07 Ağustos 2019

Yeni Bir Amerikan Devrimine Doğru



Tüm mücadele süreci, farklı milletlerden ve sınıflardan ezilenlerin nasıl yönetildiklerine dair görüşlerini değiştirmelerine bağlıdır. Ezilenlerin, gündelik geçimlerini sağlama noktasında başvurdukları yöntemleri ve araçları değiştirme gücüne sahip olduklarını görmeleri gerekmektedir. Halk gücüne, ilkin politik eylem için teorik ve ideolojik bir zemin inşa etmek suretiyle kavuşur. Devrimci teori olmadan devrimci pratik olmaz. Devrimci pratik yoksa kimse bilinçlenmez; kitleler, kendileri ve çocukları için daha iyi bir gelecek için eyleme geçemezler.

Ellilerin sonlarında ve altmışlarda insan hakları hareketi ve Vietnam Savaşı karşıtı hareketi, şirketlerin yönettiği Amerika’nın toplumsal dokusunu değiştirmeyi bilmişti. Süreç içerisinde devrimci değişime inanç galebe çaldı, devrimci kültür hâkim hâle geldi. El Hacı Malik Şabaz’ın [Malcolm X’in] ifadesiyle:

İçinde yaşadığımız dönemde bizler, zulüm görenler olarak, zalimden sistem, mantık ve akıl talep ediyoruz. Oysa zalimin mantıklı bulduğu bir şey mazlum için asla mantıklı değildir, zalim için makul olan, mazlum için asla makul değildir. Bu ülkedeki siyahlar [Yeni Afrikalılar] bizi sömürenlere makul gelen şeylerin bizim için makul olmadığını anlamaya başlıyorlar. Eğer ‘Zenci Devrimi’ denilen mücadelede kimi sonuçlara ulaşmak istiyorsak, en alttakiler olarak bizler, akla ve mantığa dayalı yeni bir sistem inşa edebilmeliyiz.

Geçmişin solcu, devrimci mücadelelerin elde ettiği tüm sosyo-ekonomik kazanımları ortadan kaldırmak için plütokrasi, seksenlerde ve doksanlarda patronların uşağı medyayı ve sağcı propagandayı devreye soktu.

Bu noktada plütokrasi, solcu örgütleri yok etmek için FBI eliyle yürütülen Cointelpro operasyonlarına devam etti. Reagan ve George Bush’un sağcı iktidarları emperyalist hegemonyanın alanını genişletti. Newt Gingrich’in geliştirdiği “Amerika’yla Sözleşme” stratejisi, evanjelik Hristiyanlarla geniş bir koalisyon meydana getirdi. CIA’in Güneydoğu Asya ve Afganistan’dan getirdiği eroin, Kolombiya ve Peru’dan temin ettiği kokain ülkenin üzerine boca edildi, bu uyuşturucu akını ezilenleri mahvetti, uyuşturucu çeteleri pıtırak gibi çoğaldı, şirketlerin elindeki müzik endüstrisinin istismar ettiği “gangster rap’i”nin oluşturduğu kültür desteklendi. Önceki mücadele döneminde alınan yenilgi, bir bakıma Yeni Afrikalıların, Latinlerin ve gençlerin hapse tıkılmasının ve pozitif ayrımcılığın ortadan kaldırılmasının bir sonucu idi.

Bunun dışında bir de 11 Eylül 2001’de Dünya Ticaret Örgütü’nün yıkılmasından ve Pentagon’a yapılan saldırıdan bahsetmek gerek. Irak Savaşı, ardından Afganistan’da başlayan savaş sayesinde sağcılar ve takip ettikleri aşırı milliyetçi çizgi, şirket medyası eliyle yürütülen propaganda ile birlikte, Amerikan halkının sağın gündemini desteklemesini sağladı. Böylelikle sağcılar, Amerikan halkını ülke içerisinde faşizmin somutlaştığı, ABD A.Ş.’nin emperyalist askerî küreselleşmeyi beslediği sürece destek vermeye ikna etti. Sağcı milliyetçilerin Amerikan halkı üzerindeki sosyo-psikolojik/kültürel nüfuzu ve kontrolü bu şekilde tesis edildi.

Bu tespitler, yapmamız gerekenlere dair bir şeyler söylüyor olmalı. İlerici ve devrimci güçlerin, ezilenlerin kararlarında ne vakit ve nasıl söz sahibi olacakları üzerinde durulmalı. “Kitlelerden kitlelere” ilkesi, her eylemcinin sadık kalması gereken yol gösterici ilke olarak görülmeli. Amerika’da faşizmin saldırılarını durdurmak için devrimci eylemden gayrı bir yol olmadığı açıktır.

Bu bağlamda ilerici ve devrimci güçler, Ulusal Yoksulların ve Ezilen Halkların Kongresi’ni örgütlemeli, böylelikle ülke genelinde devrimci bir gündem oluşturabilmelidirler. Sonrasında bu gündem, sosyo-ekonomik ve politik platform hâline gelmeli, bu platforma katılan herkes, kendi toplumlarına gidip uygulanacak kararları aktarabilmelidir. Devrimci gündem, seçim siyasetine de tatbik edilebilmelidir. Böylelikle ezilen kitlelerin oylarını almak ve bu yönde kampanya yürütebilmek için siyasetçiler, bu gündemi ana zemin olarak kullanacaklardır. Siyasetçiler bu gündeme destek vermiyorlarsa, ilericiler devrimci gündem ve platform için kampanya yürütecek kendi adaylarını destekleyeceklerdir. Bu noktada bilinmelidir ki söz konusu seçim kampanyaları, ulusal kurtuluş mücadelesi ve sınıf mücadelesi bağlamında kitleleri bilinçlendirmek amacıyla yürütülmeli, statükonun korunmasına yönelik seçim çalışmalarına karşı çıkan birer taktiksel girişim olarak ele alınmalıdır.

Devrimci gündem, komitelerin, birliklerin, koalisyonların ve cephelerin kurulması ile devrimci gündem uygulanma imkânı bulacaktır. Bu sayede ilericiler ve devrimciler birlik olacaklar, ülke genelinde elde edilen bu kararlılık, tüm hareket bünyesinde hizipçiliğin ve tarikatçılığın kökünü kazıyacaktır. Bu ulusal strateji, kitle hareketinin, halk hareketinin oluşumunda yüzleşilen tüm sorunların çözümünde başvurulacak, her derde deva olacak bir adım elbette ki değildir. Kara Panter Partisi’nin geçmişte ortaya koyduğu çabalar dikkate alındığında benzer bir görevi ifa edebilme noktasında kongre seçeneğinin örgütlenmesinin zaruri olduğu görülecektir.

Kara Panter Partisi, 5 Eylül 1970’te Temple Üniversitesi’nde Devrimci Halkın Genel Kurulu’nu topladı ve bu kurula on bin eylemci iştirak etti. Ardından parti, Kasım ayında Howard Üniversitesi’nde Halkın Devrimci Anayasa Kongresi’ni toplama kararı aldı. Ancak maalesef FBI’ın Cointelpro operasyonları üzerinden gerçekleştirdiği müdahaleler sebebiyle kongre toplanamadı. Sonrasında partinin önde gelen isimleri tutuklandı ve bu liderlerin kongreyi örgütlemesine mani olundu. Bugün Ulusal Yoksulların ve Ezilen Halkların Kongresi başarıyla toplandığında sağcı faşist siyasete meydan okumayı bilecek, yoksullara ve ezilen halklara kitle hareketi ve halk hareketi dâhilinde onların hayatlarının dizginlerini ellerine almaları konusunda gereken ilhamı verecektir.

Celil A. Müntekim

[Kaynak: This Country Must Change: Essays on the Necessity of Revolution in the USA, Yayına Hazırlayan: Craig Rosebraugh, Arissa Media Group, 2009, s. 30-33.]

Ayrıca bkz.: Din ve Devrim

0 Yorum: