06 Ağustos 2019

,

Malcolm’ın Mirasçıları

Kara Panter Partisi’nin kuruluşunda asıl harekete geçirici güç, Malcolm’daki bilgelik, kudret ve insanlık sevgisiydi.

Black Panther, Mayıs 1969

* * *


Malcolm X, Kara Panter Partisi’nin “koruyucu azizi” idi. Parti üyelerinin insan hakları hareketindeki bütünleşmeci yaklaşımlara ve politik yönelimlere şüpheyle yaklaşmasına sebep olan, oydu. Parti üyelerine onları sıradan insanlar iken davaya kendisini adamış birer devrimciye dönüştürecek haysiyete, politikaya ve ırka dair yeni tanımları o temin etti. Yeni politik liderler kuşağı ile kopmuş bağı tekrar kurmak için Afrika’ya o seyahatler düzenledi. Genç siyahları eline silâh alıp kendilerini devletin zulmüne karşı savunmaları gerektiğine ikna eden de oydu.

Malcolm, insan hakları hareketine aktif katılım ve özdisiplin üzerinden maneviyatı ve ruhu canlı tutma becerisine dair bir simgeydi. Bu, bilhassa uyuşturucuyu bırakmasında ve hapishane sicilinde kendisini ele veren bir durumdu. Malcolm, benzer geçmişe sahip insanlara ilham veren bir isimdi. Panterler, Malcolm’ın hikâyesinin birçok yönden kendi hikâyeleri olduğunu biliyorlardı.

Malcolm X, Kara Panter Partisi’ni bizatihi kendisinin geliştirdiği dört görüşle etkiledi:

(1) Afrikalı-Amerikalılar, politik hedeflerine ulaşma noktasında silâh kullanabilirler;

(2) Harekete katılmak suretiyle bireyler, manevi ve ruhani açıdan iyileşme imkânı bulacaklardır;

(3) Siyahlar, başka etnik gruplarla ittifaklara açık olmalı, ama bu ittifakları sadece karşılıklı saygı temelinde inşa etmelidirler;

(4) İnsan hakları hareketi, ırkçılık ve Batı kapitalizmine karşı uluslararası planda yürütülen mücadelenin bir parçasıdır.

Bu son görüş, farklı yönlerden ele alınmayı hak etmektedir. Bir yandan bu görüşten ülke içerisinde süren insan hakları hareketi için manevi bir güç devşirmek için yararlanılabilir. Söz konusu görüş, DuBois’in Afro-Amerikanların çifte bilince sahip olduğuna dair görüşüyle de uyumludur. Onlar hem Amerikalıdır hem de “zenci”. Siyahlar hem Amerikalıdır hem de ayrı ve özgül bir varlıktırlar. DuBois, siyahların kültürel açıdan sahip oldukları özgünlüğü yitirmeden bütünleşmek niyetinde olduklarından bahseder.[1] Diğer yandansa aynı görüş, Amerikalı siyahları ABD’den politik bağımsızlık talebini meşrulaştırmak adına ülke içindeki bir sömürge olarak tanımlanmalıdır.

Malcolm X (Malcolm Little) babasının ölümü ve annesinin bunun üzerine geçirdiği ruhsal çöküntü sonrası yoksul bir çocukluk geçirir. Bu noktada Malcolm, yüzünü Boston ve New York sokaklarına çevirir, kimsenin adını bile bilmediği sıradan bir dolandırıcı hâline gelir, sonuçta da 1946 yılında hırsızlık suçlamasıyla hapse atılır. Hapishanede ruhani açıdan dönüşüme uğrar ve 1948’de Elijah Muhammed’in başını çektiği İslam Milleti’ne katılır.

Malcolm, hapisten çıktıktan sonra vaiz olur. Yaptığı yoğun çalışmalar sonucu Elijah Muhammed’in en çok güvendiği yardımcısı haline gelir. Ama Elijah Muhammed’in ahlakına dair sorgulamaları neticesinde Mart 1964’te örgütten atılır. Malcolm, ayrıca İslam Milleti’nde insan hakları mücadelesine katılmama siyasetine karşı sert eleştiriler yöneltmektedir. Malcolm’ın kanaatine göre, Müslümanlar Güney’de insan hakları konusunda çalışma yürütenleri savunmalıdırlar.

İslam Milleti’nden kovulması ardından Afrikalı-Amerikalı Birliği Örgütü’nü kurar. Ona göre esas savunduğu siyaset felsefesi siyah milliyetçiliği idi. Malcolm, bu düşünceyi siyahların maddi-manevi koşulları geliştirmek için kendi toplumlarının siyasetini ve ekonomisini yönetmesi olarak tarif ediyordu. Malcolm açısından siyahların maruz kaldıkları toplumsal hastalıkların sebebi, beyaz ırkçılığı, siyahların kendi hayatlarını yönetemiyor oluşu ve entegrasyonu öne alan siyah elitlerin herkesi yanlışa sevk eden siyasetleri idi.[2]

Malcolm, sıradan siyahlar açısından okul ve barınma alanları bağlamında beyazlarla bir olmayı savunan görüşlerin ve bu yönde belirlenmiş hedeflerin gerçekle uyuşmadığına inanıyordu, çünkü ona göre beyazlar, bu türden girişimlere başarıyla karşı koymayı bileceklerdi. Sonuçta siyahlar, içinde yaşadıkları toplumun çoğunluğunu teşkil edeceklerdi. Entegrasyon, Malcom’a göre bir vehimden ibaretti. Başkasına muhtaç olmama, kendine yetme, yegâne seçenekti. Başka bir ifadeyle, siyahlar kendi toplumsal ve politik kaderlerinden sorumlu olmalılardı.

Malcolm’a göre, milliyetçi felsefe siyahları çektikleri çile konusunda bilinçlendirdi. Bilinçlenen siyahlar kendilerini savundular, siyahlara saldırmaya niyetlenenlere karşı koydular. Malcolm, takipçilerinden bağımsızlığın silâhlı mücadeleyle elde edildiği Afrika ve Asya’daki ulusal kurtuluş mücadelelerini analiz etmelerini istiyordu. Afrika Birliği Örgütü’nün Amerika’daki insan hakları mücadelesine destek sunmasını sağladı. Malcolm, ayrıca Birleşmiş Milletler’i Afrikalı-Amerikalıların ülke içerisinde uğradıkları saldırıları ve suiistimalleri soruşturması konusunda ikna etti.[3]

Malcolm, Şubat 1965’te suikasta uğradı. İslam Milleti üyesi birçok kişi, saldırıyla ilgili olarak tutuklandı ve suçlu bulundu. Çok sayıda siyahî genç, onun vefatını büyük bir trajedi olarak değerlendirdi. Bu gençler, Müslüman vaizi ülkelerindeki insan hakları hareketinin ufkunu Afrika ve Asya’daki bağımsızlık mücadeleleriyle genişletmek isteyen yeni tipte bir lider olarak kabul ettiler. Malcolm ve arkadaşlarına göre, insan hakları mücadelesini milli bağımsızlık mücadeleleriyle ilişkilendirmek, insan hakları hareketinin yerli niteliğini dönüştürecek, onu devrimci beynelmilel bir insan hakları hareketi hâline getirecekti.

Amerikan insan hakları hareketi, yirminci yüzyılın ortalarında dünya genelinde demokrasi, modernleşme ve ulusal kurtuluş için verilen mücadelenin bir parçasıydı. İnsan hakları hareketi, ırksal ve ideolojik bariyerleri aşan politik ittifakların kurulmasını sağladı. Siyah toplumunda temel yurttaşlık hakları ve politik haklar konusunda uzlaşan milliyetçiler ve bütünleşmeciler bir araya geldiler.

Gelgelelim milliyetçiler, bir yandan da politik özerklik mesajını dillendirmekteydiler. Bu sebeple insan hakları hareketi ikili karakter kazandı. Hâkim bütünleşmeci ideoloji, mücadeleyi tam yurttaşlık haklarını kitlesel seferberlik ve yasal ajitasyon aracılığıyla güvence altına alacak bir hareket olarak tarif etmekteydi. Zamanla küçük ama lafını sakınmayan bir örgüt oluştu ve Afrikalı-Amerikalı toplumunun kendi hayatını politik ve ekonomik düzlemde yönetmesine dair imkânları artırmak amacıyla tam özerklik mücadelesi veren kişi ve grupları bir araya getirdi.

Kara Panter Partisi, ilk başta politik özerklik talep eden radikal milliyetçi bir hareketti. Parti ideolojisinin önemli bir kısmı, Malcolm X’in insan hakları hareketlerini ulusal kurtuluş hareketleri ve üçüncü dünya hükümetleri ile kurulan ittifaklar aracılığıyla oluşturulacak devrimci harekete dönüştürmeyi öngören görüşüne dayanıyordu. KPP merkez komitesi üyesi Landon Williams’ın da tespiti bu yöndeydi: “Bizler, kendimizi Malcolm’ın mirasçısı olarak kabul ediyorduk. Hatırladığım kadarıyla Malcolm şunu söylüyordu: “Biz, bu toplumda insanca muamele görmek istiyoruz, bu konuda gerekeni elimizdeki her türden araçla yapacağız.’ Bu sözü hâlâ kulağımda, benim inancım da hâlâ bu yönde.”[4]

Paul Alkebulan

[Kaynak: Survival Pending Revolution: The History of the Black Panther Party, The University of Alabama Press, 2007, s. 8-11.]

Dipnotlar:
[1] W. E. B. DuBois, The Souls of Black Folks (1903; yeni baskı, New York: Bantam Books, 1989), s. 3–4.

[2] Malcolm X, Ballots or Bullets; Malcolm X, Grass Roots Speech: Detroit, Michigan, November 10, 1963, ses kaydı (New York: Paul Winley Records, 1963); Benjamin Karim, The End of White World Supremacy: Four Speeches by Malcolm X (New York: Arcade Publishing, 1971), s. 134–35. Bu konuşmalarında Malcolm, geleneksel siyasetin siyahlara “ihanet ettiğini” söylüyor ve siyahların neden milliyetçi olmaları gerektiği üzerinde duruyor: “Remember the Words of Brother Malcolm,” Black Panther, 18 Mayıs 1968, s. 6–7.

[3] Malcolm X, Ballots or Bullets; Malcolm X, Grass Roots Speech; Karim, End of White World Supremacy, s. 134–35; İnsan Hakları Kongresi’nden Amerikalı komünist William Patterson da kaleme aldığı Soykırımı Suçluyoruz isimli broşürü ile birlikte 1951 yılında Birleşmiş Milletler’e dilekçe sunmuştur.

[4] Landon Williams, Siyah Gücü ve Kara Panterler üzerine röportaj, KQED, San Francisco, Nisan 1990.

0 Yorum: