08 Kasım 2013

, ,

Asya'nın Uyanışı


1905 Rus Devrimi’nin Çin’de bir dizi önemli olayı tetiklediği dönemde Lenin, Çin üzerinden sömürge devrimi ve birleşik cephe stratejisi üzerine teorik çalışma yapar. Bu stratejinin öncülüğü esasında, ilgili strateji 1920’de Komintern’ce kabul edilmezden dört yıl önce, Hollanda Doğu Hint Adaları’ndaki komünistlerdedir. Aynı strateji Çin Komünist Partisi’nin ana mayasıdır.

Gerçekte Hollanda Doğu Hint Adaları’ndaki (Endonezya) gelişmelerin Çin Devrimi’nin ileride içine gireceği ana yönelim üzerinde muazzam bir etkisi vardır. Lenin’in sömürge devrimi teorisi ilkin 1920 Yaz’ında toplanan II. Komintern Kongresi'nde dillendirilmiştir. Lenin’in millet ve sömürge meselesine ilişkin tezlerine göre, komünistler sömürge ve geri kalmış ülkelerde burjuva demokrasisi ile geçici bir ittifaka girmeli ama asla burjuva demokrasisi ile birleşmemelidir. Tüm bu koşullar altında komünistler en küçük, embriyonik biçiminde bile olsa, proleter hareketin bağımsızlığını muhafaza etmelidirler. Bu, Lenin’in birleşik cephe stratejisinin ürünü olan bir yaklaşımdır. Lenin, Asya’yla ilgili stratejik programının nihai hatlarını 1920 Yaz’ında çizer. Avusturyalı ve Macar komünistler çok az başarı elde etmiş, Alman komünistler ise proleter bir ayaklanmanın yaşanacağı konusunda herhangi bir umut beslememektedirler. Ülkedeki durumun da giderek kötüleşmesiyle birlikte Lenin yüzünü Doğu’ya döner. Marx’ın dillendirdiği kadarıyla devrimi yapacak olan, Avrupa’daki en gelişkin sanayiye sahip ülkelerin işçileridir. Ancak Bolşevik Devrimi’nin gösterdiği üzere, proletarya diktatörlüğü geri kalmış ve asgari düzeyde sanayiye sahip bir ülkede tesis edilmiştir. Marx’ın sömürgeleştirilmiş Asya’nın Avrupa işçilerinin zaferi ardından otomatikman özgürleşeceğine dair ısrarı 1917 sonrası teorinin zayıf karnı durumuna gelmiştir. Dolayısıyla Marksizmin Asya’daki milliyetçi burjuva demokrasisiyle kurulacak meşru bir proleter ittifak üzerinden yeniden yorumlanması gündeme gelmiştir. İşte Lenin’in Temmuz 1920’de II. Komintern Kongresi’nde yaptığı da budur. Ancak bu noktada belirtmek gerekir ki, Lenin’in yüzünü Doğu’ya dönüşünün yegâne nedeni, ilgili aşamada Avrupa’da devrimin başarısızlığı ve Bolşevik Devrim’in tehlikede oluşu değildir. Teori devrimci pratiği öncelemez. Devrimci pratiği, Marksizmin ilgili durum dâhilinde yeniden yorumlanması takip etmiştir. Sömürge devrimi teorisi Asya’dan çıkmıştır. Bunda Komintern’in kuruluşundan dört yıl önce Endonezya’da burjuva milliyetçi kitle hareketi ile ittifak kurabilmiş o küçük proleter partinin önemli bir katkısı vardır.

Rus Devrimi’nden önce Lenin, Asya ile ilgili çok az sayıda makale kaleme almıştır. Bu kısa makalelerde Çin ve Endonezya’daki gelişmelere odaklanılmıştır. Bölgeye dikkatlerin yönelmesindeki en önemli neden 1900 tarihli Boxer Ayaklanması’dır. Iskra’nın ilk sayısında Lenin’in “Çin’de Savaş” isimli bir makalesine yer verilir. Görünüşe göre, öncelikle onun Çin hakkında kalem oynatmasının ana nedeni Çar’ın politikasına yönelik eleştirisidir. 12 yıl sonra Lenin Çin ile ilgili bir yazı daha yazar. Bu sefer Çin’in yeni geçici cumhurbaşkanı Dr. Sun Yat-sen’e övgüler düzmektedir. Bir yıl sonra ise Endonezya’daki gelişmelere odaklanır. Hollandalı Marksist W. van Ravesteyn kendisini Endonezya’da kurulan Sarekat İslam (İslam Birliği) hakkında bilgilendirmiştir. Aşağıdaki makale, Lenin’in dönemi analizi ve bilgilendirme ışığında doğuya dönük yaklaşımını sergilemektedir.

* * *

Asya’nın Uyanışı

 

Çin’in yüzyıllardır olduğu yerde sayan bir ülke olarak düşünüldüğü dönem çok mu geride kaldı? Bugünün Çin’i ise siyasal eylemlerin fokur fokur kaynadığı, güçlü bir toplumsal harekete ve demokratik bir yükselişe sahne olan bir ülkedir. Rusya’daki 1905 hareketi ardından demokratik devrim Asya’nın tümüne, Türkiye’ye, İran’a ve Çin’e yayıldı. Britanya Hindistan’ında da mayalanma giderek artıyor.

Dikkate değer bir gelişme, devrimci demokratik hareketin Hollanda hâkimiyetindeki, yaklaşık kırk milyonluk bir nüfusa sahip, Doğu Hint Adaları’na, Cava ve diğer Hollanda sömürgelerine yayılmasıdır.

Birincisi demokratik hareket, millî hareketin İslâm bayrağı altında ortaya çıktığı Cava’da, yığınlar arasında gelişmektedir. İkincisi kapitalizm, Hollanda’nın Doğu Hint Adaları için bağımsızlık isteğiyle ortaya çıkan, yerel koşullara uyum sağlamış Avrupalılardan oluşan yerel bir aydın tabakası yaratmıştır. Üçüncüsü, Cava ve öteki adaların oldukça geniş olan Çin nüfusu devrimci hareketi kendi ülkelerinden taşıyıp getirmiştir.

Hollanda’nın Doğu Hint Adaları’ndaki bu uyanışını tanımlayan Hollandalı Marksist van Ravesteyn, Hollanda hükümetinin yüzyıllık despotizmi ve gaddarlığının şimdi yerli yığınların kararlı direnişi ve protestosu ile karşılaştığına dikkat çekmektedir.

Devrim öncesi dönemin alışılagelen olayları baş göstermiştir. Akıllara durgunluk verecek ölçüde partiler ve işçi birlikleri kuruluyor. Hükümet bunları yasaklamakla sadece hoşnutsuzluğu biraz daha fazla körüklemiş oluyor ve hareketin gelişmesini hızlandırıyor. Örneğin geçenlerde hükümet, program ve tüzüğünde bağımsızlık mücadelesinden söz ediyor diye “Hint Partisi”ni kapattı. Hollandalı Derzimordalar (Gogol’un Müfettiş oyunundaki zorba polis tiplemesi) (din adamları ve -Avrupa liberalizmi özüne kadar yozlaştığı için- liberallerin onayıyla) Hollanda’dan ayrılmaya ilişkin bu maddeyi suç kabul ettiler. Kapatılan parti doğal olarak başka bir isim altında yeniden kuruldu.

Cava’da yerli halk bir Millî Birlik tesis etti. Birliğin şimdiden 80.000 üyesi var; kalabalık mitingler düzenliyor. Demokratik hareket kesintisiz büyüyor.

Dünya kapitalizmi ve Rusya’daki 1905 hareketi nihayet Asya’yı uyandırdı. Ezilip horlanmış, karanlığa terk edilmiş yüz milyonlarca insan Ortaçağ durgunluğundan yeni bir hayata uyanıyor; temel insan hakları ve demokrasi mücadelesi için ayağa kalkıyor.

İleri ülkelerin işçileri, Dünya’nın çeşitli yerlerinde değişik biçimler altında ortaya çıkan millî hareketin bu güçlü gelişimini ilgiyle, ondan esinlenerek izliyor. İşçi sınıfı hareketinin gücünden ödü patlayan Avrupa burjuvazisi, gericiliğe, militarizme, siyasette kilisenin rolü olması gerektiğini söyleyen fikre ve cehalete kucak açıyor. Oysa Avrupa ülkelerinin işçi sınıfı ile Asya’nın genç demokrasisi, kendi gücüne tam güveni ve yığınlara sarsılmaz inancıyla, bu yozlaşmış, can çekişen burjuvazinin yerini almak için ilerliyor.

Asya’nın uyanışı ve Avrupa’daki ileri proletaryanın iktidar mücadelesi, Dünya tarihinde bu yüzyılın başında ortaya çıkan yeni aşamanın bir simgesidir.

V. I. Lenin
Pravda

Sayı. 103
7 Mayıs 1913

[Kaynak: Collected Works, Progress Publishers, 1977, Moskova Cilt 19, s. 85-86.]

0 Yorum: