10 Nisan 2017

, ,

Yinon Planı ve Suriye


Yinon Planı ismini, 1978-1987 arası dönemde İbranice olarak yayınlanan, Yahudilik ve Siyonizmle ilgili çalışmalara yer veren Kivunim [“Yönler”] isimli üç aylık derginin 1982 Şubat sayısında yayımlanan makaleden almaktadır. Dünya Siyonist Örgütü Enformasyon Dairesi’nce Kudüs’te yayınlanan dergide yer alan bu makalenin yazarı ise İsrail Dışişleri Bakanlığı’nda üst düzey görevlerde bulunmuş, ayrıca Jerusalem Post gazetesinde gazetecilik yapmış olan Oded Yinon’dur.

* * *

Filistin Yahudi Ajansı üyesi Haham Fischmann, 9 Temmuz 1947’de Birleşmiş Milletler Özel Soruşturma Komitesi’ndeki açıklamaları dâhilinde şunu söyledi: “Vaat edilmiş topraklar Nil’den Fırat’a dek uzanır ve Suriye ile Lübnan’ı da içerir.”

[…]

Dolayısıyla, Arap Müslüman dünyası, seksenlerde yüzleşeceğimiz ana stratejik sorun değildir, ama öte yandan da bu dünyanın artan askerî gücü İsrail aleyhine ciddi bir tehdit teşkil edecektir. Etnik azınlıkları, politik grupları ve iç krizleri bu dünyayı yıkıma sürükleyecektir. İran’da, Lübnan’da ve Suriye’de yaşanan budur. Bu nedenle söz konusu dünya, temel sorunlarını çözme konusunda başarı gösteremez, bu hâliyle uzun vadede İsrail devletine karşı gerçek bir tehdit teşkil edemez, ama kısa vadede askerî gücü hızla artacaktır. Gerçek devrimci değişimlere maruz kalmadan, bizi kuşatan bu bölgedeki mevcut çerçeve varlığını sürdüremez. Müslüman Arap dünyası, orada yaşayanların dilek ve arzuları dikkate alınmaksızın yabancılar (yirmilerde Fransa ve Britanya) tarafından inşa edilmiş, derme çatma bir yapıdır ve daha çok iskambil eve benzemektedir. 19 devlete ayrışmış bu dünya, birbirine düşman azınlıklardan ve etnik gruplardan oluşmaktadır. Bugün her bir Arap Müslüman devletin toplumsal etnik yıkımla, kimi örneklerde iç savaşla karşı karşıya kalmasının nedeni budur.

[…]

“Tüm Arap devletlerinin İsrail eliyle küçük parçalara ayrıştırılması gerektiği fikri, İsrail’in stratejik düşünce dünyasında tekrar tekrar gündeme gelmelidir.” [Aktaran: İsrail Şahak]

[…]

İsrail’in doğusundaki tüm Arap devletleri Mağrip’tekilere kıyasla, parçalanmış, lime lime olmuş durumdadır. Suriye, başındaki güçlü askerî rejimi dışarıda tutulacak olursa, Lübnan’dan hiç de farklı bir durumda değildir. Bugün Şii Alevi yönetici azınlıkla (nüfusun yüzde 12’si) Sünni çoğunluk arasında meydana gelen iç savaş, içteki sorunluğun ne kadar yoğun olduğunun bir delili gibidir.

[…]

Ürdün, gerçekte Filistinlilere ait bir ülkedir ve başında ise Ürdün ötesinde oturan Bedeviler bulunmaktadır. Oysa ordunun ve bürokrasinin büyük bir kısmı Filistinlidir. Esasında Amman şehri, Nablus kadar Filistinlidir. Tüm bu ülkeler, güçlü ordulara sahiptirler. Ama buralarda da sorunlar mevcuttur. Bugün Suriye ordusunun ekseriyeti Sünnidir, ama subay sınıfı Alevi’dir. Irak ordusu Şiilerin elindedir, ama komutanlar Sünni’dir. Uzun vadede bu husus çok önemlidir. Uzun vadede ordunun bağlılığını koruması, pek mümkün değildir. Bu bağlılık, ancak ortak payda bağlamında sağlanabilir: İsrail düşmanlığı denilen bu ortak payda bile kâfi gelmeyecektir.

[…]

Yüzeyden bakıldığında daha sorunlu görülen Batı cephesinin durumu, esasında Doğu cephesine kıyasla daha yalındır. Bu bölgede yaşanan olaylar, son dönemde manşetlerde daha fazla yer bulmaktadır. Lübnan’ın beş bölgeye ayrışması Mısır, Suriye, Irak ve Arap Yarımadası’nı içeren tüm Arap dünyası için bir emsal teşkil etmekte, bölge bu yola girmiş görünmektedir. İsrail’in uzun vadede Doğu cephesiyle ile ilgili ana hedefi, Suriye’nin ve Irak’ın Lübnan’da olduğu gibi, etnik ve dinî temelde özel kimi bölgelere ayrışıp parçalanmasıdır. Kısa vadede ise hedef, bu devletlerin askerî gücünün dağıtılmasıdır. Suriye etnik ve dinî yapılar uyarınca parçalanacak, bugün Lübnan’da olduğu gibi, içinden birkaç devlet çıkacak, buna göre sahil şeridi boyunca bir Şii Alevi devleti, Halep’te Sünni devleti, Şam’da komşusuna düşman olan başka bir Sünni devleti, ayrıca muhtemelen bizim elimizde olan Golan’da, ama kesin olarak Hauran ve Kuzey Ürdün’de de Dürzi devleti kurulacaktır. Bu gidişat, uzun vadede bölgede barışı ve güvenliği garanti altına alacaktır. Bu hedef, artık menzilimizdedir.

[…]

Bir yandan petrol zengini olan, bir yandan da içte parçalanmış hâlde varlığını sürdüren Irak, İsrail’in hedeflerinden birisidir. Bizim için Irak’ın parçalanması, Suriye’nin parçalanmasından daha önemlidir. Irak, Suriye’den daha güçlüdür. Kısa vadede Irak, elindeki gücüyle İsrail’e yönelik en büyük tehdittir. İran-Irak savaşı Irak’ı parçalayacak, bize karşı kapsamlı bir mücadele örgütleme fırsatı bulamadan, kendi içinde çökecektir. Araplar arasında yaşanacak her türlü çatışma, bize kısa vadede katkı sunacak, Suriye ve Lübnan’da olduğu gibi, Irak’ın da belirli parçalara ayrıştırılması hedefimizde yürüdüğümüz yolu kısaltacaktır.

İsrail Şahak
13 Haziran 1982

[Kaynak: The Zionist Plan for the Middle East, Çeviren ve Yayına Hz.: Israel Shahak, 23 Temmuz 1982.]

0 Yorum: