04 Eylül 2014

,

Filistin’e Özgürlük, İsrail’e Boykot


Siyonist işgal devleti, 51 gün boyunca, uçakları, tankları ve savaş gemileri ile Gazze’ye havadan, karadan ve denizden geniş ve vahşet dolu bir saldırı gerçekleştirdi. Saldırıda 2.143 Filistinli şehit düşerken 11 bin Filistinli yaralandı. Saldırı, on binlerce ev ve sosyal yaşam merkezini yok ederek on binlerin evsiz kalmasına neden oldu. Filistin halkı, saldırılara ve bu büyük acıya rağmen sergilediği onurlu direniş ile tarihsel bir dönüm noktası yarattı.

İsrail işgal devleti, askerî üstünlüğüne rağmen, Filistin direnişinin altyapısını çökertme, Gazze’yi silahsızlandırma, güvenlik izolasyon bölgesi uygulama, füzelerin ateşlenmesini engelleme amaçlarının hiçbirini gerçekleştirememiştir. Filistin halkının sergilediği toplumsal ve siyasal direnişin yanında uluslararası BDS ve Filistin ile dayanışma hareketinin emeği, İsrail’in tek bir güç olma denklemini altüst etmiştir.

Uluslararası yalnızlığa ve direnişe uygulanan baskıya rağmen Filistin halkı, son noktada talep ettiği hayatî koşulların bir bölümünü gerçekleştirmiştir. Balıkçılar için uygulanan abluka 3 milden 6 mile çıkmış, sınır çiftçileri için İsrail’in belirlediği 2-3 km.lik güvenlik hattı 50 metreye inmiştir. İnsanî ve maddî geçişlere uygulanan koşullar hafifletilmiştir. Mısır, İsrail ile 1979’da imzaladığı Camp David anlaşması maddelerini bozarak Refah kapısını İsrail’in komutası altında değil, Mısır ile Filistinliler arasında bir mesele olarak tanımlamıştır. Bu maddî kazanımların yanında, Filistin halkının başka bir kazanımı, Filistin'in nihaî özgürlüğü yolundaki temel mücadele hattının direniş hattı olduğunun yeniden gösterilmesi olmuştur.

ABD değil, Mısır aracılığı ile yapılan müzakerelerde, daha önce Oslo anlaşmaları gereği İsrail işgal devletinin kabul ettiği ama pratik olarak izin vermediği liman ve havaalanı bir ay sonraya ertelenmiştir. Filistin halkının da belirttiği gibi, İsrail bu koşulları geçiştirmeye devam edecektir. Bizler de Filistin halkının bu taleplerinin takipçisi ve destekçisi olacağımızı belirtiyoruz.

Filistin’de Direniş Filistin Halkının Bütünlüğüdür

İsrail saldırganlığı ve bitmeyen işgal acısına karşı Gazze’de, Batı Şeria’da, 48 Topraklarında, Kudüs’te ve diasporada yaşayan Filistin halkının tamamının katıldığı direniş süreci, işgale karşı Filistin halkının ortak iradesini ve kaderini göstermiştir. Gazze’deki direnişi yürüten Hamas, FHKC ve İslamî Cihat örgütleri, direnişin politik birliğini gösterirken, direnişin temel unsuru Gazze, Batı Şeria ve İsrail zorunlu vatandaşı 48 Filistinlilerinden müteşekkil Filistin halkının bütünü olmuştur.

Batı medyası içinde kimi mecralar, İsrail saldırganlığına doğrudan destek vermenin zorluğu karşısında İsrail saldırısının tüm Filistinlilere değil, sadece Hamas’a yönelik olduğu yönündeki İsrail propagandasına başvurdu. İsrail yanlısı Batı medyasının çizdiği Filistin tablosu, neredeyse tıpkısı ile, İslamî bir ideolojiden yola çıkarak Filistin’i destekleyen Türkiye hükümeti perspektifli medyada da görüldü. Filistin direnişini Hamas’tan ibaret gösteren bu iki medya anlayışı İsrail propagandasını desteklemiş ve Filistin halkı ve toplu direnişini yalnızlığa mahkûm etmiştir. Aynı zamanda Türkiye’de muhalif basın da nesnel bilgi kaynağı eksikliğinden dolayı aynı propagandayı pekiştirmiştir.

Şunu hatırlatmak isteriz: Filistin direnişi Hamas, Filistin Halk Kurtuluş Cephesi, İslamî Cihad, el-Fetih, Filistin Demokratik Halk Kurtuluş Cephesi gibi farklı politik eğilimler taşıyan ve İsrail işgaline ve saldırganlığına karşı birlikte hareket edebilme yeteneğine sahip olan çeşitli örgütlerden oluşuyor. Aynı zamanda, Filistin ve Filistin direnişi sadece Gazze ile sınırlı olmadığı gibi İsrail’in saldırganlığı da sadece Gazze ile sınırlı olmamıştır. Medya çalışanlarını bu saptırmalara karşı gerçek ve nesnel bir Filistin haberciliğine çağırıyoruz.

Öte yandan, direnişin tamamı İslamî temelde hareket etmediği gibi, bütün Filistinliler Müslüman da değildir. Örnek vermek gerekirse, Türkiye’de her kesimden entelektüelin büyük saygı duyduğu Edward Said Hıristiyan’dır, Filistin Halk Kurtuluş Cephesi’nin kurucularından Corc Habeş Hıristiyan’dır, Abnaa Balad Hareketi’nin önemli isimlerinden Yoav Bar Filistinli bir Yahudi’dir. Ayrıca, bütün dünyada, ta en başından beri Filistin direnişini ve kurtuluşunu destekleyen Uluslararası Dayanışma Hareketi sadece Müslümanlardan oluşmaz. Son saldırı sırasında da, dünyanın birçok ülkesinde sokağa dökülenlerin ezici çoğunluğu Hıristiyan ve Yahudi inancından ya da Hıristiyan ve Yahudi kökenliydi, özellikle ABD’de İsrail saldırganlığına karşı çıkan entelektüellerin önemli bir kısmı Yahudi inancından ya da Yahudi kökenli. Bunun yanı sıra, dünyanın pek çok yerinde Yahudiler İsrail karşıtı gösteriler düzenledi. Filistin davası, yansıtılmaya çalışıldığı gibi bir din savaşı değil, emperyalizmin bölgemizdeki süreğen saldırganlığı karşısında bir halk direnişidir.

AKP Hükümetinin Filistin ile Dayanışması Şovdan İbarettir

İsrail; uluslararası hukuku hiçe sayarak sürdürdüğü bu saldırganlıkta cesaretini, uluslararası alanda kendine tanınan dokunulmazlıktan alıyor. Bu dokunulmazlık yalnızca ABD’den değil, Türkiye gibi sözde Filistin’den yana tavır alan, ancak İsrail ile askerî ve ekonomik ilişkileri ilerletmekten geri durmayan bölge ülkelerinden de kaynaklanıyor. İsrail işgal devleti, işlediği aleni suçlarından dolayı cezalandırılmak yerine Filistin halkı üzerinde denediği silah teknolojisi karşılığında ödüllendiriliyor.

Gazze saldırısına karşı propaganda seçime kadar devam ederken, AKP hükümeti seçim sonrası adeta bir suskunluğa bürünmüştür. AKP’nin sözel tavrı, tıpkı BM’nin 70 küsur yıldan beri aldığı, İsrail karşıtı olup da hiçbir yaptırımı olmayan kararlara benziyor ve söylemden ibaret olduğu da aşikâr. FHKC ve İslamî Cihat liderleri gibi Filistinli kimi örgütlerin yaptığı açıklamalar, Filistinlilerin Türkiye’nin rolüne nasıl şüphe ile baktığını gösterirken, Türkiye hükümetinin, İsrail ve Mısır koşullarını kabul etmesi için Hamas’a baskı uygulaması da gündeme gelmiştir.

BM’nin sahte tavrına benzer şekilde davranan Türkiye hükümeti, boş sözlerin ardından Gazze’ye maddî yardım götürmekle görüntüsünü temizlemeye çalışmıştır. 1948’den bu yana (BM, ABD, AB, Arap Körfezi vb. taraflardan), İsrail’e gerçek bir yaptırım uygulamaksızın Filistin’e gönderilen maddî yardımın Filistin’deki işgale karşı mücadeleye stratejik bir faydası olmamasının yanında Türkiye’de Gazze için toplanan yardımların nasıl ve ne kadar toplandığı ve Gazze’ye ulaşıp ulaşmadığı konusunda birçok soru işareti de uyandırmıştır.

İsrail’e Boykot Girişimi Türkiye’de
İsrail’i Tecrit Kampanyası’nın Öncülüğünde

2009 yılında kurulan Filistin İçin İsrail’e Karşı Boykot Girişimi bugün tarihsel bir dönemden geçiyor. 5 yıl boyunca Filistin’le gerçek bir dayanışma ilkesiyle verdiğimiz emek, inşa ettiğimiz şeffaf ve nesnel bilgiye dayalı çalışmalarımız ve uluslararası BDS ilkeleri doğrultusunda yürüttüğümüz mücadele ile kurduğumuz bağlantılar sayesinde Boykot Girişimi bu yıl yeni bir aşamaya ulaşmıştır. Bu yıl gerçekleştirdiğimiz eylem, basın faaliyetleri, TBMM görüşmeleri, kurum ve örgütler ile ortak çalışmalarımız, Türkiye-İsrail ilişkilerini Türkiye gündemine ilk defa ciddi bir şekilde oturmuştur. Filistin ile gerçek bir dayanışma hattının örülmesi için çaba gösteren birçok taraf ile bağ kurmaya çalışan Girişim bu dönemde gerçek temaslar kurmayı da başarmıştır.

Bu çizginin söylemi, Filistin ile gerçek dayanışmanın, İsrail’in tecrit edilmesi ve İsrail’le askerî ve ekonomik ilişkilerin kesilmesiyle olacağı düşüncesi etrafında toplanmaktadır. Bu söylem Türkiye’de bu kadar yaygınlaşmış ve AKP’yi ilk defa bir savunma tavrına itmişse (bkz. Başbakanlık Kamu Diplomasisi Koordinatörlüğü’nün 23 Temmuz tarihli açıklaması) bunu önemli ölçüde, 2009’da Türkiye sol hareketinin ve işçi sendikalarının emeğiyle geniş bir koalisyon olarak kurulan “Boykot Girişimi”nin bu söylemi gerekli argümanlarla temellendirmesine ve bu çizgiyi benimseyen hareketlerin medya ve diplomatik taraflarla temas kurarak yaygınlaştırmasına, bu ortak emeğe borçluyuz. Boykot Girişimi’nin, İsrail’in son saldırısında, ancak hükümet tarafından yönlendirilerek harekete geçen hükümet ideolojisine yakın kurumlardan önce harekete geçmiş olması da Türkiye’deki Filistin ile dayanışma dengelerinin değişmekte olduğuna da işaret ediyor.

Hükümet ve hükümet ideolojisine yakın olduğunu düşündüğümüz, sözde Filistin’le dayanışma söylemine sahip başka çevrelerin yaygınlaştırmaya çalıştığı boykot söyleminin, Girişim’in savunduğu ve birçok siyasi tarafın da benimsediği gerçek boykot ilkeleri ve anlayışını arka plana atmak için yaratıldığı aşikârdır. Filistin ile dayanışmayı neredeyse dua etmeye ve Coca Cola’yı boykot etmeye indirgeyen bu perspektifle askerî ve ekonomik ilişkilerin örtbas edilmesi bekleniyor. Bizler bu çalışmaların takipçisi olacağımızı ve Türkiye’de gerçek ve ilkesel bir Filistin’le dayanışma hareketi yaratmak için tüm imkânlarımızı seferber edeceğimizi belirtiyoruz.

Mücadeleye Devam

Kuşkusuz Filistin davası, dünya ezilen halklarının tarihsel bir simgesidir ve birçok coğrafyada Filistin meselesi kimin hangi safta olduğunun bir göstergesi olarak, Arap halkı başta olmak üzere Ortadoğu halkları gözünde turnusol kâğıdı işlevi görmektedir. Bu nedenle sadece Türkiye’nin değil, birçok başka ülkenin de iç gündemi olarak görülmektedir. Türkiye hükümetinin de Filistin davasının bu konumlanışından faydalanarak İsrail’e fevri sözlü tepkiler göstermesi, hem Türkiye kamuoyu hem Arap ve İslam dünyasına yönelik propagandasının önemli bir parçasını oluşturmaktadır.

Filistin davasının bu anlamda, gerçek bir dayanışma gösterilmeden bir rant meselesi olarak görülmesine karşı mücadele eden Boykot Girişimi, hem bu perspektife karşı ilkeli bir dayanışma söylemi oluşturmaya hem de işgal devleti ile çeşitli düzeylerde süren ortak askerî teknoloji gelişimi çalışmalarını ve ticarî ilişkileri hedef alan kampanya ve teşhir sürecine devam edecektir.

Filistin halkına 2008 yılındaki ve Mavi Marmara saldırıları ardından Türkiye’nin İsrail’den Heron uçakları alımına karşı çeşitli kampanyalar yürüten Boykot Girişimi; hâlâ iptal edilmemiş askerî ilişkilerin ve aynı zamanda, MAN, THY, İTÜ, OTOKAR, Bankpozitif ve Zorlu Grubu gibi kamu ve özel kurumların İsrail ile yaptığı askerî teknoloji ve ticarî ilişkilerin takipçisi olacaktır. Bu çizgide, İsrail ile askerî ilişkilerin kesilmesi için başlattığımız imza ve eylem kampanyamız önümüzdeki dönemde hız kesmeden devam edecektir.

İsrail işgal devleti, geçtiğimiz günlerde ateşkes anlaşmasını ihlale devam etti. Aynı zamanda Batı Şeria’da el-Halil ve Beytullahim kentlerinde 4 bin dönüm araziye el koyarak 30 yıldan beri en büyük Filistin toprağı parçasını aldı. Uluslararası hukuku hiçe sayarak yerleşim-işgal bölgeleri inşa etmeye ve Gazze ablukasını devam ettirirken Filistinli bedevilerin evlerini yıkmaya devam ediyor. Filistin halkı ise Batı Şeria ve Kudüs’te işgale karşı mücadelesini sürdürüyor. Irkçı apartheid devletinin saldırganlığını durdurmak için en sahici uygulama İsrail devletini abluka altında tutmaktır.

Son olarak Boykot Girişimi olarak, Filistin halkının, başta Filistinli mültecilerin toprağına geri dönmesi, işgale son verilerek bağımsız bir Filistin devleti kurulması ve ırk ayrımcı apartheid sisteminin sona ermesi için yürüttüğü mücadeleye destek vermekten gurur duyduğumuzu belirtmek isteriz. Aynı zamanda, İngiltere ve ABD’de yakın bir zamanda, İsrail ile işbirliği devam eden askerî üretim yerlerini işgal eden ve İsrail gemilerinden malların indirilmesini engelleyen ve hızla büyüyen uluslararası BDS hareketinin bir parçası olmaktan da gurur duyuyoruz. Bu onurlu mücadelede, Türkiye’de örülmesi gereken Filistin ile gerçek bir dayanışma hattını pekiştirmeyi, halkların kardeşliği ilkesi üzerinden kurulacak kalıcı Ortadoğu barışı için önemli bir mücadele stratejisi olarak görüyor ve hayata geçirmeye devam edeceğimize söz veriyoruz.

İsrail’e kalkan olan, İsrail ordusu ile kârlı ticaret peşinde koşan, bu ticarete göz yuman, İsrail’le tatbikat yapan bir iktidar Filistin’e dost olamaz;

Bu askerî anlaşmalara, bu kanlı ticarete, bu kanlı işbirliğine son verin!

Türkiye İsrail arasındaki ekonomik, diplomatik, askerî, akademik ve kültürel ilişkilere son!

Filistin’e özgürlük, İsrail’e boykot!

Filistin İçin İsrail’e Boykot Girişimi
04 Eylül 2014

0 Yorum: