29 Ocak 2018

, ,

Doğu’yu Unutmayalım

Afiş Yazısı (1920): “Yoldaşlar-Müslümanlar: Emekçi halkın düşmanları hürriyetinizi gasp ediyorlar! Ailelerinizi sadece siz koruyabilirsiniz! O hür kızıl steplerinizin, dağlarınızın ve kayalarınızın efendisi olmanızı sağlayacak tek güç Sovyet iktidarıdır. Atlarınızı eğerleyin! Müslüman süvari alaylarının verdiği eğitimlere katılın. Hepiniz Kızıl Yıldız altında birleşin!”
◄►
Devrimci hareketin Avrupa’da yükselişe geçtiği, eski saltanatların ve krallıkların yıkılıp yerlerini devrimci işçi-asker sovyetlerine bıraktığı, işgal altındaki bölgelerin emperyalistleri topraklarından söküp attığı bir dönemde, herkesin gözü doğal olarak Batı’ya dönüyor. Avrupa’da dövülüp imal edilen ve tüm dünyayı boğan emperyalist zincir Batı’da kopartılacak. Yeni sosyalist hayatın tüm zindeliği ile ilk olarak gelişip serpileceği yer orası. Böylesi bir momentte insan, emperyalizmin köleleştirdiği yüz milyonlarca insanı ile Doğu’yu bilmeden de olsa unutma, gözden kaçırma gafletinde bulunabiliyor.
Oysa Doğu, tek bir an bile unutulmaması gereken bir olgu. O, dünya emperyalizminin “en çok güvendiği” arka bahçesi, “tükenmek bilmeyen” rezervi.
Emperyalistler, her daim Doğu’yu kendi zenginliklerinin temeli olarak gördüler. Ne büyüklükte olduğu tahmin bile edilemeyen (pamuk, petrol, altın, kömür, maden filizleri gibi) doğal kaynakları, emperyalistler arasında çatışmalara yol açan temel mesele olageldi. Bu da Avrupa’da kavga verip Batı konusunda gevezelik ederken emperyalistlerin Çin’i, Hindistan’ı, İran’ı, Mısır’ı ve Fas’ı neden hiç aklından çıkartmadıklarını da izah ediyor, zira Doğu, her daim ana tartışma başlığı olma vasfını dün olduğu gibi bugün de sürdürüyor. Bu nedenle emperyalizm, Doğu’daki ülkelerde “asayiş”i sağlama meselesine hırsla sarılıyor ve bu asayiş olmaksızın arka bahçesinin güvende olamayacağını görüyor.
Lâkin emperyalistlere lâzım gelen, sadece Doğu’nun zenginliği değil. Onlar, ayrıca Doğu’daki sömürgelerde ve yarı-sömürgelerde bol miktarda bulunan “itaatkâr” insan gücüne de muhtaç. Emperyalizmin asıl ihtiyaç duyduğu şey, Doğulu halkların “uyumlu” ve ucuz “işgücü”. İhtiyaç duyulan bir diğer şey de Doğu’nun “genç delikanlıları”. Emperyalizm, o gençleri “beyaz olmayanların oluşturduğu” askerî birliklere dâhil ediyor ve devrimci işçilerin üzerine salınan bu askerlerin kılları bile kıpırdamıyor. Emperyalistlerin Doğu’daki ülkelere “tükenmek bilmeyen” rezerv olarak görmesinin sebebi burada.
İşte komünizmin görevi de Doğu’nun yüzlerce yıldır uyuyan mazlum halklarının uykusunu bölmek, bu ülkelerdeki işçi ve köylülere devrimci, kurtuluşçu bir ruh aşılamak, onları emperyalizmle mücadele noktasında ayaklandırmak, böylelikle dünya emperyalizmini en çok güvendiği arka bahçesinden ve “tükenmek bilmeyen” rezervinden mahrum etmek.
Bu olmadan, sosyalizmin nihai zaferi, emperyalizme karşı elde edilecek zafer tahayyül bile edilemez.
Rusya’da devrim, emperyalizmle mücadele noktasında Doğulu mazlum halkların ilk ayaklanışıdır. İran, Hindistan ve Çin’de kurulan Sovyetler, Doğulu işçi ve köylülerin yüzlerce yıldır süren uykusunun artık geçmişe ait bir olgu hâline geldiğini ortaya koyuyor.
Hiç şüphesiz Batı’da yaşanacak devrim, Doğu’daki devrimci momente yeni bir itki sağlayacak ve zafere olan inancı ve cesareti artıracaktır. Ayrıca emperyalistler, yeni yerleri ilhak ederek, Doğu’nun devrimcileşmesine katkı sunacak, bu da yeni ülkelerin emperyalizmle mücadele sürecine dâhil olmalarını sağlayacak ve dünya devriminin kitle tabanını genişletecektir.
Dolayısıyla komünistlerin görevi, Doğu’da kendiliğinden gelişen harekete müdahale edip onu ileri taşımak, emperyalizme karşı bilinçli mücadele aşamasına yükseltmektir.
Bu açıdan son yapılan Müslüman Komünistler Konferansı’nın aldığı kararla Doğu’da, İran, Hindistan ve Çin’de propaganda faaliyetini yoğunlaştırma çağrısında bulunması, hiç şüphesiz devrimci mücadele açısından büyük bir öneme sahiptir.
Umarız Müslüman yoldaşlarımız, aldıkları bu hayli önemli kararı uygulamaya sokarlar.
Şu gerçek kesin olarak idrak edilmek zorunda: sosyalizmin zafere ulaşmasını arzulayanlar, Doğu’yu asla unutmamalıdırlar.
J. V. Stalin
Zhizn Natsionalnostei [“Milliyetlerin Hayatı”]
Sayı. 3
24 Kasım 1918
[Kaynak: Works, Moskova 1953, Cilt 4, s. 174-176.]

0 Yorum: