13 Şubat 2018

,

Sol Avrupamerkezciliğin Niteliği


Avrupamerkezcilik, kapitalist topluma hâkim olan ideolojidir. Bu sebeple o, sol hareketler dâhil, toplumun belirli bir parçasını teşkil eden hareketler içerisinde kaçınılmaz olarak ortaya çıkar. Bu demek değildir ki, sol Avrupamerkezciliğe boyun eğmeli. Söz konusu tehlike, ancak kabul edildiği, böylelikle ona karşı mücadele yürütüldüğü takdirde savuşturulabilir. Bu da bir bütün olarak insanlığı esas alan bakış açısını benimsemiş bir hareket eliyle gerçekleştirilebilir. O hareketin ideolojisini ve siyasetini sadece ezilen milletlerin devrimci mücadelelerinden elde edilen derslerle değil, ayrıca o milletlerin kavramsal ve teorik bakış açılarıyla da beslemesi gerekir.
Avrupamerkezciliğin “sol” türevi, temelde burjuva Avrupamerkezciliğe benzese de biçim bakımından belirli, kendisine has özelliklere sahiptir. Sol Avrupamerkezcilik, şu türden özelliklere sahiptir:
1) Sol Avrupamerkezcilik, burjuvaziyi esas alan, tek doğrultulu “toplumsal ilerleme” teorisini baz alır ve onu geliştirir (bu teoriye göre, Avrupa insanlığın ulaştığı en yüksek noktadır, ona yön veren güçtür, Dünya tarihinin evrensel referans noktasıdır). Burjuvazi, bu öğretiyi kapitalizmi insanî gelişimin en üst ve nihai aşaması olduğunu söyleyip yüceltmek (“tarihin sonu” tezini ispatlamak) için kullanırken, sol Avrupamerkezcilik, bu öğretiyi bir adım ileri taşır ve bu gerici argümanı kapitalizmin yerini alacağı söylenen sosyalizm denilen sistemi meşrulaştırmak için kullanır. Ardından da sosyalizm, hem içsel niteliği hem de beynelmilel duruşu bakımından, içi boş, yoz bir tanıma kavuşturulur. Bu yoz versiyonu dâhilinde Avro-Amerikan dünyası, bir önceki kapitalist dünyada olduğu gibi, sosyalist dünya düzenine yön vermeyi sürdürür.
2) Sol Avrupamerkezciliğin başvurduğu tarihsel materyalizm versiyonu, özünde sahtedir. Burada amaç, kapitalizmi ilk döneminde, dünya genelinde ilerici bir işlev görmüş bir toplumsal düzen olarak takdim edebilmektir. Oysa kapitalizmde bir ilericilik varsa o da ancak büyük Avrupa devletlerindeki feodal sistemle ilişki bağlamında geçerli bir ilericiliktir.
3) Sol Avrupamerkezcilik, sömürgeciliği, köle ticaretini vs. kapitalist üretim tarzının tarihsel kökleri ve süregiden birikim sürecinin temeli olarak görmez.
4) Sol Avrupamerkezcilik, dünya tarihini Avrupa’daki deneyim temelinde şematize eder ve her şeyi o kalıba sokmaya çalışır. Buna göre, tüm toplumlar Avrupa’da görüldüğü gibi benzer üretim tarzlarını aynı şekilde (kölelikten feodaliteye…) tanıklık etmelidir. Bu yaşanmamışsa, o toplum “gericidir”.
5) Sol Avrupamerkezcilik, sanayi bakımından ileri düzeyde gelişmiş üretim güçlerinin ister istemez gelişkin mücadeleler üreteceğini söyler, köylülüğü hor görür, devrimi temelde ülkedeki pastanın proletarya ve burjuva sınıflar arasında pay edilmesi olarak anlar (küresel sömürünün o ülkelerdeki ilerlemeye ve o mecazî “pasta”nın üretimine sunduğu katkıyı görmezden gelir) ve pratik politik strateji ile taktiği ilgili hedefe ulaşma meselesine bağlar.
6) Uluslararası ilişkilerle alakalı yaklaşımı dâhilinde sol Avrupamerkezcilik, emperyalistlerarası çelişkileri zalim milletler-mazlum milletler arasındaki temel çelişkinin üzerine koyar ve büyük güçler arasındaki ilişkileri dünya siyasetindeki ana olay olarak değerlendirir.
7) Sol Avrupamerkezcilik, aşırı sömürünün niteliğini ve eşitsiz uluslararası işbölümünü emperyalizmin temeli olarak görmez ve krizin dayandığı dinamikle dünya ekonomisindeki yeniden yapılanma sürecini emperyalist ülkelerle Üçüncü Dünya arasındaki ilişkilere hiç değinmeden izah etmeye çalışır.
8) Sol Avrupamerkezcilik, kapitalist üretim tarzına ait ana çelişkilerin zalim milletlerle mazlum milletler arasındaki çelişkilerde ne ölçüde mündemiç olduğunu göremez, bu nedenle sömürge ülkelerdeki milliyetçiliği gerici, can sıkıcı ve “boğucu” bir etmen olarak kabul eder. Ona göre, milliyetçilik en fazla lütufkâr bir tutumla ele alınacak bir önyargıdır ve bu şekilde muamele görmelidir.
9) Sol Avrupamerkezcilik, genelde ulusal kurtuluş hareketlerini sanayileşmiş ülkelerdeki proleter hareketin çıkarlarına tabi birer unsur olarak görür ve onların ne yapmaları gerektiğini söyleyip durur.
Robert Biel
[Kaynak: Eurocentrism and the Communist Movement, Kersplebedeb, 2015.]

0 Yorum: