Filipinler etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Filipinler etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

23 Nisan 2023

, ,

Yoldaşlara Övgü


Egemen sınıflara ve onların faşist kasaplarına karşı duyduğumuz, onları kahredecek devrimci öfkemizle Filipinler Komünist Partisi’nin ve ülkedeki tüm devrimci hareketin önde gelen ve en saygın önderleri Laan Yoldaş (Benito Tiamzon) ve Bagong-tao Yoldaş’ın (Wilma Austria-Tiamzon) ölümünü partinin tüm kadrolarına ve üyelerine, Yeni Halk Ordusu’nun (NPA) tüm kızıl savaşçılarına, tüm devrimci güçlere ve tüm Filipin halkına bildiririz.

Laan Yoldaş ve Bagong-tao Yoldaş, 21 Ağustos 2022 tarihinde Catbalogan şehri sahiline iki ayrı minibüsle giderken yakalandıktan sonra Filipinler Silahlı Kuvvetleri’nin (AFP) faşist köpekleri tarafından alçakça ve vahşice katledildiler. Öğlen 12 ile öğleden sonra 1 arasında tutuklandılar. Silahsızdılar, üzerlerinde küçük ateşli silahlar bile yoktu.

Toplamda on kişiydiler, gözaltına alındılar, dövüldüler, işkence gördüler, ardından da katledildiler. Grupta Laan Yoldaş ve Bagong-tao Yoldaş’ın yanı sıra Joel Arceo (Doğu Visayas’ta alt bölge sekreteri olan Divino Yoldaş), Yen Yoldaş, Jaja Yoldaş, Matt Yoldaş, Ash Yoldaş, Delfin Yoldaş, Lupe Yoldaş ve Butig Yoldaş bulunuyordu. Soruşturma ekibine göre, yoldaşların yüzleri sert cisimlerle parçalanmıştı. Diğerlerinde ise bariz kurşun yarası izleri mevcuttu.

Filipin Silahlı Kuvvetleri’ne (AFP) bağlı Ortak Fırtına Görev Gücü ve Mızrak Görev Gücü, suçlarını örtbas etmek ve tüm izleri kapatmak için denizin ortasında bir çatışma yaşandığı hikâyesini uydurdu. Öldürülen devrimcilerin cenazeleri, 22 Ağustos 2022 günü erken saatlerde bir tekneye atılmış ve Catbalogan ile Tarangnan Adası arasında bir yerde havaya uçurulmadan önce denizin ortasına çekilmişti. Raporlara göre, sadece sekiz cenaze çıkarılabildi.

Siyasi Büro ve Yürütme Komitesi, birkaç gün sonra Laan Yoldaş ve Bagong-tao Yoldaş’ın kaçırılıp katledildiğini teyit etti. Takip eden haftalar ve aylar boyunca bu menfur suçun arka planını aydınlatmak için kapsamlı bir soruşturma yürütüldü.

Biz Benito Tiamzon Yoldaş, Wilma Austria Yoldaş ve diğer sekiz devrimcinin faşistlerin zulmüyle katledilmesinden Filipinler Silâhlı Kuvvetler (AFP) Başkomutanı Ferdinand Marcos Jr, dönemin AFP Genelkurmay Başkanı Korgeneral Bartolome Bacarro, dönemin Fırtına Görev Gücü ve 8. Piyade Tümeni Komutanı General Edgardo de Leon ve AFP İstihbarat Şefi Tuğgeneral Marceliano Teofino’yu doğrudan ve birinci derecede sorumlu tutuyoruz. Biz, ayrıca ABD ordusunun da doğrudan ABD tarafından komuta edilen, eğitilen ve silahlandırılan bir birim olan Mızrak Ortak Özel Operasyonlar Görev Gücü aracılığıyla suça doğrudan karıştığını düşünüyoruz. Marcos ve silah arkadaşları, işlenen suçla alakalı mahkemelerde yargılanmalıdır. 

Filipin Halkının Gerçek Kahramanları

Merkez Komite, Benito Tiamzon Yoldaş ve Wilma Austria Yoldaş’ı Filipin halkının şehitleri ve gerçek kahramanları olarak ilân eder. Onlar, tüm yaşamlarını ezilen ve sömürülen kitlelerin hizmetine adamış, ulusal özgürlük ve demokrasi, sosyalizm ve komünizm uğruna canla başla çalışmışlardır.

Siyasi Büro ve tüm Merkez Komite, tüm Filipinli devrimcilerin kalplerinin derinliklerinden, Laan Yoldaş ve Bagong-tao Yoldaş’ın çocuklarına ve torunlarına en derin taziyelerini sunar.

Laan Yoldaş ve Bagong-tao Yoldaş, Marksizm-Leninizm-Maoizmin ve Filipin Devriminin teori ve pratiğinin ustalarıydı. Jose Maria Sison Yoldaş’ın önderliğinde, yaklaşık otuz yıl süren uzun süreli halk savaşı boyunca Merkez Komite’ye ve Yeni Halk Ordusu’na en iyi şekilde önderlik ettiler.

Laan Yoldaş ve Bagong-tao Yoldaş, altmışların sonu ve yetmişlerin başındaki devrimci uyanışın çocuklarıydı. Laan Yoldaş, 21 Mart 1951’de doğdu ve Marikina, Metro Manila’da büyüdü. Bagong-tao Yoldaş ise 21 Aralık 1952’de doğdu ve Pasig şehrinden geldi. Her ikisi de Jose Rizal Lisesi öğrencisiydi. Altmışların sonlarında aynı dönemde Filipinler Üniversitesi’ne gittiler, Philippine Collegian [“Filipinli Kolejli”] dergisinin editörleri ve ulusal demokratik gençlik örgütlerinin üyeleri oldular.

Her ikisi de işçi ve köylülerin örgütleyicisi olarak görev yaptı. Partinin merkezi organlarına atanmadan önce, her ikisi de farklı bölgelerde devrimci hareketi örgütleme çalışmalarına öncülük etti. Manila’dan 1974 yılında Cebu’ya işçiler arasında örgütlenme çalışması yapmak üzere görevlendirildiler. Ertesi yıl Samar’a atandılar ve burada diğer faaliyetlerin yanı sıra ilk toplumsal araştırmaları yürüttüler ve feodalizme karşı verilecek mücadelelerle ilgili anlayışlarını derinleştirdiler. 1976 yılında Laan Yoldaş, Doğu Visayas Bölgesi Sekreteri, Bagong-tao Yoldaş ise Sekreter Yardımcısı oldu. Bagong-tao Yoldaş, ABD Marcos diktatörlüğüne karşı silahlı mücadelenin ve işçi ve köylülerin geniş kitlesel mücadelelerinin yükseldiği seksenlerin başında Orta Luzon’daki güçlere önderlik edenler arasındaydı. Laan Yoldaş’ın Doğu Visayas’taki devrimci harekete önderlik etmesi, güçlü anti-feodal mücadeleler ve silahlı direnişe damgasını vurdu.

Laan Yoldaş ve Bagong-tao Yoldaş, 1992-1998 yılları arasında partinin Marksist-Leninist-Maoist bakış açısını ve temel ilkelerini, ayrıca halkın demokratik devrimini sürdürmek için uzun süreli bir halk savaşı yürütme strateji ve taktiklerini yeniden teyit eden İkinci Büyük Tasfiye Hareketi’nin (SGRM) gerçekleştirilmesinde kilit bir rol oynadılar. Partinin Merkez Komite’sinin savunulması sürecine zekice önderlik ettiler ve revizyonist hainlerin Parti’yi yanıltma ya da bölme girişimlerini engellediler. Önderlikleri sayesinde Parti’yi dağılmanın eşiğinden kurtardılar ve Filipin devrimini ilerleme ve büyüme yoluna yeniden soktular.

Ka Laan, otuz yıl boyunca Merkez Komite Yürütme Komitesi Başkanı olarak Filipin Devrimi’ne önderlik etti. Ka Bagong-tao ise Merkez Komite Genel Sekreteri olarak görev yaptı. Her ikisi de 2016’daki İkinci Parti Kongresi’nde Merkez Komite’ye ve partinin merkezi organlarına yeniden seçildiler.

Geçtiğimiz on yıllar boyunca, Parti önderliğinin tüm zorlu görevlerini yerine getirmek için kolektif ruhla hareket ettiler. Filipinler’de halkın demokratik devriminin yol göstericileri olarak hizmet etmek üzere Merkez Komite, Siyasi Büro ve Yürütme Komitesi’nde Parti’nin diğer önder kadrolarıyla yan yana çalıştılar.

Filipinler’de Demokratik Halk Devrimi’nin yolu ve yöntemine ilişkin teorileri daha da zenginleştirerek, Merkez Komite ve Yürütme Komitesi belgelerinin hazırlanmasına öncülük ettiler. Merkez Komite ve Yürütme Komitesi’nin genelge ve talimatları, uzun süreli halk savaşı ve gerilla mücadelesi kavramını daha da detaylandırıp derinleştirdiler. Yoldaşlar kendilerini, Parti kadrolarının, halk savaşının çok yönlü yürütülmesine ilişkin ilkeleri ve bunun üç bileşeni olan silahlı mücadele, toprak devrimi ve kitle tabanının inşasını birleştirmenin hayatî önemine ilişkin anlayışlarını pekiştirmelerine yardımcı olma görevine adamışlardı.

Laan Yoldaş ve Bagong-tao Yoldaş’ın yazıları, artık Filipin Devrimi’nin zengin devrimci teori hazinesinin bir parçasıdır ve Marksizm-Leninizm-Maoizm’in zenginleşmesine katkıda bulunmaktadır. Merkez Komite, bunları Parti kadrolarına referans olması için bir ya da daha fazla kitap hâlinde derleyecektir.

Laan Yoldaş ve Bagong-tao Yoldaş, 2014 yılında yakalanmış ve iki yıldan fazla bir süre tutuklu kalmışlardır. Filipinler Ulusal Demokratik Cephesi’nin (NDFP) müzakere organında Duterte rejimiyle barış görüşmelerine katılmak üzere 2016 yılında serbest bırakıldılar. Duterte, barış görüşmelerini kesip NDFP, parti ve NPA (Yeni Halk Ordusu) kadrolarının yakalanıp öldürülmesini emrettiğinde Laan Yoldaş ve Bagong-tao Yoldaş, hızlıca gerilla cephelerine gittiler.

Duterte, 2017’den bu yana Laan Yoldaş ve Bagong-tao Yoldaş’ın karargahları ile Merkez Komite’nin peşine düşmek için yüz milyonlarca peso harcadı. Rejim, devrimci hareketi destekleyen geniş halk kitlelerinin yaşamlarını ve geçim kaynaklarını ciddi şekilde etkileyen alçakça hava bombardımanları ve topçu atışları gerçekleştirdi. Düşmanın Laan Yoldaş ve Bagong-tao Yoldaş’ı katletme ve partiyi başsız bırakma ile ilgili iğrenç planı dâhilinde binlerce faşist birlik konuşlandırıldı.

Düşman, Laan Yoldaş ve Bagong-tao Yoldaş’ı öldürmeyi başarmış olabilir, ancak o, Parti önderliğini yok etme amacına ulaşamamıştır. Tıpkı ormandaki devasa ağaçlar devrildiğinde olduğu gibi, güneş ışıkları, artık Parti ve NPA’nın yeni sütunlarına nüfuz etmekte ve onlara sıcaklık ve güç vermektedir.

Parti Merkez Komitesi’nin Güçlü Kolektif Liderliği

Benito Tiamzon ve Wilma Austria-Tiamzon yoldaşların ve ardından 16 Aralık 2022’de Joma Yoldaş’ın ölümü, hiç şüphe yok ki Parti, özellikle de Merkez Komite için büyük bir kayıptır. Julius Giron (Nars Yoldaş), Jorge Madlos (Oris Yoldaş), Menandro Villaneuva (Bok Yoldaş), Antonio Cabanatan (Manlimbasog Yoldaş), Eugenia Magpantay (Fiel Yoldaş), Mariano Adlao (Panoy Yoldaş) gibi isimler de dâhil olmak üzere, son yıllarda partinin diğer lider kadrolarının kaybının ağırlığı tabii ki inkâr edilemez.

Bununla birlikte, onlar partinin ve Filipin Devrimine önderlik ettikleri süre boyunca, şimdi onların boşluğunu doldurmaya ve ağır görev ve sorumlulukları üstlenmeye hazır binlerce kadro ve devrimci yetiştirdiler. Bunlardan bazıları ayrılmış olabilir, ancak onların yerini büyük zorlukların ortasında görev almaya kararlı çok daha fazla sayıda kadro ve önder almıştır.

Siyasi Büro’nun önderliğinde, Merkez Komite ve diğer yönetici parti organları hızla yeniden oluşturuldu ve yeniden yapılandırıldı. Yedek kadrolar derhal atandı ve şimdi önderlik görevlerini yerine getiriyorlar. Korkmadan, önderliğin zorluklarını üstlendiler. Merkez Komite, bölge komitelerindeki ve diğer merkezi organlarındaki yönetici komitelere ve kadrolara önderlik etmek için çalışmalarını güçlendirmeye devam etmektedir. Merkez Komite, Parti’yi ideolojik, siyasi ve örgütsel olarak güçlendirmek için her türlü çabayı göstermektedir.

Siyasi Büro ve Merkez Komite’nin inisiyatifiyle, tüm önderlik kademelerindeki Parti kadroları, Marksizm-Leninizm-Maoizm, Parti’nin temel ideolojik, siyasi ve örgütsel ilkeleri ve uzun süreli halk savaşı yoluyla demokratik halk devrimini gerçekleştirme strateji ve taktikleri hakkındaki teorik ve pratik bilgilerini derinleştirmek için kolektif olarak büyük çaba sarf etmektedir.

Parti kadroları, deneyim kazanma, zaaflarının üstesinden gelme ve hataları düzeltme çabalarına öncülük etmektedir. Kendilerini proleter ideoloji doğrultusunda dönüştürmeye, yanlış fikirlere karşı korunmaya ve bunları redde tabi tutmaya, demokratik çalışma tarzını geliştirmeye ve birliği güçlendirmenin ve çalışmalarını geliştirmenin bir yöntemi olarak eleştiri ve özeleştiri yöntemini uygulamaya kararlıdırlar. Tüm parti kadroları, tüm zorlukların ve güçlüklerin üstesinden gelmek ve yeni bir devrimci yükseliş yolunda ilerlemek için ağır fedakârlıklarda bulunmaya ve tüm üyelerin gücünü kullanmaya hazırdır.

Bugün Merkez Komitesi, halkın demokratik devrimini daha da güçlendirme çabalarına önderlik etmektedir. Parti’nin tüm üyeleri, Merkez Komite tarafından ortaya konan ve Yürütme Komitesi tarafından yayımlanan genelgelerde yer alan plan ve görevler temelinde sıkı bir şekilde birbirine kenetlenmiştir. Tüm Parti komiteleri, halk karşıtı neoliberal politikalara, düşmanın faşist terörizmine ve artan ABD müdahalesine karşı mücadelelerinde kitleleri uyandırmak, örgütlemek ve harekete geçirmek, ekonomik ve siyasi mücadelelerine önderlik etmek ve ABD-Marcos faşist rejimini teşhir etmek, tecrit etmek ve onunla savaşmak için en geniş birleşik cepheyi inşa etmekle görevlendirilmiştir. Merkez Komite, ayrıca Yeni Halk Ordusu’na düşmanın saldırılarını tamamen engelleme, geniş köylü kitleleriyle bağları daha da geliştirme ve güçlendirme, feodalizm karşıtı mücadeleleri harlama, kırsaldaki kitle örgütlerini genişletme, güçlendirme ve çoğaltma ve gerilla mücadelesinin alevlerini körükleme ve yayma talimatı vermiştir.

Hâlihazırda Merkez Komitesi, parti örgütünü demokratik merkeziyetçilik ilkesine göre güçlendirmektedir. Kolektif önderlik, her düzeyde güçlendirilmektedir. Kurallara ve disipline sıkı sıkıya uyulmaktadır. Birliği güçlendirmek için düzenli toplantılar ve konferanslar düzenleme çabaları ciddiyetle sürdürülmektedir. Tüm partinin bir bütün olarak hareket etmesi için politikalar ve talimatlar tutarlı bir şekilde uygulanmaktadır. Yönetici parti komiteleri, üst organlara düzenli ve hızlı raporlar sunmaktadır. Tüm önderlik kademelerinde, kitlelerin durumunun yanı sıra alt kademelerdeki çalışmalar da yakından izlenmektedir.

Yarı-sömürge ve yarı-feodal sistemin derinleşen krizi ve emperyalizm, feodalizm ve bürokrat kapitalizminin yol açtığı büyük acı, sömürü ve baskı karşısında Filipin halkının geniş kitleleri devrimci mücadeleyi sürdürmeye kararlıdır. Parti, Filipin halkının geniş kitlelerini uyandırmaya, örgütlemeye ve harekete geçirmeye ve ülke çapında devrimci silahlı mücadeleye ve kitlesel devrimci harekete önderlik etmeye her zamankinden daha kararlıdır.

Partimiz, Marksizm-Leninizm-Maoizm’in rehberliği ve güçlendirilen kolektif önderlik yoluyla tüm yurtsever ve demokratik sınıfların ve birliğini güçlendirerek, Filipin halkıyla birlikte, milli demokratik devrimi önümüzdeki yıllarda kesinlikle daha da yükseklere ve zaferlere taşıyacaktır.

Laan Yoldaş, Bagong-tao Yoldaş, Joma Yoldaş, proletaryanın ve Filipin halkının tüm büyük şehit ve kahramanlarının anısından aldığımız ilhamla, tüm gücümüzü gerçek özgürlük, demokrasi ve sosyalizm özlemlerini ilerletmek için zor görevleri başarmaya adayalım.

Yaşasın Benito Tiamzon Yoldaş ile Wilma Austria Yoldaş’ın hatıraları!

Marksizm-Leninizm-Maoizmin kızıl bayrağını yükseklerde dalgalandırın!

Milletin özgürlüğü ve demokrasi için mücadele edin!

Sosyalist geleceğe uzanacak olan milli demokratik devrim yolundan ayrılmayın!

Uzun soluklu halk savaşını ileriye taşıyın!

Yaşasın Yeni Halk Ordusu!

Yaşasın Filipinler Komünist Partisi!

Yaşasın emekçi halk kitleleri ve Filipin halkı!

Filipinler Komünist Partisi
Merkez Komite
Siyasi Büro
20 Nisan 2023
Kaynak

22 Aralık 2022

, ,

Filipin Halkının Dünyaya Armağanı: Ka Joma

17 Aralık 2022 günü yoldaş Jose Maria Sison’u ebediyete uğurladık. Bu mütevazı profesör ve halkın hocası, hastanede iki hafta kaldıktan sonra vefat etti. Onunla birlikte Kültür Devrimi günleriyle bugün arasında kurulmuş son canlı bağ da koptu. Bizlere Marksizm-Leninizm-Maoizmi armağan eden deneyimlerin yaşandığı, insanlığın evrensel barışla buluştuğu, işçi sınıfının efendi konumuna yükseldiği o dönemin bugünle kurduğu bağ, Sison’un ölümüyle birlikte eksildi.

Beni her daim etkilemiş üç önemli politik ve ideolojik isim var. İlki, hiç şüphe yok ki halkın Malcolm X olarak bildiği Hacı Malik Şabaz. İkincisi Mao Zedong, üçüncüsü de Ka Joma. 

Bu üç isim, yaptıkları konuşmalar, yazdıkları yazılar, ortaya koydukları yaşamsal deneyimler, tüm hayatımı biçimlendirdi. Bende silinmez izler bıraktı. Nasıl yaşayacağımı, nasıl mücadele edeceğimi, nihilizmin ve bencilliğin sunduğu cazibeli uyuşturuculara karşı nasıl koyacağımı bana onlar öğretti.

Üçü de emperyalizmin saldırısı altında olan, onun paramparça ettiği halkların içine doğdular. Özelde Filipin ve Yeni Afrika halkı, ortak düşmana sahipti, üstelik aralarında kan bağı da mevcuttu.

David Fagen, ABD’nin halka karşı savaş yürüten işgal ordusu içerisinde yer alan Yeni Afrikalı bir askerdi. Amerika’nın yeni yeni büyüyen emperyalist güç olarak savaş yürüttüğü dönemde, 1899 yılında Fagen firar etti ve Filipin Devrimci Ordusu içerisinde bir komutan olarak görev aldı. Yeni Afrikalı askerlerin maruz kaldıkları ırkçı saldırılardan rahatsız olan Fagen, bu saldırıların benzerlerinin kendi halkına, Filipin halkına yönelik olarak da gerçekleştirildiğini görmüştü. Her iki halk da benzer aşağılayıcı ifadelerle anılıyorlardı.

David Fagen, bugün Filipinler’de bir kahraman olarak anılıyor. Gebermekte olan imparatorluğun o hastalıklı merkezinde yaşayan bir Siyahi olarak benim aklım ve yüreğim de sömürüye ve zulme karşı mücadele eden tüm halklarla birlikte.

Ka Joma’nın çalışmalarını incelerken karşımıza mütevazı, alabildiğine ciddi, halkına ve ülkesine âşık bir insan çıkıyor. Onda belirgin bir mizah gücü de mevcut. Bugün gülmeyi bile revizyonizm olarak gören birçok Amerikalı yoldaşta gördüğümüz o mesafelilik, Ka Joma’da yok. Aynı ruh, Malcolm ve Mao’da da var. Ona ne “dördüncü kılıç”, ne “kartal”, ne “büyük lider” ne de “halkın yüce hizmetkârı” deniliyor. O sadece “Ka Joma” (“Joma Yoldaş”) olarak anılıyor. Ortaya koyduğu eserleri ve yaşam pratiği başka bir unvana ihtiyaç duymuyor. Tam da bu sebeple birçok komünist, onun ölümü üzerine değerli bir dostu yitirmişçesine üzüldü, çünkü Joma, yapmacıklıktan ve kibirden arınmış, gerçek bir insandı. Ondan alacağımız bir ders de bu.

Ka Joma, tam da Amilcar Cabral’ın bahsini ettiği “sınıf intiharı”nı gerçekleştirmiş bir isimdi. Zengin ve nüfuzlu ailesinin sunduğu imkânları ve akademinin o huzurlu ortamını elinin tersiyle itti. Kaderini işçi ve köylülerle birleştirdi, onların içinde, onlar gibi yaşadı. Üniversite günlerinde devrim üzerine yoğun bir çalışma yürüttü, sonra da devrimin gerçekleşmesi için yürütülen çalışmalara katkı sundu. İdeolojik ve politik birer savaşçı olarak Joma ve arkadaşları, büyük bir titizlikle geçmişte revizyonistlerin koparttıkları bağları yeniden kurdular, neticede 1968 yılında Filipinler Komünist Partisi’ni, 1969’da da Yeni Halk Ordusu’nu kurdular. Revizyonistlerin komplolarına ve suikast girişimlerine rağmen Joma, yolundan hiç dönmedi. 1977’e Marcosçu faşistlerin eline geçtiğinde en ağır işkencelere maruz kaldı, şiir ve teorik çalışmalar kaleme almaya devam etti, kimseyi ihbar etmedi, serbest kaldıktan sonra devrimi savunmayı ve devrim için çalışmayı sürdürdü, ta ki seksenlerin sonunda Aquino hükümeti pasaportunu iptal edene dek. O günden sonra sürgün hayatı başladı. Hollanda’ya giden Joma, burada da halkına sunduğu hizmete devam etti.

Ondaki mücadele ruhu ve kararlılık, ondaki proleter ruhun, komünist ruhun, Filipinli ruhunun neticesiydi. Aynı ruh, köleci güçlerin kurdukları mahkemelere, Jim Crow yasalarına, her türden yağma pratiğine, hiçbir zaman bizim olmamış olan bu faşist ülkenin öfkesine karşı direnen Yeni Afrika ulusunun deneyiminde de çıkıyor karşımıza. Tüm proleterlerin ve ezilen ulusların dünyanın neresinde olurlarsa olsunlar, kardeş olduklarını bir kez daha görüyoruz.

Ka Joma, tüm dünya genelinde ilerici eylemcileri ve antiemperyalistleri bir araya getiren antiemperyalist cephe, Halkın Mücadele Birliği’ni kurarak proleter enternasyonalizmin ruhunu kaim kıldı. Aynı zamanda o komünistleri eğitmeye devam etti, eski revizyonistlere karşı verdiği mücadeleden başlayarak, partinin ve ordunun kurulduğu dönemi, ilk 25 yıllık fırtınalı dönemi, sıkıyönetim dönemini ve sonrasını içeren süreç üzerinden elde ettiği deneyimi, o büyük hazineyi herkesle paylaştı. Yazıları, şiirleri ve örnek kişiliği, ben dâhil tüm bir yeni Maoist kuşağa ilham oldu.

Modern Revizyonizmin Karşısında Sosyalizmin Safında Olun, Yanlışları Düzeltin, Partiyi Yeniden İnşa Edin, Filipin Toplumu ve Devrim ve Marksizm-Leninizm İçin El Kitabı isimli çalışmaları tüm komünistlerin okuması gereken eserler. Kuruluşunda önemli bir rol oynadığı partinin yayınladığı belgeler ve kitaplar da okunmalı.

Ka Joma’nın ölümünün dünya genelinde tüm komünistlerin yüreklerinde derin bir boşluk bırakacağına hiç şüphe yok. Ölüm haberini ilk aldığımda inanmadım, zira Filipin hükümeti, ölümüne dair haberleri ara ara servis ediyordu. Komünist parti ölümü teyit edince, “kahretsin” demekten başka bir şey gelmedi elimden. Bana çok şey öğretmiş olan bir öğretmeni yitirmek canımı acıttı. O, devrimci geçmişle bugün arasındaki canlı bağdı.

Emperyalizmin merkezinde yaşayan, ülkesinde komünist partiden yoksun olan, her gün, her saat, her dakika komünistleri mücadeleden kopartmak ve başka cazip şeylerle kandırmak için uğraşan burjuva çürümüşlüğün, nihilizmin ve reformizmin gerçekliğiyle boğuşan biri olarak benim için Ka Joma önemli bir isimdi.

Buna karşın, o bize sayısız armağan verdi. Aldığı inisiyatifle o, Filipin işçisini ve köylüsünü partisiyle ve ordusuyla buluşturdu. ABD, Kanada, İngiltere veya diğer emperyalist ülkelerde yaşayan ve “Kazanabilir miyiz? Buna değer mi?” diye soran her bir yeni Maoist bugün, onun hayatı ve eserleri üzerinden hep bir ağızdan gür bir biçimde “Evet!” cevabını veriyor. Morali bozuk, mutsuz, bunalmış olan herkes için onun yazıları, şiirleri ve deneyimi çölün ortasında bulunmuş su gibi.

Ka Joma’yı bizimle paylaştıkları için Filipin halkına ve mücadelelerine kızıl selamı iletmek, tüm komünistlerin boynunun borcu.

Black Like Mao
17 Aralık 2022
Kaynak

06 Haziran 2020

, ,

Amerikan Halkının Taleplerine Destek Olun: George Floyd İçin Adalet!


Filipinler Komünist Partisi (FKP) Amerikan halkının, 25 Mayıs günü gözaltına alındıktan sonra dört polis tarafından katledilen, Minneapolis’te ikamet eden, 46 yaşındaki George Floyd için adalet talebini destekler.

Floyd’un öldürüldüğü anı kayıt altına alan videoda görüldüğü üzere, bir polis dokuz dakika süreyle onun boynuna bastırıyor, bir yandan da ellerine kelepçe takıyor. Floyd’un son sözleri “nefes alamıyorum”du ki bu söz, tüm ABD’de yankılandı ve siyahların ülkedeki ırkçılık sorunu konusunda duydukları nefretle buluştu. Floyd’un öldürülmesi ile otuz kadar şehirde kitlesel gösteriler ve isyanlar yaşandı.

Eylemlerin ve gösterilerin en fazla yoğunlaştığı yerler ise Minneapolis, New York, Los Angeles, Philadelphia, Oklahoma, Seattle ve Washington’dı. Beyaz Saray önünde toplanan eylemcilere Gizli Servis ajanları sert müdahale ettiler.

Ülke geneline yayılan kitle gösterileri ve isyanlar, Trump hükümetinin faşist, ırkçı, kadın düşmanı ve göçmen karşıtı politikalarına yönelik öfkenin birer yansıması. Bu gösteriler, bir yandan da kapitalist ekonomik resesyondan kaynaklanan sosyo-ekonomik krizin derinleşmesinin ve yoğunlaşan işsizlik sorunu karşısında Amerikan işçi sınıfının artan huzursuzluğunun birer tezahürü.

Filipinler Komünist Partisi, “yağma başlarsa silâhlar konuşur” açıklaması yapan, göstericilere ateş etmeleri konusunda polise ve askere emir veren Trump’ın halka karşı uyguladığı faşist şiddeti kınamaktadır.

Filipinler Komünist Partisi
1 Haziran 2020
Kaynak

26 Şubat 2016

, ,

Moro Direnişi ve Donald Trump


Geçen hafta Güney Carolina’da Cumhuriyetçi Parti başkan adayı Donald Trump, Moro bölgesindeki Filipinlilerin ABD’li General John Pershing komutasında katledilmesine atıfta bulunarak destek toplamaya çalıştı. İslamofobik hissiyata oynayan Trump, bu amaçla, yirminci yüzyılın başlarında bölgede barışı sağladığı iddia edilen Filipinler’e yönelik işgal harekâtı esnasında Mindanao’daki 49 “Müslüman terörist”in “domuz kanına yatırılmış mermilerle” vurulması olayına atıfta bulundu.

Bangsamoro halkı Güney Filipinler’de yaşayan, Müslümanlaşmış Mindanao halkıdır. İslamofobi yirminci yüzyılın başında ABD’nin Moro halkına karşı yürüttüğü savaşta emperyalizmin bir aracı olarak ortaya çıkmıştır. Bu savaş Moro halkının sömürgeleştirilmesi ve Hristiyanlaştırılması hedefine ulaşma konusunda büyük ölçüde başarılı olmuştur. Savaşın önemli sebebi, Moro halkının sergilediği güçlü direniş, Moroluların kültürünü koruması ve kendi kaderini tayin hakkı için verdikleri mücadeleyi sürdürmesidir.

Trump’ın anımsattığı bu olay sayesinde bir şehir efsanesi de son bulmuş oldu. Bugüne dek Moro halkının teröre karşı savaş üzerinden öldürüldüğü, bu savaşın ağırlıklı olarak İslamofobi ve Moro halkının terörist şeklinde etiketlenmesi üzerinden sürdürüldüğü iddia ediliyordu, oysa söz konusu savaşın asıl amacının Moro halkının topraklarına el koymak ve buralarda zengin mineral kaynakları çıkartmak olduğu anlaşıldı.

ABD emperyalizminin saldırdığı ilk Müslüman halk olarak Morolular çok sayıda kayıp verdiler. 1906’da Dajo Katliamı, 1913’te Bud Bagsak Katliamı ve daha yakın zamanda da, 2013 yılında Zamboanga Kuşatması’na tanık olundu. Ayrıca bu listeye 2015’te Mamasapano Katliamı ile sonuçlanan, ABD askerlerinin denetimi ve katılımı ile gerçekleşen kontrgerilla saldırısı eklendi. Giderek tırmanan topraklara el koyma girişimlerine ve militarizasyona karşı Moroluların yürüttükleri silâhlı direnişi teslim almak için tasarlanmış barış müzakereleri kılıfı altında ABD eliyle yürütülen pasifleştirme kampanyaları da dâhil, 117 yıllık ABD müdahalesi ve saldırılarına direnen Moro halkı kendi kaderini tayin hakkı için mücadele etmeyi sürdürüyor.

Yeni imzalanan Genişletilmiş Savunma İşbirliği Anlaşması (GSİA) ile ABD Filipinler’de sadece askerî personelin sayısını artırmaya değil, kırsalda askerî üsler kurup işletmeye hazırlanıyor.

BAYAN-ABD, Müslümanların kitlesel kıyımını ve sisteme özgü İslamofobiyi meşrulaştırmak amacıyla Moroluların öldürülmesini yücelten o rezil ifadelerinden dolayı Donald Trump’ı kınıyor. Biz yüksek kârlar elde etmek için halkların topraklarını fetheden, o halkları bölme noktasında ABD emperyalizminin bir araç olarak kullandığı İslamofobinin saldırıları altında olan tüm Müslümanların safında olduğumuzu beyan ediyoruz. Kendi kaderini tayin hakkı için verdikleri mücadelede Morolu kardeşlerimize dayanışma duygularımızı iletiyor, ABD’nin Mindanao ve Filipinler’den çekilmesi yönünde çağrıda bulunuyoruz.

Kahrolsun İslamofobi!

GSİA Çöpe!

ABD, Mindanao ve Filipinler’den Defol!

Kahrolsun ABD emperyalizmi!

Bangsamoro Halkı için Kendi Kaderini Tayin Hakkı!

BAYAN-ABD
24 Şubat 2016
Kaynak

[BAYAN-ABD, ABD’deki öğrencileri, akademisyenleri, kadınları, işçileri, sanatçıları ve gençleri temsil eden yirmi ilerici Filipin örgütünün oluşturduğu ittifakın adıdır. Bagong Alyansang Makabayan’ın (BAYAN-Filipinler’in) ilk ve en büyük uluslararası kısmını teşkil eden BAYAN-ABD, ABD’deki anti-emperyalist ve ilerici Filipinlilerin eğitildikleri, örgütlendikleri ve hareket merkezi olarak kullandıkları bir yapıdır, ayrıca Filipinler’deki ulusal demokratik hareket için bir enformasyon bürosu olarak hizmet vermektedir.]

20 Ocak 2016

, , ,

Eduardo Serrano

Samidoun Filistinli Tutsaklar Dayanışma Ağı, Filipinler’de politik tutsakların gerçekleştirdiği açlık grevini destekler, tutsaklarla dayanışma içerisinde olduğunu tüm kalbiyle ifade eder ve 8 Ocak 2016’da politik tutsak Eduardo Serrano’nun vefatından dolayı halk hareketine başsağlığı diler.

Devrimci solcu sendikaların, örgütlerin ve ittifak güçlerinin oluşturduğu bir koalisyon olan Filipinler Ulusal Demokratik Cephesi’nin barış danışmanı ve köylü lider Serrano serbest bırakılmasından kısa bir süre önce vefat etti. Serrano, Filipinler Komünist Partisi isyan ordusu Yeni Halk Ordusu’nda komutan olma suçuyla 11 yıl hapis yattı. Ancak geçen yıl kendisine yöneltilen muhtelif suçlardan aklandı ve bir mahkeme “derhal serbest bırakılması” talimatı verdi.

Serrano, Filipinler’deki 561 politik tutsaktan birisiydi. Yeni Halk Ordusu’nun 19 tutsak barış danışmanından biri olan Serrano ve diğer tutsakların hapiste tutulması Filipinler devleti ve YHO arasındaki anlaşmaları ihlal ediyordu.

Filipinler’deki politik tutsakların özgürlüğü için mücadele eden Halkın Haklarının İlerletilmesi İçin İttifak [Karapatan] onunla ilgili şu değerlendirmede bulundu: “Hapisteyken halkın gerçek bir hizmetkârı olarak hareket eden Serrano, akupunktur ile mahkûmların rahatsızlıklarına müdahale etmiştir. O bir dizi hapishane reformunu gündeme getirmiş, kooperatife bağlı bir dükkân kurmuştur. Gardiyanlara ve mahkûmlara hukuk desteği sunmuştur. Karapatan bilhassa Mindoro Adası’nda ve Quezon-Bicol bölgelerinde, Güney Tagalog’daki Mangyan kabilesi ile çiftçilerin hakları için mücadele etmesi sebebiyle Ka Eddik’e büyük bir saygıyla selam eder. Filipinler Devleti Eduardo Serrano’nun hayatından on bir yıl çalmıştır.”

1. Özel Yoğun Bakım Bölgesi, Bajong Diwa Kampı, Taguig Kent Hapishanesi ve Azami Güvenlikli Yeni Bilibid Hapishaneleri’ndeki politik tutsaklar Serrano’nun tutsaklığını ve ona karşı yapılan adaletsizliği protesto etmek için beş günlük açlık grevi sürecine girdiler. Sürece YHO’nun diğer barış danışmanları da katılıyor, Serrano için adalet çağrısı yapmak ve onu önümüzdeki günlerde onurlandırmak amacıyla hapishanelerde başka eylemler de yapılacak.

Filistin ve Filipinler’de politik tutsaklar emperyalizme, sömürüye ve işgale karşı mücadelede halklarının kurtuluşu ve adalet mücadelesinde en ön saftadırlar. Her iki ülkede de tutsak savaşçılar tıbbî bakımdan mahrum kılınmakta, bu konuda yaşanan krizle mücadele etmekte, bir yandan da halklarının özgürlüğü için mücadele etmeleri sebebiyle hapiste tutulmaktadırlar. Maysara’dan Ebu Hamdiye’ye, Cafer Avad’a, Eduardo Serrano’dan Alison Alcantara’ya dek tüm bu tutsakların hayatları tutsak edilmiş, her türlü tıbbî bakımdan mahrum edilmiştir.

Samidoun Filistinli Tutsaklar Dayanışma Ağı, Filistin’den Filipinler’e tüm politik tutsakların serbest bırakılması çağrısını yineler ve Eduardo Serrano için adalet çağrısına iştirak eder. Bizler hayatları zalimin hapishanelerinde tutsak edilenlerin özgürleşmesi için mücadele ederken şehid düşenlerin o uzun listesine dâhil olmuş Eduardo Serrano’nun hatırasını ve mücadelesini selamlıyoruz.

Samidoun
14 Ocak 2016
Kaynak

30 Aralık 2015

, , ,

FHKC’den FKP’ye Selam


Filipinler Komünist Partisi’nin kırk yedinci yeniden kuruluş yıldönümünde Filistin Halk Kurtuluş Cephesi aşağıdaki bildiriyi göndermiştir:

Genel Sekreter Ahmed Sedat, Genel Sekreter Yardımcımız Ebu Ahmed Fuad ve Filistin Halk Kurtuluş Cephesi’nin tüm yoldaşları ve üyeleri adına Filipinler Komünist Partisi’ni, tüm liderlerini, kadrolarını, üyelerini ve Yeni Halk Ordusu’nun tüm savaşçılarını partinin 47. kuruluş yıldönümü vesilesiyle selamlıyoruz.

Filipinler Komünist Partisi devrimci kurtuluş mücadelesi dâhilinde Filipinler halkına hizmet etmiş, emperyalizmi, feodalizmi, bürokratik kapitalizmi ve diktatörlüğü ülkeden söküp atmak için sebatla mücadele vermiştir.

Sizler Filistin devriminin, Arap toprağımızda, Filistin’de Siyonizme ve emperyalizme karşı halkımızın yürüttüğü direnişin her daim sadık bir müttefiki oldunuz. Hep birlikte kurtuluş ve hakiki adalet yolunda yürüyor, mücadele ediyoruz. Filistin ve Filipinler halkları ortak düşmanlarımıza ve zalimlerimize karşı, emperyalizmi yenmek, onun topraklarımıza ve halklarımıza yönelik yağmasına son vermek, işçiler, köylüler ve halk sınıfları için zafere ulaşmak yolunda verdiğimiz mücadelede hep birlikte hareket ediyoruz.

Biz, emperyalizme karşı mücadeleye dâhil olur olmaz partilerimiz topraklarımızı mahveden, halklarımıza zulmedip onları yerinden yurdundan eden, kaynaklarımızı çalan aynı emperyalist güçlerce “terörist” olarak etiketlendik. 

Biz dünyada terörü gerçekte kimlerin uyguladığını, bunların ABD emperyalizmi, Siyonizm ve onların kuklaları olduğunu gayet iyi biliyoruz. Direniş terör değildir, o içinden yeni bir toplumun ve yeni bir dünyanın doğduğu kurtuluş mücadelesidir.

Müşterek bağlarımızı ve mücadelemizi güçlendirmeye devam edeceğiz. Yoldaşça kurduğumuz ilişkilerimiz geçen yıl içerisinde daha da arttı ve Yoldaş Leyla Halid’in Filipinler’e yaptığı ziyaret üzerinden gelişme kaydetti. Yoldaşımız orada kendi halkımıza yakın olan bir halk ve kitle hareketiyle, devrimci bir mücadeleyle karşılaştı. Halkın, Filistin Devrimi’nin ve Filipinler Devrimi’nin zaferi, ayrıca emperyalizmin, Siyonizmin ve zulmün yenilgisi ancak mücadele yoluyla mümkündür.

FHKC
26 Aralık 2015
Kaynak

10 Eylül 2015

, , , ,

José María Sison Söyleşisi


İklim Değişikliği, Kapitalizm ve Devrim

Quincy Saul

9 Eylül 2015

 

José María Sison yaşayan bir efsane. Filipinler’in Luzon Adası’ndaki Cabugao kentinde, 1939’da zengin ve nüfuzlu bir aileye doğan Sison, aldığı eğitim ve merhametli oluşu onu yirmi yaşında devrimci bir eylemci hâline getirir. Bugün 76 yaşında ve New York Times’ın “dünyanın en uzun süren komünist isyanı” dediği hareketin lideri.

1969 yılında Filipinler Komünist Partisi’ni (FKP) az sayıda parti üyesini temsil eden 12 delegeyle kuran Sison süreci her güçlüğe göğüs gererek ilerletti ve partisini bugün on binlerce üyeye sahip bir yapıya dönüştürdü. Elbette bunun bir bedeli vardı: devrimci çalışmaları sonucu dokuz yıl hapis yattı, bunun bir buçuk yılı hücre hapsinde geçti. 1986’da hapisten çıktı, o günden beri sürgün hayatı yaşıyor, ismi ABD’nin terörist izleme listesinde. Artık parti faaliyetlerine ilişkin karar süreçlerine katılmıyor olsa da hâlen Filipinler Ulusal Demokratik Cephesi’nin başdanışmanı ve Halkların Uluslararası Mücadele Birliği’nin başkanı. Sadece politikacı olmayan Sison aynı zamanda İngiliz Edebiyatı profesörü, saygın bir şair ve Güneydoğu Asya WRITE kitap ödülünün sahibi.

Kısa süre önce bazıları FKP’nin entelektüel açıdan durağanlaştığını iddia ediyor. Oysa partinin ideolojik liderleri etkin ki bu gerçeği parti düşmanları da kabul ediyorlar. Counterpunch’ta daha önce aktarıldığı üzere, Yeni Halk Ordusu ülkenin yüzde yirmisinde, 100 cephede, 70 kentte, 800 belediyede, 9.000 mahallede ve 8.000 köyde faal. Bu, yirmi birinci yüzyıl Maoizminin geçmişten esen bir rüzgâr mı yoksa nüfusunun dörtte birinin günlük bir doların altında yaşadığı, Asya’daki en yüksek gelir eşitsizliğinin bulunduğu ülke için bir gelecek umudu olduğunun mu delili? Benedict Anderson yazdığı yazıda Filipinler’in “tarihsel bir baş dönmesi” yaşadığını söylüyor: bölgedeki sömürge karşıtı hareketlerin muhayyel bir habercisi olan ülke, bugün Güneydoğu Asya’daki en güçlü sol yapıya ev sahipliği yapıyor. Burada, yirmi birinci yüzyıl politikası ve devrimi ile ilgili yakıcı sorulara cevap veren Sison’dan bu baş dönmesini zafere nasıl dönüştürdüğünü öğreneceğiz.

* * *


Ekolojik krizler, bilhassa Haiyan felâketi, Filipinler’de yeraltında ve yerüstünde çalışma yürüten devrimcilerin ideolojisini ve pratiklerini nasıl etkiledi?

Hem kentte hem de kırsal bölgelerde çalışma yürüten Filipinli devrimciler, doğa ve toplum, çevrenin sağladığı araç, koşul ve nesnelerden kullanım ve değişim değeri üreten insanlarla çevre arasında kurulması gereken ilişkinin her zaman bilincinde olmuşlardır. Ekolojik krizler, bilhassa Haiyan felâketi, çevre meselesi ve bu mesele konusunda acilen eyleme geçme ihtiyacı ile ilgili olarak devrimcilerin bilincinin artmasına ve keskinleşmesine katkı sunmuştur.

Tekelci kapitalist şirketler, Filipinler’de fosil yakıtların düşüncesizce kullanılmasından ve karbondioksit salınımlarından, hızla gerçekleştirilen ve tayfunları önleyecek zırhı ortadan kaldıran ormansızlaşmadan, toprak erozyonlarından, uzun süredir devam eden kuraklık, toprak kaymaları ve sellerden, ayrıca dereleri zehirleyip deniz hayatını öldüren kimyasalları kullanan plantasyonların ve madenciliğin süratle genişleme imkânı bulmasından sorumludurlar. Pasifik Okyanusu’nun yüzeyi küresel ısınmaya bağlı olarak ısınmış ve okyanus, Filipinler’i vuran, daha sık ve güçlü bir biçimde gerçekleşen tayfunların geçiş güzergâhı hâline gelmiştir.

Devrimci bir stratejist olarak, iklim adaleti ile ilgili küresel mücadeleye kendilerini adamış insanlara ne tavsiye edersiniz?

Ben, kendilerini iklim adaleti için dünya genelinde mücadeleye vakfetmiş insanlara bu kavgayı özel bir dava olarak görmelerini, ama aynı zamanda kendilerini toplumsal adalet mücadelesine vakfetmiş insanlarla dayanışma ilişkisi ve işbirliği kurmalarını tavsiye etmek isterim. Bu insanların karşısında tek bir ortak düşman vardır: iklim ile toplumsal adaletsizliğin sebebi olan tekelci kapitalizm ve emperyalist güçler.

İklim adaleti için verilen küresel mücadele ile toplumsal adalet için halkların verdiği küresel mücadele birbirine bağlıdır. Çevre krizi ve insanın varoluşuna yönelik tehdit artık öne çıkan iki husustur, ayrıca buna dünya kapitalist sisteminin ekonomik, finansal ve toplumsal krizlerinin giderek derinleşmesi eşlik etmektedir. Tekelci kapitalizmin, azgelişmiş ülkelerden yok pahasına hammaddeler satın alıp ucuz emeği kullanmak ve her yerde birçok işçiyi işten çıkartıp ileri teknolojiyi devreye sokmak, temelde sermayesinin organik bileşimini artırmak suretiyle sürekli aşırı kâr peşinde koşması ve sermaye biriktirmeye çalışması insanları ve çevreyi mahvetmiştir.

Tekelci kapitalizmin ve ülke içindeki ajanlarının yoğun suiistimalleri ve adaletsizlikleri, geniş halk kitlelerini sömürücülere-zalimlere karşı ayaklanmaya ve yeni, daha iyi bir dünya için temelli bir mücadele vermeye sevketmektedir. Bu nedenle anti-emperyalizm, demokrasi ve sosyalizm güçleri yeniden dirilmektedir. Bu bağlamda iklim adaleti savunucularının toplumsal adalet savunucuları ile birleşmesi şarttır. Bu açıdan o insanları Halkların Uluslararası Mücadele Birliği’nin 5. Uluslararası Toplantısı’na katılmaya davet ediyorum, çünkü bu birlik, hem iklim adaleti hem de toplumsal adalet için mücadele vermektedir.

Toplumsal kriz, çevre krizi ile toplumsal mücadele ve çevre mücadelesinin kesişimi dâhilinde ortaya çıkan ideolojik bir yönelim olarak ekososyalizm konusundaki görüşünüz nedir? (Örnek: Ekososyalist Manifesto/2009 Belem Deklarasyonu, Joel Kovel’in kaleme aldığı The Enemy of Nature [“Doğanın Düşmanı”] ve Venezuela hükümetinin hazırladığı 2013-19 Patria Planı.)

Tekelci kapitalizm, hem işçi sınıfının işgücünü hem de üretim süreci dâhilinde doğal kaynakları yağmalamaktadır. İnsanın varoluşu için ölümcül sonuçlar doğuracağını hiç aklına bile getirmeksizin tekelci kapitalizm, çevreyi sömürme, kirletme ve yok etme noktasında esas olarak kâr güdüsüyle hareket etmektedir. Toplumsal kriz ve çevre krizi derinleşmektedir, bu nedenle işçi sınıfının ve halkın tekelci kapitalizme karşı mücadele etmesi, işçi sınıfı iktidarını kurması, çevreyi koruması ve sosyalizm için kavga vermesi gerekmektedir.

Başkanlığını yaptığım Halkların Uluslararası Mücadele Birliği, kendi görüşümüzü pekiştirmek için gerekli hususları benimseme noktasında, belirttiğiniz yayınlar gibi muhtelif görüşler üzerine çalışma yürütmektedir. Bizler, küresel ısınmayı durdurup geriye çevirmek için en etkin hattın kurularak gerekli tedbirlerin alınması gerektiğini savunuyoruz, ayrıca yüzleştiğimiz toplumsal ve çevresel felâketin en büyük sorumlusu ve suçlusu olan tekelci kapitalizme karşı anti-emperyalist ve sosyalist bir dava doğrultusunda işçi sınıfı ile halkı örgütleyip seferber etmeye, onları ayaklandırmaya çalışıyoruz.

Filipinler’de madencilik konusunda devrimci hareketin ideolojik yönelimi ne olmalıdır? Birçok insan ve çevreci, madenciliğe karşı, ekosistemle uyumlu atadan kalma üretim tarzını savunuyor, bu bakış açısı, bu yıl yapılan Halkın Uluslararası Madencilik Konferansı’nda karşılık bulan enternasyonalist yaklaşımda da karşımıza çıkmaktadır. Devrimci hareketin içerisinde kimi insanlar madenciliği vazgeçilmez bir kazanç kaynağı olarak görmekle kalmıyorlar, ayrıca onu sosyalizme giden gerekli “aşamalar”dan (ilkel birikim, sanayileşme, proletaryanın oluşumu vb.) geçmiş için bir önkoşul olarak kabul ediyorlar. Bu, Hindistan’dan Ekvador’a dek birçok ülkede yakıcı bir sorun. Söz konusu ülkelerde proleter kalkınmacılık, devrimci hareketin takip etmesi gereken güzergâhın üzerine çıkartılıyor. Örneğin Arundhati Roy, Hindistan’da devrimin geleceğine dair şu soruyu soruyor: “Alüminyum taşının dağlarda kalmasına izin verebilir miyiz?”

ABD’nin, diğer emperyalist güçlerin ve büyük kompradorlarla toprak ağalarının hegemonyasına tabi Filipinler’deki verili durumda, madencilik şirketleri tümüyle yabancı tekelci şirketlerin mülkiyetindedir. Ham maden cevherleri, sayısız kamyona bindirilip işlenmek için Çin, Japonya ve diğer ülkelere gönderiliyor. Altın, gümüş, platin ve paladyum gibi kimi kıymetli madenler konusunda uzmanlaşmış bazı madencilik şirketleri, bu madenleri helikopterlerle denizde bekleyen gemilere kaçırıyorlar.

Mevcut koşullarda halkın ve çevrecilerin tüm insanların, ekonomiye ve çevreye büyük zarar verme pahasına, kendi dar çıkarları için emperyalistler ve yereldeki gericiler eliyle madenlerin sınırsızca sömürülmesine karşı çıkmaları haklı bir tutumdur. Ama aynı zamanda azgelişmeyi yüceltmek, yaygın sefaletin, sıtmalı bataklıkların, kötü beslenmenin hâkim olduğu toplumsal ortama romantik, giderek menkıbe hâline getirilmiş bir komünalizm adına göz yumulması da yanlış bir yaklaşımdır. Yeni demokratik ya da sosyalist sistem, doğal kaynakların akıllıca kullanılmasını, çevrenin korunmasını, halkın ücretsiz ve önceden rızası alınmasını, ayrıca faydaların edinimini, bu faydaların ortaklaştırılmasını güvence altına almak zorundadır.

Eğer Filipin halkı, demokratik ya da sosyalist hükümet altında, hammaddeleri ilk aşamadan alıp ikinci ve üçüncü aşamalara doğru işler ise, ulusal mirasın korunması ve himaye edilmesi noktasında yüksek bir düzeye ulaşabilir, onun doğal kaynakları daha akıllıca kullanması mümkün olabilir. Filipin halkını yeri doldurulamayacak ham maden cevherlerini alıp götüren yabancı tekelci kapitalistlerle, zengin doğal kaynakların toprak altında kalmasını öngören bir azgelişmişlik arasında tercihe zorlamak çok saçma bir yaklaşımdır. Sosyalizm, üretim ilişkileri ile üretim güçlerinin gelişmesini şart koşar.

Toprak ağalarının ve büyük kompradorların hâkim olduğu mevcut koşullarda yabancı tekelci kapitalistler, madencilik arazileri konusunda ulusal hükümetten muazzam tavizler kopartabilmektedirler. Yolsuzluğa bulaşmış devlet görevlilerinin suç ortaklığında bu yabancı güçler, tüm toplumun önceden rızasını alma gerekliliğini ortadan kaldırmak, ulusal hükümetin resmî çevre mevzuatından kurtulmak amacıyla küçük bir dizi madencilik izni koparmak, böylece madencilik faaliyeti için geniş araziler kapatmak noktasında yerli halk topluluklarının geleneksel liderlerini sıklıkla kullanabilmektedirler. Ancak devrimci güçler, yükselişe geçip halkı madencilik şirketlerine karşı örgütlemeye ve seferber etmeye başlayınca yerli halklar, devrimci ilişkileri ve hatta geleneksel liderleri bile bu şirketlere karşı birleşebilmektedir.

Güney Amerika’daki solcu hükümetlerle ilgili görüşleriniz nelerdir? Bunları salt devlet kapitalizmi ve burjuva demokrasisi olarak mı görmek gerekiyor? Bolivya, Ekvador, Venezuela vb.’deki hükümetlerde gerçek bir devrimci potansiyel ve umut buluyor musunuz?

Bence Güney Amerika’daki solcu hükümetlerde devrimci olmaya dair bir ölçü mevcut. Bu hükümetlerin emperyalist dayatmalara karşı ulusal bağımsızlığı savundukları açık. Söz konusu hükümetler, toplumsal adalet ve refah konusunda uygulanabilir tedbirler alıyorlar. Ama iktidardaki sol, toplumda sömürücü sınıflarla birlikte yaşamaktadır ve bu sınıflar, aynı zamanda hükümet içerisinde faal bir muhalefet yürüten temsilcilere sahiptirler. Hiçbir devrim, sömürücü sınıfları henüz kesin olarak alt edememiştir. Bu türden sömürücüler, bilhassa petrol gelirinin düşmesi sebebiyle, Venezuela’daki Bolivarcı hükümetin başına bela olmaktadırlar. Bunlar, ayrıca diğer ilerici hükümetlere de karşıdırlar.

Ancak söz konusu solcu hükümetler, halklarının çıkarlarını savunup bu doğrultuda mücadele yürütmektedirler, dolayısıyla bizler de onlarla dayanışmakta ve bu hükümetlere destek vermekteyiz. Onları düşmana terk edemeyiz. Zira emperyalist güçler, bugün 2008’de başlayandan daha kötü olan yeni bir krizle boğuşmaktadırlar. İşçilerin ve tüm halkların devrimci potansiyeli artmakta, beklenmedik bir ölçekte gerçek bir güç hâline gelmektedir. Neoliberal politika, sömürücü ve yıkıcı bir hâl almıştır, toplumsal ayaklanmaların ve devrimlerin beklenmedik bir ölçekte patlak verebilmeleri artık mümkündür.

Türkiye’de ve Rojava’da Kürd devrimcilerin (bilhassa YPG’nin) son dönemde feminist, ekolojik ve milliyetçilik karşıtı bir ideolojik yönelime evrilmesiyle ilgili görüşleriniz nelerdir?

Kürd devrimciler, devletsiz demokrasiden bahsedip demokratik konfederalizm anlayışı dâhilinde ulus-devleti ve milliyetçiliği reddetseler de ben, hâlâ onların muhtelif düzeylerde belirli politik iktidar organlarına denk düşecek yapılara sahip olduklarını düşünüyorum. Bu yapılar olmasa anarşi hâkim olur, politik birlik noktasında yeterli bir düzeye ulaşılamaz, güçlü düşmanlarla mücadele etme noktasında silâhlı personel üzerinde yönetim ve komuta süreci imkânsızlaşır. Esasında benim umudum, bir gün Kürdlerin Irak, Suriye ve Kuzey Kürdistan’da bir devletler konfederasyonu oluşturması yönünde. Bu ihtimal bile Erdoğan ve Türkiyeli gericileri korkutuyor olmalı. Feminizm, cinsiyet eşitliği ve ekoloji meselesi konusuna gelince; bu hususlar, tutarlı ve etkin bir yönetişim veya idare sistemi dâhilinde, faal birer aktör ve yol gösterici ilkeler olarak benimsenebilirler.

Birçokları, 1994’teki Zapatista ayaklanmasının ve sonrasında onların ev sahipliği yaptıkları uluslararası toplantıların radikal politikanın verili gerçekliğini değiştirdiğine, geleneksel öncü partileri reddedip yerli halkların devrimci özneliğini olumlayan bir olgu olduğuna inanıyorlar. Filipinler’deki hareket Zapatista ayaklanmasını nasıl edindi ve anladı?

Filipinler’deki devrimci hareket, 1994 tarihindeki Zapatista ayaklanmasını selamladı ve Zapatistaların birkaç yıl boyunca birçok yabancı ziyaretçiyi kabul edip uluslararası toplantılara ev sahipliği yapabilmesinden etkilendi. Ama sonrasında Zapatista liderlerinin Meksika’daki merkezî hükümeti güvence altına aldığı konusunda kimi endişeler belirdi. Zira örgüt, silâhlı mücadeleyi Chiapas’ın dışına taşıma, genişletme fikrini terk etmişti. Bugün de yurtdışından, birçok STK’dan yüklü miktarlarda para almaktadır.

Chiapas’taki yerel yönetime ya da Somoza, Duvalier, Marcos, Mobutu veya Suharto hükümetleri gibi otoriter hükümetlere karşı başarılı bir halk ayaklanması gerçekleştirmek için geniş bir birleşik cephe kurmak kâfi gelebilir. Ama proletaryanın devrimci partisinin liderliği olmaksızın bir sosyalist devrimin yapılabileceğine dair henüz ortada bir kanıt da mevcut değil. Politik örgüt biçimi olarak parti, hâlâ proletaryanın sosyalizme dönük devrimci iradesini yoğunlaştırmanın en fazla tercih edilen yoludur. Elbette proletaryadan gayrı, burjuvaziye karşı sosyalist bir devrim yapma konusunda kararlı bir başka sınıf yoktur.

Sanat, kültür ve edebiyat alanlarında, yirmi birinci yüzyıldaki güçlükleri anlama ve onlara karşı koyma konusunda bize katkı sunacak en önemli ve ilham verici çalışmalar sizce hangileridir?

Sanat, kültür ve edebiyat alanlarında, yirmi birinci yüzyıldaki güçlükleri anlama ve onlara karşı koyma konusunda bize katkı sunacak önemli ve ilham verici çalışmalar bulunduğundan eminim. Bu çalışmalar, sosyalist bir bakış açısı ile yeni demokratik devrimler için mücadele eden Filipinler ve Hindistan gibi ülkelerdeki halkların ızdırapları, fedakârlıkları, kavgaları, başarıları ve arzularının birer yansıması olarak, bunlarla bağlantılı bir biçimde üretilmektedir. Bu türden yaratıcı çalışmalar, dünya genelinde tanınmayı ve takdir görmeyi beklemektedirler.

En fazla bilgiyi Filipinler’de üretilen devrimci yazından ve sanatsal çalışmalardan edindiğimi söylemem gerek. Bu eserler, halka hizmet etme ruhuyla yüklüler. Söz konusu çalışmalar, sömürü ve zulüm güçlerini ifşa etmekte, işçilere, köylülere ve tüm halka emperyalizme ve gericiliğe karşı devrimci mücadele yürütme konusunda ilham vermekte, daha fazla özgürlük, demokrasi, sosyal adalet, kalkınma, kültürel ilerleme ve uluslararası dayanışma için gerekli zemini sağlamaktadırlar. Birçok mükemmel yazar, ressam ve kültür emekçisi mevcuttur. Bu insanlar gayet iyi örgütlenmekte ve hem kitlesel eylemlere hem de kırsaldaki halk savaşına iştirak etmektedirler.

Söz konusu insanların kılavuzu, Marksist estetik ve Mao’nun Yenan Sanat ve Edebiyat Forumu’nda yaptığı konuşmalar ile kültürel çalışmalar ve propagandayla ilgili diğer çalışmalarıdır. Bu insanlar, Sovyetler Birliği’nin sosyalist olduğu dönemde geliştirilen sosyalist gerçekçiliğin, otuzlarda solcu Amerikalı yazarların yaratıcı eserlerinin ve büyük proleter kültür devrimine dek uzanan dönemde sosyalist Çin’de üretilen devrimci eserlerin kılavuzluğunda üretim yapmaktadırlar. Aynı zamanda söz konusu sanatçı ve yazarlar, muhtelif yazın ve sanat biçimleri dâhilinde konu ve tarzlar geliştirip benimseme noktasında yeni yollara yönelebilmektedirler.

En önemli ve ilham verici çalışmaların devrimci mücadelelerin yoğun olduğu ülkelerde üretiliyor olması şaşırtıcı değildir. Bu anlamda ben, toplumsal ve ekolojik kriz derinleştikçe, hem azgelişmiş hem de gelişmiş ülkelerde daha fazla insanın ayağa kalkacağı konusunda iyimserim. Bu ülkelerdeki devrimci mücadeleler, gerçek ve dijital, çeşitli biçim ve araçlar üzerinden, halk tarafından ve halk için yapılacak edebiyat ve sanat üretimleri noktasında önemli bir itkiyi koşullayacaktır. Yazarlar, sanatçılar ve kültür emekçileri, dünya genelinde devrimci hareketin giderek büyüyen, önemli birer bileşenidirler.

Kaynak

01 Ocak 2015

, ,

Halk Savaşında Eşitsiz Gelişme


26 Aralık’ta Filipinler Komünist Partisi 46. mücadele yılına girdi. Parti, bu momentte, yürüttüğü “halk savaşı”nın, merkezî liderliğinin mevcut eşitsiz durumları ele almak için hızlı ve önemli kimi tedbirler almasına karşın, “eşitsiz geliştiğini” kabul etti.

Aynı zamanda dünyada değilse bile, Asya’da süren en uzun soluklu Maoist ayaklanma olarak kabul edilen bir ayaklanmanın öncüsü konumundaki FKP şu tespiti yaptı:

“Şurası açık ki, gerici silâhlı güçler, rejim insan haklarını sıklıkla ve sistematik olarak ihlal etse ve ara sıra çok sayıda insanı tutuklayıp önemli saldırılar gerçekleştirse bile, onun silâhlı devrimi imha etmesi mümkün değildir.”

Bu tutuklananlar arasında, FKP başkanı Benito Tiamzon ve Mart ayında Cebu’da tutuklanan parti genel sekreteri olan eşi Wilma da bulunmaktadır.

FKP’nin tespitine göre,

“Cumhurbaşkanı Benigno Aquino yönetimi, selefi Gloria Macapagal-Arroyo’nun yönetiminden katbekat daha kötü bir yönetimdir. Mevcut hükümet çok sayıda insanı uydurma suçlarla hapse atmış, Kapsamlı İnsan Haklarına ve Uluslararası İnsanî Hukuka Saygı Anlaşması’yla Hernandez politik savunma doktrinini ihlal etmiştir.

Devlet aynı zamanda Ortak Güvenlik ve Dokunulmazlık Güvenceleri Anlaşması’nı ihlal suçundan Filipinler Ulusal Demokrasi Cephesi’nin 14 üyesini gözaltına almıştır.”

Bunun yanında FKP’ye göre,

“Aquino rejimi, temelde yasadışı gözaltı, hukuk dışı cinayetler, zorla köy boşaltmaları, köylülerin toprağına el konulması, işçilerle sendikalara baskı uygulanmasına imkân verme noktasında Arroyo rejimi kadar kötü bir rejimdir.”

Gene de FKP’nin tespitiyle, hükümetin silâhlı kuvvetlerinin yüzde altmışını Mindanao’da Yeni Halk Ordusu’na karşı seferber etmesine karşın, “Halk savaşı güneydeki birçok bölgede yeni bir zemine kavuşarak sürmektedir. Bu bölgede isyancılar, “inisiyatifi büyük ölçüde ele geçirmişlerdir. Onların bugün itibarıyla kapsamlı ve yoğun bir gerilla savaşı vermeleri gerekmektedir.”

Geçmiş kuruluş yıldönümlerinde FKP’nin ve Yeni Halk Ordusu’nun [29 Mart] ] elindeki güçle ve ulaştığı imkânlarla övünmesi mümkündü.

Örneğin YHO bu yıl 45. yıldönümünü kutladığında FKP şu tespiti yapmıştı:

“binlerce kızıl savaşçı 71 kenti kapsayan 110’dan fazla gerilla cephesinde mücadele ediyor, özsavunma güçleri için yüz binlerce insan bir araya geliyor, halk milislerine on binlerce insan kaydoluyor.”

Parti, ayrıca şu değerlendirmede bulundu: “Her bir köylük bölgede gerilla cephesi sayısını 200’e, savaşçı sayısını 25.000’e çıkartmayı önüne koydu.”

Ancak FKP’nin 46. yıldönümünde kaleme aldığı bildiride isyanın ulaştığı güç konusunda tek kelime edilmiyor.

Kırk yıldan fazla bir süredir devam eden silâhlı mücadelenin bugün ulaştığı düzeye dair belki de en makul değerlendirme ise şu: “Neticede halk savaşı, ülke genelinde, muhtelif bölgelerde, alt alanlarda ve bölgedeki cephelerde eşitsiz bir gelişim gösteriyor.”

Parti bu noktada şu tespiti yapıyor:

“Bazı alanlar, ilerleme aşamasında, Yeni Halk Ordusu bölüklerine, taburlarına ve müfrezelerine etkin bir biçimde komutanlık yapacak insanların eğitilmesi, halk milisi birliklerinin ve komuta merkezlerinin kapasitesinin ve inisiyatifinin artırılması, yereldeki parti seksiyonlarının genişletilip pekiştirilmesi, toprak reformu yapılmış alanlarda üretimin artırılması ve sosyalist ilişkilerin geliştirilmesi, köyler veya belediye düzeyinde işleyecek kitle örgütlerinin ve politik iktidar organlarının kurulması, temel kitle örgütlerinin devrimcileştirilmesi, sivil savunma sistemlerinin geliştirilmesi ve eğitimin, tıbbî ve ekonomik hizmetlerin savaş süresince sürdürülmesi gibi kimi sorunlarla yüzleşmiştir.”

Bu tespite şu değerlendirme eşlik etmektedir:

“Önemli bir kitle gücüne ulaşma gayretlerini akamete uğratan ara veya temel düzeylerdeki sorunların ve ilerlemeyi daha üst bir aşamaya sıçratacak ivmenin muhafaza edilmesi meselesinin ele alınması zorunludur. Bu çaba, Yeni Halk Ordusu birliklerinin genişlemesi ve pekiştirilmesinin güvence altına alınmasını, askerî çalışma ile kitle çalışması arasında doğru bir dengenin kurulmasını gerekli kılmaktadır. Ayrıca bu, YHO güçlerinin uygun bir tarzda konuşlandırılması ve halk milisleri birliklerinin YHO birliklerinin aşırı genişletilip zorlanmasına gerek kalmaksızın, gerilla bölgelerinin kapsanması ve düşman birliklerine karşı savunma amaçlı manevralar ya da taktiksel saldırılar yapacak yeterli sayıda gerillanın hızla devreye sokma becerisinin edinilmesi için zaruridir.”

FKP bildirisine göre,

“Parti’nin merkezî liderliği, ileri parti birimleri ve YHO güçleri arasında daha az gelişmiş olanlarının etkinlik becerisini artırmak ve bunları desteklemek amacıyla, eldeki becerileri ve kaynakları seferber edip muhtelif işbirliği araçları geliştirerek, halk savaşının gelişiminde mevcut olan eşitsizlikleri giderecek önemli ve acil tedbirler almaktadır.”

FKP, ayrıca liderliğin ve üyelerin takip etmesi gereken on “görev” belirlemiştir:

1. Filipinler proletaryası ve devriminin öncüsü olarak sahip bulunduğu role devam etmesi noktasında partiyi kararlı ve zinde bir biçimde, ideolojik, politik ve örgütsel planda güçlendirin.

2. Filipin halkının Aquino rejimini, kukla olma, yozlaşma, sömürücülük, zorbalık ve yalancılık üzerinden mahkûm etmesini sağlayın.

3. Halk savaşını stratejik pat durumundan çıkartıp genel halk demokratik devrimi çizgisine çekecek şekilde yoğunlaştırıp ilerletin.

4. Kırsaldaki devrimci kitle tabanını genişletip pekiştirin. Bu tabanın gerçek kitle örgütlerinin sayıca çoğalmasını sağlaması gerekmektedir.

5. Kırsalda toprak reformu ve kitle mücadeleleri için yaygın kampanyalar yürütün. Çok sayıda köylüyü, ilçeleri, kentleri, eyaletleri veya bölgeleri kuşatacak kitlesel mücadelelere katın.

6. Kent merkezli kitle örgütlerini genişletip pekiştirin.

7. Milyonlarca insana ulaşmak ve onları yabancı tekellerin hâkimiyetindeki kapitalizme, feodalizme ve bürokratik kapitalizme karşı verilen mücadeleye katmak için gerekli politika ve taktiği benimseyip uygulayın.

8. Ulusal azınlıkların kendi kaderlerini tayin hakkı, demokrasi ve pozitif ayrımcılık için verdikleri mücadeleleri destekleyin.

9. Ülke dışından gelen sözleşmeli işçilere ve ülke dışına giden Filipinli işçilere destek olun.

10. Dünya komünist partileri arasında proleter enternasyonalizmi, tüm dünya halkları arasında da anti-emperyalist dayanışmayı destekleyip teşvik edin.

Democracy and Class Struggle
28 Aralık 2014
Kaynak