Sermayenin
ABD şehir merkezlerinden kaçışını ancak beyaz üstünlükçülüğü ve milliyetçi
baskılar bağlamında anlayabiliriz.
Irkçı
Jim Crow yasalarının dayattığı koşullardan kurtulmak adına Siyahlar, güneyden
kuzeyin kentlerine göç ettiler. Burada düzgün işlere ve ırk ayrımcılığından
kurtulmuş bir hayata kavuşmak yerine “bu göçmenler, kapitalist ekonomiye en alt
basamaktan dâhil oldular. Yeterli ehliyete sahip olmamanın ve işten
çıkartmaların çilesini ilkin Siyahlar çektiler.”[11]. Siyahlar, komünistleri
kovmuş olan, beyazların hâkimiyetinde bulunan sendikalara alınmadılar.
Siyahlar,
ayrıca İkinci Dünya Savaşı’ndan dönen askerlere ev kredileri sağlayan
programlarından da Konut İdaresi’nin hazırladığı programların da dışında
tutuldular. Örneğin New York’ta inşa edilen 17.400 evin tamamına beyazlar
yerleştirildi.
Bu
gerçeklik bize Watts’den Harlem’e dek altmışlarda ve yetmişlerde ABD genelinde
yaşanan yüzlerce Siyahların Kurtuluşu isyanının neden kent temelli cereyan
ettiği sorusuna cevap sunmaktadır.
Teknolojik
devrimin çok sayıda işçiyi işsiz bıraktığı koşullarda sermaye, Siyah
mahallelerini ağır işsizlik sorunuyla tanıştırdı. Ekonomik krizler, yetmişlerde
resesyona yol açtı. Başka yerlerden getirilen işçiler yüzünden özellikle Siyahi
işçiler işten atıldılar.
Siyahlardaki
ve diğer ezilen halklardaki huzursuzlukla mücadele etmek adına egemen sınıf,
politik ayaklanmaları bastırmak için asayişi esas alan bir yaklaşımı benimsedi.
Geliştirdikleri dil, “politik muhalifle suçu eşleştirdi, böylece devletin baskı
aygıtlarının oluşturulması için gerekli zemini meydana getirdi.”[12] Bu süreçte
Siyahlara ait devrimci örgütler ve Siyahi işçiler hedef alındı, hep birlikte bu
işçiler, giderek büyüyen hapishane mekanizmasının çarkları arasına fırlatılıp
atıldı.
Yirminci
yüzyılın sonlarında başlayan, sıfır toleranslı polislik faaliyetleriyle bugün
de devam eden kent merkezlerindeki soylulaştırma süreçleri, esasen kiraların
düşmesi ve ırkçı baskılarla ilişkilidir. Bu strateji, 1982’de liberal bir
dergide yayınlanan “Kırık Camlar” tezini temel alır. Teoriye göre, “suç
oranları, polisin vandalların camları kırması türünden suçlara odaklanmasıyla
düşecektir.”[13] Buradaki anlayış, duvar yazısı yazmak veya aylak aylak
dolaşmak gibi ufak suçlar kontrol altına alınmazsa, bunların ileride büyük
suçlara yol açacağı fikri üzerine kuruludur.
Sıfır
toleranslı polislik faaliyetleri, ilkin New York belediye başkanı Giuliani ile
emniyet müdürü William Bratton tarafından yürürlüğe kondu. Bratton, “şehri yollarda
yürüyen düzgün insanları tehdit eden pisliklerden temizlemekle övünen” biriydi.
Suç politikası maskesini yüzüne geçirmiş olan bu polislik pratiği, gerçekte “toplumsal
temizlik stratejisi”ne denk düşüyordu.[14] Bu stratejiyi uygulayanların bahsini
ettikleri “değerler”, tümüyle ırkçı ve işçi düşmanıydı. Süreç içerisinde ufak
ihlaller yüzünden siyahlar ve işçiler gözaltına alındılar. Bugün bu türden
politikalar, Yeni Zelanda, Almanya, İrlanda, İspanya ve Brezilya gibi ülkelerde
hâlâ yürürlükte.
On
yılı aşkın bir zamandır Siyahların Hayatı Önemlidir hareketi protestolar
düzenliyor, isyanlar gerçekleştiriyor, ama buna rağmen “durdurup üst arama”
gibi sıfır toleranslı polislik faaliyeti halen daha muhafazakârların ve
liberallerin en gözde politikası. Demokrat Partili New York Belediye Başkanı Eric
Adams, eski bir polis memuru. Ayrıca şehrin ikinci Siyahi belediye başkanı. Bu adam,
kampanyası süresince durdurup üst arama işlemi gibi işlemleri yapacak gizli bir
polis biriminin kurulacağı vaadinde bulunmuştu. 11 Kasım 2021’de Adams, vaadini
yerine getirmek için çalıştığını söyledi.[15] New York Daily Post
gazetesinde yayınlanan makalesinde Adams, “durdur, sorgula ve üstünü ara
uygulamasının akıllıca kullanıldığında alabildiğine yasal, yerinde ve anayasaya
uygun bir araç olduğunu, gerekli bir araç olarak görülmesi gerektiğini”
söylüyordu.[16]
Soylulaştırma,
barınma sahasında yaşanan istikrarsızlık ve bunlara eşlik eden, giderek artan
devlet baskısı, ezilen toplumsal cinsiyetlerin, milletlerin ve engellilerin
yüzleştiği zulmü derinleştirdi. Yasmina Mrabet’in ifadesiyle, “Kadınlar, kiracılar
içerisinde daha fazla orana sahipler. Evlerden ilkin onlar atılıyorlar. Aileleri
olan kadınlar, ailelerin kalacağı evlerin kalmaması sebebiyle güvenli, oturulabilir,
ucuz ev bulmakta güçlük yaşıyorlar.”[17] Ulusal Transgender Eşitliği Merkezi’nin
tespitine göre, ev ararken transların yüzde yirmisi ayrımcılıkla karşılaşıyor. Yüzde
ondan fazlası cinsel kimliği sebebiyle evden atılıyor.[18] 2016-2020 arası
dönemde evsiz kalan trans genç sayısı yüzde 88 oranında arttı.[19]
Soylulaştırmayı
baskılarla, baskıları da kapitalizmle birlikte ele almalıyız. Bu anlamda soylulaştırma,
sadece ırkçı yapıların ve yaklaşımların bir sonucu değil. ABD’de beyaz üstünlükçülüğü
ve diğer baskı biçimleri soylulaştırma faaliyetlerini üreten kapitalizme katkı
sunuyor.
Soylulaştırmayla
Mücadele: Teori, Taktik ve Strateji
Marksist
soylulaştırma teorisinin stratejik ve taktiksel sonuçları olduğu görülmeli. Teori,
farklı sebeplerle soylulaştırılmış mahallelere taşınma imkânı bulan zengin işçilerin
bu sürecin ana itici gücü olmadığını, örgütleme faaliyetlerinin bu kişileri
içermeyeceğini söylüyor. Emlakçılar, bankalar, arazi geliştiriciler polisler
mücadelemizin hedefini teşkil etmeli. Bizim amacımız, bireyleri değil bir bütün
olarak toplumu dönüştürmek, bu anlamda, yeni bir toplumsal varlık türünü
meydana getirmek.
Bu
analiz, bize etkili bir mücadele için gerekli çıkış noktasını sunuyor.
Soylulaştırma gibi sistemli yürütülen işlemle ancak sermayeyi ve uşaklarını
karşıya atan işçi örgütleriyle mücadele edilebilir. Bu mücadele, lüks bina
geliştirme planlarını bozmayı, sermayenin haklarını sınırlayan kira kontrolü
türünden reformlar için mücadeleyi, geliştirilmeden önce terk edilmiş binaların
ve boş mekânların işgalini ve mahallelerde aileleri koruyacak tahliyelere karşı
savunma eylemlerini içerir.
Şehirde
yaşama hakkı işçilerden çalınıyor. Bu amaçla devlet, evsizlerin kaldırımlarda
konaklamasını yasaklıyor. Eylemciler, ülke genelinde bu türden yasak
kararlarına karşı önemli adımlar attılar. Yiyecek ürünlerinin şehrin belirli
kesimlerindeki işçilere dağıtılmasını suç ilan eden kararlara karşı eylemler
düzenlediler.
Ülke
genelinde tahliyelere karşı halkı savunma ekipleri, evsizlerin kamplara girme
hakkından mahrum kalmasın diye uğraşıyorlar. New Hampshire eyaletinin
Manchester şehrinde yedi ay içerisinde 11 tahliye işlemine mani olundu. Georgia
eyaletinin Atlanta şehrinde eylemciler, emlak zenginlerinin yasa dışı tahliye
işlemlerini durdurdular. Rhode Island eyaletinin Providence şehrinde herkese ev
verilmesini talep eden eylemciler, hükümet binası önünde kamp kurdular.[20]
İşçiler,
bu türden kolektif mücadelelerle belirli bir koruyucu zırha kavuşabilirler, bu
mücadelelerde kurulan ilişkiler üzerinden, soylulaştırılmış mahallelerde
giderek yaygınlaşan yabancılaşmayla mücadele edebilirler, kolektif eylemin
gücünü işçi sınıfına ispatlayabilirler.
En
nihayetinde bu mücadeleler, sermayeye karşı mücadelede sınıfı birleştirir. Sermayenin
çelişki yüklü, sömürücü niteliği ifşa olur, sosyalist bilinç gelişecek yuvalar
bulur. Sınıfın birliği ve sosyalist bilinç, kapitalizm koşullarında barınma
imkânını bir meta olmaktan çıkartıp insani bir hakka dönüştürmek suretiyle
barınma alanındaki genel soruna ve soylulaştırmaya son verecek olan sosyalist
devrimin ana dayanak noktalarıdır.
Engels’in
1872’de ifade ettiği gibi kapitalizm, barınma sorununu asla çözüme kavuşturamaz.
Kapitalizm, ancak sorunun etrafından dolanıp durur ve soruna ancak soylulaştırmayla
ve insanları yerinden yurdundan edecek adımlarla cevap sunabilir. Çünkü “soylulaştırma
ve insanları yerinden yurdundan edecek adımlara sebep olan aynı ekonomik
zorunluluk, bir sonraki aşamada da bunlara ihtiyaç duyacaktır.”[21]
Soylulaştırmanın
da kapitalizmin de beyaz üstünlükçülüğün de temelinde özel mülkiyet meselesi
durur. Bu üçlünün her bir unsuru, tek başına reforma tabi tutulamaz. Dolayısıyla,
her bir başlık yeni bir mülkiyet biçimine, kolektif ve müşterek mülkiyete
ihtiyaç duyar.
Michal
Murawski’nin tespitiyle, “Şehir, sosyalizmin kurulduğu ve yıkıldığı asli
alandır. Sosyalist şehir, ancak şehirdeki mülk üzerine kurulu yapı özel
ellerden kurtarıldığı vakit kurulur.”[22] Kapitalizmle ve ırkçılıkla mücadelede
en önemli mesele, kullanma ve bazı insanları dışarıda bırakma hakkını elinde
bulunduran mülkiyet meselesidir.
Dolayısıyla,
biz, bugün kira alınmasına son verilmesi, evleri tahliye eden veya onlara el
koyan işlemlerin sonlandırılması, ırkçı polis terörüne ve insanların toplu
halde hapse tıkılmasına yönelik politikanın yürürlükten kaldırılması için
mücadele ediyoruz, bunların kapitalizmde elde edilebilecek sonuçlar olduğunu
düşünüyoruz ama bu tedbirlerin yeterli olmadığına inanıyoruz.
Barınma
sorununu gerçek manada çözüme kavuşturmak ve soylulaştırma işlemine son vermek
için bizim değişim değerleriyle patronlara hizmet eden değil, kullanım
değeriyle kitlelere hizmet eden kentleri, kasabaları, evleri, parkları, ulaşım
ağlarını ve diğer toplumsal imkânları üretecek bir sosyalist devrime
ihtiyacımız var. Soylulaştırma, durağan bir gerçeklik değil, devam eden bir
süreç ve onu ancak biz durdurabiliriz.
Joe Tache
6
Ocak 2022
Kaynak
Dipnotlar:
[11] Puryear, Eugene, Shackled and Chained: Mass Incarceration in Capitalist
America (San Fransisko: Liberation Media), 2013, s. 46.
[12]
A.g.e., s. 66.
[13]
A.g.e., s. 108.
[14]
Smith, Neil, “Global Social Cleansing: Postliberal Revanchism and the Export of
Zero Tolerance.” Social Justice, 2001, Yıl. 28, Sayı. 3: s. 69.
[15]
Evans, Dave, “Mayor-elect Dismisses Black Lives Matter Threats of Riots if NYPD
Unit Resurrected”, 11 Kasım 2021, ABC7.
[16]
Adams, Eric, “How We Make New York City Safe: Mayor-elect Eric Adams Explains Why
We Need Stop and Frisk and Proactive Policing.” New York Daily News, 28
Kasım 2021, NYDN.
[17]
Mrabet, Yasmina, “Not Just Rich People and Cafes: Toward a Socialist Understanding
of Gentrification.” Breaking the Chains, 27 Aralık 2018, BC.
[18]
The National Center for Transgender Equality, “Housing & Homelessness”,
2021, NCTE.
[19]
National Alliance to End Homelessness, “Transgender Homeless Adults & Unsheltered
Homelessness: What the Data Tell Us.” National Alliance to End Homelessness, 24
Temmuz 2020, EH.
[20]
Örnekler için bkz.: Liberation Staff, “Manchester, NH: Homeless Community at
The Bucket Resists 11th Eviction in Seven Months”, Liberation News, 13
Haziran 2021, LN; ve Ford,
Derek, “Indianapolis Movement Defeats Ruling-Class Attack on the Poor”, Liberation
News, 19 Kasım 2020, LN; ve Binder,
Max, “Protesters Sleep in Tents Outside Rhode Island State House, Demand Housing”,
Liberation News, 05 Aralık 2021, LN.
[21]
Ford, Derek ve Curry Malott, “Engels on the Housing Question: Wishful Thinking
vs. Real Solutions”, Liberation School, 28 Kasım 2020, LS.
[22] Murawski, Michal, “Marxist Morphologies: A Materialist Critique of Brute Materialities, Flat Infrastructures, Fuzzy Property and Complexified Cities”, Focaal: Journal of Global and Historical Anthropology, 2018, Yıl. 82, Sayı. 1: s. 19.
0 Yorum:
Yorum Gönder