Madonna,
“MDNA” turnesine 1 Haziran’da kendisinden beklenecek türden bir gösteri ile
başladı. Birinci sınıf koreografisi, çok sayıda kostüm değişikliği, hep birden
Tel Aviv’in dışındaki Ramat Gan Stadyum’unda 30.000 kişilik bir kalabalığa
sergilendi. (Popun Kraliçesi”nin bu türden bir konser vermesi elbette ki
kimseyi şaşırtmadı.)
Bugünlerde
Madonna konserinde sahnede izlettirilen klipte Fransız aşırı sağının lideri
Marine Le Pen’in alnında bir gamalı haçla birlikte gösterilmesi karşısında çok
sayıda kiralık kalem öfkeli yazılar döşeniyor. Bu klibe gelen tepkiler arasında
kalın kafalı yazarlarca kaleme alınmış yazılar olduğu gibi Madonna’ya destek
veren yazılar da var. Birinci kesim, “Yahudilerin ülkesinde nasıl olur da
gamalı haç gösterir?” diyor, destekleyenlerse onun “Avrupa’da sağın yükselişine
dikkat çekti”ğini söylüyor. Le Pen ise “aynı şeyi Fransa’da denemeye kalkarsa
onu dava ederim” diyerek Madonna’yı tehdit ediyor.
Tüm
bu yorumlar en aşikâr ve en gizli olanı gözden kaçırıyorlar: Madonna’nın
öncelikle İsrail’de konser vermek için dünyanın en önemli meselesinin üzerinden
atlaması, tabiri caizse en sağlam nöbetçi kulelerini geçmesi gerekiyordu.
Stadyumdaki
sahnesinde Madonna “oldukça özel ve önemli bir nedenden ötürü dünya turneme
İsrail’den başladım” diyor. “Bildiğiniz gibi, Ortadoğu’da ve burada yaşanan tüm
çatışmalar binlerce yıldır var ve bu çatışmalar artık bir son bulmak zorunda.
Dünyada barış istemiyorsanız siz benim hayranım da olamazsınız.”
Aynı
gün iki Filistinli kardeş ellerinde Madonna’nın “barış” konserinin biletleri,
şovu izlemek için ortaya koydukları çabayı filme çektiler.[1]
Bu
çaba, İsrail’in Batı Şeria’da diktiği duvar yüzünden engellendi. Madonna bu iki
kardeş ve benzer bir çaba ortaya koyan sayısız Filistinli için tek kelime
etmedi. Dünya barışı ile ilgili onca boş lafa rağmen ağzından ayrımcılığa maruz
kalan kitleler için bir söz çıkmadı.
Filistinlilerin
Çilesi Karşısında Sessiz Kalmak
Madonna,
Filistinli politik tutsaklar ya da devam eden açlık grevi ile ilgili de bir şey
söylemedi. Afrikalı mültecilerin ülkeden kovulmalarını isteyen İsrail Meclisi (Knesset)
üyelerinden de bahsetmedi. Esasında “binlerce yıldır” sürdüğünü söylediği
çatışmalarla ilgili olarak papağan gibi yinelediği zırva da Batı’nın her gün
beslendiği eski bir oryantalist laftan başka bir şey değil. Bu tespit,
Madonna’nın Filistinlilerin her gün hangi koşullarda yaşadıklarına ilişkin
hiçbir şey bilmediğini ortaya koyuyor.
Marine
Le Pen görüntüsü meselenin önemli bir bölümünü gizlemekten başka bir işe
yaramıyor. Bu meselenin bir ayağı da Avrupa seçimlerinde ciddi oy alması
beklenen faşist tehdidin İsrail’de de yükselişte olması. Aşırı ortodoks
çetelere Arapları sokak ortasında dövme izni veriliyor ve üstelik bu çeteler
herhangi bir ceza da almıyorlar. Hayfa gibi şehirlerde Afrikalı mültecileri
çalıştıran işyerlerine lisansları ellerinden alınacağı konusunda uyarılarda
bulunuluyor. Sürekli Filistinlileri “transfer” etme vaadinde bulunan dışişleri
bakanı Avigdor Lieberman, Hollanda Özgürlük Partisi’nin göçmen karşıtı lideri
aşırı sağcı Geert Wilders’i büyük bir coşkuyla karşılıyor.
Marine
Le Pen’in bir resmini göstermekle bu gerçek değişmiyor, ayrıca tahmin de
edilebileceği gibi Madonna İsrail’deki faşistlerden de zerre bahsetmiyor. Popun
Kraliçesi, Filistinlilerin İsrail’e karşı uygulanmasını istedikleri boykot,
tecrit politikası ve yaptırımlara ise hiç bulaşmak istemiyor.
Özünde
bu, İsrail işgalinin Filistin’e karşı muzaffer oluşunun özünü teşkil ediyor:
ırkçılık ve ırk ayrımcılığı üzerine kurulu sömürgeci devletin sırtını yasladığı
şiddete dayalı gerçekliğinde yaşanan çatışma, barış sevicilerin kültür ve
medeniyet kalesine karşı yürütülen bir savaş olarak algılatılıyor.
Şüphesiz
Madonna’nın İsrail konseri de bu tantanayı kuşatan bir renk hâlini alıyor.
Amerikan futbolu şampiyonluk müsabakasında bu turnenin duyurusunu yaptığından
beri konserin yaygarası da başlamış oldu. Muhtemelen bu yaygarayı en çok
İsrailli politikacılar ve görevliler koparttı. Konserin yaklaştığı günlerde
Londra’daki İsrail büyükelçiliği Filistinlilerin Boykot, Tecrit ve Yaptırım
kampanyasını “İsrail karşıtı bir hareket” olarak yaftaladı. İngiliz Yahudi
Vekilleri Kurulu, İsrail’in Güney Afrika ile kıyaslanmasını “başarısız boykot
kampanyasının yanıltıcı ve umutsuz bir gayreti” olarak niteledi.”[2]
Halkla
İlişkiler Yutturmacası
Madem
kültürel boykot başarısız, neden onu kınamak için bu denli gürültü
çıkartılıyor? Neden Knesset, boykot savunucularının yargılanabilmesi için
yasalar çıkartıyor? Neden İsrail hükümeti “politik açıdan kışkırtılmış
iptaller”in mali etkilerine karşı devreye girmek istiyor?
Boykot,
Tecrit ve Yaptırım kampanyasından öyle korktular ki özellikle müzik
endüstrisindeki Amerikalı ve İsrailli eğlence sektörü yöneticileri, İsrail’e
karşı başlatılacak kültürel boykot hareketine karşı koymak amacıyla birlikte
“Barış İçin Yaratıcı Topluluk” adında bir grup oluşturdular.
İsrail
hükümetinin ve konser endüstrisinin gergin olmaları için bir dizi neden var
elbette. MDNA turnesi İsrail’de başlatılmış olsa da Boykot-Tecrit-Yaptırım
Kampanyası önemli bir ivme kazanmış durumda. Öyle ki Madonna’nın halkla
ilişkiler ekibi sol eğilimli örgütlere 600 bilet ayrılacağını duyurmak zorunda
kaldı.[3]
Ama
bu hamle de boşa çıktı. Bazı gruplar Batı Şeria ve Gazze’dekilerin konsere
gelemeyeceğini söyleyerek daveti reddettiler. Bunun devamında da kendilerine
yönelik kamuoyu ilgisini BTY kampanyası için daha geniş bir platform tesis
etmek amacıyla kullandılar.
Bu
gruplardan biri Duvara Karşı Anarşistler, diğeri ise Şeyh Cerrah Dayanışma
Hareketi. İkinci grup şu tespiti içeren bir de bildiri kaleme aldı: “Madonna
İsrail işgalini, İsrail’in ayrımcı politikalarını ve imtiyazlar üzerine kurulu
rejimini hiç eleştirmedi. Bu nedenle biz onun İsrailli barış eylemcilerini
konserde görmek istemesinin Ortadoğu’da barışı teşvik eden sanatçı imajını
pekiştirmek için yapılmış bir hamle olduğuna inanıyoruz. Biz Filistinliler
hilafına Madonna için devreye sokulmuş bir halkla ilişkiler yutturmacası olmayı
reddediyoruz. Bu bizim tarzımız değildir.”[4]
İsrail
toplumundaki eşitsizlikler yanlışlıkla da olsa Madonna’nın tarafında da
karşılık buluyor. Manşetlere Madonna’nın aslen Filistinli olan dansçısı Ali
Ramazani’nin Aksa Camii ziyareti esnasında attığı “tweet” yansıyor: “Kudüs’te
insanı kendisine hayran bırakan Aksa Camii’ndeyim ve ben camiin İsrail’de
değil, tüm kudreti ve şerefiyle Filistin’de olduğunu söylemek istiyorum.”
İsrail gazeteleri bu mesajın ihtilaflı olduğu üzerinde duruyor.[5]
Görünüşe
göre İsrail konser endüstrisi oynadığı oyunda belli bir ivme kazanırken BTY
hareketi de aynı ölçüde güçleniyor. Madonna’nın mega şovunu kuşatan kampanya,
Gazze’ye Özgürlük Gemisi Katliamı’nın her türden performansın iptal edilmesine
neden olduğu 2010’dan beri geçen süre zarfında en yüksek aşamasına ulaşmış
bulunuyor.
O
günden beri BTY kampanyası için çalışan eylemcilerin aralıksız girişimleri
sonucu İsrail’de birçok konser iptal edildi (Tuba Skinny, Nataşa Atlas ve Cat
Power). Yardbirds ve Zdob si Zdub gibi başka isimler de kampanyaya resmen dâhil
olmasalar bile turne programlarından İsrail’i çıkarttılar. Başarısız olmak
şöyle dursun kültürel boykot hareketi tam da yapmak istediği şeyi yapıyor:
İsrail’in uyguladığı ırk ayrımcılığına ışık tutmak ve nöbetçi kulelerini
geçenleri utandırmak.
Her
iki tarafta da yumruklar sıkılmışsa sert eleştiri ve ağır tartışmaların önemi
kesinlikle küçümsenemez. Madonna’nın dünya barışı ile ilgili bitmek tükenmek
bilmeyen gevezelikleri boş ama gene de bu gevezelik sömürgecilerin elinde etkin
bir silâh olarak kullanılabiliyor. Güney Afrika’da olduğu gibi İsrailliler
yıllarca Arap-İsrail çatışmasını “iki eşit taraf”ın yürüttüğü bir iş olarak
göstermeye çalıştılar. Genç Filistinlileri dünyanın en büyük askerî gücü
tarafından temin edilen tanklara taş fırlatırken gösteren görüntüler son yirmi
yıl boyunca yaratılmış “eşit taraflar” efsanesinde delikler açtı.
Çifte
Standardı Örtbas Etmek
Gene
de İsrail’in aşırı sağcısından liberaline tüm politik kesimi Filistinlilerin
silâh bırakmasını istemeye devam ediyor, üstelik bu talebi Batı Şeria ve Gazze
İsrail yerleşimleri ve namlularla kuşatılarak tüm dünyadan tecrit edildiği bir
dönemde dillendiriyor. Çifte standart tüm yönleriyle gözler önüne seriliyor ama
işgalcilerin elinde kültürün rolü bu gerçeği örtbas etmek oluyor.
Konsere
katılan eylemcilerle ilgili olarak Madonna sahnede kalabalığa “hem Filistin’i
hem de İsrail’i temsil eden oldukça cesur ve önemli STK’ler (sivil toplum
kuruluşları) var burada.” diyor. İfade tarzına dikkat edin, altındaki anlama
bir bakın, gene aynı şey: savaşın eşit iki tarafı var.
Nekbe’yi
(1948’de Filistin’deki sistematik etnik temizlik) boşverin, onlarca yıl boyunca
insanların yerlerinden yurtlarından edilmesini boşverin, toprakları gasp ederek
sağa sola savulan yüz binlerce Filistinli mülteciyi ya da hapishanelere tıkılan
binlerce insanı takmayın kafanıza. İsrail’in baştan ayağa batı tarafından
silâhlandırılmış olmasını ve ulusal gelir dâhilinde en fazla askerî alana
harcama yapmasını umursamayın. İfadedeki küçük bir müdahale ile tüm tarih ve
gerçeklik kenara itiliyor ve sömürgecilerin rahatlaması ve sömürgeleştirilenin
direnişi karşısında suçsuz bir konuma sahip olması sağlanıyor.
Burada
doğası itibarıyla örtük bir suç işleniyor. Madonna ister bunun farkında olsun
ister olmasın (ki farkında olma ihtimali mevcut), onun müziği ve sanatı cani
devlet propagandasının hizmetine bilinçli olarak koşuluyor. Bu bir komplo
teorisi değil. İsrailli politikacılar, ünlü sanatçıların İsrail’de sahneye
çıkmaları karşısında pek bir mutlu oluyorlar. Benjamin Netanyahu, Justin
Bieber’in Tel Aviv’de konser vermesini sevinçle karşılayacağını söylüyor ve onu
bu konsere ikna etmek için genç pop yıldızı ile görüşme talep ediyor.[6]
Sahte
pankçılar Simple Plan bahar başında İsrail’de verecekleri konseri İsrail
Devleti’nin Twitter hesabından duyuruyor. İsrail dışişleri bakanlığında genel
müdür yardımcısı olarak çalışan Nissim Ben-Şitrit, “biz kültürü en önemli hasbara
(propaganda) aracı olarak görüyoruz. Ben hasbara ile kültürü birbirinden
ayırmıyorum’ diyor.”[7]
Bu,
elbette BTY karşıtı olanların itiraz edeceği bir tespit: onlara göre sanat
politikanın “üzerinde” ve “insanları bir araya getirmekten başka bir rolü yok”.
Sayısız kez çürütülmüş olmasına karşın bu türden bayat laflar hâlâ ediliyor.
Tüm cafcaflı iddialarına karşın bu tarz laflar sanatın bir emek biçimi olduğunu
inkâr ediyor özünde. Ayrıca herhangi bir sendika üyesinin de söyleyebileceği
gibi emek kısıtlandığı takdirde tekere çomak sokmaya mecburdur.
Bu
Madonna için geçerlidir. Bugün 25 yaşındayken döktüğü ter ve yaptığı fedakârlık
düzeyinde işler ortaya koysa da gösterilerinde daha fazla sahne görevlisine,
ses cihazına ve güvenliğine ihtiyaç duyacaktır.
İnkâr
edilemeyecek bir gerçek şudur ki MDNA turnesinin İsrail’de başlamış olması ırk
ayrımcısı devlet için bir zaferdir. İnkâr edilemeyecek diğer bir gerçek ise
Boykot-Tecrit-Yaptırım hareketinin büyüdüğüdür. Madonna tarafında ateşin biraz
daha körüklenmesi, iktidara karşı muhtemel kimi hakikatlerin şaşırtıcı biçimde
dillendirilmesi ile sonuçlanacaktır. Bir örnek vermek gerekirse, Red Hot Chili
Peppers’ın Tel Aviv konserinin iptal edilmesi için yürütülen kampanya önemli
bir kazanımla sonuçlanmıştır.
Böylesi
bir tecrübenin yeri kesinlikle doldurulamaz. İsrail’in işlediği suçlara ışık
tutmak her şeyden daha önemlidir. Madonna’nın havalı ve ışıltılı gösterisi çok
insanın gözlerini kör edip kafalarını karıştırmış olabilir ama eninde sonunda
bu gösteri, doğru yöne ışık tutanların kolektif çabaları ile asla kıyaslanamaz
bile.
Alexander Billet
12 Haziran 2012
Kaynak
Dipnotlar:
[1] “Duvara Karşı Anarşistler ve Şeyh Cerrah Hareketi Madonna’nın Irk
Ayrımcısı ve İşgalci İsrail’i Aklayıcı Davetini Reddediyor”, İşgal Altındaki Filistin’den Canlı, 31
Mayıs 2012.
[2]
“İsrail Yeni Güney Afrika’dır”, The Independent, 3 Haziran 2012.
[3]
“Madonna İsrailli ve Filistinli eylemcileri Tel Aviv konserine davet ediyor”, Haaretz,
31 Mayıs 2012.
[4]
“Madonna solcu grupları konsere davet etti, anarşistler reddetti”, +972
Magazine, 31 Mayıs 2012.
[5]
“Popun Kabalacı Kraliçesini İzlerken”, Times of Israel, 29 Mayıs 2012.
[6]
“Justin Bieber’in Benjamin Netanyahu ile Yapacağı Toplantı İptal Edildi”, The
Daily Telegraph, 13 Nisan 2011.
[7]
“Yüz Hakkında,” Haaretz, 20 Eylül 2005.
0 Yorum:
Yorum Gönder