“İşçiler bölünmelerden bıkmış durumdalar. İşçiler
birlik istiyorlar. İşçiler, kimi zaman huzur bozucu tartışmalar biçimini bile
alabilen bölünmelerden nefret ediyorlar […].”
Bu türden, benzer ifadeler bazen işçilerin ağzından da
çıkabiliyor.
İşçiler, birliğe gerçekten de muhtaçlar. Hatırda
tutulması gereken önemli bir husus, kendilerinden başka kimsenin onlara birlik
bahşedemeyeceği, birliğe ulaşma konusunda kimsenin kendilerine yardım
edemeyeceği gerçeğidir. Birlik “vaat edilemez”; bu tür bir vaat, sadece nafile
bir böbürlenme, kendi kendini aldatmadan ibarettir; birlik, aydın grupları
arasında imza edilen “anlaşmalar”dan neşet etmez. Böyle olduğunu zannetmek, son
derece hazin, çocuksu ve cahilâne bir hayâldir.
Birlik kazanılmalıdır, bu kazanım, sadece işçiler,
sınıf bilinçli işçiler tarafından, inatçı ve ısrarlı bir gayret aracılığıyla
temin edilebilir.
Uzun uzun mektuplar yazıp, “birlik” sözcüğünü
yazmaktan, onu vaat etmekten ve bir kişiyi birliğin müdafisi olarak “ilân”
etmekten daha kolay bir şey yoktur. Ancak gerçekte birlik, yalnızca ileri
işçilerin, tüm sınıf bilinçli işçilerin gayretleri ve örgütlenmeleri sayesinde mevzi
kazanabilir.
Örgütlenme olmaksızın birlik imkânsızdır. Örgütlenme
ise azınlık çoğunluğa teslim olmadıkça mümkün değildir.
Kimi tartışmasız gerçekler vardır. Kimse bunları
sorgulayamaz. Yegâne -yegâne!- mesele, bunları yürürlüğe koyma meselesidir. Bu
kolay değildir. Tüm sınıf bilinçli işçilerin çabasına, azmine ve dayanışmasına
muhtaçtır. Ancak böylesi bir çabanın yokluğunda işçi sınıfının birliğinden söz
etmek faydasızdır.
Amsterdam Enternasyonal Kongresi tarafından kabul
edilmiş olan karar [1904 Ağustos’unda İkinci Enternasyonal Amsterdam
Kongresi’nde kabul edilen “Parti birliği” kararına atıfta bulunuluyor. -ç.n.]
tüm ülkelerdeki işçi partilerinin birliği hususunda baskı uygulamaktadır. Bu
karar doğrudur. İşçilerin birliğini talep etmektedir, ancak bizimkiler de dâhil
bu yöndeki tüm gayretler, bu birliği işçilerin iradesine teslim olmayı reddeden
aydın gruplarının birliğiyle ikame etme yönünde cereyan etmektedir!
Bu, hazin değilse de anlamsızdır.
İki buçuk yıl boyunca (1 Ocak 1912’den beri) tüm Rusya
genelindeki sınıf bilinçli işçilerin çoğunluğu, esasında Ocak 1912, Şubat 1913
ve 1913 Yaz’ında alınmış Pravdacı kararlar etrafında birleşmiştir. Bunun kanıtı
çeşitli gazeteler için hazırlanan koleksiyonlarda ifadesini bulan, işçi
gruplarının miktarlarını gösteren kesin rakamlardır. İşçi kitleleri içinde
destek bulamayan envai çeşit aydın grubu bu rakamları inkâr edebilir ve bunları
sessizlikle geçiştirme yoluna gidebilir, ama sözkonusu rakamları asla ortadan
kaldıramazlar. Bu rakamlar, sadece ilgili aydın gruplarının işçi kitlelerinden
kopmuş olduklarını ve hakikatten korktuklarını gösterir.
St. Petersburg’da gazeteler için yapılmış
koleksiyonlarda ifadesini bulan işçi gruplarının sayısı:
Birçok kez yayımlanmış, asla gözden geçirilmemiş ya da
itiraz edilmemiş olan bu rakamlar, tasfiyecilerin sınıf bilinçli işçilerin
sadece beşte birinin desteğine mazhar olduklarını gösterir (üstelik bu rakamlar,
Kafkasyalılar, troçkistler, bundistler ve Letonlar gibi, onların tüm
müttefiklerini de içermektedir. Bugünlerde müttefikleri kendilerinden
ayrışıyor; Letonlar çoktan ayrıldılar).
Demek ki işçilerin beşte dördü Pravdacı kararları
kendi kararları belliyor, Pravdacılığı onaylıyor ve fiiliyatta Pravdacılığın
etrafında toplaşıyor.
İşte bu aydın gruplarının değil, işçilerin gerçek
birliği, sadece lafta değil, pratikte birlik, salt bir vaat olmanın ötesinde,
tüm Rusya genelinde işçi sınıfı hareketi içinde iki buçuk yıllık bir çabanın
sonucu olarak gerçekleşen bir birliktir.
Bu birlik ve işçilerin beşte dörtlük çoğunluğuna
teslim olmak için kavga etmeye devam etmek zorundayız. Birliğe uzanan bundan
gayrı bir yol yoktur, olamaz. İşçiler, beşte dörtlük çoğunluğun beşte birlik
azınlığın ya da hâlihazırda işçi desteğinden mahrum aydınların işçilerin
çoğunluğuna ait iradeyi takmamalarına izin vereceğine inanacak kadar çocuk
değildirler! Bu fikir, bütünüyle anlamsız ve saçmadır.
Bırakalım bu isimler Pravdacılara küfretsinler ve
onlara “gaspçılar” desinler. Bırakalım bu küfür, tasfiyecileri, Plehanof’u,
Troçki’yi, Vperyodcuları, Bundcuları ve tenezzül eden diğer tüm isimleri
birleştirsin. Bu küfür, kendi iktidarsızlıklarına karşı öfkeli olan küçük
iktidarsız gruplardan geliyor. İşçi kitlelerinden kendilerini kopartan bu küçük
iktidarsız gruplardan kopan bu “birlik” yaygarası düpedüz ikiyüzlülüktür, zira
birliğe halel getirenler ve ayrılıkçı taktikler aracılığıyla çoğunluğun
iradesini takmayanlar bu gruplardır.
Bu gruplar nafile uğraşıyorlar. Ettikleri küfür de
dikkate değmez. Pravdacı işçiler öfkeli ama iktidarsız aydın gruplarından gelen
her türlü küfre rağmen işçilerin birliğini inşa ediyorlar ve bu inşa sürecine
devam ediyorlar.
V. I. Lenin
Trudovaya Pravda, Sayı: 2
30 Mayıs 1914
Collected Works [“Toplu Eserler”]
Cilt: 20, s. 319-21
0 Yorum:
Yorum Gönder