02 Eylül 2024

,

Doğulu Komünist Partilerin Görevleri


Yoldaşlar, Komünist Enternasyonal’in aldığı konum uyarınca sömürge halkların bağımsızlık hareketi, dünya devrimi için büyük bir önem taşımaktadır. Dolayısıyla biz, Batı’nın komünist partilerinin Doğu sorununa ve sömürge sorununa hak ettiği önemi vermiyor oluşuna bir anlam veremiyoruz.

Bu konuya dair verilecek çarpıcı bir örnek, İtalya Komünist Partisi’nin eylem programına sömürgelerde komünist partilerin üstleneceği görevlerle ilgili özel bir bölümü henüz eklememiş olmasıdır. Bunun üzüntü verici olduğunu belirtmek zorundayız.

Maalesef görüyoruz ki dördüncü kongre, Doğu sorununu tartışma konusunda üçüncü kongrenin izinden gidiyor. Yoldaşlarımızın tepkilerine tüm kalbimizle iştirak ediyoruz.

Bizim görüşümüze göre antiemperyalist birleşik cephe, emekçi halk kitlelerinin asgari taleplerini karşılama talebini esas alan, emperyalizm karşıtı mücadelede en ileri sınıfların teşkil ettikleri bir tür koalisyondur.

İkinci ve iki buçukuncu enternasyonallerin ihanetle tanımlı siyasetlerini ifşa etme hedefini önüne koymuş olan, kapitalizmin saldırısına karşı teşkil edilmiş proleter birleşik cephe, (sekiz saatlik işgünü, ücretler, toplantı hürriyeti gibi) işçilere ait asgari talepler temelinde vücut buldu. Antiemperyalist birleşik cephe de aynı şekilde emperyalist güçlerin örgütsel yapısını dağıtma, kitleleri kazanma ve emperyalistlerle uzlaşma yolu arayan yönetici sınıfların dış politikasını ifşa etme gayesiyle hareket etmektedir.

Kitlelere antiemperyalist birleşik cepheyi anlamaları için gerekli bilinci aşılamak istiyorsak, bu politikayı tarım, idare, vergi ve seçim sahasına yönelik reformlar gibi kitlelerin dile getirdikleri talepleri temel alacak şekilde somuta dökmeliyiz.

İkinci ve ikibuçukuncu enternasyonalin de bugün kendisini lafta da olsa, Batı ve Doğu’da emperyalizme karşı çıkmak zorunda hissettiği koşullarda bizim Avrupa’nın oportünist partilerine, Doğu halklarının ve sömürge halkların bağımsızlığını temel alan bir antiemperyalist birleşik cephe önerisini sunmamız gerekiyor.

Gelecekte İngiliz İşçi Partisi’ne aşağıdaki talepler üzerinden hükümete baskı uygulamasını önermeliyiz:

1. Lozan Konferansı’nda Türkiye’yle Misak-ı Milli şartları uyarınca bir barış anlaşması imzalamasının talep edilmesi.

2. İstanbul’un ve tüm Trakya’nın hiçbir koşul öne sürmeden boşaltılması.

3. Boğazlar sorununun Karadeniz’e sınırı bulunan ülkelerin katılımıyla, Rusya-Türkiye Anlaşması’na[1] uygun bir biçimde çözüme kavuşturulması.

4. Bu sorunla ilgili maddelerin işçi gazetelerinde yayınlanmasına izin verilmesi.

5. Suriye’nin, Irak’ın ve Filistin’in boşaltılması. Tüm sömürgelerin ve yarı-sömürgelerin ulusal bağımsızlıklarının tanınması.

Doğu’daki ulusal hareketlerin ve işçi hareketlerinin çıkarları, mücadele içerisinde kurulacak birleşik ittifakın çıkarları uyarınca, tüm emekçi halkın kapitalist hükümetlerin boyunduruğundan kurtulması için biz, İngiliz ve Fransız heyetlerini de içerecek, Doğu ülkelerinden gelen heyetlerin katılacağı bir konferansın düzenlenmesini öneriyoruz. Bugün bu toplantı, acilen antiemperyalist mücadele yürüten tüm devrimci örgütlerin davet edileceği bir kongre çağrısı yapmalıdır.

Son dönemde Türk halkının dünya emperyalizmine karşı elde ettiği zaferler, Asya ve Afrika’nın en ücra köşelerindeki ülkelerde dahi coşkuyla selamlandı. Müslüman bir ülke olmasa da Güney Vietnam da zaferi coşkuyla selamladı. Zafer karşısında sevinç gösterileri düzenleyen kitleler, burjuva basınının da dikkatini çekti.

Bu gerçekler ışığında biz, Türkiye Komünist Partisi’nin çağrısıyla düzenlenecek, tüm ezilen halkların temsilcilerinin katılacağı bir kongrenin dünya devrimi için büyük bir öneme sahip olacağına inanıyoruz. Sömürgelere veya yarı-sömürgelere sahip ülkelerdeki partilerin, bilhassa Fransız ve İngiliz partilerinin devrimci bağımsızlık hareketlerine destek sunması, sömürgelerindeki komünist partilerini her türden araçla desteklemesi, aynı şekilde, kendi partilerinin şubelerini de desteklemesi gerekmektedir. Biz bu husus üzerinde ısrarla duruyoruz, çünkü sömürge sahibi ülkelerdeki komünist partiler, bugüne dek ulusal kurtuluş hareketlerine ve komünist partilerine yönelik görevlerini anlam veremediğimiz bir tutum dâhilinde savsaklamışlardır.

Biz, Komünist Enternasyonal’in dördüncü kongresinin daha önceden belirlenmiş olan 21 Koşul’un sekizinci koşulunu tüm ülkelerdeki partilerin uygulamasını şart koşmasını, onlara emperyalist politikaların ifşa edilmesine katkıda bulunabilecek Doğulu komünistlere ait materyalleri, kitap ve broşürleri düzenli olarak göndermesini istiyoruz. Biz, ayrıca işgalci askerlerin örgütsel yapısını dağıtıp onları devrimcileştirme görevi uyarınca, Batı’daki partilerin Doğu’ya bildiri, broşür, gazete vs. göndermelerini talep ediyoruz.

Bu ülkelerdeki komünist partiler, bu yayınların dağıtımının sorumluluğunu üstleneceklerdir.

Son dönemde Türkiye’de sanayi büyümüş, işçi sınıfı bilinci son yıllarda önemli ölçüde gelişmiş olsa da Doğu’daki ülkelerde üretici güçlerin gelişim düzeyi, genç komünist partilerin proletarya diktatörlüğü denilen nihai hedefi bilince çıkartmalarına izin vermemektedir. Bu ülkelerde partiler, saflarını sıklaştırma ve içlerindeki oportünist ve bireyci güçlerden arınma, proletaryayı ekonomi ve siyaset sahasında eğitip örgütleme, işçi hareketini sendikalarda kesintisiz ve yönteme dayalı olarak yürütülen çalışma ile merkezileştirme konusunda büyük güçlüklerle karşılaşmaktadırlar.

Bu yeni kurulmuş olan komünist partilerin zafere ulaşabilmelerinin ön koşulu, yarı-proleter ve köylü kitleleri içerisinde belirli bir nüfuza sahip olmalarıdır.

Bu geçiş dönemi süresince ilgili ülkelerdeki komünist partiler, emekçi halk kitlelerini birleştirecek, bir bütün olarak halk karşısında yönetici sınıfın sahip olduğu gücü zayıflatacak sloganları benimsemelidir.

Doğu’daki ülkelerde yeni kurulmuş olan komünist partilerin ana görevleri özetle şu şekildedir:

1. Ulusal kurtuluş hareketleri mümkün olan her yoldan desteklenmelidir. Tüm güçler, antiemperyalist birleşik cephe içerisinde birleştirilmelidir. Bu ulusal kurtuluş hareketinin yönetici sınıf eliyle sabote edilmesine mani olmalı, bu konuda tedbiri hiçbir şekilde elden bırakmamalıyız.

2. Geniş emekçi halk kitlelerinden yana olan demokratik kurumların kurulması yönünde çabalar ortaya konulmalıdır. Bu politika sayesinde parti, emekçi halk kitlelerinin beğenisini kazanacak, komünist partinin halkın büyük partisi hâline gelmesini sağlayacaktır.

Gelgelelim, TKP, sadece bağımsızlık hareketini desteklemekle ve reformları zorlamakla yetinirse komünist parti olmaktan çıkar. Partinin ana görevlerinden biri de işçi sınıfını eğitip örgütlemek, sağlam yapılar meydana getirip onları hayat içerisinde sınamak, böylelikle, partinin milliyetçi ve toplumsal açıdan ihanet içerisinde olan liderlerin yapıp ettiklerine rağmen, proletaryaya ve yarı-proleter kitlelere nihai zafere giden yolda öncülük edebilme becerisini göstereceği günlerin gelmesi sağlamaktır.

Sadrettin Celâl Antel (Orhan)
23 Kasım 1922

Türkiyeli Komünistlere ve Emekçi Kitlelerine

 

[Kaynak: Toward the United Front: Proceedings of the Fourth Congress of the Communist International, 1922, Yayına Hz.: ve Çeviren: John Riddell, Brill, 2012, s. 723-726.]

Dipnot:
[1] Burada kastedilen anlaşma, 16 Mart 1921’de Moskova’da Rus Sovyet hükümeti ile TBMM arasında imzalanan anlaşmadır. Anlaşma uyarınca “Karadeniz ve Boğazlar’ın uluslararası statüsü, Karadeniz’e sınırı bulunan ülkelerden (Türkiye, dört sovyet cumhuriyeti, Bulgaristan ve Romanya’dan) gelecek heyetlerden oluşacak bir komite tarafından ele alınacaktır. Bu değerlendirmede komite, Türklerin egemenliğine veya güvenliğine halel getirmeyecek, başkenti İstanbul’a yönelik hiçbir saldırıda bulunmayacaktır. Anlaşmada geçen “güvenlik” ibaresi, Türkiye’nin Boğazlar boyunca askeri tahkimat yapma hakkına işaret etmektedir. Bu, Müttefik Kuvvetler’le Türkiye arasındaki tartışmanın en önemli başlığıdır.

0 Yorum: