Dünyanın hâkimiyeti, hâlen daha emperyalizmin
elinde. Toprağı ele geçiren, kültürleri ve toplulukları yok eden o. İnsanlık ve
doğa, onun ayakları altında. İkisi de emperyalizmin bitmek bilmeyen kâr
arayışının çilesini çekiyor.
Emperyalizm, üzerine yeşil bir gömlek geçirerek
eleştirilerden kurtulacağını düşünüyor. Yıkıcılığını, “doğayı koruma” bahanesi
ardına gizliyor.
Bu yalanlara inanır, şirketlerin doğadan yana
olamayacağını unutur isek tıpkı Fanon’un sözünü ettiği, akılları
sömürgeleştirilmiş yerli halkların durumuna düşeriz.
Statüko bünyesinde kalıp onun için çalışmamız
gerektiğini söyleyen çağrılara kulak kesilir, o statükonun liderlerine ve
mekanizmalarına güven duyarsak, statükonun terimleriyle tartışıp onun “şiddet
dışı yol” ve “uyum” gibi zokalarını yutarsak, o vakit tam da Fanon’un ifade
ettiği biçimiyle, “daha işin başında mağlup edilmiş oluruz.”
Sömürgeci, Fanon’un Cezayir’de bulunduğu günlerden
beri pek değişmedi. Kapitalizm, emperyalizm, endüstriyalizm ve Batı diye
adlandırdığımız sistem, tüm karmaşıklığı ile varlığını sürdürüyor.
Eğer onu yere sermek, boynumuza, bileklerimize
doladığı zincirlerden kurtulmak zorunda isek zihnimizi sömürgelikten çıkartıp,
tüm zihin dünyasından tam anlamıyla kopmanın, tüm cümlelerinden, önermelerinden
uzaklaşmanın yolunu bulmalıyız.
Gerçek bir radikal proje, tam da bununla
ilgilidir. Bizim amacımız, uzun zamandır esareti, zafiyeti ve teslimiyeti
dayatan, bizi fiziksel gerçeklikten, doğadan ve kolektif potansiyelimizden uzak
tutan zincirleri kırmaları konusunda insanları teşvik etmektir.
Walter Benjamin’in ifadesiyle bizim “tarihin
sürekliliğinde bir kesik açmamız” gerekmektedir.
Organic
Radicals
12 Ekim 2019
0 Yorum:
Yorum Gönder