İki gün önce Boykot-Tecrit-Yaptırım [BDS] kampanyasını
yolundan saptırma noktasında Yahudi liberallerin haince oynadıkları rolle
ilişkili pratiklerine dair paha biçilmez bilgiler çıktı ortaya. Ynet’te
yayınlanan bir makale, İsrail’in Filistin yanlısı kampanyayla bağlantılı
stratejisini ifşa ederek, İsrail Hükümeti ile Yahudi Filistin “yanlısı”
örgütler arasındaki sıkı bağları açığa çıkardı. Bu bilgilere göre, her iki
taraf, söz konusu insanî söyleme dair güveni ortadan kaldırmak için birlikte
uyum içerisinde hareket ediyor.
Ynet’te çıkan
makaleye göre, Reut Enstitüsü Siyaset ve Strateji Dairesi Başkanı Eran
Shayshon[1] İsrail hükümetine bir mesaj göndermiş ve muhalefeti kontrol altına
almak için BDS hareketi ile bağlantılı solcu gruplar devşirmenin gerekli
olduğunu söylemiş. Shayshon ve Reut Enstitüsü’nün görevi, “BDS hareketinin
liderleri arasına kama sokup hareketi bölmek.”
Shayshon’un ifadesiyle, “İsrail için önemli olan,
aşırıcılarla geri kalan kesim arasında açık bir ayrım ortaya koymak. Ana
hedefse, onları bölmek. Bu da, aşırıcıları doğal sınırlarına çekmek için
hükümete karşı ılımlı bir tavır takınanlardan gelen eleştirilere kulak asmaya
açık olmak anlamına geliyor. Bu hedefe ulaşma noktasında bizler, hükümet
temsilcilerine en geniş zemin dâhilinde hareket etmemiz gerektiği konusunda
izahat verdik; bu da, sadece dövüşecek sağcı failler ve gruplar toplamakla
kalmayıp, hükümeti eleştiren solcu gruplar da devşirmenin gerekli olduğu
anlamına geliyor.”
Söz konusu yaklaşım, Barış İçin Yahudi Sesi’nin [JVP]
hareket içerisindeki rolünü açıklığa kavuşturuyor ve kimi önemli Filistin
yanlısı seslere [Norman Finkelstein (esasında yumuşak bir siyonisttir –ed.),
Alison Weir, Daniel Barenboim, Jacob Cohen ve diğer birçok isme] karşı
yürütülen BDS saldırısının gerekçesini izah ediyor.
Bu da, Kudüs’te Hasbara[2] taciri Shayshon’un açık bir
dille ifade ettiği, polisliğe dayalı ajandasını yansıtan düşüncesi: “Solcu
örgütlere verilen mesaj şu: eleştiri meşrudur ama işbirliği yapacağımız
kurumlar ve kullanılacak terminoloji konusunda kimi kırmızıçizgiler mevcuttur.”
Bu cümleleri okuduğunuzda, “Yahudi bakış açılarını analiz eden Yahudi
Devleti’ne dönük her türden eleştiriyi yasaklayan Mondoweiss haber
sitesinin yorum siyasetini değiştiren kimmiş?” sorusunu sorabilirsiniz.
Değiştiren, New York’taki Philip Weiss mı yoksa Kudüs’teki Eran Shayshon mu?
Bunun kabul edilmesi güç bir şey olduğunu
düşünüyorsanız, elimden geldiğince daha açık ifade edeyim. Shayshon, hükümete
verdiği eğitimlerde, liberal Yahudilerin, Blumenthal’ların, JVP’lerin ve
Mondoweiss’ların Yahudiler için iyi olduğunu söylüyor. Dolayısıyla artık Max
Blumenthal ve Philip Weiss’ın Ben Gurion Havalimanı’na nasıl girip
çıkabildiğini anlayabiliriz. Shayshon, bize gerekli cevabı veriyor. Sanırım
aynı cevap, Judith Butler ve diğer Yahudi isimlerle sıkı bağlar kurmuş bulunan
Ömer Barguti için de geçerli.
Shayshon, stratejisinin istediği kadar başarılı
olmadığını kabul ediyor. “Hükümet temsilcileriyle, İsrail dışındaki ve içindeki
bir dizi solcu örgütle toplantılar yaptık ama bu toplantıların tek bir semeresi
bile olmadı. Dolayısıyla savaş için gerekli etkin ve iyi askerlerden mahrum
kaldık.” Artık “müttefik” olarak kabul edilen Yahudilerin arkamızdan İsrail
hükümeti ile müzakereler yürüttüklerini ama öte yandan da Filistinlileri
umursayıp onların sıkıntılarını dert edindiklerini biliyoruz. Bu, kontrollü muhalefet
operasyonu konusunda ders niteliğinde bir çalışma. Her yanımız Orwell’in 1984
romanında partinin ana düşmanı olarak resmedilen Emmanuel Goldstein tipiyle
kuşatılmış. Bunda beni şaşırtan bir yan yok. “The Wandering Who” [Avare Kim]
isimli kitabımda, siyonizmle ona ait muhayyel Yahudi muhalif arasındaki
ideolojik, politik, ruhani ve kültürel sürekliliği ifşa ediyorum zaten. Ama
beni şaşırtan, Shayshon’un bizim aramızda dolaşıp İsrail’e yardım eden
sayanları ifşa ediyor olması. Ne yaptığını bildiğinden eminim.
Ama ihanet zinciri burada sona ermiyor. Birçoğumuzun
değer verdiği bir örgüt olan B’Tselem[3] de kendisini Yahudilere ve onların
çıkarlarına adamış bir yapı. Örgütün ABD’deki eski yöneticisi Uri Zaki Ynet’e
şunları söylüyor: “ABD’de, bilhassa Irk Ayrımcılığı Haftası’nda, bir İsrailli
vatansever olduğumu açıklamak ve boykot faaliyetlerine karşı çıkmak için kimi
üniversitelere gittim. Boykota karşı mücadeleye katılmış Amerika’daki Yahudi
solcu gruplar gibi benim aldığım bu konum da önemli bir etkiye yol açtı.
Ürünlerin boykot edilmesine karşı mücadele etmekle yetinmeyeceğiz, biz tam da
egemen İsrail’in o hayırlı adını muhafaza etmek için mücadele edeceğiz,
böylelikle sağcı gruplardan daha fazla etkili olacağız.”
İlginç değil mi? Bir İsrailli vatansever olarak Zaki,
BDS karşıtı mücadele dâhilinde, İsrail yanlısı Irk Ayrımcılığı Haftası’nda
konuşturuluyor, öte yandan Yahudi bir “anti-siyonist” olan Anna Baltzer ise
Filistinlilerin geri dönüş haklarını savunduğum için benim aynı hafta
içerisinde konuşmama mani oluyor. Söz açılmışken belirteyim, kendisi bu konuda
başarısız oldu.
Ynet’e göre,
“B’Tselem, Güney Afrikalı jüri üyesi Richard Goldstone’u epey mahcup eden
Goldstone Raporu’nu ağır bir dille eleştirdiğinde, sürece önemli bir katkı
sunduğunu ispatlamış oldu.”
Mesaj gayet açık. Yahudi ilericiler, kendilerini esas
olarak Yahudi çıkarlarına vakfetmişler ve Yahudi devleti de bu çıkarların en
başta geleni. Bu gerçeği gizlemek artık mümkün değil. Söz konusu yaklaşım,
Filistin dayanışma hareketinin Filistinliler için neden hiçbir başarı elde
edemediğini de izah ediyor. Artık BDS’nin İsrail’in dövüşmeyi tercih ettiği bir
cephe olduğu çok açık. Hakiki Filistinlilerin geri dönüş hakları ile yüzleşmek
yerine, İsrailliler, “BDS hakkı” ile ilgili olarak içeride Yahudice bir savaş
yürütmeyi tercih ediyorlar. Her türlü haktan mahrum milyonlarca mültecinin
beklentilerinin ve hayatlarının tehlike altında olması dışında, her şey çok
gülünç.
Gilad Atzmon
4 Temmuz 2015
Kaynak
Dipnotlar:
[1] Reut Enstitüsü: İsrail Ulusal Güvenlik Konseyi, Stratejik İşler
Bakanlığı ve Dışişleri Bakanlığı’na danışmanlık hizmeti veren bir kurum.
[2] Hasbara: Tam anlamıyla "açıklama"
anlamına gelen İbranice kelime. İsrail ve İsrail yanlısı gruplar tarafından bu
terim, İsrail Devleti'nin bakış açışı ve siyasetini savunan iletişim
girişimlerini tanımlamak için kullanılır.
[3] İşgal Altındaki Topraklarda İsrail İnsan Hakları
Enformasyon Merkezi.
0 Yorum:
Yorum Gönder