17 Temmuz 2012

Bakla


Sonunda baklayı ağzından çıkardı. Tartışma adabı, yüksek teori, “benim Marksizme kinim yok”, modernizm avcılığı, gnostik zırvalar ama bir yandan epistemik üst perde laflar, eleştirmen edaları, “Marksizm burjuva bir anlayışın ürünüdür”, “kesret içinde vahdet” denildi denildi ve sonunda o kadar çırpınan dil atındaki baklayı tutamaz oldu: “siz komünistlerin elinde anarşist yoldaşlarımın kanı var!”

Zaten bu söylenmiyor muydu? Onca teorik numaraların nedeninin baştan itibaren bu kin olduğu görüldüğü, bilindiği için “dalavere” kelimesi üzerinde duruldu. Mesele ne ekolojizm ne tartışma ne de İslam… Mesele bu kin… “Dinimiz kinimizdir” lafına takılı olan bu anlayışın ortak iş yapma derdi, tasası da olmaz. Eni sonu 1 Mayıs kortejinden elindeki detektörle sosyalistleri ve Marksistleri tespit edip kovalamak aslî işi olacaktır. Sınıfsal ve politik olarak bu saldırının hangi sınıfın ve hangi politik gücün işine geleceği ise açıktır.

* * *

Komşularla sıfır sorun, barış, İslam kardeşliği, mazlumlar, ideolojist tutum, dinidar bir çerçeve, bayrağın aldan aka dönüşmesi, ağır abilik, jön kardeşliği, dergi köşeleri, televizyon çıkartmaları, Osmanlı vizyonu, diplomasi zanaatı geldi geldi ve Hakan Albayrak, sonunda çatallanan dilinin arasından baklayı düşürdü: “Suriye’ye acilen silâh sevkiyatı başlamalı. Esad gitmeli. Ama Diyarbakır’da da BDP haksız.”

Hakan Albayrak, milletvekilliği yolunu temizledi. Numan Kurtulmuş’u Ak Parti’ye gelsin diye az dil dökmediğini söyledi. Esad zulmüne işaret edip Tayyip zulmüne kulaklarını ve gözlerini kapadı. Körfez zenginlerine peşkeş çekilen kız çocukları için Kur’an’a atfen: “bu kız çocukları hangi suçundan ötürü diri diri toprağa gömüldü?” diye sormadı. O zenginlerin yolunu temizlemek için uğraştı. Hürmüz Boğazı’nı İran kapattı diye üzülen, Birleşik Arap Emirlikleri batılı petrol tekelleri ile yeni boru hattı döşedi diye sevinenlerin içindeydi. Yakında “namlular İran’a çevrilsin” diye emir verebilir. O, yeşil kuşak kurgusu içinde öğrendikleri İslam ile petrodolar yüklü çantaların akış güzergâhı için yol açan “Malkoçoğlu”dur.

* * *

“Karun değil, Harun’uz, firavun değil Musa’yız”, adalet ve ahlâk vurgusu, “kalkınma tamam da ahlâk da önemli”, sola çakılan liberal Müslüman el feneri, rahmetli Erbakan’ın “mason hâl”i, adalet ve medeniyet güreşi, Ak Parti’nin “sol koltuk değneği”, vicdan abidesi olundu olundu ve nihayet keçeleşen dilin altından bakla kayıverdi.

Numan kurtuldu, cemaat-Erdoğan gerilimi ona yaradı, Albayrak’ın iddiasına göre o, Ak Parti’yi “ıslah” etmek için gelmekte idi. Oysa bu kadar bölünme tehdidi karşısında Kurtulmuş’un eli kolu bağlandı. Ak Parti’nin aklayıcısı Mustafa Karaalioğlu ise iktidarının olgun döneminde Kurtulmuş’un esasen eve geri döndüğünü söyledi. Buralardan övgü aldığına göre Harun/Karun arası farklılık, basit iki harf arası bir farklılıkmış. Ekmek yenilen kabın şeklini alıyor kafa da yürek de. Numan Hoca ceketiyle geldi, ceketiyle gitti gerçekten de. Ama Mevlânâ’nın dediği üzere, “ne insanlar gördüm üstünde ceket yok, ne ceketler gördüm…” Devamı bir yıl sonra…

* * *

Velhasıl, biz bir vakit, “Has Parti, Ak Parti’ye açılan kontenjandan, o alandaki güç imkânlarından ve fırsatlardan memnundur. Sırtında yumurta küfesi olmadığı için de Ak Parti’yi soldan eleştirebilmektedir. Biçilen rol budur. Ama pratik olarak buradaki mevcudiyetini idame ettirmesi mümkün değildir. Kanser olduğu iddia edilen Tayyip Erdoğan siyasetten çekildiğinde Numan Kurtulmuş’un ikame edilmemesi için herhangi bir neden de yoktur.”[1] dediğimizde bize öfkelenen dostlarımız, bu gerçeğin muhasebesini yapmalı ve kolay yoldan para kazanmanın da kolay yoldan kitle edinmenin de aynı tüketimci burjuva eğilimin yüzleri olduğunu artık görmelidirler.

Eren Balkır
16 Temmuz 2012

Dipnot:
[1] Eren Balkır, “Çığlığın Ahengi”, 9 Ocak 2012, İştirakî.

0 Yorum: