Afiş Yazısı (1920): “Yoldaşlar-Müslümanlar: Emekçi
halkın düşmanları hürriyetinizi gasp ediyorlar! Ailelerinizi sadece siz
koruyabilirsiniz! O hür kızıl steplerinizin, dağlarınızın ve kayalarınızın
efendisi olmanızı sağlayacak tek güç Sovyet iktidarıdır. Atlarınızı eğerleyin! Müslüman
süvari alaylarının verdiği eğitimlere katılın. Hepiniz Kızıl Yıldız altında
birleşin!”
◄►
Devrimci hareketin Avrupa’da yükselişe geçtiği,
eski saltanatların ve krallıkların yıkılıp yerlerini devrimci işçi-asker
sovyetlerine bıraktığı, işgal altındaki bölgelerin emperyalistleri
topraklarından söküp attığı bir dönemde, herkesin gözü doğal olarak Batı’ya
dönüyor. Avrupa’da dövülüp imal edilen ve tüm dünyayı boğan emperyalist zincir
Batı’da kopartılacak. Yeni sosyalist hayatın tüm zindeliği ile ilk olarak
gelişip serpileceği yer orası. Böylesi bir momentte insan, emperyalizmin
köleleştirdiği yüz milyonlarca insanı ile Doğu’yu bilmeden de olsa unutma,
gözden kaçırma gafletinde bulunabiliyor.
Oysa Doğu, tek bir an bile unutulmaması gereken
bir olgu. O, dünya emperyalizminin “en çok güvendiği” arka bahçesi, “tükenmek
bilmeyen” rezervi.
Emperyalistler, her daim Doğu’yu kendi
zenginliklerinin temeli olarak gördüler. Ne büyüklükte olduğu tahmin bile
edilemeyen (pamuk, petrol, altın, kömür, maden filizleri gibi) doğal
kaynakları, emperyalistler arasında çatışmalara yol açan temel mesele olageldi.
Bu da Avrupa’da kavga verip Batı konusunda gevezelik ederken emperyalistlerin
Çin’i, Hindistan’ı, İran’ı, Mısır’ı ve Fas’ı neden hiç aklından
çıkartmadıklarını da izah ediyor, zira Doğu, her daim ana tartışma başlığı olma
vasfını dün olduğu gibi bugün de sürdürüyor. Bu nedenle emperyalizm, Doğu’daki
ülkelerde “asayiş”i sağlama meselesine hırsla sarılıyor ve bu asayiş olmaksızın
arka bahçesinin güvende olamayacağını görüyor.
Lâkin emperyalistlere lâzım gelen, sadece Doğu’nun
zenginliği değil. Onlar, ayrıca Doğu’daki sömürgelerde ve yarı-sömürgelerde bol
miktarda bulunan “itaatkâr” insan gücüne de muhtaç. Emperyalizmin asıl ihtiyaç
duyduğu şey, Doğulu halkların “uyumlu” ve ucuz “işgücü”. İhtiyaç duyulan bir
diğer şey de Doğu’nun “genç delikanlıları”. Emperyalizm, o gençleri “beyaz
olmayanların oluşturduğu” askerî birliklere dâhil ediyor ve devrimci işçilerin
üzerine salınan bu askerlerin kılları bile kıpırdamıyor. Emperyalistlerin
Doğu’daki ülkelere “tükenmek bilmeyen” rezerv olarak görmesinin sebebi burada.
İşte komünizmin görevi de Doğu’nun yüzlerce yıldır
uyuyan mazlum halklarının uykusunu bölmek, bu ülkelerdeki işçi ve köylülere
devrimci, kurtuluşçu bir ruh aşılamak, onları emperyalizmle mücadele noktasında
ayaklandırmak, böylelikle dünya emperyalizmini en çok güvendiği arka
bahçesinden ve “tükenmek bilmeyen” rezervinden mahrum etmek.
Bu olmadan, sosyalizmin nihai zaferi, emperyalizme
karşı elde edilecek zafer tahayyül bile edilemez.
Rusya’da devrim, emperyalizmle mücadele noktasında
Doğulu mazlum halkların ilk ayaklanışıdır. İran, Hindistan ve Çin’de kurulan
Sovyetler, Doğulu işçi ve köylülerin yüzlerce yıldır süren uykusunun artık
geçmişe ait bir olgu hâline geldiğini ortaya koyuyor.
Hiç şüphesiz Batı’da yaşanacak devrim, Doğu’daki
devrimci momente yeni bir itki sağlayacak ve zafere olan inancı ve cesareti
artıracaktır. Ayrıca emperyalistler, yeni yerleri ilhak ederek, Doğu’nun
devrimcileşmesine katkı sunacak, bu da yeni ülkelerin emperyalizmle mücadele
sürecine dâhil olmalarını sağlayacak ve dünya devriminin kitle tabanını
genişletecektir.
Dolayısıyla komünistlerin görevi, Doğu’da
kendiliğinden gelişen harekete müdahale edip onu ileri taşımak, emperyalizme
karşı bilinçli mücadele aşamasına yükseltmektir.
Bu açıdan son yapılan Müslüman Komünistler
Konferansı’nın aldığı kararla Doğu’da, İran, Hindistan ve Çin’de propaganda
faaliyetini yoğunlaştırma çağrısında bulunması, hiç şüphesiz devrimci mücadele
açısından büyük bir öneme sahiptir.
Umarız Müslüman yoldaşlarımız, aldıkları bu hayli
önemli kararı uygulamaya sokarlar.
Şu gerçek kesin olarak idrak
edilmek zorunda: sosyalizmin zafere ulaşmasını arzulayanlar, Doğu’yu asla
unutmamalıdırlar.
J. V. Stalin
Zhizn Natsionalnostei [“Milliyetlerin
Hayatı”]
Sayı. 3
24 Kasım 1918
[Kaynak:
Works, Moskova 1953, Cilt 4, s.
174-176.]
0 Yorum:
Yorum Gönder