27 Temmuz 2015

, ,

Devrimci Tekfircilik

Kan ve gözyaşının orta yerine “yazarlığı bıraktı” haberi düştü. Tatilin kıyısına çekilenler, okudukları romanları, izledikleri filmleri yarıştırıp durdular. Bu haber onlar içindi. Serbes emrahın yazarlığa vedasına üzüldüler. Aslında serbes yazar değil, sıradan bir kelime tüccarıydı. Muhtemelen kasadaki paralar suyunu çektiğinde o mesleğe geri dönecekti.
Yazarlıkla kelime tüccarlığı arasındaki çizgi nedir? Sosyal âlemde özne olmayı öğrenenler için bu çizgi neyi ifade eder?
Pentagon icadı internette öznelik imkânları bulanlar için her şey kendi özneliğini belerten bir fondan ibaret. Bir şehid ailesi, Suruç’ta katledilenler, her politik gelişme onu işaretlediği için var sanki. Öznenin özgürlüğü adına her şey ama her şey eşitlenip düzlenir. İnternetin hastalık hâlini alması, bu pratikle ilgilidir. Disiplinin, hiyerarşinin ve işbölümünün olduğu gerçeğin içerisinde bir serbestiyet alanı sunduğu için önemlidir. Örgütlerin ağırlık merkezinin buraya kaymış olması da burayla bağlantılıdır. Özne, biricik olmayı özne olmak zannetmektedir.
Bu özne IŞİD düşmanı ise her şeyi sakallı görmek zorunda. Birkaç Alevî genç IŞİD’e katılmışsa, derhal ailelerinden başlayarak gerekli müdahalelerin yapılmasına dönük öneriler dile getiriliyor. Devletin üniversiteli gençlerin ailelerine yazdığı uyarı mektupları döşeniyor hemen. Ya da CHP’li belediyelerde devrimci örgüt mensuplarının çalışmasını dile dolayanlar, kendi muadillerini türetiyor. AKP eliyle memur edilmiş IŞİD militanları hemen öne çıkartılıyor. Liberallerden ödünç cümleler döşeniyor, IŞİD’in şiddetine küfretmek için.
Oysa hangimiz tekfirci değiliz ki! Hangimiz kendimizden olmayanı mahallemize sokmazlık etmedik. Hangimiz teoriyi bizim gibi anlamayanı devrimciliğin dışına atmadık. Hangimiz bizim gibi olmadığı için başkasını Kürd olmayanların alanına fırlatıp atmadık. Yani tekfircilik var, tekfircilik var!
IŞİD ve IŞİD karşıtlığının bu denli vurgulanması, Müslüman kesim içre devrimci imkânları yok etmeye yazgılı. Fiili “tekfirci” pratiğin içe, zulmün kalesine, sömürünün merkezine dönme ihtimali sıfırlanıyor. Devrimci tekfircilik mümkün. Tekfir edileceklerse belli: sömürü ve zulüm.
Her yerde IŞİD görmek, IŞİD’i sahada yenen öznenin işaretlenmesi için şart. Kitleler ayrıma tabi tutuluyor ki bu, meşru bir teşebbüs. Ama bu yöntem ve teşebbüs dâhilinde düne kadar düşmanın tatbik ettiklerini taklid etmenin kime faydası olacağı muğlâk.
Devlet, yangını yangınla söndürmek demek. Yangına karşı olmak, bu söndürme pratiğine ortak olmaya yazgılı.
Sivas Katliamı, mevcut yangın dâhilinde Alevîlerin yakılması, Alevîlerin bugün kendi cenazelerine bile sahip çıkamaz hâle getirilmesi içindi. Suriye’deki savaş sayesinde Alevîler orada da Alevîlerin olduğunu öğrendiler. Rıza Zelyut gibi isimlerden duydukları, “Alevî sadece Türk’tür” lafzının gerçeğe çarpıp tuz buz oluşunu gördüler. Ama hâlâ Kemalizm dini içreler, kurtuluşları cemevine saldıranın AKP logolu plastik mermiler olmadığını görmelerinde saklı. Kelime tüccarlığı ile yazarlık arasındaki çizgi nedir peki?
İlki için tüm kelimeler tüccarın etrafında tavaf eden birer kuldur. İkincisinde ol binaya girip putlara kılıç çekmektir.
Tüm acı, gözyaşı, kahır, zulüm aritmetiğe, kelimelere boğuluyorsa, mücadele de tüccarlığın faaliyet alanına dönüşür, dönüşmemelidir.
Tek derdi, tek siyaseti seçim olanın tüm bu yaşananları seçimlerle ilgisi dâhilinde okuması mümkündür. Tek derdi varlığı, mevcudiyeti olanın, tüm bu yaşananları kendisine yönelik saldırı olarak anlaması mümkündür. Fuat Avni propaganda ve strateji merkezinin işlevli hâle geldiği yer de burasıdır: o, tüm gerçeği kendi öznelliği üzerinden okuyanları maniple etmek için vardır ve devlet içredir.
Bir devrimci, bir şirkete temizlik işçisi olarak girmişse, gereğini yapıp çıkar, avizeleri kırdığı için işten atılmaz. Bir devrimci, “örgütlerin içindeki MİT mensuplarının güdümünde eylemler olacak” diyen bir strateji merkezinin aklına göre hareket etmez. Gereğini yapar. Gerekli olan, ortada, ortalıkta, ortaklıktadır.
Mesele, özne merkezli düşünüp hareket ederken, ortak olanın, ortada olanın, ortaklaşılanın görülmemesidir. Kazık çakılıp başlar bağımsız olunca, kazık devrimci olana çakılıp her şeyi fikrî salgıyla kuşatmak için baş serbestiyet edinince, ortak olan, öznenin önünde diz çöktürülmüş olur, başka bir şey de olmaz. Asıl mesele, kendi bedenimizin fiziğini, kimyasını, biyolojisini merkeze almak değil, mücadelenin fiziğine, kimyasına, biyolojisine katılmaktır.
Eren Balkır
27 Temmuz 2015

0 Yorum: