07 Ocak 2012

,

İhvan’ın Çirkin Yüzü


Bu mevsim Müslüman Kardeşler’in mevsimi. İhvan artık her yerde. Yükselişleri ise kendiliğinden olmadı elbette.

Bugün Katar, İhvan’ın tüm dünya genelindeki ortaya çıkışını ve tanıtımını resmî planda parasal açıdan destekliyor. Katar, milliyetçi Araplığa ilişkin hak iddialarını terk edip, İslamcılığın muhtelif eğilimleri ve akımları ile uzlaşıyormuş gibi görünüyor (Taliban’ın bile Katar’ın başkenti Doha’da üssü var.).

New York Times, Mısır’da ABD hükümeti ile İhvan arasındaki alabildiğine işveli ilişkiyi ifşa etti. Ama yeni tesis edilen bu aşk iki taraflı: Tunus’tan Filistin’e birbirinden farklı İslamcı kesimler (örneğin Hamas) bugün ABD’ye, hatta İsrail’e itidal ve itimat sinyalleri çakıyor. Hamas, bugün İsrail işgaline karşı silâhlı mücadeleyi bırakıp, Filistin’in yüzde 22’si ile ilgili taleplerini (aldatıcı ve kimi çelişkili mesajlar dâhilinde) ifade ediyor (Hamas, bugün resmî planda El-Fetih’in adımlarını izliyor, El-Fetih ise İhvan fikriyatından ilham alan kişilerce piyasaya sürülüyor.).

Bugün şurası açık ki İhvan (ve onun türevleri), zorla defedilen birkaç Arap diktatörün boşalttığı yeni politik arenaya hükmedecek. Mısır’da (Katar destekli) İhvan ile (Suudi Arabistan destekli) Selefîler arasında bir rekabet söz konusu. Bu iki ekip, ABD, İsrail ve defedilen rejimin kalıntıları ile uzlaşma konusunda tüm diğer politik akımlardan daha fazla ya da en azından sağ liberaller kadar arzulu. İşaretler artık gayet açık.

Ancak Suriye İhvan’ı, söz konusu hareketi karakterize eden oportünizmin en uç örneği.

Geçen gece MTV’de Suriye İhvan’ının Genel Müfettiş Yardımcısı Muhammed Tayfur’u izledim. Kullandığı söylem, hareketi gayet açık biçimde ifşa ediyordu. Tayfur, Suriye Toplumsal Milliyetçi Partisi (Suriye rejimi ile herhangi bir fikir ayrılığından asla söz etmeyen bu partinin) başkanı Jubran Urayci ile idrar yarışına giriyor. Urayci, İhvan’ın riyakârlığını açığa vurmak istiyor ve bu konuda başarılı oluyor. O, Tayfur’a İhvan’ın Golan Tepeleri’ni kurtarmakla ilgili bir planının olup olmadığını soruyor. Tayfur ise tereddüt ettikten sonra veriyor cevabını. O, Golan Tepeleri’ni kurtarmak için barışçıl bir mücadele verilmesi gerektiğine inandığını söylüyor. İşte bu noktada Suriye İhvan’ının duruşundaki epeydir devam eden riyakârlık açığa çıkmış oluyor. Oysa İhvan, yıllarca (ve doğru bir biçimde) Esad rejiminin Golan ile ilgili duruşunu alaya alıp durdu: İhvan, rejimin İsrail’e dönük eylemsizlik hâlini ve İsrail ile tereddüde mahal vermeden, barışçıl bir görüşme yapma arzusunu tutarlı bir biçimde eleştirdi.

Böylelikle Suriye İhvan’ı, Esad rejimi ile aynı konumda olacağını kabul etmiş oluyor. Arap-İsrail çatışmasına dönük rejimin dış siyasetine herhangi bir itirazları olmadığı açık (tabiî bu noktada İhvan ve onun sağ liberal müttefiklerinin derhal son verecekleri Hamas ve Hizbullah’a dönük destek bir istisnayı teşkil ediyor.) Aradan geçen onca zamandan sonra İhvan, temelde bugün Golan cephesine dönük rejimin eylemsizlik hâline herhangi bir itirazının olmadığını kabul ediyor. Sonrasında İhvan, İsrail işgali altındaki Golan’da yaşayan halkla ilgili durumu ya kutsal müdahaleye ya da “uluslararası toplum”un egemenliğine havale edecekmiş gibi görünüyor.

Ama Urayci bu sözlerle de yetinmiyor: Tayfur’u mahcup etmek istiyor. Ona İhvan’ın Filistin ile ilgili konumunu soruyor. Tayfur, anlaşılmaz bir iki kelâmı ağzında geveledikten sonra, sanki Filistin’i işgal eden devletle Golan Tepeleri’ni işgal eden devlet farklıymış gibi, esas olarak iç meselelere odaklanacaklarını söylüyor.

İhvan’ın İsrail’e karşı belirgin bir taviz siyaseti güdeceğinin işareti sadece bu değil elbette. Bugünlerde gereğinden fazla seyahat eden Raşid Gannuşi, Siyonist lobiye bağlılıklarını bildirmek için ABD’ye gidiyor. Mısır İhvan’ı, artık Filistin’den neredeyse hiç bahsetmiyor ve New York Times’ın bildirdiğine göre, hareketin kimi yöneticileri, Mısır-İsrail barış anlaşmasına saygı göstereceklerine ilişkin olarak ABD’li yetkililere güvence veriyorlar.

Lübnan’da Suudi parası ile satın alınmış durumda olan Cemaat-i İslamiye ise Lübnan Güçleri’nin bir müttefiki olarak hareket ediyor bugün.

Ama İhvan’ın söz konusu riyakârlığının ve (en azından retorik düzeyindeki) politik dönüşümünün de bir bedeli var elbette. İhvan, muhtemelen halkın ilk politik tercihlerini yeniden değerlendirmek amacıyla ikinci bir seçim yapma ihtimaline sahip olmadığını varsayıyor.

Esad Ebu Halil

0 Yorum: