Siyonizm,
İsrail devletini ve uyguladığı zulmü meşrulaştırmak için kullanılan
emperyalist, şovenist ve anti-Semit bir ideolojidir. Filistin topraklarının işgalinde
ve zulümle sömürüsünde emperyalisttir. Apartheid yasalarıyla Filistinlilerin
siyasi ve sosyal haklardan mahrum edilmesinde ve hâlen daha kendi toplumuna
nüfuz ettirdiği azgın milliyetçilikle şovenisttir. Nihai olarak ise,
kendilerine yönelen eleştirileri anti-Semit bulsalar da, askere alım yasalarını
protesto eden Ortodoks Yahudiler üzerindeki baskılarla ve Afrika kökenli
Yahudilerin ülkeye göç edişini Beyaz ırkçı eğilimlerle sınırlayışında
anti-Semit bir ideolojidir.
İsrail,
2014'te tahrik ederek başlattığı çatışmaların ardından, Filistinliler
üzerindeki baskısını korkunç bir seviyeye yükseltti. Bugün Gazzeliler,
İsrail'in altyapıya verdikleri zararları tamir etmeye çalışırken bir yandan da
su ve elektriğe ulaşımda güçlük çekiyorlar. Tüm bunlar, dünyanın en sıkı
ablukalarından birinden muzdaripken oluyor. BM raporuna göre Gazze'deki 2
milyon Filistinli, günde ancak 4 saat elektrik kullanımına ulaşabiliyor.
2010'daki bir rapora göre İsrail'deki ortalama su kullanımı 240 litreyken, bu
sayı Batı Şeria'da 73 litre. Küba, Venezuela, İran ve KDHC üzerindeki
emperyalist ablukalar ve ambargolar gibi Gazze üzerindeki bu abluka da Filistin
halkının temel tıbbî malzemelere ve gıdaya olan ulaşımını engelliyor. Bu
abluka, hâlihazırda korkunç bir durumda olan insanları aç bırakmanın ve
öldürmenin insanlık dışı bir yoludur. Bütün bunlar, İsrail’in terörist güçleri
olan IDF’nin günlük cinayetleriyle, adam kaçırmalarıyla ve çocukları, sağlık
görevlilerini, silâhsız göstericileri, gazetecileri ve aktivistleri tehcir
etmesiyle ikiye katlanıyor.
Filistin
halkının karşılaştığı bu zulüm, Latin Amerika'da campesinoların (köylüler), işçilerin, Yerlilerin, Siyahilerin,
kadınların ve diğer tüm marjinalize edilmiş grupların karşılaştıklarıyla
yakından bir bağlantı içindedir. Öyledir, çünkü İsrail o vahşi askerî taktiklerini,
silâhlarını, faşist askerlerini ve ideolojisini Latin Amerika'nın elitlerine ve
onların rejimlerine sunuyor.
İsrail
ve Latin Amerika arasındaki ilişkiler 1960'lı yıllara, yani birçok ülkemizin
diktatör rejimlerinin, iç savaşların ve darbelerin altında inim inim inlediği
bir zamana kadar gidiyor. İsrail, bunların en vahşi, en berbat olanlarına silâh
desteği sağlamıştır: Arjantin'deki askerî cunta 1970'li ve 80'li yıllar boyunca
silâhlarının yüzde 95'ini İsrail'den almıştır; El Salvador'da bu oran 1972-79
yılları arasında yüzde 92; Honduras'ta ise 1972-81 yılları arasında yüzde 81’di.
Ekvador'daki
1960'lardan 80'lere kadar süren askerî cuntaların ve dikta yönetimlerinin baş
destekçisi İsrail idi. Eylemcilerle mücadele etmeleri için Ekvator devleti,
genç askerlerini eğitim için İsrail'e yollamışlardı. 1970'li yıllardaki askerî
cunta yönetiminde Yerli ve solcu eylemcilerin hareketleri ağır bir şekilde
bastırılırken, İsrail, Ekvator'a 200 milyon dolar değerinde silâh yardımında
bulunmuş, üstüne askerî danışmanlar da göndermiş ve “eğitim” işini üzerlerine
almışlardır.
Guatemala'da
bir sürü insan hakları ihlalleriyle suçlanan Fernando Romeo Lucas García'nın
1978 yılındaki dikta rejiminde ise İsrail, bu rejimi on binlerce tüfek
göndererek desteklemiştir. 1980'li yıllar boyunca binlerce Yerli'nin ve solcu
eylemcinin katledildiği bu sürece İsrail gönderdiği danışmanlarıyla destek
olmuştur. 1982'deki darbenin ardından yönetime gelen Efraín Ríos Montt
döneminde 10.000'den fazla Yerli'nin öldürülmesinde İsrail, askerî danışmanlarıyla,
silâhlarıyla ve rejimi finanse etmesiyle büyük bir pay sahibidir.
1973
yılında Şili, seçimlerle iş başına gelmiş olan Salvador Allende'nin faşist
Pinochet tarafından devrilmesine tanık oldu. Pinochet iktidara geldiğinde
İsrail, bu zâlim rejimin en büyük silâh tedarikçilerinden biri hâline geldi. İsrail,
eylemcilere karşı insanlık dışı taktikler uygulayan Şili ordusuyla da yakın
ilişkiler geliştirdi; özellikle de Şili Hava Kuvvetleri ile. Bunların en
bilinen taktiği ise, eylemcileri uçaklardan Pasifik'e atarak “kaybetmekti”.
Rafael
gibi İsrail
şirketleri de tüm bu suçlara ve baskılara ortaktır. Rafael, başta füze olmak
üzere çeşitli türde silâhlar üreten bir İsrail şirketidir. 2000'lerin başında
Rafael, Sağcı Kolombiya hükümetiyle 65 milyon dolar değerinde silâh anlaşması
imzaladı. Son zamanlarda ise İsrail sadece silâh göndermekle kalmıyor, aynı
zamanda silâh veya gözetleme aracı olarak kullanılabilecek insansız hava
araçları da tedarik etmeye başladı.
Honduras,
Ekvador, Peru, Meksika, Kolombiya ve Şili, güvenlik durumlarını güçlendirmek ve
halk hareketlerini bastırmak için İsrail İHA'ları satın alan devletlerdir.
Kolombiya'da bu İHA'lar, insanları gözetlemek ve onların üstünde terör estirmek
için campesino hareketlerine karşı
kullanılmıştır. Özel İsrail şirketleri de ayrıca El Salvador'a gerillalara
karşı paralı askerler, silâhlar ve ölüm mangaları göndermiştir. Bu şirketler
Nikaragua'daki Kontralara da aynı yolla destek olmuşlardır; gönderdikleri bu
güçler işkencelerle ve yargısız infazlarla, Sandinist hareketin sosyalist
ilerleyişine mâni olmak istemiştir.
Bu
Mayıs ayında İsrail, asker ve polis güçlerini sınırı koruma noktasında eğitmek
için 1.000 kadar askerî personel göndereceğini duyurmuştur. İsrail-Filistin
sınırında IDF ve İsrailli yerleşimciler tarafından işlenen korkunç cinayetlere
bakacak olursak İsrail, aynı vahşi metotlarını Honduras'a ihraç ediyor. İsrail
zaten Honduras'ta daha önceden de önemli bir rol oynamıştı; apartheid rejiminin
2009'da, seçilmiş başkan Manuel Zelaya'ya karşı darbe girişiminde parmağı
olduğu noktasında önemli iddialar var.
Birkaç
İsrailli ve İsrail şirketinin darbede parmağı olduğu iddia ediliyor. Bunlardan
birisi David Mirza. Mirza, Uluslararası Güvenlik Akademisi'nin başındayken
güvenlik güçlerini eğiten kişidir. Mirza'nın darbeden hemen önce Honduras'ta
olduğu bildirildi ve verdiği taktiklerle ordunun darbe sırasındaki ve
sonrasında halk üzerindeki kuracağı baskının taktiklerini etkilediği öne
sürüldü. Darbeden sonra 2016 yılında iktidarı ele alan Juan Orlando Hernández,
İsrail ile silâh, danışmanlık vs. alanlarında bu faşist devletle anlaşma
imzaladı. Şimdilerde Honduras'a giren bu güçler devam etmekte olan bu
anlaşmanın bir parçasıdırlar.
Tarih
öyle gösteriyor ki İsrail'in hiper-militarizm ve emperyalizmle biçimlenen Siyonizm ideolojisi şimdi Latin Amerika'ya kadar uzanmıştır. İsrail devleti nasıl
önceden baskıcı sağcı hükümetlerin temel bir güçse, hâlen daha öyledir. Latin
Amerikalı elitlerin faşist işgalci-sömürgeci İsrail devletiyle ittifakı,
Filistin'in kurtuluş davasıyla Latin Amerika'nın sömürgecilikten kurtuluş
mücadelesini birbirine bağlıyor. Siyonizm'in emperyalist ideolojisi, Latin
Amerika'nın baskıcı kapitalist elitlerine bulaşıyor. Bu ittifakın
somutlaşmasını, Latin Amerika'daki işkencelerde, ayrım gözetmeyen cinayetlerde,
haksız tutuklamalarda ve Yerlilerin, Siyahların, campesinoların ve işçilerin yerinden edilmesinde görebiliriz.
İsrail'deki
faşistlerle yakın ilişki içinde olan birçok dikta rejimine rağmen, üç Latin
Amerika devleti İsrail'in etkisine direnmiş ve İsrail devletini tanımayı reddetmiştir.
Bu devletler Venezuela, Bolivya ve Küba'dır. Küba’nın 1959’daki devriminden bu
yana, Fidel Castro’nun önderliğinde Kübalılar, Filistinli yoldaşlarını Siyonist
işgalcilere karşı mücadelelerinde eğitecek kadar ileri giderek Filistinlilerle
büyük bir dayanışma göstermiştir. 2015'te Venezuela, Filistinlilerin şu anda
İsrail'in işgal ettiği topraklarına geri dönme hakkını savunan Filistin'e
Dönüş İçin Küresel Seferberlik kampanyası için düzenlenen ilk Latin Amerika
kongresine ev sahipliği yapmıştır.
Venezuela devlet başkanı Hugo Chávez bir
defasında şöyle demişti: “Bir gün soykırımcı İsrail devleti ait olduğu yere
konulacaktır. O gün orada, aynı yolu ve fikirleri paylaşabileceğimiz gerçekten
demokratik bir devletin doğacak olmasını umalım.” Bir gün, İsrail'i ait olduğu
yere koymak ve bu âdil ve özgür, bağımsız devleti kurmak için, şimdi yapmamız
gereken, Filistin ve Latin Amerika'daki mücadeleleri birbirine bağlayan tarihî
ve maddî şartları bilmektir. Enternasyonal dayanışma ve Latin Amerika'da
işçilerin, köylülerin ve Yerlilerin mücadelesi, özgürlükleri için işgal
altındaki topraklarında savaşan Filistinli kardeşlerimizle birlikte,
Siyonizm'in üstesinden gelecek ve faşist İsrail devletini, müttefikleriyle
birlikte parçalayacaktır.
Nicholas Ayala
6 Haziran 2019
6 Haziran 2019
0 Yorum:
Yorum Gönder