08 Kasım 2008

, ,

Cemile Buhayrad


Cezayir Kurtuluş Mücadelesinin Sembolü


Cemile Buhayrad, birçokları tarafından yirminci yüzyılın en güçlü kadın özgürlük savaşçısı kabul edilir, ancak anlaşılamayan kimi nedenlerden ötürü bu beynelmilel kahraman hakkında çok az şey bilinmektedir. Esasında onun üzerine bir örtü örtülerek isminin unutturulmaya çalışıldığı açıktır.

Cezayir Kurtuluş Devrimi’ndeki rolü ile ilgili malumat oldukça önemli olmasına karşın üzerinde pek durulmaz. Oysa ondan görece daha az önemli ve ünlü başka özgürlük savaşçılarıyla ilgili ayrıntılı bilgi kaynaklarına ulaşmak mümkündür. Bu gerçekten de önemli bir meseledir, zira bu büyük Cezayirli kadının ismini alan herhangi bir caddeye ya da okula da rastlanmamaktadır.

Cemile’nin yakalanması ardından, yaşadığı dava sürecinde ve mahkûmiyeti boyunca bile Cezayir Devrimi’nin başarısı ve sonrasında sömürgeciliğe karşı silâhlı mücadele fikrinin desteklenmesi noktasında oynadığı hayatî rol göz önüne alınırsa onu göz ardı etme gayretlerinin nedeni daha iyi anlaşılır. Özgürlüğü uğruna mücadele ettiği ülkenin bile hakkında yeterli bilgi veremediği, bunun yerine diğer kişiler ile ilgili malumat verebildiği için nazikçe özür diliyor oluşu da üzücüdür.

Cemile’nin hikâyesi, 1930’da, Cezayirli bir yöneticinin Fransız temsilcisine hakaret etmesi sonucu Fransa’nın ülkeyi işgal etmesi ile başlar. Cezayirliler cesurca savaşırlar, ancak silâhsız ve sayıca çok azlardır. Takip eden beş yıl içinde ülkenin verimli topraklarına el konulur ve Fransız yerleşimcilere tahsis edilir. Bu yerleşimcilerin sayısı iki yüz elli bin civarındayken, Cezayirlilerin sayısı giderek azalmaktadır.

İkinci Dünya Savaşı’nın başlamasından birkaç yıl önce Fransa Cezayir’i Afrika’daki bir Fransız Eyaleti olarak topraklarına katar. Cezayirlilerin Fransızların bu adımına itiraz etmelerine rağmen, ülkedeki gençlik savaşta Fransa için savaşması amacıyla zorla askere alınır. Birçok genç bu uğurda ölür.

Cezayirlilere yönelik âdil olmayan muamelelerin (ki en sık tekrarlanan örnek, ekmeğin Avrupalılara, arpanın ise geri kalanlara ayrılmasıdır.) sonucu olarak aylarca süren bir dizi barışçıl gösteri düzenlenir. 15.000 kişi Mustaganim’deki caddelerde herhangi bir olayın yaşanmadığı protesto gösterileri düzenler. Ancak kısa bir süre sonra her şey değişir ve Fransız ordusu bu eylemlere karşı Setif’te toplu bir kıyım gerçekleştirir. 8 Mayıs 1945’te, Nazi Almanya’sına karşı müttefiklerin elde ettiği zaferi kutlamak amacıyla düzenlenen törende binlerce Cezayirli Setif’teki bir caminin yakınında toplanır ve yetkililerin izin verdiği barışçıl bir yürüyüş gerçekleştirir. Aynı zamanda o gün insanların alışveriş günüdür. Milliyetçi sloganlar atan kalabalığın üzerine birkaç dakika sonra Konstantin’den getirilmiş olan birlikler tarafından ateş açılır.

Kısa sürede bir katliama dönüşen olaylar sonrası caddeler ve evler cesetlerle dolup taşar. Tanıkların ifadelerine göre, lejyonerler bebekleri ayaklarından tutup kafalarını taşlara vurmuş, hamile kadınların karınları deşilmiş, askerler evlere saklanmış olan insanları katletmek amacıyla evlerin bacalarından el bombaları atmış, ağıtlarla ölülerini mezarlığa götürenler makineli tüfeklerle taranmıştır.

Bir tanığın aktardığına göre, Avrupalı yerleşimciler olaylardan çok korkmuş, sorumluların hepsinin vurulmasını istemişlerdir.

Katliam genişleyerek devam eder ve müteakip günlerde 45.000 Cezayirli öldürülür. Köyler top ateşine tutulmuş ve daha sapa mezralar savaş uçaklarınca bombalanmıştır.

Yavaşlığı yüzünden eleştirilere maruz kalan, defin işlemlerinden sorumlu bir albay başka bir subaya, “Onları benim gömdüğümden daha hızlı öldürüyorsunuz” der.

Setif ve daha birçok olay Cezayirlilere çok önemli bir ders verir: savaşmadıkları takdirde Fransızlar onlara özgürlüklerini asla vermeyecektir.

Cemile, tam da böylesi bir yakıcı gerçekliğin teşkil ettiği bir arka planda, 1935 yılında, orta-sınıf bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelir. Bir Fransız okulunda eğitim görmüş fakat erkek kardeşinin iğvasıyla millî mücadeleye katılmıştır. O zamanlar Cemile, nadir rastlanan bir güzelliğe ve zekâya sahip, atılgan mizaçlı bir genç kızdır.

Devrim süresince Millî Kurtuluş Cephesi komutanı Sadi Yacef’in irtibat ajanı olarak çalışır.

Ayrıca bir ara Cezayir’in başkenti Cezayir’de silahlı eylemlerden de sorumlu olduğuna dair doğrulanmamış birçok rapor da bulunmaktadır.

1954-65 yılları arasında Cezayir devrimi Asya ve Afrika’yı sarsan, 2. Savaş sonrası sömürgecilik karşıtı mücadelelerin en güçlülerindendir. FLN'nin (Ulusal Kurtuluş Cephesi) ilk eylemi, Cezayir’in doğusundaki Aures dağlarındaki Fransız kuvvetlerine karşı düzenlenen bir gerilla saldırısıdır. Bu olay, Fransızların Vietnam’da, Dien Bien Phu’da aldıkları yenilgiden sadece altı ay sonra gerçekleşir.

Sözkonusu yenilgi, Çinhindi’ndeki Fransız egemenliğinin sonu olur ve Fransızların sömürge imparatorluğunun dağılma sürecini hızlandırır.

Sömürge rejiminin bütün cephelerine yönelik silahlı eylemleri de kapsayan millî kurtuluş mücadelesi köylüler arasında yaygın destek bulur. Şehirlerde FLN kısa zamanda sağlam bir sempatizan kitle kazanır. Başkentte emekçilerin yaşadığı Kasbah bölgesinde FLN’ye verilen destek çok yüksektir ve bu alan emperyalist güçler için yasak bölge haline gelir. Kitlesel bağımsızlık yanlısı gösteriler 1960 yılında Fransız yöneticilerine Cezayirlilerin kararlılığını ispatlayarak Cezayir şehirlerine hızla yayılır.

Fransa, bu mücadeleye karşı modern ordusunun bütün silahlarını, NATO’dan da takviyelerle, seferber eder. Yedi buçuk yıl süren savaşta 400.000’den fazla asker -hava kuvvetlerinin üçte ikisi ve donanmanın yarısı dâhil- savaşta yer alır.

Uçakların, tankların ve deniz ablukasının yanı sıra Tunus ve Fas sınırlarına elektrikli bariyerler yerleştirilir, asileri tecrit için denizde sualtı tarama ağları kullanılır ve halkın yararlanmasını önlemek için ürünü ve tarım araçlarını yok etme politikasıyla 8000’den fazla köy imha edilir. Fransızlar kurtuluş hareketini ezmek için en karmaşık ve şeytani terör, istihbarat ve işkence yöntemlerini uygularlar. Şehitlerin sayısı son derece yüksektir. İki buçuk milyon insan savaş sonucunda yerlerinden edilmiş ve bu durum bir milyondan fazla kişinin ölümüne neden olmuştur.

300.000’den fazla yetim ve öksüz çocuk şehirleri doldurmuş, 300.000 Cezayirli kurtuluş mücadelesinin takviye güçleri haline geldikleri Fas ve Tunus’a çekilmiştir.

Cemile Buhayrad bu şehitlerden biri olmaya yazgılıdır. Bir baskında yakalanır ve başkentteki Fransız lokantalarına birçok kişinin ölümüne yol açan bombalar yerleştirmekle suçlanır. Ağır işkencelerden sonra yargılanır, suçlu bulunur ve 1957’de ölüm cezasına çarptırılır.

Ancak Cemile’nin, milletlerin kendi kaderini tayin hakkına iman etmiş Fransız avukatı, bu gülünç mahkemede alınacak yenilgiyi kabul etmeye razı değildir. Cemile’nin davasındaki ve başka davalardaki rolüyle bilahare beynelmilel bir ün kazanacak olan Avukat Jacque Verges, dünyanın en ücra köşelerine kadar ulaşan bir kampanya başlatır. Dünya kamuoyunun ezici baskısı altında infaz ertelenir ve 1958’de Cemile Rheims’de bir hapishaneye gönderilir.

Birçok yenilgiden ve her iki cenahtan birçok ölümden sonra Evian Anlaşmaları 1962 Mayıs’ında imzalanır ve Cezayir’in bağımsızlığı ilân edilir. Ancak Fransa birkaç ay önceden, henüz anlaşma masasındayken, sayısı binlerle ölçülen Cezayirli tutukluları tedricen serbest bırakmaya başlamıştır. Cemile serbest bırakılmasından kısa bir süre sonra, Müslüman olup Mansur ismini alan avukatı Verges ile evlenir.

Bağımsızlık sonrası Cezayir Kadın Birliği’nin başkanı olur fakat o günlerde cumhurbaşkanı olan Bin Bella’nın süreci zorlaştırıcı her kararına karşı mücadele etmek zorunda kalır. Birkaç yıl sonra ise politik arenayı terk etme kararı alır. Ev hanımı olarak Paris’te hayatını sürdürür. Arada sırada kamuoyu önüne çıktığında dünya onu millî kurtuluşun sembolü olarak anar.

0 Yorum: