ABD’de Kovid ile mücadele için oluşturulan görev
gücünün başındaki isim olarak Dr. Anthony Fauci, sürü bağışıklığı konusunda
sürekli yanlış bilgiler verdiği için geçen ay ağır eleştirilere maruz kaldı.
Buna karşın kimse, onun Amerikan kamuoyunu uzun zamandır yanıltıyor oluşu veya
her şeyi tümüyle yanlış ele alışı üzerinde durmadı.
Dr. Fauci’nin koronavirüs meselesini, AIDS krizini
veya diğer önemli salgınları nasıl ele aldığına geçmeden önce, bu makalenin amacının
kovid inkârcılığını beslemek olmadığını açık bir dille belirtmeliyim. Muhtemelen
resmi söyleme hizmet eden ve ısmarlama yazı yazan kalemşorlar, ağızlarından
köpükler saça saça bu makaleye saldıracak, bu ölümlerle sonuçlanan pandemiyle
yarışan komplo teorilerinin yayılma hızı konusunda iğneleyici cümleler dile
getirecek, bu sayede ceplerini dolduracaklar.
Bu makaleyi yazdığım günlerde Amerika’da
koronavirüs sebebiyle 375.000’in üzerinde insan öldü. Gelgelelim bu konuda
ağırlıklı olarak Trump suçlandı, ama yanı başındaki isim olan Fauci’ye tek
kelime eleştiri yöneltilmedi. Muhtemelen Fauci, Ulusal Alerji ve Bulaşıcı
Hastalıklar Enstitüsü’nde 37 yıl boyunca başkanlık yaptığı için eleştiriler
karşısında belirli bir dokunulmazlık elde etmişti.
Hatta bu süreçte Fauci, birçok Amerikalının
zihninde kült lider statüsünde idi. People
dergisine gönderilmek üzere kaleme alınmış olan ve Change.org’da yayınlanan bir
dilekçede Fauci’nin “Hayattaki En Seksi Erkek” ilân edilmesi isteniyordu ve bu
dilekçeyi yaklaşık otuz bin kişi imzalamıştı.
İnternette Fauci battaniyeleri veya dua mumları
bulmak da mümkün. Erotik hikâyeler yazan bir yazar çıkıp, Fauci’nin 1991’de
kaleme aldığı Mutlu Sonlar isimli
romanında resmettiği âşık erkeği anlatırken Fauci’den ilham aldığını söyledi.
Dolayısıyla bu makalenin ana meselesi, Aziz Anthony
Fauci konusunda medyada sunulan tasvirin ötesine bakıp, onun AIDS, kolera ve
koronavirüs başlıklarında geliştirdiği analiz ve bu analizin yol açtığı ölümcül
sonuçları değerlendirmek. Kanaatimce medya, Fauci’nin sicilini incelemiş
olsaydı bugün bu durumda olmazdık. Her gün bu hastalığa dört binden fazla
insanı kurban vermezdik.
Fauci’nin
Maskesi Haiti’de Düştü
1 Şubat 2010’da, Haiti’nin büyük bir kısmını harap
eden depremin üzerinden bir ay dahi geçmeden Fauci, Ulusal Sağlık Enstitüsü
adına yapılan radyo programına çıktı ve deprem sonrası Haiti’de açığa çıkan
sağlık sorunlarından bahsetti.
Bu makalenin yazıldığı sıralarda bu söyleşinin ses
kaydı Youtube’da sadece altı kişi tarafından izlenmişti. Orada Fauci şunları
söylüyordu: “Çoğunlukla tabii ki anlaşılır bir biçimde insanların kolera
salgınına dair endişelerine dair cümleler işitiyoruz. Haiti’de kolera yok,
dolayısıyla bu ülkede kolera salgınının başgöstermesinin imkânı yok.”
Oysa Fauci fena hâlde yanılıyordu. Birleşmiş
Milletler’e göre depremi takip eden birkaç ay içerisinde başgösteren salgın
süresince 800.000 Haitili koleraya yakalandı, bu insanların 9.000’den fazlası
öldü. Kolera salgınının ana sebebi ve kaynağı Birleşmiş Milletler olduğu için
bu meselenin üzeri örtüldü.
Salgına BM’nin sebep olduğuna dair dedikodular
ayyuka çıkınca Fauci, başkalarını suçlama ihtiyacı duydu: “Hıfzıssıhhada sorun
olmasa bile kolera mikrobu suda yaşayabiliyor. Sel, kasırga ve deprem gibi
doğal felâketlerin yaşandığı durumlarda mikrop açığa çıkmazsa salgın da
yaşanmıyor.” Aslında Fauci, salgını hıfzıssıhhanın, sağlık koşullarının kötü
olmasına bağlıyordu.
Aynı gün Haiti’deki Birleşmiş Milletler İstikrar
Misyonu, basın açıklaması yapıp dedikodulara açıklık getirmek istedi ve
kendisinin uluslararası atık yönetimi standartlarına uyduğunu, olayda bir
suçunun olmadığını söyledi. Misyon, tabii ki yalan söylüyordu.
Haitili aktivist ve Twitter kullanıcısı Madame
Boukman, hesabı üzerinden şunu söylüyor: “Hatırladığım kadarıyla BM’nin
Haiti’de kolera salgınını başlatmasından hemen sonra Fauci çıkıp, Haitilileri
‘temiz olmamak’la suçlamıştı, o, aynı zamanda HIV konusunda da suçu bizim
üzerimize atmıştı.”
Fauci, araştırmaları boyunca hükümetin AIDS
politikasının kamuoyu önündeki yüzü olarak çalışma yürüttü. Bu süreçte esas
olarak “eşcinseller, eroinmanlar, hemofili hastaları ve Haitililer”den oluşan
risk grubu üzerinde durdu.
1984’te verdiği bir derste Fauci, meseleyi şu
şekilde izah ediyordu: “Bugün Haiti’deki durum, ülkede kimi tartışmalara yol
açtı. Bunun sebebi ise halk sağlığı uzmanlarının Haitilileri de ayrı bir risk grubu
olarak belirlemiş olmamızdır. Bugün kimileri bu belirlemeye itiraz ediyor ki bu
makul bir itirazdır, çünkü Haitililere karşı ayrımcılık yapılmaktadır. Peki ama
neden Haitilileri ayrı bir risk grubu olarak ele almalıyız? Çünkü Haiti
halkının çok küçük bir kısmında gördüğümüz AIDS’i sadece eşcinsellik veya
damardan alınan uyuşturucu kullanımı ile izah edebiliyoruz, demek ki burada
başka bir şey oluyor.”
Haitililere ayrımcılık yapıldığını kabul etmesine
rağmen Fauci, kamuoyuna yaptığı açıklamalarda ve tıp dergilerine yazdığı
makalelerde Haitilileri ayrı bir risk grubu olarak takdim etmeyi sürdürdü.
O günlerde Èzili Dantò adındaki Amerika’da yaşayan
Haitili bir yazar, şu yorumu yapıyordu: “Dr. Fauci, hastalığın yüzünü nedense
siyaha boyamıştı. Afrikalıları ve Haitileri hastalıklı olarak takdim etmişti.” Dantò
ayrıca o dönemde bakımevlerinde, hastanelerde, otellerde, kafelerde, taksi
duraklarında ve evlerde hizmetçi ve aşçı olarak çalışan Haitililerin damgalanıp
sosyal mesafe kuralına tabi kılındığını, hatta işten çıkartıldığını veya
uzaklaştırıldığını, genel nüfustan kopartıldığını söylüyordu.
Bir teoriye göre AIDS’in Haiti’de başka ülkelerden
daha hızlı yayılmasının sebebi, kanlarını satmak isteyen, iğneleri değiştirmek
gibi gerekli önlemleri almayan Karayipli yoksulların kanını emen kan plazması
merkezleridir. Buna karşın Haitililerin AIDS konusunda ayrı ve özel bir risk
grubunu teşkil ettikleri fikrini artık herkes redde tabi tutmaktadır.
AIDS
Farkındalığını Artırmak
Fauci, AIDS salgını konusunda araştırma yapan ilk
isimlerden birisidir. Eski fotoğraflarda onun ta seksenlerin başlarında AIDS
hastalarını muayene ettiği görülmektedir. 1986’da Washington Post’ta çıkan haberde Fauci’nin meslektaşları, onun
Süpermen gibi özel biri, önemli bir doktor olduğunu söylemektedirler. Haberleri
taradığınızda, yapılan söyleşileri okuduğunuzda, onunla ilgili yayılan efsane
dâhilinde, Fauci’nin hastalığın tedavisi konusunda yenilikçi çalışmalar
yaptığına dair sözlere rastlıyorsunuz.
Örneği Fauci, AIDS’li gence sağlıklı ikiz erkek
kardeşinden kemik ve ilik nakli yapılması konusunda denemelerde bulunuyor.
Hakkında destanlar yazan gazeteler ve Fauci’nin kendisi, bu deneme sonrası
hastanın kör olduğundan, sonrasında öldüğünden nedense hiç bahsetmiyor. Oysa o
dönemde ülke genelinde gazeteler, bu aykırı yöntemi AIDS’i tedavi edecek yegâne
yöntem olarak övmüş, yazıların sonunda önemsiz bir olaymış gibi, hastanın
öldüğüne laf arasında değinmişlerdi.
AIDS krizinden bahsederken o dönemin liderlerinin
yaptıkları yanlışlar kolaylıkla görmezden geliniyordu. Virüsün nasıl yayıldığı
konusunda ilk günlerde herkesin kafası epey karışıktı. Bu, AIDS araştırmalarına
daha fazla para ayrılması için mücadele eden Fauci için de geçerli bir durumdu.
Fauci, koronavirüs sürecinde oynadığı rolden çok
önce bilinen bir isimdi. Bu sebeple medyada onun AIDS denilen musibetin
ağırlığını hissettirdiği dönemin bir kahramanı olduğuna, ACT UP gibi önde gelen
AIDS aktivizmi örgütlerinin tepkilerine maruz kaldığına dair birçok haber
çıktı.
ACT UP’ın liderleri Peter Staley ve Larry Kramer,
koronavirüs salgınının başladığı dönemde Fauci’yi savunan açıklamalar yaptı.
Oysa daha öncesinde onun “katil” olduğunu söylüyorlardı. Mayıs 2020’de ölmezden
önce Kramer, New Yorker gazetesine
verdiği demeçte, “AIDS krizi süresince devlet yetkilileri içerisindeki tek
gerçek ve büyük kahramanın Fauci olduğunu” söyledi.
Bugün Putin’in ABD için bir tehdit olduğunu
söyleyen, Hillary Clinton’a yaltaklanmayı kendisine iş edinen Staley, Dr. Fauci
ile mülâkat yapıyor. Ayrıca Zoom üzerinden Fauci için tertiplediği sürpriz
doğum gününe Barbra Streisand’ı davet ediyor.
Ama öte yandan Fauci’nin AIDS krizini nasıl ele
aldığı ile ilgili gerçekler, koronavirüs salgını sırasında onun sicilinden bir
şekilde silinip atılıyor.
Ve
Orkestra Başladı Çalmaya: Siyaset, Halk ve AIDS Salgını isimli kitabında Randy Shilts, Fauci’nin bilim cemaatinin
ilerleme sağlamak için çok uğraştıkları AIDS ve toplumsal etki alanı konusunda
tek başına süreci terse çevirdiği bir olay üzerinde duruyor.
Liberal sosyal medya fenomenleri, Fauci’nin
başrolde olduğu, “kahraman olarak öne çıktığı” kitabı şiddetle tavsiye
ediyorlar. Oysa kitapta Fauci’nin adı on beş yerde geçiyor ve bunların
hiçbirisinde olumlu bir ifadeye rastlanmıyor.
AIDS’in insandan insana nasıl geçtiği sorusuna
1982 yılında cevap bulundu: meni, kan ve “kan ürünleri”. Buna karşın bugün
olduğu gibi o dönemde de medya ve tıp dergileri, benzer bir kusura sahiplerdi:
kâr dürtüsü. Her zaman olduğu gibi duygusallık, gerçeklere ağır bastı.
1983’te Amerikan Tıp Derneği Dergisi (JAMA)
HIV/AIDS’li çocuklarla ilgili bir araştırma yayımladı. Üzerinde çalıştıkları
veriler, birbiriyle çelişen iki ayrı düşünce hattının ortaya çıkmasına neden
oldu. Dr. Arye Rubinstein’ın (benimle bir akrabalığı yok!) savunduğu ilk
düşünce hattına göre AIDS’li çocuklar, virüsü rahimde iken anne kanından alıyorlardı.
Dergi, ilk başta araştırmanın ilgili bölümünü çizdi ama sonra yazarın ısrarı
üzerine araştırmanın tamamını yayımlamak zorunda kaldı.
Ardından JAMA’de Dr. James Oleske’nin makalesine
yer verildi. Oleske’nin iddiası şu şekildeydi: “AIDS ilk başta eşcinsel
erkeklerde, ardından damardan uyuşturucu alan bağımlılarda, Haitililerde ve
hemofili hastalarında tespit edildi. […] Son dönemde bizim gibi başka insanlar
da AIDS’li yetişkinlerde görülen tipte bulaşlar ve açıklanamayan bağışıklık
yetersizliği sendromu görülen çocuklarla karşılaştılar. […] Deneyimlerimizin de
bize söylediği üzere yüksek riskli hanelerde yaşayan çocuklar AIDS’e
yakalanabiliyorlar, ayrıca hastalığın aktarımı için cinsel temas, uyuşturucu
bağımlılığı veya kan ürünlerine maruz kalma gibi bir şart yok.”
Oleske’in makalesi Rubinstein’ın makalesini
tümüyle çöpe atıyordu. Fauci de bu makaleyi görmezden geldi. Kendisinin de
dediği gibi Fauci, aslında Rubinstein’ın makalesini hiç okumamış, sadece Oleske’nin
makalesi için bir makale kaleme almıştı.
Orada, “Derginin bu son sayısında Oleske ve
arkadaşları makalelerinde bize AIDS denilen hikâyenin nasıl seyrettiğine
ilişkin oldukça önemli veriler sunuyor” diyen Fauci, “açıklanamayan, yıkıcı
bağışıklık yetersizliği gelişen, kendilerini onlarca yıldır iyi hisseden erkek
eşcinseller, uyuşturucu bağımlıları veya hemofili hastalarında durumun çok
farklı” olduğunu söylüyor.
Devamında ise “AIDS, ilgili hastalarda farklı
sonuçlara yol açıyor. İnsanların AIDS’in insandan insana bulaşmadığına inanması
biraz zaman alıyor” diyor, ardından da “AIDS riski bulunan kişilerle veya AIDS’li
hastalarla ev içerisinde temasta olan bebeklerde ve çocuklarda AIDS’in, hastalığın
aktarılma düzeyi bağlamında, muazzam sonuçlar ortaya koyduğundan, AIDS’in
dikine aktarılabildiğinden, aile içerisinde yakın temasın hastalığın
yayılmasını mümkün kıldığından, böylelikle AIDS’in tümüyle yeni bir boyut
kazandığından” bahsediyor.
Son olarak da Fauci, “cinsel ilişki veya kan nakli
dışında başka yollardan da bulaşabileceği, hastalığın muazzam bir kapsama sahip
olduğu” sonucuna ulaşıyor.
Bu yazı üzerine AIDS konusunda yoğun bir merak ve
telaş açığa çıkıyor. İlkin Amerikan Tıp Derneği, Oleske’nin çalışması ve Fauci’nin
yorumu ile ilgili olarak bir basın açıklaması yapma ihtiyacı duyuyor. Ardından Associated Press, “AIDS Hastalığı Tüm
Nüfusu Tehlikeye Sokabilir” başlığıyla bir haber servis ediyor. Bu haberi, New York Times ve USA Today’in haberleri takip ediyor.
Fauci, medyayı yorumlarını bağlamından çıkartmakla
ve onları duygusal bir zemine taşımakla suçluyor. Söyledikleri şeylerin
kesinleşmiş sonuçlar olmadığı üzerinde duruyor ve sadece ev içi temasın AIDS’in
yayılmasına katkı sunabileceğinden bahsettiğini söylüyor.
Shilts’in kitabına göre “rapor kamuoyunda, takip
eden dönemde AIDS ile ilgili oluşan histerinin düzeyini yukarı çekecek kalıcı
bir iz bırakıyor. Bilim insanları, AIDS’in nasıl yayıldığı konusunda net
değiller. Hâlen daha farklı görüşler dile getiriliyor. Ev içi temas ile ilgili
rapor, hiçbir dayanağı olmayan korkuları tetikliyor. Topluma yıllar boyu zarar
veriyor. Birkaç ay boyunca AIDS meselesi, hastalığın ev içerisinde bulaştığı
konusunda korkuyu besleyen hikâyenin mevcut bağlamı içerisinde tartışılıyor.”
Bir yıl sonra eşcinsel karşıtı köşe yazarı Patrick
Buchanan, Fauci’nin yazısına atıfta bulunarak, San Fransisko ve New York
valilerine onur yürüyüşlerini iptal etmesi çağrısında bulunuyor. Ayrıca iki
doktor çıkıp basın açıklaması yapıyor ve orada yürüyüşlerin iptali yönünde
çağrıda bulunuyor. Doktorlar ayrıca, tüm eşcinsel barlarının kapatılmasını,
mutfak personelinin AIDS taramasından geçirilmesini, hastalık sebebiyle ölen
kişilerin cesetlerinin hava geçirmez tabutlarla gömülmesini öneriyorlar.
Ateşe benzin dökmesine rağmen Fauci, ertesi yıl
Ulusal Bulaşıcı Hastalıklar Enstitüsü müdürü yapılıyor.
Pandemi
Panayırı ve Propaganda
Noel arifesinde New York Times bir yazı yayımladı. Yazı Fauci’nin bir yalanından
bahsediyordu. Zira Fauci, koronavirüs yüzünden ölecek insanların yüzdesinde “ufak”
bir değişiklik yapmıştı.
“Pandeminin
ilk günlerinde Dr. Fauci, birçok uzman gibi nüfusun yüzde altmış ilâ yetmişinin
hastalığa yakalanacağını söylüyordu. Oysa bir ay önce televizyonda bu oranın
yüzde yetmiş ilâ yetmiş beş olduğunu söyledi. Geçen hafta ise CNBC’ye verdiği
mülâkatta bu oranın yüzde yetmiş beş ilâ yüzde seksen olduğu iddiasında
bulundu.”
Geçen gün telefonla katıldığı bir programda Fauci
rakamları ufak ufak değiştirmeye devam etti.
Bu durumu Fauci şu şekilde açıklıyordu: “İncelemeler,
Amerikalıların yarısının aşılanmasının yeterli olacağını söylese de ben sürü
bağışıklığının kazanılması için gerekli oranın yüzde yetmiş ilâ yetmiş beş
olduğunu düşünüyorum.”
Sonrasında yeni araştırmaların yapılması ile
birlikte Fauci, bu oranın yüzde 80-85 olduğunu söyledi. Ardından da eli artırdı
ve “yüzde 90” demeye başladı.
Yani ABD’de koronavirüs konusunda en çok güvenilen
isim olan Fauci yaptığı açıklamaları sürekli değiştirdi, güya bilimsel
değerlendirmelerde bulundu, bu açıklamaları ve değerlendirmeleri kamuoyunun
nabzına göre yaptı.
Fauci esasen koronavirüs türünden bulaşıcı
hastalıklarla ilgili ilk kez insanları yanıltmıyor, kendisi de ilk kez
yanılmıyor. Uzmanlık alanı olduğunu iddia ettiği bir alanda bize yanlış şeyler
söylüyor.
Bush’un konuşma metinlerini kaleme alan isim olan Marc
Thiessen, Eylül ayında Fauci’nin koronavirüsle ilgili olarak söylediği
yalanların tarihçesini sundu.
21 Ocak 2020: Fauci, virüsün “ABD halkı için
önemli bir tehdit olmadığını, onun ABD’li yurttaşların endişelenmesini
gerektirecek bir duruma yol açmayacağını” söyledi.
26 Ocak 2020: “Amerikan halkı endişelenmesin,
korkmasın. Bu virüs ABD için çok çok düşük bir risk teşkil ediyor, ama biz
sağlık yetkilileri olarak bu meseleyi epey ciddiye almalıyız.”
31 Ocak 2020: “Amerikan halkı için risk hâlen daha
çok düşük, gene de biz bu riski düşük seviyede tutmak istiyoruz.”
3 Şubat 2020: “Bence hepimiz virüsün etkilerinin
azaldığına tanık olacağız.”
17 Şubat 2020: “İnsanların korkmasını gerektirecek
bir durum yok. Bugün risk düzeyi nispeten düşük, endişeye mahal yok. Biz asıl
grip üzerinde duralım.” Ardından Fauci, “virüsün yol açtığı tehlikenin
düzeyinin çok düşük olduğunu, virüsü kapmadığınız sürece maske takmamak
gerektiğini” söyledi.
28 Şubat 2020: “Kanaatimce gidişat kötüye değil,
çünkü etkilerini belli ölçüde azaltacağız. Salgını hafif atlatacağız.”
29 Şubat 2020: “Şu an her gün ne yapıyorsanız onu
yapın, bir değişiklik yapmanıza gerek yok.”
10 Mart 2020: “Ulus olarak risk düzeyimiz oldukça
düşük.”
YouTuber ve komedyen Jimmy Dore’un sürekli dile
getirdiği biçimiyle Fauci, 8 Mart’ta 60 Dakika programında “birçok Amerikalının
maske takmasına gerek yok” diyor.
Fauci, “Çin’de, Güney Kore’de herkesin maske
taktığını görüyorsunuz. Bugün burada, ABD’de insanlar maskeyle dolaşmamalı”
deyince programın sunucusu Dr. Jon LaPook, “bundan eminsiniz değil mi, çünkü
onca insan sizi can kulağıyla dinliyor” diyor. Fauci hiç geri adım atmıyor,
aynı lafı tekrar ediyor.
Burada biraz durup Çin’de koronavirüs yüzünden
ölenlerin sayısının yalnızca 4.634 olduğunu söyleyelim. Güney Kore’de bu rakam
1.140.
12 Haziran’da gazeteci Katherine Ross, Fauci’ye şu
soruyu sordu: “İlk başta bize maske takmayın diyenler baharda neden bize maske
takın dediler?” Fauci şu cevabı verdi: “Çünkü elimizde yeterince koruyucu
ekipman yoktu.”
Fauci devamında, kamuoyunu yanıltmalarının
sebebinin, sağlık çalışanlarının kişisel koruyucu ekipmana ulaşmalarını sağlamak
olduğunu söyledi. Oysa yalan söylüyordu. 60
Dakika programında Fauci, “herkes maske takarsa bu, kıtlığa yol açar”
uyarısında bulunuyordu.
Haziran ayında Fauci, maskenin önemi konusunda
söylediği yalana bir kılıf buldu. Önce maskenin korumadığını söyleyen Fauci,
maskenin etkili olduğunu, maske kıtlığı tehlikesinin ise ortadan kalktığını
söylemeye başladı.
Bunlar bir bilim insanına değil siyasetçiye
yakışan taklalar. Bir siyasetçi olarak Fauci, Rusya’ya çamur atma görevini de
yerine getirmeyi ihmal etmedi ve NBC’de
yayınlanan Today Show programında, “Rus
aşısının güvenilirliği konusunda şüphelerinin” bulunduğundan söz etti.
Resmi sitesinde de dile getirildiği biçimiyle Sputnik
V aşısı, yüzde 91,4 etkili bir aşı. İlk raporların dile getirdiği iddiaya göre
etki oranı yüzde 95 ki bu rakamın doğruluğunu uzmanlar da kabul ediyorlar. Buna
karşılık Pfizer aşısının etki düzeyinin yüzde 95, Moderna aşısının yüzde 94,1
olduğu söyleniyor. Ancak bu iki aşının etki süresi Rus aşısına kıyasla daha
düşük, dolayısıyla bu yüzdelerin değişme ihtimali söz konusu.
Peki ama Fauci, Rus aşısına neden sallıyor?
Birleşik Krallık’ın Pfizer aşısına verdiği onayı neden eleştiriyor,
İngilizlerin uyanıklık yapıp sürece son anda dâhil olduklarını neden söylüyor?
Eğer ortada aşı şüpheciliği diye bir şey varsa bu şüpheciliği en fazla Fauci
besliyor.
Ulusal kanallara çıkıp Rusya karşıtı laflar
sıralayanlar kervanına dâhil olan Fauci, aslında Moderna aşısının sahiplerinden
olan Ulusal Sağlık Enstitüsü’yle uzun zamandır bağlantılı çalışmış bir isim.
Fauci, Ulusal Sağlık Enstitüsü, Ulusal Alerji ve
Bulaşıcı Hastalıklar Enstitüsü ve ilâç deneyleri için yoksul Afrikalıları kobay
olarak kullanan Bill & Melinda Gates Vakfı türünden sanayinin önemli
isimlerinden oluşan ağ, güçlü bir yapı aslında. Google’da bu kuruluşların
adlarını arattığınızda karşınıza, ABD’nin koronavirüs politikası ile ilgili
haberlerde karşımıza çıkmayan bilgiler içeren bir sürü sayfa çıkıyor.
Medya, salgın sürecine yönelik mücadelede yaptığı
hatalardan ötürü Trump yönetimini suçluyor, ama bu salgın sürecinin liderliğini
üstlenmiş olan Fauci’nin sicilini eleştirel bir biçimde inceleme gereği
duymuyor. 20 Ocak’ta Beyaz Saray’da koltuğun sahibi değişti, gelgelelim Fauci
yerini muhafaza etti. Biden, koronavirüs görev gücünü tekrar ona teslim etti.
Demek ki bundan sonra da medya, Aziz Anthony Fauci’yi eleştirmemeye ve onun
ismini yaldızlamaya devam edecek.
Alexander Rubinstein
13
Ocak 2021
Kaynak
0 Yorum:
Yorum Gönder