15 Haziran 2012

, ,

Mısır’da Devrimin Yolu


Mısır’da birçok insan “askerî darbe” sonrası “devrimin ölümü” ardından yas tutarken, bazı noktaların açığa çıkartılması gerekiyor:

1- Haziran 2012’deki askerî darbeden bahsederken, Mübarek devrildiğinden beri Mısır’ın sivil bir hükümet tarafından yönetildiğini söylemek gerçekten absürt. Şu veya bu şekilde darbe, 11 Şubat 2011’den, yani devrimciler Mübarek’i devirmeyi başardığı ve iktidarın onun emrindeki generallerce teslim alındığı günden beri zaten iş başında.

2- Kontrol, “geçiş süreci”nin başından itibaren askerî cuntanın elinde ve cunta anayasal, hukukî ve politik her türden silâhı kullanarak süreci biçimlendirdi ve “yumuşak iktidar”ı başarısız olduğu noktada silâha davranmaktan çekinmedi.

3- Askerî cunta, tüm politik oyuncular arasında iktidarı sivil bir hükümete “teslim” etme konusunda en hevesli kesim. Bu yazının yazıldığı günlerde ve geçen hafta boyunca zırhlı personel taşıyıcılar ve cemseler sokaklarda dolaşıp bildiri dağıttı ve insanları seçimlerin ikinci turunda oy kullanmaya teşvik etti. Devlet güdümündeki TV’den sürekli daha açık ve dolaysız benzeri propaganda mesajları verildi. Cunta, koltuğu “bırakmak” ve mevcut konumunun, imtiyazlarının, ekonomi üzerindeki kontrolünün, karar alma kudretinin hukukî, politik ve anayasal düzeyde güvence altına alınıp dokunulmaz kılınması talebi ile kışlasına geri dönmek istiyordu. Özetle cunta esas olarak 1980 sonrası geçerli olan “Türk modeli”nin yürürlüğe girmesini talep ediyordu.

4- Hiçbir devrim, 18 gün ya da 18 ay içinde yerleşmez. Eğer yaşananın rejime karşı birkaç yıl sürecek bir savaş olduğu kabul ediliyorsa, o vakit herkes neden panikliyor ve her şeyin bittiğini söylüyor? Herkes, devrimin doğrusal bir dizi zaferden müteşekkil olmasını mı umuyordu yoksa? Biz, karşı devrimin saldırı hâlinde olduğu katastrofik bir dönemin içinden geçiyoruz ama gene de devrimin biteceğini de kimse beklemesin. Son bir buçuk yıldır “İşte bitti! Devrim yenildi” laflarını birçok kez duyup okumadık mı, her seferinde cunta, sokak gösterileri, işgaller ve grevlerle geri adım atmak zorunda kalmadı mı?

5- Bu devrim hâlâ lidersiz, bunun en basit nedeni de mevcut politik grupların hiçbirisinin tabanda yön verebileceği yeterli miktarda bir halk desteğine sahip olmaması. Dolayısıyla, Silâhlı Kuvvetler Yüksek Konseyi’nin herhangi bir politik güçle sokak gösterilerini ve grevleri bastırma amacıyla yaptığı her türden anlaşma, aslında beyhude.

6- Rejimi yıkma konusunda yegâne umut olan işçi grevleri de hiçbir biçimde doğrusal bir hattı takip ederek yoğunlaşmıyor. Sokak gösterileri gibi grevler de bir alçalıp bir yükseliyor. Ama gene de ortada şöylesi bir gerçek var: grev dalgası altıncı yılına girdi, sanayideki eylemlerin sona ermesi mümkün değil, zira grevlerin patlak vermesine ilişkin nesnel ve yapısal nedenler orada hâlâ mevcut. Ayrıca neoliberal rejim yerinde durduğu sürece bu sorunları ne bir cumhurbaşkanı adayı ne de bir peygamber çözebilir.

7- Birleşik bir liderliğe sahip olmasa da işçi grevleri ordu ve askerî cunta karşıtı bir hattı takip ediyor, ayrıca kendi bölgelerinde bu grevleri etkisizleştirmek için çabalayan ya da işçilere yardım etme konusunda kıllarını kıpırdatmayan Müslüman Kardeşler ya da Selefî milletvekilleri ile uğraşıyor.

8- İslamcı muhalefet, iç ayrışma ve çatışmalarla malul. Bu hareketin şimdilerde dağılmış olan meclisteki iç karartıcı performansı, geçen yıl içinde cunta ile işbirliğine gitmesi ve kısa süre önce feshedilmiş olan mecliste halk lehine somut hiçbir kazanım elde edememesi, İslamcı kesimdeki genç ve fakir insanlar arasında hayal kırıklığının giderek artacağı anlamına geliyor.

9- Önümüzdeki aylar gayet zor geçecek. Tam anlamıyla dağılmamış olan Millî Demokratik Parti aygıtı, seçimlerde tüm desteğini Ahmed Muhammed Şefik’e verdi ve parti üyeleri, bir yıl boyunca gözden ırakta durduktan sonra başlarını kuburdan nihayet çıkarttılar. Mübarek döneminin emniyet şefleri bir bir aklandı, her gün göstericilerin katledilmesi ile ilişkili olarak yargılanan polis memurları ve askerlerin beraat ettiğine dair haberlere tanık oluyoruz. Olağanüstü hâl yasalarının iki hafta önce kaldırılmasına karşın, adalet bakanı inzibata ve istihbarat subaylarına sivilleri gözaltına alma yetkisi verdi. Meclis ya da anayasa kaynaklı herhangi bir dayanak olmaksızın, cumhurbaşkanı seçilecek olan Şefik’in SKYK’nin tam desteğiyle demokrasi eylemcilerini, muhalif grupları ve devrimcileri ezmesi bekleniyor.

10- Bu baskı dalgası devrimi sona erdiremeyecek. Toz dumanın geçmesi gene birkaç yılı bulacak. Devrimci kamp, karşı koymak için gerekli temel araçlardan yoksun, başka bir ifadeyle, o, işçi ve gençlik hareketlerinin en gelişkin kesimlerini bir araya getirecek ulusal çapta bir örgüte, ayrıca başkentte ve diğer şehirlerde mücadele eden farklı devrimci grupları koordine edecek iç uyuma sahip birleşik bir cepheye sahip değil. Karşı devrimin son sürat yol aldığı bu türden zor zamanlarda böylesi bir örgüte dönük ihtiyaç giderek daha fazla aciliyet kazanıyor.

Hüsam Hamalavi

0 Yorum: