2
Ağustos 1926’da Lid kentinde dünyaya geldi. Ortodoks olan ailesi ticaretle
uğraşmaktaydı.
Corc
Habeş, 1952’de Pan-Arap Milliyetçileri Hareketi’ni kurmak için çalışma yürüttü.
İlkokulu
ve liseyi Java ve Kudüs’te tamamladı. 1944’te Beyrut Amerikan Üniversitesi Tıp
Fakültesi’ne girdi. 1951’de çocuk doktoru olarak mezun oldu. Okul süresince
politik faaliyetlere iştirak etti.
Mezuniyet
sonrası Ürdün’e döndü ve kampların birinde kendi kliniğini açtı. Dostu Vedi
Haddad ile birlikte hastaları ücretsiz tedavi etti.
Arapların
birliği ve Filistin’in kurtuluşu talebini dillendiren Ketaibul Fidaul Arabi’nin
(Arap Feda Birlikleri) kuruluşunda yer aldı. Örgüt Edib Şeyşekli’ye yönelik
suikast tertipledi ve sonrasında dağıldı.
Habeş,
Amerikan Üniversitesi’nde faal olan Urvetü’l Vüska (“Sağlam Kulp”)
isimli kulübün kurucularındandı. Başında Prof. Kustantine Zureyq bulunmaktaydı.
Örgütün icra komitesi 1951’de kurulacak olan Şabibatu’l Arabiya’nın çekirdeğini
teşkil etti. Tha’ar isimli dergiyi çıkarttı. Bu örgüt, ilk konferansını Corc
Habeş’in başkanlığında 1956’da gerçekleştirdi. Bu konferans sonucunda Arap
Milliyetçileri Hareketi kuruldu. Vedi Haddad, Hani Hindi ve Ahmed Hatip bu
hareketin önde gelen isimleriydi.
Ürdün’de
Ray gazetesini çıkarttı, fakat Ürdün ordusu komutanı Glob Paşa gazeteyi
kapattı.
Ağustos
1956’da Ürdün’de meclis seçimlerine katıldı fakat kazanamadı.
1957’de
Arap Milliyetçileri Hareketi, Ürdün’de bir dizi bombalama eylemini
gerçekleştirmekle suçlandı. Habeş yeraltına çekildi. 1958’de Şam’a gitti. Ürdün
mahkemeleri gıyabında kendisine otuz üç yıl hapis cezası verdi.
Suriye
ve Mısır’ın birleşme sürecinde Şam’daydı. Arap Milliyetçileri Hareketi o
dönemde Nasır’ı desteklemekteydi. Hareketin kurucularından Hani Hindi bakan
oldu ve örgüt üyelerinin serbestçe hareket etmesini ve ciddi bir güce
kavuşmasını sağladı.
Habeş,
1960 yılında Kudüs’te akrabası olan Hilda Habeş ile buluştu.
1961
başında Şam’da evlendi. Düğününe katılan isimler arasında Vedi Haddad, El-Hekim
Dervazi, Ahmed Tawalba, Taysir Kubbe, Hani Hindi, Muhsin İbrahim ve FHKC’nin
ilk şehidi Halid Ebu Ayşe bulunmaktaydı.
1961’da
Şam’da kızı Maysa doğdu. O sırada Habeş hapisteydi. İkinci kızı Luma Kudüs’te
1966 yılında dünyaya geldi.
Suriye’nin
Mısır’la ilişkisinin kopması ve birliğin dağılması ardından Habeş Şam’da kaldı.
1964’te Vedi Haddad ve Ahmed Yamani ile birlikte FHKC’ye katıldı. Cephe’nin resmi kuruluşu 1967’ye ertelendi.
Cephe üç gruptan oluşmaktaydı: Abtal el-Awda, Şababu’t Zaar ve (1964’te Ahmed
Cibril tarafından kurulmuş ola Filistin Kurtuluş Cephesi.)
Habeş,
1964’te Suriye’deki baskılar karşısında Beyrut’a gitti.
1966’da
23 Şubat Hareketi’nin Suriye’de iktidara gelip cumhurbaşkanı Emin Hafız’ı ve Mişel
Eflak’ı devirmesi ardından Suriye’ye döndü.
1968’de
yedi ay süreyle Şam’da tutuklu kaldı. Vedi Haddad onu kurtarmak için bir
operasyon örgütledi. Polis kıyafeti giyen Haddad ve adamları Habeş’i
hapishaneden mahkemeye götüren polis konvoyuna saldırdılar ve onu kurtarıp
Lübnan’a götürdüler. Ardından Habeş, Nasır’la bir araya geleceği Kahire’ye
gitti.
FHKC
lideri olması çatışmalara yol açtı ve sonrasında örgüt dört ayrı hizbe bölündü:
ilk hizip Ağustos 1968’de Ahmed Cibril tarafından oluşturuldu, ilerleyen
süreçte de Filistin Halk Kurtuluş Cephesi Genel Komutanlık adını aldı.
22
Şubat 1972’de Nayif Havatme’nin meydana getirdiği hizip Filistin Demokratik
Kurtuluş Cephesi’ne dönüştü.
Ebu
Şehab gibi kadroların öncülüğünde kurulan Filistin Devrimci Kurtuluş Cephesi 6
Mart 1972’de örgütlendi.
Dördüncü
hizbin başında ise Ebu Nidal Müsellemi vardı. 1974’te Gazze’de kuruldu.
Fetih-Devrimci Konsey ismini aldı.
Süreç
içerisinde Corc Habeş, Pan-Arap ideolojisinden koptu ve cephenin 1967 yenilgisi
sonrası Marksist-Leninist ideolojiye bağlandığını ilân etti. Ardından Çin’e,
Sovyetler Birliği’ne ve Kuzey Kore’ye gitti. Bir açıklamasında Arap
mücadelesinin stratejik boyutta Arap “Hanoi”si üzerine kurulu olması
gerektiğini söyledi. Arkadaşı Vedi Haddad ile birlikte düşmanın her yerde takip
edilmesi gerektiği şiarı ile hareket etti. Haddad zaman içerisinde bu şiarı
dönüştürüp İsrail uçaklarına arka arkaya eylemler düzenlemeyi öngören bir
stratejinin temeli hâline getirdi. Emine Dahbur ve Leyla Halid gibi isimler bu
türden operasyonlara katıldılar.
Nasır’la
güçlü bir ilişkisi bulunan Habeş, Mısır cumhurbaşkanının Rogers Planı’nı kabul
etmesi üzerine ondan koptu.
Dış
operasyonlar, genelde Vedi Haddad eliyle yürütülmekteydi. 1970’te dört uçak
kaçırıldı, bu da Kral Hüseyin’in Fedailere karşı mücadele içerisine girmek için
gerekli bahaneyi verdi. Sonrasında “Kara Eylül” olarak anılacak çatışmalar
ardından Filistinli fedailer Amman’ı terk etmek zorunda kaldı.
Habeş,
tüm Filistin devrim hareketinin Beyrut’taki kamplara ve Güney Lübnan’a
yerleşmesi ardından 1971’de Beyrut’a taşındı.
13
Mart 1972’de uçak kaçırma eylemlerine son verildiği açıklandı ve bu açıklama
Cephe’nin kurduğu uluslararası müttefiklerle gerilime yol açtı.
Habeş,
1974’te Filistin toprağında bağımsız bir Filistin devletinin kurulması fikrine
karşı çıktı.
Aralarında
FHKC, Arap Kurtuluş Cephesi, Filistin Halkının Mücadele Cephesi ve Filistin
Kurtuluş Cephesi’nin bulunduğu, Irak’la ittifak kuran “Barış ve Uzlaşma Karşıtı
Filistinli Güçler Cephesi’nin kuruluşuna katkı sundu.
Habeş,
örgütünü, on maddelik plan olarak bilinen ve onuncu Ulusal Filistin Konseyi’nce
onaylanan yeni bir politik örgütlenme sürecine girilmesine tepki olarak,
FKÖ’nün icra komitesinden çekti.
Lübnan’da
Arap Sosyalist İşçi Partisi’nin kurulmasında önemli bir rol oynadı.
İsrail,
onu birkaç kez kaçırıp öldürmeyi denedi. 10 Ağustos 1973’te yolcular arasında
olduğu düşünülerek, Beyrut’tan Bağdat’a giden uçak kaçırıldı.
1980’de
Beyrut’ta beyin ameliyatı geçirdi.
Ağustos
1982’de Filistinli diğer güçlerle birlikte Beyrut’tan ayrıldı. O süreçte Şam’da
kaldı ve Yasir Arafat muhalefetine katıldı.
Şam’da
FKÖ liderliğine karşı çıkan bir dizi örgütü içeren, Filistin Ulusal Kurtuluş
Cephesi’nin kuruluşunda yer aldı.
Haziran
1985’te Körfez ülkelerini gezdi. Oysa bu ülkeler eskiden, “emperyalizm,
Siyonizm, gericilik” sloganı dâhilinde gerici kabul edilmekteydi.
FKÖ’nün
Ürdün’le Şubat 1986’da imzaladığı Amman Anlaşması’na karşı çıktı ve anlaşmanın
feshedilmesini istedi.
1987’de
başlayan Birinci İntifada’da önemli bir rol oynadı.
Yirmi
yıl sonra 1990’da Amman’a gitti ve Körfez Savaşı esnasında Irak’a destek sunmak
amacıyla düzenlenen konferansa katıldı.
17
Ocak 1992’de Tunus’ta kalp krizi geçirdi. Oradan Fransa’daki bir hastaneye
götürüldü. Bu, ülke genelinde politik bir gerilime yol açtı. Yaşanan bu gelişme
sonrası Dışişleri Bakanlığı Genel Sekreteri Francois Scheer, Dışişleri
Bakanlığı Müsteşarı Bernard Kessedjian ve İçişleri Bakanlığı Müsteşarı
Christian Figuru istifa etmek zorunda kaldı. Fransız devleti bu süreçte Habeş’i
terörist faaliyetler yürütmekle suçlayıp aleyhinde tutuklama emri çıkartma
girişiminde bulundu.
Destekçileri
ve Filistinli devrimcilerce El-Hekim (akil adam) olarak anılan Habeş, 26 Temmuz
1999’da Beyrut’a döndü ve burada Arap Birliği Çalışmaları Merkezi’nin Cemal Abdünnasır
Ödülü’nü Muhammed Hassaneyn Haykal’a verileceği törene katıldı. Bu, 1982’den
beri gerçekleştirdiği ilk ziyaretti.
Arafat’ın
1 Ağustos 1999’da Kahire’de bir araya gelme talebini reddetti. Müzakere yürütme
şartının Filistin Ulusal Belgesi’nde yapılan değişikliklerin iptal edilmesidir.
Lâkin Arafat’la müzakere yürütmeye zaten karar vermiş olan FHKC Habeş’in vekili
Ebu Ali Mustafa’yı 31 Temmuz 1999’da Kahire’ye gönderdi.
Cephe’nin
1 Mayıs 2000’de düzenlediği altıncı konferansta genel sekreterlik görevinden
istifa etti.
3
Temmuz 2000’de Lübnan’a gidip Cumhurbaşkanı Lahud’la bir araya geldi. Ayrıca 4
Temmuz 2000’de eski milletvekili Hes ile buluştu.
2000’de
kutsal topraklarda Başpiskopos Atallah’a yönelik İsrail saldırısını kınadı.
2006
zaferi sonrası Hizbullah Genel Sekreteri Hasan Nasrallah’a mektup gönderdi.
26
Ocak 2008’de vefat etti.
Görüşleri
“1967
yenilgisi sadece Arapların, askerî rejimlerin yaşadığı askerî bir yenilgi
değildir, o aynı zamanda Arap milliyetçi hareketinin yaşadığı bir yenilgidir.”
-Hedef, 6 Eylül 1970.
“Arap
ve uluslararası müttefiklerimizle sorunlara yol açtığı için uçak kaçırma
eylemlerini sonlandırmaya karar verdik.” -Nahar, 15 Mart 1972.
“Teslimiyetçi
rejimlerin yürüttükleri politikalar, yeni ve kökleşmiş bir ulusal kurtuluş
hareketinin ortaya çıkmasına neden olacaktır. Filistin devriminin görevi,
yıkılmakta olan rejimlerle değil, bu güçlerle ittifak kurmaktır.” Hedef,
3 Mart 1974.
“İsrail’le
savaşa son vermek, apaçık ihanettir. Süreç içerisinde FKÖ Suudi-Mısır hattında
yürümeye başlamıştır.” Nahar, 26 Ekim 1974.
“Sovyetler’den
Siyonist varlığı tanımak suretiyle attığı o yanlış adımı tekrar gözden
geçirmesini talep ediyoruz.” 16 Mayıs 1975.
“Eğer
Suriye uzlaşma ve barış sürecine katılma noktasında bir miktar destek elde
etmek için çalışıyorsa, o vakit kitleler tıpkı bugün Mısır rejimine lanet
ettiği gibi Suriye rejimine de lanet edecektir.” 10 Eylül 1975.
“FKÖ
ve inkâr cephesi, Lübnan’daki savaşta birleşti. Filistinlilerin varlığı,
ülkenin egemenliğine yönelik bir etkiye sahip değildir.” 22 Ocak 1976.
“242
sayılı kararla hiçbir ilişkimiz yok. O karar, devrimci bir güç olarak bizi hiç
ilgilendirmiyor.” Ela El-Amam, 16 Haziran 1978.
“Sedat’ın
açtığı yolla mücadele etme konusunda Suriye ile aynı fikirdeyiz.” On yıllık
aradan sonra Suriye’ye yaptığı ilk ziyarette verdiği röportajdan. Nahar,
22 Eylül 1978.
“FKÖ’nün
politik yaklaşımı Sedat’ın yolunu açtı ve ona gerekli kılıfı temin etti.” Nahar,
5 Ekim 1979
“Sedat,
Mısır halkına refah vaat etti, bu refahı Mısır’ı İsrail’e teslim olmasına,
onunla kurulacak ekonomik işbirliğine tabi kıldı, dolayısıyla bugün bizim onu
milyonlarca doların üzerine yağdığını gördüğü o rüyadan uyandırmamız gerek. […]
İsrail’i ve ABD’yi nerede ve nasıl görüyorsak Mısır’ı da öyle görmeliyiz.” Africazy,
14 Mayıs 1979.
“Özerklik,
Filistin davasını toprağa gömmek için dile getirilmiş en berbat çözümdür.” Enbaa,
14 Haziran 1979.
“Eğer
bedeli İsrail’in varlığının sürmesi olacaksa, Filistin devletine hayır!” Enbaa,
4 Haziran 1979.
“Amerikan
emperyalizmine ve İsrail’e olan düşmanlığı üzerinden İmam Humeyni’ye tam destek
verdiğimi buradan ilân ediyorum ama gene de bekleyip görmek gerek.” Sefir,
9 Temmuz 1979.
“İran’daki
İslam Devrimi’ne karşı entrika çeviren tüm Arap rejimleri, Arap halkının
iradesi hilâfına çalışıyor demektir.” 3 Mayıs 1980.
“Beyrut
savaşı, Filistin ve Lübnan halkının o alçak saldırısında Amerika’yı mağlup
edecek yeterince dirence sahip olduğunu ispatladı.” 16 Aralık 1982.
“Filistinlilerin
Suriye’de çalışma yürütmeleri ile Lübnan’da çalışma yürütmeleri aynı şey değil,
çünkü Suriye’nin güvenli önemli bir mesele.” Müstakbel, 13 Ağustos 1983.
“Geçmişte
yapılmış aynı yanlışları yaparak Lübnan’a askerî bir güç olarak geri dönme
fikrine karşıyız. Filistinlilerin Lübnan’daki askerî varlığı, Lübnan’ın milli
güçlerinin komutası altında olmalıdır.” 2 Şubat 1984.
“Emel
askerlerinin Beyrut’ta kamplarda başlattığı savaşın Suriye’nin yaktığı yeşil
ışık olmaksızın yaşanması mümkün değil.” 11 Haziran 1985.
“Askerî
gücümüzle varlığımızı sürdürmemize izin verilmesi ve İsrail’le savaşma
hakkımıza saygı duyulması, Lübnan’dan tek istediğimiz bu.” Şiraa, 21
Nisan 1986.
“Güney
Lübnan, koruma altına alınacak diye, İsrail’le savaşımızı durdurma önerisini
elimizin tersiyle itiyoruz.”
“Büyük
dostumuz Moskova’nın üzerinde çalıştığı bir çözüme asla hayır diyemeyiz.” Nahar,
Arabi ve Dawli, 26 Ocak 1987.
Tüm
Arap sınırları boyunca İsrail’le savaşmak bizim hakkımız, o sınırların tamamı
bize açılana dek mücadele edeceğiz.” Usbuu’l Arabi, 15 Şubat 1988.
“Bağımsız
Filistin devletini ve Filistinlilerin kendi anavatanlarına geri dönme hakkını
tanıyacak bir uluslararası barış anlaşması imzalana dek Filistin davasıyla
alakalı meselelerin hiçbirisine çözüm bulunmuş olmayacak.” 11 Şubat 1989.
“Yahudilerin
gerçekleştirdiği göç, Arap halkının ve milletinin bu boyutta adımların
atılmasını gerekli kılan, büyük ve ciddi bir güçlükle yüzleşmesine neden oldu.
Sovyet başkanından Sovyet Yahudilerinin işgal altındaki topraklara yönelik
göçünü durdurmasını talep ediyoruz.” Hayat, 9 Nisan 1990.
“Halkımızın
meşru haklarına aykırı düşmesi sebebiyle, mevcut barışa son vermek
niyetindeyiz. Bizce bu barış, bizleri söz konusu haklardan mahrum etme amacını
güdüyor.” Hayat, 19 Mart 1993.
“Gazze-Ariha
anlaşması, Camp David Anlaşması’nın yol açtığı sonuçları etkisizleştirdi.” Nahar,
18 Aralık 1993.
“Carlos,
devrimci görüşleri sonucu Cephe’ye katılmış bir dünyalı savaşçıdır. Halkımız,
onun ve tüm o namuslu savaşçıların yaptıkları iyilikleri hiç unutmayacaktır.
Terörizm suçlaması bizi asla yıldıramaz.” Vasat, 21 Kasım 1994.
“Filistinliler,
Lübnan’ın içişlerine karışmalıdır. Bu aşamada Filistinlilerin askerî
mücadelesi, Lübnan’da yürütülmemelidir. Biz, geri dönüş için verdiğimiz silâhlı
mücadeleye destek verilmesini istiyoruz.” Sefir, 28 Temmuz 1999.
“[FHKC
Genel Sekreteri] Ahmed Sedat’ın tutuklanması, FKÖ’nün ulusal bir koalisyon
olarak imha edilmesine dönük adımların ilkidir ve ilerleyen süreçte intifadanın
yürürlükten kalkmasına neden olacaktır.” 17 Ocak 2002.
Jadaliyya
27 Eylül 2012
Kaynak
0 Yorum:
Yorum Gönder