Ormanlarımızın ve
Savanlarımızın Kundakçısı Emperyalizmdir
Bu demeç, ilk olarak Paris'te
gerçekleştirilen Ağaçların ve Ormanların Korunması için Uluslarası Silva
Konferansı'nda verilmiştir. O zamandan beri de devrimcilerin bir toplumsal
devrimin gerekliliğini ve çevre odağını vurgulamanın bir yolu olarak, birçok yolla
yayıldı. Şimdi, her zamankinden daha fazla, bu konuşmayı kapitalizmde çevresel
krizlerle ilgili derin ve önceden görülmemiş bir tehlikeyle karşı karşıya
kaldığımız için içselleştirmek için gereklidir. Yoldaş Thomas Sankara, bu
görevin hizmetindeyken öldü ve bu durumda eğer elimizden hiçbir şey
gelmeyecekse en azından yapabileceğimiz bir şey var; onun ne için öldüğünü
bilmek ve bu yönde çalışmak, Burkina Faso devriminin derslerini
içselleştirmektir. Her zamanki gibi, bu içerik de üzerine çalışılması ve mücadeleyi
tahkim etmesi için sunulmuştur.
***
Anavatanım Burkina Faso, kendisini hiç
kuşkusuz bir şekilde bu gezegendeki, yirminci yüzyılın sonunda insanlığın hâlen
daha muzdarip olduğu tüm doğal felâketlerin bir sızma noktası olarak
adlandırmakta haklı olan nadir birkaç ülkeden biridir.
Sekiz milyon Burkinabé (Burkina Fasolu),
bu gerçeği 23 yıldır içşelleştirmiştir. Bu insanlar, analarının, babalarının,
kızlarının ve oğullarının açlıktan, kıtlıktan, hastalıktan kırılmalarını bizzat
izlediler; cehaletin kendilerini yüzer yüzer tüketmesine şahit oldular.
Gözlerinde yaşlarla göletlerin ve nehirlerin kurumasına tanıklık ettiler.
1973'ten beri çevrenin mahvoluşunu, ağaçların ölüşünü, çölün adım adım
çevrelerini işgal edişini izlediler. Sahel çölünün yılda 7 kilometre hızla
genişleyip büyüdüğü tahmin ediliyor.
Ancak bu şekilde bakarsak uzun bir süre
boyunca doğum sancıları çekmiş, olgunlaşmış, nihayet 4 Ağustos 1983 gecesi
kendisini Burkina Faso'nun demokratik bir halk devrimi formunda göstermiş olan
devrimin meşruiyetini anlayabiliriz.
Ben burada, doğal çevrelerinin ölüşünü
hiçbir şey yapamadan izledikten sonra, kendi ölümlerini de izlemek istemeyen
bir halkın basit bir sözcüsüyüm. 4 Ağustos 1983'ten beri sular, ağaçlar ve
hayatlar -eğer kendi başlarına hayata tutunamayacaklarsa- Burkina Faso'yu
yöneten Ulusal Devrim Konseyi tarafından gerçekleştirilen her eylemde temel ve
kutsal olarak alınmıştır.
Bu noktada Fransız halkına, hükümetlerine
ve özellikle de cumhurbaşkanı François Mitterand'a, dünyaya karşı açık görüşlülüğün,
sefalete karşı hassasiyetin ve siyasi dehanın dışavurumu olan bu önayak olma
girişimlerinden ötürü hürmetlerimi sunarım. Sahel'in kalbinde bulunan Burkina
Faso, halkının en hayatî kaygılarıyla mükemmel bir uyum içinde olan girişimleri
her zaman tam olarak takdir edecektir. Ülke, gereksiz zevk gezilerinin aksine,
gerektiği her zaman onlar için mevcut bulunacaktır.
Şimdi artık neredeyse 3 yıldır halkım,
Burkinabé halkı, çölleşmeye karşı mücadele vermektedir. Bu yüzden de bu
platformda bulunarak tecrübelerini paylaşmak ve diğer halkların tecrübelerinden
faydalanmak onların görevidir. 3 yıldır Burkina Faso'daki tüm mutlu olaylar
-evlilik, vaftiz, ödül töreni, birtakım önemli kişilerin ziyaretleri vs.- bir
ağaç dikme töreniyle kutlanmaktadır.
Yeni yılı, 1986'yı karşılamak için başkent
Ouagadougou'daki tüm öğrenciler, okul çağındaki çocuklar kendi elleriyle
3.500'den fazla kuzine soba yaparak bunları annelerine sundular. Bu, 2 yıl
boyunca kadınların kendilerinin yaptığı 80.000 kuzine sobaya bir ekti. Bu eylem,
yakacak odunların tüketiminin azaltılması, ağaçların ve hayatın korunması
yönündeki ulusal çabaya bir katkıydı.
4 Ağustos 1983'ten bu yana inşa edilen
yüzlerce kamu konutundan birini satın almak ya da sadece kiralamak, asgari
sayıda ağaç dikmek ve onlara gözünün bebeği gibi bakmak yükümlülüğüne bağlıdır.
Bu konutlara yerleşen fakat bu sorumluluğu yerine getirmeyenler, şimdi bazı
dillerin sistematik ve tek taraflı olarak zehirlerini dökmelerine rağmen,
Devrim Savunma Komiteleri'nin uyanıklığı sayesinde tahliye edildiler.
Hem Burkina Faso'dan hem de komşu
ülkelerden 9 aylık ve 14 yaş arasındaki 2.5 milyon çocuğa iki hafta içinde
kızamığa, menenjite, sarı hummaya karşı aşı yaptıktan sonra; şu ana kadar temel
bir ihtiyaç olan içme suyundan yoksun kalmış olan, başkent bölgesindeki 20
bölgeye 150'den fazla su kuyusu inşa ederek bu ihtiyacı giderdikten sonra; 2
yıl içinde okur-yazarlık oranını yüzde 12'den 22'ye çıkardıktan sonra,
Burkinabé halkı, yeşil bir Burkina Faso için mücadelesini muzaffer bir şekilde
sürdürmektedir.
5 yıllık planı beklerken ilk girişimimiz
olarak, Halkın Gelişim Programı'nın himayesinde 15 ay boyunca 10 milyon ağaç
dikildi. Köylerde ve gelişmiş nehir vadilerinde her aile, senede en az 100 ağaç
dikmek zorundadır.
Yakacak odunun kesimi ve satımı tamamen
yeniden düzenlendi ve şu an sıkı bir şekilde kontrol edilmektedir. Bu kontrol
önlemleri, bir kereste tüccarı kimliğine sahip olma zorunluluğu, ağaç kesimi
için gösterilen yerleri göz etmek, ormansızlaşmış bölgeleri ormanlaştırmak gibi
eylemleri içeriyor. Bugün her Burkinabé köyü, bir ağaç korusuna sahip olarak
atalarının geleneklerini diri tutuyor.
Halkı sorumluluklarının farkına vardırma
çabalarımız sayesinde, artık şehir merkezlerimizde dolaşan hayvan sürüleri yok.
Kırsal kesimimizde, kontrolsüz göçebelik ile mücadele etmek için hayvancılığın
yoğun şekilde teşvik edilmesinin bir aracı olarak hayvancılığın tek bir yere
yerleştirilmesine odaklanmaktayız.
Orman yakmak gibi kriminal eylemleri
işleyenler, köylerdeki Halk Mahkemeleri tarafından yargılanmaya ve yaptırıma
tabi tutulurlar. Belli bir sayıda ağaç dikme zorunluluğu, bu mahkemelerin
uyguladığı yaptırımlardan biridir.
10 Şubat - 20 Mart arasında, kooperatif
köy gruplarının yetkilileri olan 35.000'den fazla köylü, ekonomik yönetim ve
çevre düzenlemesi ve bakımı konularında yoğun ve temel kurslar alacak.
15 Ocak'tan bu yana, 7.000 köy kreşini
tedarik etmek amacıyla Burkina'da “Orman Tohumlarının Halk Hasadı” adı verilen
geniş çaplı bir operasyon başlatıldı. Tüm bu faaliyetleri “üç savaş” etiketi
altında topladık.
Baylar ve bayanlar:
Niyetim, ağaçlarımın ve ormanların
savunmasıyla ilgili olarak halkımın mütevazı devrimci deneyimine ilişkin
sınırsız övgüler ve haksız övgüler düzmek değildir. Niyetim, Burkina Faso'daki
insanlar ve ağaçlar arasındaki ilişkide meydana gelen köklü değişiklikler
hakkında mümkün olduğunca açık konuşmaktır. Niyetim, ülkem insanının, Burkinabé
insanının ve ağaçların arasında derin ve samimi bir sevginin doğmasına ve
gelişmesine olabildiğince doğru şahitlik etmektir.
Bunu yaparken, Sahel realitemizin özel
şartlarına ve araçlarına dayanarak, tüm gezegende ağaçlara saldıran mevcut ve
gelecekteki tehlikelere yönelik çözüm arayışlarına dayanarak teorik
anlayışlarımızı uyguladığımıza inanıyoruz.
Burada bir araya gelmiş olan çabalarımız
ve tüm topluluğumuzun çabaları, sizlerin ve bizlerin deneyimleri ve
birikimleri, ağaçlarımızı, çevremizi ve kısacası hayatlarımızı koruma
mücadelesinde kazanacağımız zaferi garantileyecektir.
Baylar ve bayanlar:
Bizler, her gün saldırı altında yaşıyoruz
ve yeşilliğin mucizesinin ayağa kalkmasını, söylenmesi gerekenleri söylemek
cüretiyle bekliyoruz. İşte sizlere bu umutla, sizin de bizim katılmadan
duramayacağımız bu savaşa katılımınız olacağı umuduyla geldim. Buraya doğanın
haşinliğine karşı sizlere katılmak için geldim. Fakat aynı zamanda, diğer
insanların talihsizliğin kaynağını yaratanların kibrini kınamaya geldim.
Sömürgeci yağma, ormanlarımızı, bizim kendi yarınlarımız için bu kayıpların
yerinin doldurulabilme düşüncesini aklından bile geçirmeden yok etti.
Havada ve karada biyosferimizin cezasız
şekilde barbarca yağmalanması devam ediyor. Duman çıkaran tüm bu makinelerin
yaptığı katliamların boyutu hakkında çok fazla bir şey söyleyemeyiz. Bunun
suçlularını bulmak için elinde her türlü teknolojik aracı olanlar, bunu
yapmakla ilgilenmezler; ve aksine, bu teknolojik araçlardan mahrum olanlar ise
bunu yapmak istemektedirler. Oysa ki onların sadece sezgileri ve en içten,
samimi inançları vardır.
İlerlemeye, gelişmeye karşı değiliz. Ancak
anarşik ve başkalarının haklarını kriminal bir şekilde ihmal eden bir ilerleme
istemiyoruz. O yüzden çölleşmeye karşı savaşın insan, doğa ve toplum arasında
bir denge kurma savaşı olduğunu vurgulamak istiyoruz. Her şeyden önce bu savaş,
bir kader meselesi değil, politik bir olaydır.
Ülkemdeki Çevre ve Turizm Bakanlığı'na bir
tamamlayıcı olarak Su Bakanlığı’nın oluşturulması, sorunları çözebilmek için
sorunları açıkça formüle etme isteğimizi göstermektedir. Sondaj operasyonları,
rezervuarlar ve barajlar gibi mevcut su kaynaklarımızdan yararlanmanın finansal
yollarını bulmak için savaşmalıyız. Burası, bankaların ve bu alandaki
projelerimizi yapan diğer finans kurumlarının dayattığı tek taraflı
sözleşmeleri ve gaddar koşullarını teşhir etmek ve kınamak için uygun bir yerdir.
Ülkelerimizin borçlarını travmatik şekilde artıran ve herhangi anlamlı ve
yararlı bir hamleyi engelleyen şey, bu tür engelleyici şartlardır.
Ne Malthusçu safsatalar -ki burada ben
Afrika'nın gayet makul, az bir nüfusa sahip olduğu iddiasındayım- ne de tatil
beldelerindeki görkemli ve demagojik şekilde vaftiz edilmiş “ağaçlandırma
operasyonları” bize bir cevap sunuyor. Biz ve bizdeki sefaletse, sefalet
üzerine yatırım yapan yatırımcılar ve tüccarların huzurunu kaçıran ağıtlarımız
ve avazımız ile sanki uyuz köpekleri tekmeleyip kovar gibi görmezden geliniyor.
Bunun için Burkina, diğer yıldızlarla ve
gezegenlerle birlikte yaşayabilmek için yapılan araştırmalara harcanan devasa
meblağların en azıdan yüzde birinin tazminat yoluyla, insanların ve ağaçların
hayatını kurtarmak için finans projelerinde kullanılmasını teklif etti ve
ediyor. Marslılarla girişilecek bir diyalogun, cennetin yeniden fethine yol
açacağı umudunu kaybetmedik. Fakat bu arada yeryüzünde yaşayanlar olarak da,
sadece cehennem ya da araf alternatiflerini reddetme hakkına sahibiz.
Bu şekilde açıkladıktan sonra, ağaçlar ve
ormanlar için mücadelemiz, en başta demokratik ve popüler bir mücadeledir.
Çünkü bir avuç orman mühendisi ve uzmanlar, yüksek meblağlarla çalıştıktan
sonra hiçbir şeyi başarmış olmayacaklar! Ya da sahte duyarlar ve vicdanlar, biz
içme suyu için yüz metre derinliğinde bir kuyu açmak için finansal kaynaktan
yoksunken ve petrol çıkarmak için üç bin metre derinlikte bir kuyu açılırken,
Sahel'i tekrar yeşilleştirmeyecektir!
Karl Marx'ın da dediği gibi, sarayda
yaşayanla kulübede yaşayan aynı şeyler hakkında aynı şekilde düşünmezler.
Ormanları ve ağaçları koruma mücadelemiz, en başta emperyalizme karşı bir
mücadeledir. Çünkü ormanlarımızı ve savanlarımızı kundaklayan, ateşe veren
emperyalizmdir.
Baylar ve Bayanlar:
Bereketin, neşenin ve mutluluğun yeşilinin
haklı yerini alabilmesi için mücadelenin bu devrimci ilkelerine dayanıyoruz.
Faso'nun ölümünü durdurmak ve onun parlak geleceğini müjdeleyebilmek için
devrimin gücüne inanıyoruz.
Böyle bir mücadele, yürütülebilir.
Görevlerin büyüklüğü ve zorluğu karşısında çözülüp kaçmamalıyız. Başkalarının
ızdırabına sırtımızı dönemeyiz, çünkü çölleşme artık sınır nedir bilmiyor.
Yalnızca arı değil, mimar olmayı da
seçersek bu mücadeleyi kazanabiliriz. Bu, bilincin içgüdü üzerindeki zaferi
olacaktır. Evet, arı ve mimar! Eğer bu satırların yazarı bana izin verirse, bu
iki katlı analojiyi, üç katlı bir analojiye çıkaracağım: arı, mimar ve devrimci
mimar.
Ya vatan ya ölüm, kazanacağız!
Thomas Sankara
Kaynak
0 Yorum:
Yorum Gönder