12 Haziran 2018

, ,

1968


1968: Endonezya Solunun Yaşadığı Ağır Yenilgi
1968, Endonezya solunun yenilgiye uğradığı yıldı. Şeytan Asası isimli bir operasyon üzerinden devlet, Endonezya Komünist Partisi’nden (Partai Komunis Indonesia, EKP) geriye kalan grupların Doğu Cava’nın güney bölgelerinde bulunan üslerden Suharto’nun otoriter Yeni Düzen rejimine karşı örgütlenme girişimlerine mani oldu. 1965 yılı itibarıyla EKP, dünyanın en büyük üçüncü komünist partisiydi. Çin yanlısı olan EKP, Soğuk Savaş dâhilinde Sovyetler’in benimsediği barış içinde bir arada yaşama stratejisini eleştirmekteydi. Partinin sol fikirlere sıcak olan cumhurbaşkanı Sukarno ile sıkı bir ilişkisi vardı. Fakat 1965 Ekim’inin ilk günlerinden itibaren, yedi subayın kaçırılıp katledilmesi ardından, EKP ordu eliyle ezildi. Ardından 1968’de dünyanın başka bölgelerinde yükselişe geçen gerilla hareketlerinden ilham alan parti liderleri, üyelerine ve sempatizanlarına yönelik yoğun ve ağır terör faaliyetlerinden arta kalanları kurtarmak için belirli bir çaba içerisine girdiler.
Ordu, EKP’ye karşı sert önlemler aldı ve kapsamlı bir harekât başlattı. Bu harekât için gerekçe ise partinin kendisini 13 Eylül Hareketi olarak adlandıran bir örgütle ilişkilendirilmesi suretiyle elde edilmişti. Söz konusu örgüt, aralarında üst düzey bir komutanın da bulunduğu yedi subayı kaçırıp öldürdü. Baştan savma bir biçimde planlanmış bu eylemde örgütün amacı, sözcünün de dile getirdiği biçimiyle, Sukarno’ya ABD ve Batılı müttefiklerinin desteğiyle kendisine karşı komplo kuran subayların kimliklerini ifşa etmekti. 2 Ekim 1965’te EKP, Harian Rakjat [Halkın Günlüğü] isimli gazetesinde, yayın kurulunun kaleminden çıkan, 13 Eylül Hareketi’ne destek sunulduğuna dair bir mesaj yayınladı. Tümgeneral Suharto liderliğinde hareket eden ordu, EKP’yi subay cinayetleriyle ilişkilendirdi ve buradan da ülkedeki önemli bir politik güç olan partiyi yok etmek için bir bahaneyi temin etmiş oldu. Bugün elde olan kanıtlar, partinin 13 Eylül Hareketi’nin faaliyetlerindeki payının çok ufak olduğunu ortaya koyuyor. EKP başkanı DN Aidit ve silâhlı kuvvetler bünyesinde çalışıp partiye sempati duyanlarla ilişkilerden sorumlu olan Özel Büro, örgütle sınırlı da olsa belirli bir ilişkiye sahipti. Ancak diğer parti liderleri, üyeler ve sempatizanlar planlardan habersizdiler ve bu sürecin bedelini onlar da ödediler. Bu insanlar bir av gibi takip edildiler, katledildiler veya hapishanelerde, askerî üslerde, ayrıca alelacele inşa edilmiş gayriresmi tutuklama ve soruşturma merkezlerinde tutuldular.
Bu dönemle ilgili kalem oynatanlar, ölü sayısının yarım milyonu aştığını söylüyorlar. Ölümlerin büyük bir kısmı Cava ve Bali’de gerçekleşti. Solcular, ordu, polis ve sivil milisler tarafından katledildiler. Ölü sayısının 200.000’i bulduğu Doğu Cava’da solculara ağırlıklı olarak Banser milisleri saldırdılar. Banser, Endonezya’nın en büyük Müslüman örgütü Nahdatu’l Ulema ile rabıtalı olan bir paramiliter örgüttü. 1977’de Uluslararası Af Örgütü’nün aktardığı rakamlara göre, 13 Eylül Hareketi üyesi olma suçlamasıyla, Ekim 1965’ten itibaren altı yüz ilâ yedi yüz elli bin solcu tutuklandı.
Önemli liderlerinin öldürülmesi veya kaybolmasıyla birlikte (1965 Kasım’ının sonlarında Aidit vurularak öldürüldü) parti, 1966 yılında Sudisman liderliğinde yeni bir yeraltı teşkilâtı oluşturdu. Parti, bu dönemde ilk olarak Aidit’in Sukarno’ya fazla güvenip beyaz terörün yol açacağı olası risklere karşı partiyi gizli teşkilât kurmak suretiyle koruma altına almayarak büyük bir hata yaptığını tespit etti. EKP, 1914’te bir grup Hollandalı sosyal demokrat tarafından Hint Adaları Sosyal Demokrasi Derneği adıyla kuruldu ve 1926-1945 arası dönemde Hollanda ve Japonya’nın işgali altında olan ülkede faaliyetlerde bulundu. 1951’de Aidit’i başkan seçen parti, sonrasında, Özel Büro’nun örtülü operasyonları haricinde, büyük ölçüde açık çalışma yürüttü. Ülke genelinde büyük bir destek gördü. Aidit’in hesabına göre, 1965 yılında partinin politik kontrolü altında olan sol kitle örgütlerinde üye ve sempatizan sayısı 27 milyonu bulmaktaydı. EKP, sendikalar, kültür grupları, köylü, kadın ve gençlik örgütleri gibi örgütlere nüfuz etti. 1955 genel seçimlerinde dördüncü büyük parti olan EKP, 1957’de yapılan bölgesel seçimlerde Orta ve Doğu Cava’da ciddi bir başarı elde etti. Bu tür başarılar üzerinden partililer, gizli veya yeraltı teşkilâtına çok fazla ihtiyaç olmadığını düşündüler.
Buna karşın parti, ordunun saldırıya geçebileceğinin bilincindeydi. Orduya göre EKP, Endonezya toplumunda çok farklı roller üstlenmekle büyük bir tehdit teşkil etmekteydi. Ocak 1965’te Aidit, silâhlı işçi ve köylülerden oluşan Beşinci Güç’ün oluşturulduğunu kamuoyuna duyurdu. EKP, aynı zamanda ordunun Sukarno’nun geliştirdiği Nasakom (milliyetçilik, din ve komünizm kelimelerinin kısaltması) öğretisine tabi olması gerektiğini ısrarla dile getirdi. Üst düzey komutanlar, bu fikirlere itiraz ettiler ve konuyla ilgili önemli çalışmalar kaleme almış olan Rex Mortimer’in ifadesiyle, “şiddet araçları üzerindeki tekeli”ni terk etmek istemedi. 1965-66’da tanık olunan beyaz terör tecrübesi, EKP liderlerinin partiyi ve üyelerini nasıl kurtaracaklarına dair düşüncelerini etkiledi. Yeraltı pratiğinin sahip olduğu geçmiş, aynı zamanda Kuzey Vietnam ile Çin’deki kardeş partilerin sundukları örneklik üzerinden parti, 1966’da “Eleştiri-Özeleştiri” isimli belgede dile getirildiği biçimiyle, kırsal alanlarda ilerici üslerin yeniden inşa edilmesinin bir ihtiyaç hâlini aldığını tespit etti. 2008’de gerçekleştirdiğimiz mülâkat esnasında Güney Blitar üssünden geriye kalan tek lider isim olan Rewang’e göre parti, Cava’daki komünistlerin elindeki her türden hukukî güvencenin ortadan kalması durumunda silâhlı direniş başlatmak zorundaydı. Komünistler, 13 Eylül Hareketi’nden sonra üç yıl daha takibata uğradılar.
Parti liderleri önemli güçlüklerle yüzleştiler. Ordu, Cumhurbaşkanı Sukarno’nun yetkilerini elinden aldı, nihayetinde de EKP’yi yasaklamak suretiyle 13 Eylül Hareketi’nden kalanları etkisizleştirmeyi başaramadığı gerekçesiyle cumhurbaşkanlığına son verdi. 1967 yılında Geçici Halk Danışma Meclisi’nin yardımlarıyla Suharto cumhurbaşkanı oldu. Böylelikle Suharto’nun Yeni Düzeni de yürürlüğe girmiş oldu. 1966’da EKP ve Marksizm-Leninizmi yasaklayan ve bugüne dek yürürlükte kalan kararname hazırlandı. Time dergisi, Suharto’nun iktidara gelişini sevinçle karşıladı ve bu olayı “Batı’nın Asya’dan aldığı en iyi haber” olarak niteledi.
İşte EKP, Güney Cava’nın dağlık bölgelerinde üsler kurmaya böylesi bir bağlamda karar verdi. Güney Blitar’da halkın sol siyasete ve kültürel faaliyetlere yönelik yoğun bir desteği söz konusu idi. 1965-66’daki operasyonlar ağırlıklı olarak Blitar şehrine ve civarda bulunan, devrimci köylülerin ve sendikaların faal oldukları plantasyonlara odaklanmıştı. Güney Blitar ise bir miktar tecrit edilmiş bir bölgeydi ki bu da ordunun buraya ağırlık vermemesine neden oluyordu. Başkent Cakarta’da ve başka kentlerde anti-komünist operasyonların sürdüğü bir dönemde EKP’nin Doğu Cava’daki bölge komitesi, hayatta kalan liderlerin ve üyelerinin kaçıp yeniden örgütlenecekleri yerleri araştırmaya başladılar.
Bakung Köyü, Güney Blitar. Fotoğraf: Vannessa Hearman.
Onlarca üye ve lider 1966’da Güney Blitar’a gitti. Bazıları eşleri ve çocuklarını da getirdi. Köylülerle birlikte yaşadılar, çiftlik işlerine yardım ettiler, şüphe çekmemek için halkın arasına karıştılar. Güney Blitar’ın nispeten güvenli olması sayesinde 1965-66’dan beri süren şiddet dalgası karşısında ailelerini ve dostlarını bir araya getirme imkânı buldular. Bazı parti üyeleri, partiyi yeniden kurma ve ordunun hâkim olduğu Yeni Düzen rejimine karşı direnme imkânlarını araştırmak amacıyla gizli hücreler kurmaya başladılar. Rejim, 32 yıl ayakta kalmayı bilse de direniş konusunda hâlen daha iyimser olabilme ihtimali mevcuttu.
Nisan 1967’de Muhammed Yasin, Doğu Cava’ya hükmeden, orduya bağlı Bravicaya tümeninin yeni komutanı oldu. Yasin’in hatıratına bakılacak olursa, Suharto’nun onu Doğu Cava’ya göndermesinin sebebi, “orada Yeni Düzen’i tesis etmek için güçlü birine ihtiyaç duymuş olmasıydı.” Moskova’da askeri ateşe olarak görevliyken yeni görevine atanan Yasin, Doğu Cava’daki askeri birliklerin ordunun Sukarno’yu görevden almış olması karşısında fazlasıyla memnuniyetsiz olduğunu gördü. Ayrıca 1968’de Doğu Cava bölge meclisine yaptığı açıklamada komünistlerin tümden ezilmesine dönük iradenin zaman içerisinde kırıldığını, aynı isteksizliğin meclisteki insanlarda da mevcut olduğunu söyledi. Bunun üzerine Yasin, Sukarno’nun Endonezya Milliyetçi Partisi (EMP) gibi komünistlerin cephe örgütü olabilecek parti ve örgütlere saldırdı. Bölgede Yeni Düzen’i tesis etmeye yönelik çabaları, Güney Blitar’da “yeni insanlar”ın görüldüğüne ve bu bölgede şiddet eylemlerinin arttığına dair raporların gelmesiyle birlikte daha da yoğunlaştı.
Üç bin kilometre karelik bir alana yaklaşık 5.000 asker ve 3.000 kadar milis ve infazcı konuşlandırıldı. Kullanılan gücün büyüklüğü ve kontrgerilla stratejisinin tercih edilmesi temelde zafere hızla ulaşma ve düşmanı eskisine nazaran daha büyük ve daha kötü gösterme amacını güdüyordu. Bölge üç operasyon sahasına ayrıştırıldı ve bunlar altı müfrezeye bağlandı. Yereldeki idareye askere teslim edildi, ardından da bölgeye yeni gelenlerin tespit edilebilmesi için nüfus kayıt altına alındı. Ordu, köylülerin EKP’ye bağlılık düzeylerini görmek ve onların yakındaki ormanlara kaçıp buralarda saklanan kaçaklara yardım etmelerine mani olmak amacıyla köyleri boşalttı. Köylülere ormanların kıyısındaki bahçelerde bulunan tatlı patates türünden mahsulleri kaldırması talimatı verildi, bu da üç aylık operasyon süresince kıtlıkla yüzleşilmesine neden oldu. Ayrıca köylüler, orduya yardım etmeye zorlandı, bu noktada operasyonlarda öldürülenleri köylüler gömdüler. İnsanlar, devriyelere dâhil edildiler, dağlık ve ormanlık arazi boyunca kaçakları tespit edebilmek için günlerce askerlerle birlikte yol yürüdüler.
Kaçaklar, gerilla eğitimine çoktan başlamış olmasına karşın ellerinde ordudaki ateş gücüne denk bir güç bulunmamaktaydı. Bu kişilerin ellerinde yeterli silâh yoktu ve savaş konusunda yetersizlerdi. Ordu kaynaklarının Ağustos 1968’de New York Times’a aktardığına göre, aynı yılın Nisan ayından beri süren operasyonlarda iki bin kadar “parti üyesi” yakalandı veya öldürüldü. Ancak bölgede bulunan, çocukları da içeren politik kaçakların sayısı dikkate alındığında, bu sayı iki yüzden az olmalıydı. Muhtemelen yakalananların ve öldürülenlerin arasında köylüler önemli bir orana sahiplerdi. Operasyonlarda ele geçirilen köylüler, tutuklandıktan sonra yol inşaatlarında ve uzun süreli askeri gözetleme faaliyetleri için geliştirilen altyapı projelerinde çalıştırıldılar. Şeytan Asası Operasyonu, resmiyette 7 Eylül 1968’de sona erdi fakat bölge, onlarca yıl sonra bile, Yeni Düzen rejiminin yürüttüğü propaganda faaliyetlerinin neticesinde, EKP’ye ait destek üssü olarak görülmeye devam etti.
Ordu, EKP liderlerini ve üyelerini Güney Blitar’dan Cakarta’ya ve başka kentlere nakletti. Tutukluluk ve mahkeme süreçleriyle partiyi çökertmek için uğraştı. 1965-66’da gerçekleştirilen yargısız infazlardan farklı olarak bu sefer rejim, kendisinin komünizmle mücadeleye bağlı olduğunu göstermek, aynı zamanda bu mücadele dâhilinde hukuka riayet ediyormuş gibi görünmek niyetindeydi. Politik tutsaklardan biri de Pudci Asvati idi. Eskiden öğretmen olan Asvati, Endonezya Kadın Hareketi’nin (Gervani) üyesiydi. On yıl bekledikten sonra 1978’de mahkemeye çıktı ve Güney Blitar’da oynadığı rol üzerinden on beş yıla mahkûm edildi. Hâkim, Doğu Cava’da bulunan Malang Kadın Hapishanesi’nde geçirdiği on yılını hiçbir şekilde dikkate almadı. Güney Blitar üssünün sekreterliğini yapmış olan eşi Gatot Lestario ise idama mahkûm edildi ve infaz Temmuz 1985’te gerçekleştirildi. Çiftin 1967 yılında Güney Blitar’a götürdükleri iki evladının bakımını akrabaları üstlendi. Pudci 1989’da hapisten çıktı. Ağır kanser hastasıydı çıktığında. Kalan ömrünü eski hapishane arkadaşlarıyla ve solcu kadın aktivistlerle geçirdi. Çocuklarını ve torunlarını ziyaret etme imkânı bulabildi.
EKP, Batı Kalimantan’da küçük ölçekli gerilla faaliyetlerini 1974 yılına dek sürdürse de 1968’de Güney Blitar üssünün tahrip edilmesi, Endonezya’da sol hareketin tarihinde önemli bir yer tutan kesitin sona ermesine neden oldu. Yirminci yüzyılda tanık olunan en korkunç kitlesel şiddet olaylarından birine tanıklık eden Endonezya’da EKP’ye bağlı seksiyonlar, altmışların sonlarında dünya genelinde yükselişe geçen gerilla hareketlerinden ilham aldılar. Buna karşın Yeni Düzen açısından EKP’nin Güney Blitar’daki üssünü yok etmesi, onun hâkimiyetini pekiştirmesini, kendisine yönelik eleştirileri susturmasını mümkün kıldı.
Vanessa Hearman
15 Mayıs 2018

0 Yorum: