04 Temmuz 2023

,

Onların Yüreği Sızlamaz


Marksizm, burjuva parlamentolarını “burjuvazinin egemenlik aygıtı olan devletin bir organı” ilân eder. Son genel seçimlerde bu tespitin ne denli hakikat olduğunu bir kez daha idrak ettik. Amerika’yı yeniden keşfetmeyeceğiz, fakat Sol’un mevcut durumuna bakıldığında, askeri ve siyasal yenilgisinin üzerine inşa edilen tuhaf bir akımın, garip bir Sol ideolojinin ve bunun popüler temsilcisi olan TİP’in seçim sürecini “eleştirel” bir göz ile değerlendireceğiz. Bu başkalaştırılmış Sol’u “eleştirmek” bıçak sırtı bir durum. Solun başkalaştırılması, çürütme operasyonunun bir parçasıdır.

TİP, seçim öncesi arkasına aldığı suni rüzgâr ile Kürtlerle ittifak etmekten kaçtı. “Kaçtı”, çünkü kendi tabanına ve HDP tabanına bu kararlarının sebepleri hakkında doyurucu bir bilgi vermedi. Gerekçelerini izaha tenezzül etmeme hâli, özellikle sosyal medya üzerinde cereyan eden tartışmalar ile ittifakın tabanında da derin bir ayrışmaya sebep oldu. TİP, bu durumdan hiç rahatsız bile olmadığı gibi, milletvekili adayı Ahmet Şık, Kürtleri incitici cümleler sarf etmekten de çekinmedi. Bu rehavet ve öngörüsüzlüğün nedeni, Sol kamuoyunda bir soru işareti olarak akıllarda kaldı.

TİP’in bir diğer milletvekili adayı Sera Kadıgil’in sahicilik ile şımarıklığı ayırt edemeyip “mahallenin kalıba girmez” kızı rolleri ülke koşullarından uzak, halklardan kopuk dar bir çevre içinde yapay bir karşılık bulsa da çoğunluk üzerinde, o sürekli bağıran ve parmak sallayan kişiliğiyle, antipati yarattı. Kendisi Sol bir gelenekten gelmediği gibi, o övündüğü “ben Ergenekon’un avukatıyım” nidası ile de anlaşılacağı üzere statükocu Kemalist refleks ve algıları barındıran biriydi. Hâliyle reaksiyonları da bu realite üzerinden şekilleniyordu.

Sosyalizm, sınıf mücadelesi, sistemi değiştirmek bir oyun değildi. Bu tavır ve tarzın Sol kültürde ve sol gelenekte açık bir çelişki olduğu parti yöneticileri tarafından gözlemlenmedi mi? Neden bu konuda kendisine çeki düzen vermesi gerektiği söylenmedi?


Sizden bir fotoğrafı gözünüzün önüne getirmenizi isteyeceğim. Seçim çalışmaları için Erzurum’a giden İBB başkanı İmamoğlu’nu meydanda bekleyen halka taşlı faşist saldırıda yaralanan, gözyaşları içindeki o on yaşlarında iki kardeşi ve babalarını hatırlayın. Siyasal bir bakış şöyle dursun, o manzara hepimizin dünyasını alt üst etti, çok üzüldük. Hatta Cumhur İttifakı seçmenleri arasında dahi tepki verenler oldu, ama aynı günün akşamında TİP’in milletvekili adayı Sera Kadıgil, sosyal medya hesabında bir twiti alıntılayıp, “E hadi madem. TİP'i meclise, saray rejimini tarihin çöplüğüne gönderelim, sonra Memet Ali’yi boğazda lüfere davet edelim” paylaşımında bulunmakta bir beis görmedi. Üstelik hepimizin canı acırken, henüz o çocukların alınlarındaki kan silinmemişken. Bu, esasında şaşılacak bir durum değildi benim için. Çünkü Ataşehir, Kadıköy ahalisinin duyguları, tepkileri ve alkışları önemseniyordu.

Erzurum gibi bir yerde o iki kardeş ve babanın hangi zorluklar ile dağ köylerinden şehir merkezine geldiklerini, aldıkları riski, heyecanını ve insana dair tüm duygularını ve o gecenin sabahına kadar gözüne uyku girmeden evine saldırı olmasın diye nöbet tutan tedirgin insanları bilen bilir, ama Sera gibiler bilmez, bilmeye gerek bile duymaz, onların varlığından dahi bihaberdirler, o sebeple yürekleri bizim yüreğimiz gibi sızlamaz. Erzurum’da o çocuklar ile köfte ekmek yemeyi düşünmez, boğazda balık yemek, o ve onun gibilerin hayali ve hedefidir. Erzurum, uzak, çok uzak bir ülkenin uzak bir şehridir onlar için.

Yine aynı vekil adayı, 14 Mayıs’ın ertesi sabahına kadar “partiliyeceğiz” diyor. İlk turda mevcut cumhurbaşkanının kaybedeceğine inanıyor. Koskoca Sol’u ve oluşan muazzam halk tepkisini kendi burjuva hedeflerine kanalize edip sıkıştırıyor. Üstelik bunu da kendi şakşakçı çevresinde karşılığı olan, ama halk nezdinde antipati yaratan ve Sol kültürle ilgisi olmayan bir lisan ile dile getiriyor.

İlk tur sonuçlandıktan sonra TİP’in meşhur vekil adayları meçhul oldu. Parti çalışanlarına ve seçmenlerine Kılıçdaroğlu lehine çalışma talimatı verebildiler sadece, sahada canhıraş faaliyet gösteren partililer, birbirlerine vekil adaylarının nerede olduğunu sordular, ama onlar ortada gözükmediler. Sol kamuoyu, o birkaç gün nerede oldukları konusunda hâlâ bir cevap alamadılar. Sokakta bildiri dağıtılması “emri” verenler, tatil yapıyor olamazdılar elbette(?)

Dostlar mecliste görsün tadında Antalya’dan milletvekili adayı olan Barış Atay’ın bu mizanseninin sebebi neydi? Şimdilerde Avrupa’da olması, seçim öncesi alınmış bir karar mıydı? Her gün “yargılanacaksınız” çıkışlarının karşılığı, seçmenlerini, “yoldaşlarını” ve memleketini terk etmek miydi?

Külliyede seçim zaferi konuşmasında Demirtaş’a “idam” telaffuz edildiğinde, teknik olarak idam olmayacağı gerçeği ile birlikte, bu söylem, baştan aşağı tüm muhalefete bir sopa gösterme mesajıydı. Başını kuma gömenler arasında başı çeken, yine TİP’in kendisi idi. Oysa eninde sonunda o sopa sırtlarına dokunacak. Her popüler konuda parmak sallayan Sera Kadıgil sus pus oldu. Daha önemlisi, tutuklu vekilleri Can Atalay, bu tepkisizliğin bedelini uzun bir süre cezaevinde tutularak ödeyecek. Atalay konusunda Sarıgül kadar dahi tepki vermediler.

İktidar, bu basiretsiz muhalefeti Merdan Yanardağ’ı gereğinden fazla gözaltında tutup bir test etti ve yarattığı “yerli ve milli” havayı da kullanarak, muhalefetin uyuşuk hâlini görüp cezaevine attı. “İdam” mesajı boşuna değildi, dik durmayı bilmeyen veya işine gelmeyen herkes o sopanın tadına bakacak.

Bağlayacak olursak; seçim öncesi sınırlı da olsa oluşmuş olan toplumsal tepki ve Sol rüzgâr, TİP eli ile pervasızca harcandı. Seçim süreci ve sonrasında kendisinin sıradan bir sosyal demokrat parti olduğu belirgenleşen TİP’in sosyalizm kaygısı taşımadığı gün yüzüne çıkmıştır.

Erkan Baş’ın bir çağrısı olmuştu, “partimize yoğun katılım var, ülkedeki tüm marksistleri partimizde örgütleme çalışmasına davet ediyorum” diye. Bu çağrıya kulak verenleri dinlemenizi tavsiye ediyorum. TİP'in muhteviyatı konusunda hakikati böylelikle daha net bir şekilde görebiliriz.

Lenin’in “bizi biraz daha az övün de, Bolşevik taktiğini daha çok inceleyin, o taktiği daha çok benimseyin!” sözüyle bitirelim yazıyı. Elinde kadeh, ülkeden ve halklardan uzak devrim marşları söyleyen lafazan baş belâları duysun bu sözü.

Akın Kaya
4 Temmuz 2023

0 Yorum: