25 Mayıs 2015

Dindar Bir İnsan Komünist Partiye İştirak Edebilir mi?


Bu soruya şöyle yeri göğü inletecek bir “hayır” ile cevap verilmesi beklenir. Marksizm, dinin mistifiye edici etkilerine ya da esasında gerici dinî kurumlara asla zerre zaman ayırmayan, materyalist bir felsefe ve politik bir hareket değil miydi? Tuhaf olan şu ki, dünya genelinde komünist partiler, bugün fiiliyatta dindar insanların partiye iştirak etmelerine ve üye olmalarına izin veriyorlar.

Geri dönüp Birinci Enternasyonal’e bir bakalım. Enternasyonal gerici sağ, hatta eski yoldaşlarınca, üyelerinin ateist olmasını gerekli kılan bir yapı olmakla suçlandı. Diğer yandan anarşistler, Enternasyonal’in kendisinin ateist olduğunu deklare etmesini, inançları ortadan kaldırmasını ve imanın yerine bilimi koymasını talep ettiler. Peki, Marx ve Engels’in bu taleplere cevabı ne oldu? Her ne kadar kendisini ateist olarak ifade etse de[1] Marx Enternasyonal’in ateizmi üyelik önkoşulu hâline getirmemesi gerektiğini söyledi: “Sanki bir fermanla inancı ilga edebileceklerini zannediyorlar.”[2] Engels de Enternasyonal’in “ateizmi mecburi kılmasını” tavsiye edenlerin yalan türünden bir suç işlediklerini söylüyordu.[3]

Marx ve Engels neden böylesi bir konum aldı? Bunun ilk nedeni, ikilinin dini yabancılaşmış sosyo-ekonomik koşullardan doğan ikincil bir olgu olarak görmesiydi. Dine doğrudan yapılacak her türden saldırı, hareketi ana görevinden saptıracaktı. İkinci neden ise ateizmin “sadece dine atıfta bulunup salt onun inkârı olmakla onsuz yapamayacak olması, bu sebeple ateizmin de başka bir din olması idi.”[4] Üçüncü neden de Marx ve Engels’in ateizmin burjuvazinin din karşıtı programını kopyaladığını düşünmesi, dördüncü neden olarak da söz konusu kopyalamanın sosyo-ekonomik zulmün alt edilmesi denilen o asli görevden işçileri kopartacak olması idi.

İkinci Enternasyonal, bu noktada görece daha açık bir konum aldı. O, Alman Sosyal Demokratların 1891 tarihli Erfurt Programı’nı takip etti: “Dinin özel bir mesele olduğuna dair beyanat [Erklärung der Religion zur Privatsache]”.[5] O dönemde tartışılan kilit soru şu idi: Bir rahip ya da papaz partiye iştirak edebilir mi edemez mi? Bu soruya “evet” cevabı verildi ama eğer papaz parti programını kendi aldığı konumlarla çatışmalı bulursa, o vakit ayrışıp ayrışmama meselesi kendisine kalmış bir meseleydi.

Almanya’daki aşırı sol olarak bilinen Spartaküs Grubu bile bu konumu aldı. Örneğin Rosa Luxemburg 1905’te “Sosyalizm ve Kiliseler” isimli makalesinde şunları ifade etti:

“Dünyada da ülkemizde de Sosyal Demokratlar din ve vicdan özgürlüğünü kutsal sayarlar. Herkes kendisine mutluluk vereceğini düşündüğü inancı ve görüşü benimseyebilir. Kimsenin başkasının dini görüşünü yargılamak veya inancına saldırmak gibi bir hakkı yoktur. Sosyal Demokratlar böyle söyler.”[6]

Lenin ve Bolşevikler bize parti üyelerinden ateizm talep etme noktasında net bir örnek sunmaktadırlar. Burada, bizi hayal kırıklığına uğratacak biçimde Lenin, iyi bir Erfurtçu olarak, Erfurt Programı’ndaki konumu alır.[7] Şüphesiz Lenin, kilise ve devletin ayrışması üzerinde durmakta, partinin de dini kendi konumunu genişletmek için yalnız bırakmaması gerektiğini düşünmektedir. Dolayısıyla din alabildiğine bir kamusal meseledir. Ama gene de Lenin, buradan yola çıkarak parti üyeliği başvurularının din ve ateizmle ilgili bir soru içermesi gerektiğine ilişkin bir teklifte bulunmaz. Bir sosyalist, dini Ortaçağ’a ait bir küf olarak gören bir materyalist dünya görüşünü benimsese de, parti, kiliseye karşı engel mengel tanımayan, kamusal bir eğitim programı yürütse de ve genel manada tarihsel materyalist konum, tüm hakikatinin peşinde koşsa da, parti, gene de ateizmi üyelik için gerekli bir önkoşul olarak belirlemez. Dahası dinî inancı var diye bir insan parti üyeliğinden çıkartılmaz. Lenin’in güçlü bir ifadeyle dillendirdiği üzere, RSDİP’e ait örgütler, üyelerini dine göre ayırmamış, asla onlara dinleri ile ilgili bir şey sormamıştır, bundan sonra da asla sormayacaktır.”[8]

Küba Komünist Partisi’nin üyelerine dini yasakladığı bilinen bir şeydir. Parti ilk günlerinde bu kararı alır ama birçok üyesi ateizmi savunurken evde dinî kurallara uymayı sürdürür. Bu nedenle 1991’deki dördüncü kongresinde parti, üye olma noktasında kişilerin karşısına çıkartılan, dinî inançlarla ilgili “engel”i kaldırır. Esasında 2011’deki altıncı kongreye sunulan Merkez Komite Raporu da şu tespiti yapmaktadır: “Devrimci öğreti ile dinî inanç arasındaki uyumun kökleri ulusun temellerinde yatmaktadır.” Bu tespiti desteklemek amacıyla Fidel Castro’nun 1971 tarihli cümlesine bakılır:

“Hıristiyanlıkla komünizm arasında, Hıristiyanlıkla kapitalizm arasında bulunan çakışmadan on bin kat daha fazla çakışma bulunduğunu söyleyebilirim sizlere.”[9]

Çin Komünist Partisi’ne gelinceye dek, üyelik koşulu olarak ateizmi öne süren parti bulmak güçtür. Nihayet artık partiye üye olmak isteyenler arasında dinî inançların mevcudiyetini resmen yasaklayan bir parti mevcuttur. Esasında üye olma sürecinde adaya dinî inancı olup olmadığı sorulmaktadır. Olduğunu söyleyenlerden bu inançlardan kurtulması istenmektedir. ÇKP Merkez Komitesi Parti Okulu’ndan Profesör Li Yunlong’a göre, “parti üyelerinin herhangi bir dine girmeleri yasaklanmıştır. Parti üyesi olmak için temel şart, komünizme ve ateizme inanmaktır.”[10] Nihayet bir dine girme arzusunda olmayı yasaklayan ve kendisini alenen ateist ilân eden bir komünist partimiz var artık.

Oysa gene de ortada Çin’e has bir sapma yaşanmaktadır. Bir insan partiye girerken ateist olmak zorundadır ama çok azı sonradan dindarlaşmaktadır, en azından bu inançlarını mütevazı ölçülerde muhafaza etmekte, resmen kabul edilmiş kimi yollardan uygulama imkânı bulmaktadır.

Roland Boer
1 Mayıs 2015
Kaynak

Dipnotlar:
[1] ‘Record of Marx’s Interview with The World Correspondent’, 1871, MECW 22, s. 605.

[2] Marx, ‘Remarks on the Programme and Rules of the International Alliance of Socialist Democracy’, 1868, MECW 21, s. 208.

[3] Engels, ‘Account of Engels’s Speech on Mazzini’s Attitude Towards the International’, 1871, MECW, s. 608.

[4] Engels, ‘Engels to Eduard Bernstein in Zurich’, Londra, Temmuz 1884. 1884, MECW 47, s. 173.

[5] Sozialdemokratische Partei Deutschlands, Erfurt Program. In German History in Documents and Images: Wilhelmine Germany and the First World War, 1890–1918. PDF

[6] Rosa Luxemburg, Rosa Luxemburg Speaks, Yayına Hz.: Mary-Alice Walters, New York: Pathfinder, 1970, p. 132. [Türkçe Çevirisi: İştirakî dergisi, Sayı: 5-6, s. 53, Çev.: Fatma Büşra Helvacıoğlu.]

[7] Lenin, ‘The Attitude of the Workers’ Party towards Religion’, Collected Works 15, s. 404.

[8] Lenin, ‘Does the Jewish Proletariat Need an “Independent Political Party”?’ 1993, Collected Works 6, s. 331.

[9] Bkz.: cuba.dk.

[10] "Zhejiang CPC bans", 2 Şubat 2015, en.people.cn.

0 Yorum: