26 Ocak 2019

,

Enternasyonalizm Terbiyesi

Ekim’in ve Komsomol’un Enternasyonalizm Terbiyesi

Eğer bana, “Büyük Ekim İnkılâbı’nın onuncu yıldönümünde Leninist gençler birliğinin (komsomolun) vazifesi nedir?” diye sorar iseniz cevabım şu olacaktır: En mühim vazife, emekçi gençler arasında enternasyonalizm terbiyesinin, eğitiminin on kat daha artırılmasıdır. Bu vazifeyi yerine getirmek için gereken tedbirlerden biri de partimizin yolunu, özellikle de Ekim’in yolunu noktası noktasına öğrenmektir. Ekim İnkılâbı bir dünya inkılâbı, beynelmilel ölçüde gerçekleşmiş bir proleter inkılâp olarak başarılı oldu. Ekim İnkılâbı, sadece bir Rus, Azerbaycan, yahut Gürcüstan vs. inkılâbı olmuş olsaydı, söylemeye bile gerek yok ki dünya emperyalizminin tek bir cephe meydana getirip gerçekleştirdiği saldırı karşısında yola devam edemezdi.
Geçmiş yolun ve yeni yolun birçok tecrübesi, bunu tüm yalınlığı ve açıklığıyla ortaya koymuştur. Avrupa ve dünya işçileri, Şuralar İttifakı’nı (Sovyetler Birliği’ni) kendi proleter vatanları olarak tanımasaydı, on yıl içerisinde yaptıkları yardım olmasaydı, emperyalist devletleri bizi belki de çoktan ezmiş idi. Şarkın müstemleke ve yarı-müstemleke ülkelerinde yaşayan mazlum halkların derin muhabbeti ve ilgisi olmasaydı Çin inkılâbı, Hindistan’da ve Mısır’da milli hareket korkusu olmasaydı Türkiye ve İran gibi yarı-müstemleke hâlinde yaşayan ülkeler yüzünü emperyalistlere dönselerdi, hiç şüphesiz Avrupalı emperyalistler, bu on yıl içerisinde bize karşı on kez savaş ilân etmişlerdi.
Oysa bizim yaşamamıza bir dakika katlanamayan İngiltere ve diğer kapitalist haydutlar, sadece dişlerini gıcırdatmakla ve gözlerini bize belertmekle yetiniyorlar. Budur, inkılâbımızın beynelmilel düzeyde yol açtığı tesirden kaynaklanan neticeler. Tabiri caizse enternasyonalizmin “harici” ehemmiyeti işte buradadır.
Enternasyonalizmin dâhili ehemmiyeti ondan da az değildir.
Elbette ki emperyalistler, bize sadece kendi işçilerinden ve müstemleke halklarından korktuğu için hücum etmekten çekiniyor değiller. Başka sebepleri de var. Bu sebeplerin en büyüğü ise güçlü bir Kızıl Ordu’ya sahip olan Şuralar İttifakı’nın ülkeyi müdafaa etme kabiliyetidir. Eğer uçsuz bucaksız Şuralar İttifakı’nda yaşayan işçiler ve köylüler, tüm emekçiler sırt sırta vermemiş olsalardı, birbirlerine arka çıkmasalardı, söze gerek yok ki ne bir müdafaa gerçekleştirilebilirdi ne de düşmana üstün gelinebilirdi. Şuralar cumhuriyeti, yüzlerce milletten ibaret bir ülke ve bu ülke, yalnızca beynelmilel bir dayanışma ile milletler arasındaki kardaşlık sayesinde ayakta duruyor.
Ekim İnkılâbı’nın onuncu yıldönümünde tüm emperyalistlerin ve Şuralar ülkesinden kovulmuş tüm asalakların kanı kararmaktadır, dolayısıyla hepsinin arzusu da her türden vasıta ile bizden intikam almaktır.
Gerek Müsavat Partisi’ndeki han ve beyler, gerek Ermenistan burjuvaları, gerekse Gürcü, Rus vd. prenslerin ve mülk sahipleri, bugün ala köpeğe dönüp zincirlerini çiğniyorlar, zira son ümitleri de elden gidiyor, sakalları ağarıyor, belleri bükülüyor, lâkin gene de Şura Hükümeti yıkılamıyor, hatta onca güçlüğe rağmen o, günbegün kendisini sağlamlaştırıyor.
Aç ve rezil bir hâlde Avrupa saltanatlarının sokaklarında dolaşan hükümet mensupları, bugün mal, mülk, toprak, fabrika derdiyle atalarını da satma noktasına gelmişlerdir.
İngiltere ve diğer Avrupa emperyalistleri, piyasanın revaçlığından fırsat bulup büyük ihtimalle Sovyetler aleyhine fitne fesat kampanyasına başlayacaklar. Müsavat, Taşnak, Menşevik, Monarşist casuslarını üzerimize salacaklar. Bizi parçalayarak yok edemeseler de yine de zehirlemeye çalışacaklardır. Ulusal düşmanlık zehri -açık konuşmak gerek- en acı ve en etkili zehirdir ve düşmanlar, bu zamana kadar kullandıkları gibi, her şeyden önce o zehri kullanacaklardır.
Parti, bütün emekçiler ve birinci sırada işçi-köylü gençliği, buna büyük disiplinle hazır olmalıdır. Her hastalığın bir dermanı, her zehrin bir panzehri vardır. Milli düşmanlık zehrine karşı sınıf savaşımı panzehri işlenmelidir.
Bütün emekçi gençler oldukça geniş ve oldukça mükemmel bir surette sınıf savaşı panzehriyle aşı olmuştur. Düşman bize karşı hücum ettiği zaman merhamet, mürüvvet bilmeyecektir! Biz de düşmana karşı onun silâhından daha keskin, daha dağıtıcı bir silâh işletmekten utanıp çekinmemeliyiz! Bir defa daha ispat etmeliyiz ki, biz Tolstoycu değiliz, güce karşı güç, silâha karşı silâh işleten, zafere ulaşmak için yaşayıp çalışan ve bütün dünyaya hâkim olmak için uğraşan yeni sınıfın, savaşan bir sınıfın mübârizleriyiz!
Milli şovenizme karşı enternasyonalizm, milli savaşıma karşı sınıf savaşımı, emperyalizme karşı komünizm. Bizim bugünkü sloganımız budur!
Azerbaycanlı Komünist Devrimci
Ruhullah Ahundof
Komsomol gazetesi
1927, № 10–11, sayfa. 5–7.

0 Yorum: