27 Aralık 2011

,

Kraliçe Nanny ve Marunlar

Jamaika bağımsızlığını 6 Ağustos 1962’de elde etti. Ancak adadaki bağımsızlık mücadelesi 1962’den yüzlerce yıl öncesinde başladı.

18. yüzyılda İngiliz sömürgeciler İspanyol istilacıların (conquistador) yerini aldığında eski köleler adadaki dağlarda kendi yerleşimlerini kurmaya başlamışlardı bile. Bu eski köleler ve onların halefleri tarihsel planda Jamaikalı Marunlar olarak biliniyorlar. Kraliçe Nanny ve kardeşlerinin önderliğinde hareket eden Marunlar İngilizleri nihayetinde anlaşma yapmaya zorlayacak ciddi bir muhalefet örgütlemeyi becerdiler.

Marunlar, Britanya İmparatorluğu’ndan bağımsızlıklarını almak amacıyla hem gerilla savaşı verirler hem de karşı ekonomi olarak özetlenebilecek kimi faaliyetler içine girerler. Geceleri plantasyonlara saldırıp köleleri özgürleştirirler, öte yandan da geçimlik tarımla ve kendi kendine yeterli topluluğa ait kimi işlerle uğraşırlar. Emperyalistlerce yasaklanmış, salt kendi ihtiyaçları temelinde yürüttükleri ekonomik faaliyetlerinde kendi refahları esastır. İngiliz plantasyon sahipleri ile farklı Marun yerleşimleri arasındaki çarpışmalar Birinci Marun Savaşı’na yol açar. Marunlar, çalılıklarla kamufle olmak, mağaralara saklanmak ve İngiliz askerlerine pusu kurmak gibi bir dizi taktiğe başvururlar.

Bu kararlı mücadelenin sonunda zafer Marunların olur. Ancak Birinci Marun Savaşı sonrası onların yerleşimlerine saldırmama şartı karşısında İngilizler kölelerin yakalanıp plantasyonlara geri getirilmesinde yardımcı olmalarını talep ederler. Hepsi değilse de bir kısım topluluk bu talebi kabul eder. Gene de bu gelişme İngilizlerin nihayetinde Marunları mağlup edeceği İkinci Marun Savaşı’nın patlak vermesine mani olmaz. Kraliçe Nanny’nin yaşadığı Nanny Kasabası 1734’te yok edilir.

Maalesef Jamaika yıllar sonra Marunların karşı çıktığı plantasyon ekonomisinden pek farklı olmayan IMF politikalarının demir yumruğu altında ezilen bir ülke hâline geldi.

Ancak Marunların ortaya koydukları bu direniş tarzı, gerçek bir karşı ekonominin, devlet tarafından yasaklanan insanî etkileşimin ve devlet kapitalizmine karşı oluşturulacak bir devrimci yolun en güzel ve en etkin örneklerinden biri. Karşı ekonomi teorisinin önemli isimlerinden Samuel Edward Konkin, karşı ekonomiyi eleştiren ekonomist Murray Rothbard’a verdiği cevapta Marunların taktiklerinin geleneksel politik sisteme dayanan taktiklerden hayli farklı bir strateji olduğunu söylüyor:

“Köleleri bir plantasyonda efendileri için oy kullanıp, tüm enerjilerini kampanya ve adaylar için harcarken hayal edebilir misiniz? Kesin olan şu ki köleler bir seçenek olarak karşı ekonomiyi tercih edebilirler. Dr. Rothbard da onları bu tercih için teşvik etmeli ve kölelik karşıtı köle sahipleri partisi seçilene dek plantasyonda kalmaları konusunda kandırmamalıdır.”

Marunlar, plantasyonda oturup kölelerin kuralları değiştirmeyi isteyip istemediklerini görmek için seçimler tertiplemediler. Onlar, zorla çalıştıkları ve köle sahibi tarafından ezildikleri bir yere “demokrasi” getirmek için de uğraşmadılar. Sadece doğrudan eylemle kendilerini beslemek için çalıştılar ve kiraya verdiği gayrimenkulden uzakta yaşayıp onunla pek ilgilenmeyen, parazit birer toprak sahibi de olmadılar. Yerleşimlerini tesis eder etmez, devlete karşı mücadele edebilmek için askerî güç biriktirdiler. Marun stratejisi, karşı ekonominin sol-sağ ayrımının ötesine nasıl geçtiğini ve gerçek bir sınıf savaşının neye benzediğini göstermektedir.

Amerikan plantasyonunun mevcut hâlinde benzer eleştirel niteliklere sahip Marun taktiklerini paylaşan bir dizi farklı çağdaş örneğe rastlamak mümkündür. En dikkat çeken örnek, gıda güvenliğine ilişkin sorunlarla yüzleşen Siyah toplulukların yürüttüğü şehirli halkın tarım hareketidir. Gerilla savaşı bahsinde, şehirli çetelerin örgütlenmesi için yapılacak daha çok iş vardır. Ama ben bu konuda gayet iyimserim.

The Daily Attack

0 Yorum: