07 Ocak 2019

,

Kişisel Olan Politiktir

“Kadınlar devrimin yoldaşlarıdır” [Murteza Mümeyyiz- 1979]


Dergisiyle, pratiğiyle, salt “sol” denilen bir alana seslenip solcu bireyleri toplayacağını düşünenlerin arkasında, illaki devlet olmalı. Bu emir, başka bir yerden geliyor olamaz. Bunun için çeşitli kumaşlardan yamalı bir bohça örüp herkesi aidiyetlerinden sıyırarak o bohçaya doldurmak istiyorlar. Bu irade devletindir, başkası mümkün değil. Her bireyi birey olarak kandırmak için teoriyi ve politikayı eğip bükme, her bireyi böylelikle avlama emrini başkası veremez.

* * *

Yaklaşık on yıl önceydi. Bir sol örgütün mensubu olan arkadaşlarla yapılan sohbette basit bir cümle sebebiyle tartışma yaşandı. Tartışmayı tetikleyen, karşı tarafın ağzından çıkan şu cümle idi: “Kişisel olan politiktir.”

Bu cümle, bahsini ettiğimiz 2007 momentiyle birlikte, sol içerisinde, değiştirilmesi bile teklif edilemez bir ilke hâlini aldı zamanla. Bunun için teori yoğruldu, helva gibi ağızda çiğnendi, şekillendirildi ve bir ibadetin konusu hâline geldi. Bize birileri, kişisel olana tapmamızı emrediyordu.

“Kişisel olan politiktir” sözü, “kişisel olmayan, politikanın düşmanıdır” demekti. Daha doğrusu, bu lafı eden, kişisel varlığını ilgilendirmeyen hiçbir pratiğin altına imza atmayacağına dair yemin etmiş oluyordu. Kişi dışı, kişinin aidiyetine vurgu yapan her fikriyat ve pratiğin kellesi, giyotinin altına yatırıldı böylelikle. Burjuva özgürlük adına, tüm kafalar eşitlendi! Bu pratik esnasında kesilen kafaların sayısı, IŞİD’in kestiklerinden çok daha azdı. O kelle avcıları, kendi kariyerizmleri için teori ve pratiği eğip büktüler.

* * *

Eşitlik ve özgürlük, bir kılıftan, bir bahaneden ibaretti. Biraz da sol bireylerin toplanması ve belirli bir yere teksif edilmesi emriyle alakalıydı bu pratik. Bilinmez bir âlemde “evrensel insanlık” ve “birey” diye tanrılar vardı ve hepimiz, onlara kul ediliyorduk.

Sonra şu tür cümleler duyduk solcuların ağzından:

“Katmanlı bir felsefeye yaslanan, doğadaki tüm canlıların eşitliğini öngören veganlıkta hiçbir hayvansal gıda ürünü tüketilmez. Barışçıldır, dikeyliği değil, yatay eşitliği savunur.”

Bu “hiyerarşik olmayan, yataylığı eksen alan” yaklaşım, herkese bilgiye erişim konusunda eşit imkân sunduğu düşüncesiyle internette “komünizm” bulmuştu bir zamanlar. Dolayısıyla iktidar mücadelesi tukaka ilân edildi, sınıfa, devrime ve iktidara örgütlenmiş herkes, bireylere ayrıştırılıp bir havuza dolduruldu.

“Sınıf” ve “işçi” kelimesinden tiksinmeyi, nefret etmeyi öğrettiler sonra. Nerede bir işçi eyleme geçse, “elinde silâh var mı?”, “vegan mı?”, “eril dil kullanıyor mu?”, “bana tahakküm kurar mı?” diye bakıldı. İşçi eline silâh alsa, kızıl muhafızlar kursa, Menşevik olup onları tasfiye edecek olanlar, belirli bir tekel ve tahakküm eleştirisini kendi tekeli ve tahakkümü için yapıyorlardı.

Bunlar, Lenin’e hasım kim varsa hemen o olabilirlerdi aslında. Ama Bolşevikliği de kimseye bırakmazlardı ki kimse Bolşevik olmasın. Böylece bir kadetin ortalıkta Leninist pozlar kesme imkânını örgütlediler. “Kişisel olan politiktir” düsturu, tam da onlar için kesilip biçilmiş bir kılıftı.

* * *

Küçük burjuva, pazarlığı en yüksekten açıp en geri olana razı gelmek demekti. Onun için küçük burjuva, her yerdeydi. “Kişisel olan politiktir” lafı da o pazarlığın bir parçası, karşı tarafa sunulmuş bir vaatten ibaretti. Yani aslında şunu söylüyordu: “Halk, işçi veya ezilen gibi kolektif dinamikleri karşında bulmaman için elimden geleni yapacağım.” Bu yeminin kimlere verildiği açıktı.

Bu vaat ve söz dâhilinde, kişisel olan kutsandı. Sendikalardaki yüksek maaşlara böyle gerekçe bulundu. Burjuva siyasetindeki salvolara buradan kılıf temin edildi. Sonuçta kişisel olan politikti ve herkes, kendi kişisel çıkarını politikmiş gibi satma imkânı bulmuştu. Kendi kişisel çıkarı için yaptıkları ile politika için yaptıkları arasındaki açı kapandı. Kendi kişiselliğini ilgilendirmeyen, kendisi dışındaki hiçbir konu için kılını kıpırdatmama yeminiydi bu söz.

Ona dua gibi sarılanlarsa, utanmadan, bugün solun likidasyonundan bahsediyorlar. Zaten utanma da başkasına karşı sorumluluğu gerektiriyor. “Kişisel olan değerlidir, gerisi boştur” diyende sorumluluk da utanma da kalmıyor. Kişi, kutsal ve dokunulmaz kılınarak, hesap verme pratiği değersizleştiriliyor.

O kişi tasavvuru ise esasen birilerinin “evrensel insan” ve “birey” kurgusuna dayanıyor. “Kişi” derken o kastediliyor. Hepsi de “işçi, devrimci oldunuz, ama birey olamadınız” saldırısına teslim olanlar.

“Evrensel insan”a ve “birey”e atıfta bulunan her siyaset, bugünde tüm güç temin etme imkânlarını da o güce devrediyor demektir. “Ben güçlü olmayacağım, düşmanı ezmeyeceğim” diyen bireyler, bu “kişisel olan politiktir” ilkesine kolaylıkla sarıldılar. Sendikalarda, odalarda, derneklerde yürüyen faaliyet, güç arayışı ile ilgiliyken, bu faaliyet, kişisel çıkar dünyasına mahkûm edildi. Artık örgüt ya da parti yok, bunlar vardı. Her şeyi onlar yönetiyor, her şeyi onlar tayin ediyordu.

Oysa güç mücadelesi ile işleyen siyaset sahasında bu tür faaliyetlerin hiçbir hükmü ve ağırlığı yoktu. Sonuçta efendilerle eşitlenme arayışlarına bakıldı. “Kişisel olan politiktir”de geçen “kişi” gibi “politik” de sınıfsal/politik ayrışmalardan, saflaşmalardan azade idi. Yani bir sendikada kolaylıkla patronla kol kola girilebilir, mecliste burjuva partisiyle rahatlıkla yan yana gelinebilirdi. Devletin bu süreci iyi yönettiğini kabul etmek gerek.

Bu yüzden devlet, her bireyi bir yere toplama emri yağdırıyor sağa sola. Dinamikleri, kolektif olanı, tarihsel mücadeleleri o sebeple akim bırakmaya gayret ediyor. Bunun için de eşitlik-özgürlük yalanına kanmış bireyleri seçip uygun bir eğitimden sonra sahaya sürüyor. “Kişisel olan politik”miş zannediliyor. Herkes, uzay boşluğunda asılı, kendinden menkul, kendine kapalı bir bütünlük olduğuna inandırılıyor ve bu bireyler, her türden aidiyet imkânına karşı mülklerini çıkartıyorlar. “Benim bedenim” diyen kişi, üste yerleşiyor, bunun için de bir üst, bir yukarı belirliyor, hükümetle bu sebeple uğraşıyor, kendisine layık olan bir yukarı, bir devlet talep ediyor. Bünyeye girmemesi gereken etle ülkeye girmemesi gereken Suriyeli, bu şekilde yan yana geliyor. Buna yoksulların, işçilerin mahallelerinden uzak durmak da ekleniyor. “Kişisel olan politiktir” sözü, müşterek olandan, aidiyetten tiksinenlerin şiarı, bunu görmek gerekiyor.

Eren Balkır
7 Ocak 2019

0 Yorum: