Yinon
Planı ismini, 1978-1987 arası dönemde İbranice olarak yayınlanan, Yahudilik ve
Siyonizmle ilgili çalışmalara yer veren Kivunim [“Yönler”] isimli üç
aylık derginin 1982 Şubat sayısında yayımlanan makaleden almaktadır. Dünya
Siyonist Örgütü Enformasyon Dairesi’nce Kudüs’te yayınlanan dergide yer alan bu
makalenin yazarı ise İsrail Dışişleri Bakanlığı’nda üst düzey görevlerde
bulunmuş, ayrıca Jerusalem Post gazetesinde gazetecilik yapmış
olan Oded Yinon’dur.
* * *
Filistin
Yahudi Ajansı üyesi Haham Fischmann, 9 Temmuz 1947’de Birleşmiş Milletler Özel
Soruşturma Komitesi’ndeki açıklamaları dâhilinde şunu söyledi: “Vaat edilmiş
topraklar Nil’den Fırat’a dek uzanır ve Suriye ile Lübnan’ı da içerir.”
[…]
Dolayısıyla,
Arap Müslüman dünyası, seksenlerde yüzleşeceğimiz ana stratejik sorun değildir,
ama öte yandan da bu dünyanın artan askerî gücü İsrail aleyhine ciddi bir
tehdit teşkil edecektir. Etnik azınlıkları, politik grupları ve iç krizleri bu
dünyayı yıkıma sürükleyecektir. İran’da, Lübnan’da ve Suriye’de yaşanan budur.
Bu nedenle söz konusu dünya, temel sorunlarını çözme konusunda başarı
gösteremez, bu hâliyle uzun vadede İsrail devletine karşı gerçek bir tehdit
teşkil edemez, ama kısa vadede askerî gücü hızla artacaktır. Gerçek devrimci
değişimlere maruz kalmadan, bizi kuşatan bu bölgedeki mevcut çerçeve varlığını
sürdüremez. Müslüman Arap dünyası, orada yaşayanların dilek ve arzuları dikkate
alınmaksızın yabancılar (yirmilerde Fransa ve Britanya) tarafından inşa
edilmiş, derme çatma bir yapıdır ve daha çok iskambil eve benzemektedir. 19
devlete ayrışmış bu dünya, birbirine düşman azınlıklardan ve etnik gruplardan
oluşmaktadır. Bugün her bir Arap Müslüman devletin toplumsal etnik yıkımla,
kimi örneklerde iç savaşla karşı karşıya kalmasının nedeni budur.
[…]
“Tüm Arap devletlerinin
İsrail eliyle küçük parçalara ayrıştırılması gerektiği fikri, İsrail’in
stratejik düşünce dünyasında tekrar tekrar gündeme gelmelidir.” [Aktaran:
İsrail Şahak]
[…]
İsrail’in
doğusundaki tüm Arap devletleri Mağrip’tekilere kıyasla, parçalanmış, lime lime
olmuş durumdadır. Suriye, başındaki güçlü askerî rejimi dışarıda tutulacak
olursa, Lübnan’dan hiç de farklı bir durumda değildir. Bugün Şii Alevi yönetici
azınlıkla (nüfusun yüzde 12’si) Sünni çoğunluk arasında meydana gelen iç savaş,
içteki sorunluğun ne kadar yoğun olduğunun bir delili gibidir.
[…]
Ürdün,
gerçekte Filistinlilere ait bir ülkedir ve başında ise Ürdün ötesinde oturan
Bedeviler bulunmaktadır. Oysa ordunun ve bürokrasinin büyük bir kısmı
Filistinlidir. Esasında Amman şehri, Nablus kadar Filistinlidir. Tüm bu
ülkeler, güçlü ordulara sahiptirler. Ama buralarda da sorunlar mevcuttur. Bugün
Suriye ordusunun ekseriyeti Sünnidir, ama subay sınıfı Alevi’dir. Irak ordusu
Şiilerin elindedir, ama komutanlar Sünni’dir. Uzun vadede bu husus çok
önemlidir. Uzun vadede ordunun bağlılığını koruması, pek mümkün değildir. Bu
bağlılık, ancak ortak payda bağlamında sağlanabilir: İsrail düşmanlığı denilen
bu ortak payda bile kâfi gelmeyecektir.
[…]
Yüzeyden
bakıldığında daha sorunlu görülen Batı cephesinin durumu, esasında Doğu
cephesine kıyasla daha yalındır. Bu bölgede yaşanan olaylar, son dönemde
manşetlerde daha fazla yer bulmaktadır. Lübnan’ın beş bölgeye ayrışması Mısır,
Suriye, Irak ve Arap Yarımadası’nı içeren tüm Arap dünyası için bir emsal
teşkil etmekte, bölge bu yola girmiş görünmektedir. İsrail’in uzun vadede Doğu
cephesiyle ile ilgili ana hedefi, Suriye’nin ve Irak’ın Lübnan’da olduğu gibi,
etnik ve dinî temelde özel kimi bölgelere ayrışıp parçalanmasıdır. Kısa vadede
ise hedef, bu devletlerin askerî gücünün dağıtılmasıdır. Suriye etnik ve dinî
yapılar uyarınca parçalanacak, bugün Lübnan’da olduğu gibi, içinden birkaç
devlet çıkacak, buna göre sahil şeridi boyunca bir Şii Alevi devleti, Halep’te
Sünni devleti, Şam’da komşusuna düşman olan başka bir Sünni devleti, ayrıca
muhtemelen bizim elimizde olan Golan’da, ama kesin olarak Hauran ve Kuzey
Ürdün’de de Dürzi devleti kurulacaktır. Bu gidişat, uzun vadede bölgede barışı
ve güvenliği garanti altına alacaktır. Bu hedef, artık menzilimizdedir.
[…]
Bir
yandan petrol zengini olan, bir yandan da içte parçalanmış hâlde varlığını
sürdüren Irak, İsrail’in hedeflerinden birisidir. Bizim için Irak’ın
parçalanması, Suriye’nin parçalanmasından daha önemlidir. Irak, Suriye’den daha
güçlüdür. Kısa vadede Irak, elindeki gücüyle İsrail’e yönelik en büyük
tehdittir. İran-Irak savaşı Irak’ı parçalayacak, bize karşı kapsamlı bir
mücadele örgütleme fırsatı bulamadan, kendi içinde çökecektir. Araplar arasında
yaşanacak her türlü çatışma, bize kısa vadede katkı sunacak, Suriye ve
Lübnan’da olduğu gibi, Irak’ın da belirli parçalara ayrıştırılması hedefimizde
yürüdüğümüz yolu kısaltacaktır.
İsrail Şahak
13 Haziran 1982
[Kaynak:
The Zionist Plan for the Middle East, Çeviren ve Yayına Hz.: Israel
Shahak, 23 Temmuz 1982.]
0 Yorum:
Yorum Gönder