadece eşcinsellik veya damardan alınan uyuşturucu kullanımı ile izah edebiliyoruz, demek ki burada başka bir şey oluyor.”

Haitililere ayrımcılık yapıldığını kabul etmesine rağmen Fauci, kamuoyuna yaptığı açıklamalarda ve tıp dergilerine yazdığı makalelerde Haitilileri ayrı bir risk grubu olarak takdim etmeyi sürdürdü.

O günlerde Èzili Dantò adındaki Amerika’da yaşayan Haitili bir yazar, şu yorumu yapıyordu: “Dr. Fauci, hastalığın yüzünü nedense siyaha boyamıştı. Afrikalıları ve Haitileri hastalıklı olarak takdim etmişti.” Dantò ayrıca o dönemde bakımevlerinde, hastanelerde, otellerde, kafelerde, taksi duraklarında ve evlerde hizmetçi ve aşçı olarak çalışan Haitililerin damgalanıp sosyal mesafe kuralına tabi kılındığını, hatta işten çıkartıldığını veya uzaklaştırıldığını, genel nüfustan kopartıldığını söylüyordu.

Bir teoriye göre AIDS’in Haiti’de başka ülkelerden daha hızlı yayılmasının sebebi, kanlarını satmak isteyen, iğneleri değiştirmek gibi gerekli önlemleri almayan Karayipli yoksulların kanını emen kan plazması merkezleridir. Buna karşın Haitililerin AIDS konusunda ayrı ve özel bir risk grubunu teşkil ettikleri fikrini artık herkes redde tabi tutmaktadır.

AIDS Farkındalığını Artırmak

Fauci, AIDS salgını konusunda araştırma yapan ilk isimlerden birisidir. Eski fotoğraflarda onun ta seksenlerin başlarında AIDS hastalarını muayene ettiği görülmektedir. 1986’da Washington Post’ta çıkan haberde Fauci’nin meslektaşları, onun Süpermen gibi özel biri, önemli bir doktor olduğunu söylemektedirler. Haberleri taradığınızda, yapılan söyleşileri okuduğunuzda, onunla ilgili yayılan efsane dâhilinde, Fauci’nin hastalığın tedavisi konusunda yenilikçi çalışmalar yaptığına dair sözlere rastlıyorsunuz.

Örneği Fauci, AIDS’li gence sağlıklı ikiz erkek kardeşinden kemik ve ilik nakli yapılması konusunda denemelerde bulunuyor. Hakkında destanlar yazan gazeteler ve Fauci’nin kendisi, bu deneme sonrası hastanın kör olduğundan, sonrasında öldüğünden nedense hiç bahsetmiyor. Oysa o dönemde ülke genelinde gazeteler, bu aykırı yöntemi AIDS’i tedavi edecek yegâne yöntem olarak övmüş, yazıların sonunda önemsiz bir olaymış gibi, hastanın öldüğüne laf arasında değinmişlerdi.

AIDS krizinden bahsederken o dönemin liderlerinin yaptıkları yanlışlar kolaylıkla görmezden geliniyordu. Virüsün nasıl yayıldığı konusunda ilk günlerde herkesin kafası epey karışıktı. Bu, AIDS araştırmalarına daha fazla para ayrılması için mücadele eden Fauci için de geçerli bir durumdu.

Fauci, koronavirüs sürecinde oynadığı rolden çok önce bilinen bir isimdi. Bu sebeple medyada onun AIDS denilen musibetin ağırlığını hissettirdiği dönemin bir kahramanı olduğuna, ACT UP gibi önde gelen AIDS aktivizmi örgütlerinin tepkilerine maruz kaldığına dair birçok haber çıktı.

ACT UP’ın liderleri Peter Staley ve Larry Kramer, koronavirüs salgınının başladığı dönemde Fauci’yi savunan açıklamalar yaptı. Oysa daha öncesinde onun “katil” olduğunu söylüyorlardı. Mayıs 2020’de ölmezden önce Kramer, New Yorker gazetesine verdiği demeçte, “AIDS krizi süresince devlet yetkilileri içerisindeki tek gerçek ve büyük kahramanın Fauci olduğunu” söyledi.

Bugün Putin’in ABD için bir tehdit olduğunu söyleyen, Hillary Clinton’a yaltaklanmayı kendisine iş edinen Staley, Dr. Fauci ile mülâkat yapıyor. Ayrıca Zoom üzerinden Fauci için tertiplediği sürpriz doğum gününe Barbra Streisand’ı davet ediyor.

Ama öte yandan Fauci’nin AIDS krizini nasıl ele aldığı ile ilgili gerçekler, koronavirüs salgını sırasında onun sicilinden bir şekilde silinip atılıyor.

Ve Orkestra Başladı Çalmaya: Siyaset, Halk ve AIDS Salgını isimli kitabında Randy Shilts, Fauci’nin bilim cemaatinin ilerleme sağlamak için çok uğraştıkları AIDS ve toplumsal etki alanı konusunda tek başına süreci terse çevirdiği bir olay üzerinde duruyor.

Liberal sosyal medya fenomenleri, Fauci’nin başrolde olduğu, “kahraman olarak öne çıktığı” kitabı şiddetle tavsiye ediyorlar. Oysa kitapta Fauci’nin adı on beş yerde geçiyor ve bunların hiçbirisinde olumlu bir ifadeye rastlanmıyor.

AIDS’in insandan insana nasıl geçtiği sorusuna 1982 yılında cevap bulundu: meni, kan ve “kan ürünleri”. Buna karşın bugün olduğu gibi o dönemde de medya ve tıp dergileri, benzer bir kusura sahiplerdi: kâr dürtüsü. Her zaman olduğu gibi duygusallık, gerçeklere ağır bastı.

1983’te Amerikan Tıp Derneği Dergisi (JAMA) HIV/AIDS’li çocuklarla ilgili bir araştırma yayımladı. Üzerinde çalıştıkları veriler, birbiriyle çelişen iki ayrı düşünce hattının ortaya çıkmasına neden oldu. Dr. Arye Rubinstein’ın (benimle bir akrabalığı yok!) savunduğu ilk düşünce hattına göre AIDS’li çocuklar, virüsü rahimde iken anne kanından alıyorlardı. Dergi, ilk başta araştırmanın ilgili bölümünü çizdi ama sonra yazarın ısrarı üzerine araştırmanın tamamını yayımlamak zorunda kaldı.

Ardından JAMA’de Dr. James Oleske’nin makalesine yer verildi. Oleske’nin iddiası şu şekildeydi: “AIDS ilk başta eşcinsel erkeklerde, ardından damardan uyuşturucu alan bağımlılarda, Haitililerde ve hemofili hastalarında tespit edildi. […] Son dönemde bizim gibi başka insanlar da AIDS’li yetişkinlerde görülen tipte bulaşlar ve açıklanamayan bağışıklık yetersizliği sendromu görülen çocuklarla karşılaştılar. […] Deneyimlerimizin de bize söylediği üzere yüksek riskli hanelerde yaşayan çocuklar AIDS’e yakalanabiliyorlar, ayrıca hastalığın aktarımı için cinsel temas, uyuşturucu bağımlılığı veya kan ürünlerine maruz kalma gibi bir şart yok.”

Oleske’in makalesi Rubinstein’ın makalesini tümüyle çöpe atıyordu. Fauci de bu makaleyi görmezden geldi. Kendisinin de dediği gibi Fauci, aslında Rubinstein’ın makalesini hiç okumamış, sadece Oleske’nin makalesi için bir makale kaleme almıştı.

Orada, “Derginin bu son sayısında Oleske ve arkadaşları makalelerinde bize AIDS denilen hikâyenin nasıl seyrettiğine ilişkin oldukça önemli veriler sunuyor” diyen Fauci, “açıklanamayan, yıkıcı bağışıklık yetersizliği gelişen, kendilerini onlarca yıldır iyi hisseden erkek eşcinseller, uyuşturucu bağımlıları veya hemofili hastalarında durumun çok farklı” olduğunu söylüyor.

Devamında ise “AIDS, ilgili hastalarda farklı sonuçlara yol açıyor. İnsanların AIDS’in insandan insana bulaşmadığına inanması biraz zaman alıyor” diyor, ardından da “AIDS riski bulunan kişilerle veya AIDS’li hastalarla ev içerisinde temasta olan bebeklerde ve çocuklarda AIDS’in, hastalığın aktarılma düzeyi bağlamında, muazzam sonuçlar ortaya koyduğundan, AIDS’in dikine aktarılabildiğinden, aile içerisinde yakın temasın hastalığın yayılmasını mümkün kıldığından, böylelikle AIDS’in tümüyle yeni bir boyut kazandığından” bahsediyor.

Son olarak da Fauci, “cinsel ilişki veya kan nakli dışında başka yollardan da bulaşabileceği, hastalığın muazzam bir kapsama sahip olduğu” sonucuna ulaşıyor.

Bu yazı üzerine AIDS konusunda yoğun bir merak ve telaş açığa çıkıyor. İlkin Amerikan Tıp Derneği, Oleske’nin çalışması ve Fauci’nin yorumu ile ilgili olarak bir basın açıklaması yapma ihtiyacı duyuyor. Ardından Associated Press, “AIDS Hastalığı Tüm Nüfusu Tehlikeye Sokabilir” başlığıyla bir haber servis ediyor. Bu haberi, New York Times ve USA Today’in haberleri takip ediyor.

Fauci, medyayı yorumlarını bağlamından çıkartmakla ve onları duygusal bir zemine taşımakla suçluyor. Söyledikleri şeylerin kesinleşmiş sonuçlar olmadığı üzerinde duruyor ve sadece ev içi temasın AIDS’in yayılmasına katkı sunabileceğinden bahsettiğini söylüyor.

Shilts’in kitabına göre “rapor kamuoyunda, takip eden dönemde AIDS ile ilgili oluşan histerinin düzeyini yukarı çekecek kalıcı bir iz bırakıyor. Bilim insanları, AIDS’in nasıl yayıldığı konusunda net değiller. Hâlen daha farklı görüşler dile getiriliyor. Ev içi temas ile ilgili rapor, hiçbir dayanağı olmayan korkuları tetikliyor. Topluma yıllar boyu zarar veriyor. Birkaç ay boyunca AIDS meselesi, hastalığın ev içerisinde bulaştığı konusunda korkuyu besleyen hikâyenin mevcut bağlamı içerisinde tartışılıyor.”

Bir yıl sonra eşcinsel karşıtı köşe yazarı Patrick Buchanan, Fauci’nin yazısına atıfta bulunarak, San Fransisko ve New York valilerine onur yürüyüşlerini iptal etmesi çağrısında bulunuyor. Ayrıca iki doktor çıkıp basın açıklaması yapıyor ve orada yürüyüşlerin iptali yönünde çağrıda bulunuyor. Doktorlar ayrıca, tüm eşcinsel barlarının kapatılmasını, mutfak personelinin AIDS taramasından geçirilmesini, hastalık sebebiyle ölen kişilerin cesetlerinin hava geçirmez tabutlarla gömülmesini öneriyorlar.

Ateşe benzin dökmesine rağmen Fauci, ertesi yıl Ulusal Bulaşıcı Hastalıklar Enstitüsü müdürü yapılıyor.

Pandemi Panayırı ve Propaganda

Noel arifesinde New York Times bir yazı yayımladı. Yazı Fauci’nin bir yalanından bahsediyordu. Zira Fauci, koronavirüs yüzünden ölecek insanların yüzdesinde “ufak” bir değişiklik yapmıştı.

“Pandeminin ilk günlerinde Dr. Fauci, birçok uzman gibi nüfusun yüzde altmış ilâ yetmişinin hastalığa yakalanacağını söylüyordu. Oysa bir ay önce televizyonda bu oranın yüzde yetmiş ilâ yetmiş beş olduğunu söyledi. Geçen hafta ise CNBC’ye verdiği mülâkatta bu oranın yüzde yetmiş beş ilâ yüzde seksen olduğu iddiasında bulundu.”

Geçen gün telefonla katıldığı bir programda Fauci rakamları ufak ufak değiştirmeye devam etti.

Bu durumu Fauci şu şekilde açıklıyordu: “İncelemeler, Amerikalıların yarısının aşılanmasının yeterli olacağını söylese de ben sürü bağışıklığının kazanılması için gerekli oranın yüzde yetmiş ilâ yetmiş beş olduğunu düşünüyorum.”

Sonrasında yeni araştırmaların yapılması ile birlikte Fauci, bu oranın yüzde 80-85 olduğunu söyledi. Ardından da eli artırdı ve “yüzde 90” demeye başladı.

Yani ABD’de koronavirüs konusunda en çok güvenilen isim olan Fauci yaptığı açıklamaları sürekli değiştirdi, güya bilimsel değerlendirmelerde bulundu, bu açıklamaları ve değerlendirmeleri kamuoyunun nabzına göre yaptı.

Fauci esasen koronavirüs türünden bulaşıcı hastalıklarla ilgili ilk kez insanları yanıltmıyor, kendisi de ilk kez yanılmıyor. Uzmanlık alanı olduğunu iddia ettiği bir alanda bize yanlış şeyler söylüyor.

Bush’un konuşma metinlerini kaleme alan isim olan Marc Thiessen, Eylül ayında Fauci’nin koronavirüsle ilgili olarak söylediği yalanların tarihçesini sundu.

21 Ocak 2020: Fauci, virüsün “ABD halkı için önemli bir tehdit olmadığını, onun ABD’li yurttaşların endişelenmesini gerektirecek bir duruma yol açmayacağını” söyledi.

26 Ocak 2020: “Amerikan halkı endişelenmesin, korkmasın. Bu virüs ABD için çok çok düşük bir risk teşkil ediyor, ama biz sağlık yetkilileri olarak bu meseleyi epey ciddiye almalıyız.”

31 Ocak 2020: “Amerikan halkı için risk hâlen daha çok düşük, gene de biz bu riski düşük seviyede tutmak istiyoruz.”

3 Şubat 2020: “Bence hepimiz virüsün etkilerinin azaldığına tanık olacağız.”

17 Şubat 2020: “İnsanların korkmasını gerektirecek bir durum yok. Bugün risk düzeyi nispeten düşük, endişeye mahal yok. Biz asıl grip üzerinde duralım.” Ardından Fauci, “virüsün yol açtığı tehlikenin düzeyinin çok düşük olduğunu, virüsü kapmadığınız sürece maske takmamak gerektiğini” söyledi.

28 Şubat 2020: “Kanaatimce gidişat kötüye değil, çünkü etkilerini belli ölçüde azaltacağız. Salgını hafif atlatacağız.”

29 Şubat 2020: “Şu an her gün ne yapıyorsanız onu yapın, bir değişiklik yapmanıza gerek yok.”

10 Mart 2020: “Ulus olarak risk düzeyimiz oldukça düşük.”

YouTuber ve komedyen Jimmy Dore’un sürekli dile getirdiği biçimiyle Fauci, 8 Mart’ta 60 Dakika programında “birçok Amerikalının maske takmasına gerek yok” diyor.

Fauci, “Çin’de, Güney Kore’de herkesin maske taktığını görüyorsunuz. Bugün burada, ABD’de insanlar maskeyle dolaşmamalı” deyince programın sunucusu Dr. Jon LaPook, “bundan eminsiniz değil mi, çünkü onca insan sizi can kulağıyla dinliyor” diyor. Fauci hiç geri adım atmıyor, aynı lafı tekrar ediyor.

Burada biraz durup Çin’de koronavirüs yüzünden ölenlerin sayısının yalnızca 4.634 olduğunu söyleyelim. Güney Kore’de bu rakam 1.140.

12 Haziran’da gazeteci Katherine Ross, Fauci’ye şu soruyu sordu: “İlk başta bize maske takmayın diyenler baharda neden bize maske takın dediler?” Fauci şu cevabı verdi: “Çünkü elimizde yeterince koruyucu ekipman yoktu.”

Fauci devamında, kamuoyunu yanıltmalarının sebebinin, sağlık çalışanlarının kişisel koruyucu ekipmana ulaşmalarını sağlamak olduğunu söyledi. Oysa yalan söylüyordu. 60 Dakika programında Fauci, “herkes maske takarsa bu, kıtlığa yol açar” uyarısında bulunuyordu.

Haziran ayında Fauci, maskenin önemi konusunda söylediği yalana bir kılıf buldu. Önce maskenin korumadığını söyleyen Fauci, maskenin etkili olduğunu, maske kıtlığı tehlikesinin ise ortadan kalktığını söylemeye başladı.

Bunlar bir bilim insanına değil siyasetçiye yakışan taklalar. Bir siyasetçi olarak Fauci, Rusya’ya çamur atma görevini de yerine getirmeyi ihmal etmedi ve NBC’de yayınlanan Today Show programında, “Rus aşısının güvenilirliği konusunda şüphelerinin” bulunduğundan söz etti.

Resmi sitesinde de dile getirildiği biçimiyle Sputnik V aşısı, yüzde 91,4 etkili bir aşı. İlk raporların dile getirdiği iddiaya göre etki oranı yüzde 95 ki bu rakamın doğruluğunu uzmanlar da kabul ediyorlar. Buna karşılık Pfizer aşısının etki düzeyinin yüzde 95, Moderna aşısının yüzde 94,1 olduğu söyleniyor. Ancak bu iki aşının etki süresi Rus aşısına kıyasla daha düşük, dolayısıyla bu yüzdelerin değişme ihtimali söz konusu.

Peki ama Fauci, Rus aşısına neden sallıyor? Birleşik Krallık’ın Pfizer aşısına verdiği onayı neden eleştiriyor, İngilizlerin uyanıklık yapıp sürece son anda dâhil olduklarını neden söylüyor? Eğer ortada aşı şüpheciliği diye bir şey varsa bu şüpheciliği en fazla Fauci besliyor.

Ulusal kanallara çıkıp Rusya karşıtı laflar sıralayanlar kervanına dâhil olan Fauci, aslında Moderna aşısının sahiplerinden olan Ulusal Sağlık Enstitüsü’yle uzun zamandır bağlantılı çalışmış bir isim.

Fauci, Ulusal Sağlık Enstitüsü, Ulusal Alerji ve Bulaşıcı Hastalıklar Enstitüsü ve ilâç deneyleri için yoksul Afrikalıları kobay olarak kullanan Bill & Melinda Gates Vakfı türünden sanayinin önemli isimlerinden oluşan ağ, güçlü bir yapı aslında. Google’da bu kuruluşların adlarını arattığınızda karşınıza, ABD’nin koronavirüs politikası ile ilgili haberlerde karşımıza çıkmayan bilgiler içeren bir sürü sayfa çıkıyor.

Medya, salgın sürecine yönelik mücadelede yaptığı hatalardan ötürü Trump yönetimini suçluyor, ama bu salgın sürecinin liderliğini üstlenmiş olan Fauci’nin sicilini eleştirel bir biçimde inceleme gereği duymuyor. 20 Ocak’ta Beyaz Saray’da koltuğun sahibi değişti, gelgelelim Fauci yerini muhafaza etti. Biden, koronavirüs görev gücünü tekrar ona teslim etti. Demek ki bundan sonra da medya, Aziz Anthony Fauci’yi eleştirmemeye ve onun ismini yaldızlamaya devam edecek.

Alexander Rubinstein
13 Ocak 2021
Kaynak

0 Yorum: