12 Aralık 2013

,

Gezi Pazarı Kürd’e Düşman


Gezi Direnişi ile Haziran Kıyamı arasındaki ayrım açık. Direnişin ticaretini, özellikle Twitter ve Facebook âleminde, ayrıca kitapçı raflarında ifa edenlerin Haziran Kıyamı’na düşman olduğu da. Takipçi sayılarını, örgütlü değil, örgütçü arkadaşlarını artırmak, geride kalan tortu bu.

Özneliği TC denilen devletli özneye göre kuruyorlar… Aslında bu, devletin kapladığı alanın dışında bir öznelliğe izin vermemek için. Zulme odaklanıyorlar ki burjuvazinin sömürü düzeni yürüsün, sömürüye odaklanıyorlar ki bu devletin zulmü asla teklemesin.

Gever’de üç genç şehadeti müdafaa ederken şehit düştü. Gezi pazarı bu şehitlere küfretmek için yarışa girdi. Sattıkları isyanın yanlış anlaşılmasını istemiyorlardı. Onların şahit oldukları, sadece kendi bireysel öfkeleriydi. Sokakta adsız, adressiz ve kolektif olanın bireye bölünmesi şarttı. Bölme işlemi, “ruh”la ya da “öz”le yapılacaktı. Sonra gelsin “gericilik” ve “faşizm” eleştirileri. Bu devletin Türk ve İslam olduğuna ilişkin eski ezberler…

Ama orada, Kürdün stan’ında, halkının orman misali yakılması, dağlar gibi bombalanması vardı. Buranın doktoru şivan olmaktan uzaktı; köyü ise fis değil, kadı idi. O kendi ağalarına vurmayla öğrenmişti vurmayı. Burada buranın ağalarına tek kelime laf etmek bile mümkün değildi. Gever’deki şehitleri bile ancak içini boşalttıktan sonra görebiliyorlardı.

Onların özne oluşunun Gezi’de özne olanla bir ilişkisi yok oysa. Onu batıdaki muhtelif dinamiklerin yanıbaşına yerleştirmeyi lütufkârlık sayanlar var bir yanda. Hayır, onlar buranın öznesi değiller. Hiç olmadılar. Özne diye bir hashtag açıp Kürd’ü altta bir yerlere yapıştırmak anlamsız. Ona küfrederek özne olabileceğini zannedenler fena yanıldılar. Ona cingözlükle, istismar için yanaşanlar da…

Bu latif kişilerin önce Kürd’ün batının sömürüsünden ve zulmünden kurtuluş mücadelesine katkısının dolaylı olacağını anlamaları gerek. Kendilerini görüp kurdukları ayna, bu devletin ve bu burjuvazinin aynası. Kürd, o aynaları kırmak demek. Gever ile Gezi’yi karşı karşıya getirmek, tam da Haziran Kıyamı’nın yerin dibine gömülmesiyle ilgili. O varken medeniydi, yokken sadece sarıgül.

Wan’da Kürd depremzede, başını sokacak bir ev için mücadele ediyor. Bu halka ve belediye başkanına hakaret etmek, şerefsizlik. “O belediye başkanı ne duruyor, ev yapsa ya!” demek uşaklık. Üzerinde durulan “Öz” düzlemini kuran, bu uşakların efendileri. “Her yerde insanın özü aynı” masalı bu. “İnsan orada da burada da gürleşmek istiyor, anlamıyor musun?” diyorlar, dedirtiyorlar. Pazarları canlı kalsın, tek dertleri. Yan pazarda insan eti satılıyor, burada insan ruhu, özü… Bu pazarda Kürd’ün su satmasına bile izin yok.

Wan belediye başkanının eli kolu bağlı. Müdahale etmek istiyor ama halk politik mücadelesinde kararlı. Buna iki battaniye yardımıyla katkı sunmak da mümkün, batının kent meydanlarında birlikte üşümek de üşütmek de. Ama kendisine “solcuyum” diyenin o halka ve belediye başkanına hakaret etmek haddine değil. O dili kesecek bir soğuk var o kentte.

Kendi bedensel varoluşunu “öz” olarak tanımlayıp gürleşmesini özne olmak zanneden sefillerin Kürd’e düşmanlık etmesi kaçınılmaz. Kürd, o özün kurulduğu yeri de parçalamak.

Her şeyi o yüce “öz” adına düzlemek, asla siyaset değil. Haziran Kıyamı süresince kendi reklâm pastasını büyütmeyi, pazar alanını genişletmeyi gürleşmek zannedenlerin yaptığı, her şeyi kendisine göre düzlemekten ibaret. Alevi’nin, eşcinselin, Kürd’ün, çevrecinin vs.’nin bir çırpıda yan yana dizilmesinin nedeni bu. Boncukların içinden geçirilen ip, burjuvazinin ipi.

Bu burjuva kafanın sahadaki solcuya öğrettiği, birilerini iddialarıyla, gürleşen özlerine dair masallarla ve edebiyatla kandırmaktır. O ancak Kürd ile öz-deşleşmeyi öngörebilmektedir. Buradaki öz de gene TC’cidir, gene zalimin aynasında taranmış bir saç, cilâlanmış ayakkabıdır. Ondaki TC liberal, devletsiz bir TC’dir, ama gene de TC’dir.

Gezi pazarı mallarını satmaya başlamıştır. Bunun için Haziran’ın tüm teri, kanı, kokusu silinmelidir. Bu temizlik işlemi için öz tasavvurları, ruh çağrıları kaplayacaktır ortalığı.

Satılan, her zaman, bir tür devrimcicilik olacaktır. Bu devrimcicilik, devrimciye küfretmek, onu kendi özü, ruhu için biçime kapatmak, metaya dönüştürüp satmak, devrimci imkânları bir bir ezmek zorundadır. Bu satışta özne olmayı tarihe kazımış, topluma öğretmiş bir iradeye “özne” olmak bile yakıştırılmayacaktır. Ondaki devrimcilik şekle indirgenecek, çöpe atılacaktır. Hep şu “emperyalistlerin kuklası bunlar” tezviratı ağzın içinde gezdirilecektir. Bu cümle, Kürd’e özne olmayı yakıştırmadığından dillendirilecektir. Onu ufalamak isteyenlere hizmet etmek için bu özneyi ufaltmak zorundadır. Kendi bireysel varlığından göremeyeceği bir ufukta dövüşeni, uzakta olduğu için ufak görecektir. Bilinç gördüğünü hakikat zannedecek, göz aklın ve vicdanın yerini alacaktır. Gözünde küçülttüğünde düşmanının gerçekten küçüldüğünü zannetmek, ne güzel bir seraptır!

Haziran Kıyamı süresince sadece gösteri ve poz peşinde koşanlar, özünü ve gürlüğünü ispatlama derdinde olanlar, bu pozu satanlar için, bugün, mazlum bir halkın kolektif aklı ve vicdanı olabilmiş bir iradeye küfretmek tek çıkar yoldur.

Eren Balkır
12 Aralık 2013

0 Yorum: