Bu
görüşlerine bağlı olarak 1411 yılında Papa XXIII. John kendisini aforoz
etmiştir. Constanza Konseyi’ne (1414-17) çağrıda bulunulduğu dönemde Hus
temyize gitme hazırlığı içerisinde iken zındıklık suçlaması ile yüzleşmiştir.
Suçlamaları kabul etmeyip görüşlerinden caymayan Hus, 6 Temmuz 1414’te
kitapları ile birlikte yakılmıştır.
Onu asıl
önemli kılan, ölümünden sonra yaşanan olaylardır. Bohemya’da şehit olarak
görülmüştür. Prag hükümetini deviren Taborcu isyanları ilhamını Hus’un
öğretilerinden almıştır. Taborcular, sonrasında komünizm ve kardeşlik üzerine
kurulu yeni bir toplum inşa etmeye ve alt sınıfları biraraya getirmeye çalışmışlardır.
“İsimsiz
Bir Keşişe Mektup”ta Jan Hus, Hristiyan geleneğinin özel mülkiyet karşıtı
görüşünü yinelemektedir. Mektubun özel mülkiyet etrafında dönen tartışmaların
yoğunlaştığı, kilise sayesinde zengin olan kişilere yönelik itirazların arttığı
bir dönemde kaleme alındığını hatırda tutmak gerekmektedir.
***
İsimsiz Bir Keşişe
Mektup
Selamet de
inayet de Efendimiz İsa Mesih’tendir!
İsa Mesih’e
iman etmiş sevgili kardeşiniz olarak yazıyorum bu satırları.
Özel
mülkiyet konusunda tüm din adamları, bilhassa yemin etmiş olanlar için temel
kural, Resullerin İşleri 2. Bap’ta geçen “Her şeyleri ortaktı” ibaresi gereği,
her şeye ortak olarak sahip olmaktır. Mübarek Augustine ise kuralı şu şekilde
dile getirmiştir: “Manastırlarda kalan herkesin uyması gereken emir şudur:
Hiçbiriniz herhangi bir şey üzerinde hak iddia etmesin.”
Aynı
şekilde, Dialogus isimli çalışmasının
üçüncü cildinin sonlarına doğru Gregory, kardeşi ve aynı zamanda keşiş olan
Justinus’un üç duka altınıyla birlikte gübre yığınına atılmasını emretmiş, din
kardeşlerine “paranız da sizinle birlikte yok olacaktır” demiştir.
Ayrıca Kural kitabında Aziz Benedict şunları
söylemiştir:
“Bir şeyi almayı veya kendisine ait
olan bir şeyi vermeyi kimse aklına getirmesin. Ne bir kutsal kitap nüshası ne
bir kitabe ne de taş kalem, hiçbir şey. Kendi bedenleri veya iradeleri üzerinde
kudret ve yetki sahibi olamayanlar için her şey ortak olmalıdır. Daha önce
söylendiği gibi, kimse herhangi bir şey için ‘benim’ demesin.”
Kural kitabında Basil de benzer şeyler
söylemektedir:
“Eğer bir şeye ‘benim mülküm’ derseniz,
kendinizi Tanrı’nın elçisine ve Tanrı’nın sevgisine yabancı kılarsınız. Oysa o
sevgiyi kelamı ile öğreten, ameliyle o sevgiyi gerçek kılan, dostlarının
uğrunda hayatlarından geçtikleri, O’dur.”
Aziz John
Cassian, Regula isimli çalışmasının
dördüncü cildinde kutsal babaların öğretisi ile ilgili olarak Papa Castorius’a
şunları yazmıştır:
“Başka manastırlarda hoş görülse de biz,
bu kurala sıkı sıkıya bağlı kalınması gerektiği görüşündeyiz. Dolayısıyla kimse,
herhangi bir şeye ‘benim’ dememelidir. Bu nedenle herhangi bir keşişin böyle
bir şey demesi büyük bir suçtur: O benim kitabım, kitabem, kalemim, benim
ceketim ya da benim harmaniyem diyemez. Dili sürçüp de böyle bir şey söylerse,
bilerek ya da cahillik edip bu ifadeyi kullanırsa gerekli kefareti öder.”
Aziz Francis
de Kural kitabında şunları
söylemektedir:
“Küçük kardeşlerimiz hayatları boyunca
şu kurala uymalıdır: Efendimiz İsa Mesih’in mülkiyetsiz, itaatkâr ve bakir
yaşama ile ilgili o kutsal ilkesine uyun.”
Kural kitabının orta kısmında ise şunu
söylemektedir:
“Kardeşlerim, hiçbir şeyi mülk
edinmeyin, eviniz, bir yeriniz, hiçbir şeyiniz olmasın. Hacılar ve yabancılar
olarak, bu dünyada yoksulluk ve tevazu ile Tanrı’ya hizmet edin, sadakanızı
kendinize olan güvenle alın.”
Aynı
konuyla ilgili olarak, mübarek bir isim olan Jerome Heliodorus’a yazdığı
mektupta, mübarek Bernard Papa Eugenius için yazdığı kitapta ve mübarek
Augustine din adamlarına verdiği vaazda Papanın
Kararı isimli çalışmanın XII. Cildinin 1. Babında 17. Madde’de geçen
ifadeyi yineler: “Tanrı’nın para kesesi vardı.” Aynı şekilde Augustine de De opere monachorum isimli çalışmasında
aynı ifadeye yer verir. Bu cümleye Aziz Thomas’un Tractatus monachorum’unda rastlanmaktadır. Yerini tam olarak
bilmemekle birlikte mübarek Bernard’ın şöyle bir şey söylediğini anımsıyorum:
“Cebinde beş para olan bir keşişin ciğeri beş para etmez.”
Bu
hocalarımız hiçbir şey öğretmemişse bile en azından her keşişin yeminine bağlı
kalması gerektiğini öğretmişlerdir.
Hâsılı,
başka bir yerde bu fikirle alakası bulunan bir kişi bulursan lütfen bana
gönder. Başkeşişe de selamlarımı ilet. Bu mektubu sana getiren Andrew kardeşi
tüm merhametinle kucakla. Eğer senin için de uygunsa Tanrı aşkına ona yardım et
ki seninle kalabilsin.
Tanrı
yolunu açık etsin!
Aklımda
olan şeyleri yazıyorum sana. Başka bir şey gelirse aklıma bir süre sonra sana
yazarım.
Jan Hus
28
Şubat 1412
Prag
[Kaynak: Radical Christian Writings: A Reader, Ed. Andrew Bradstock ve
Christopher Rowland, Blackwell Publishers, 2002, s. 51 ve 54-55.]
0 Yorum:
Yorum Gönder