24 Mayıs 2018

, ,

Emir Perviz Puyan

İran ve Arap halklarının kurtuluş mücadeleleri, sadece gerici rejim ile emperyalizmin uşakları olan bağımlı komprador-burjuvaziye karşı devrimci mücadeleler ile dolu bir geçmişe sahiptir. Bunun yanında, milliyetçi ve ırkçı boyunduruğuna karşı mücadelelerde yer almaktadır. Milliyetçi ve ırkçı boyunduruk, kralcı şah-rejimi barbarlığı altında yaşayan bütün uluslardan halk kitlelerine karşı milli baskı ve sınıf baskısı demektir.

Sömürgeci güçlerin, İran'ın sayısız doğal zenginliklerine ve stratejik pozisyonuna göz dikmeleri sonucu İran halkları, ulusal mücadeleler ve sınıf savaşımları ile dolu uzun tarihlerinde çok sayıda kurban vermişlerdir. Günümüzde İran, özellikle Amerikan emperyalizminin dikkatini üzerinde toplamaktadır. Gerici rejimin sağlamlaştırılması için emperyalist güçler hiçbir yardımı esirgememektedirler; çünkü gerici rejim, emperyalist tekellerin ülke zenginliklerini sömürebilmeleri için bekçilik görevini üstlenmekte ve tüm Orta Doğu, Basra Körfezi ve diğer Arap ülkelerindeki kurtuluş mücadelelerini bastırabilmek için araç olarak vazife görmektedir. İran halklarının mücadelesi bu açıdan sadece vatan mücadelesi olmak kapsamını aşmıştır. İran halkları, sömürgecilik ve yabancı müdahalelere karşı mücadelelerle tarihsel bağlara sahip değilmiş gibi görünmektedir. Bu mücadeleler arasında bağlar kurmak, ulusal kurtuluş hareketlerinin enternasyonal görevidir. Bu bağlar bölgede, ilerici demokrasi ve özgür bir geleceğin sağlam temellerini, tek ortak düşman olan Amerikan emperyalizmi ile onun gerici, siyonist ve ırkçı üslerine karşı kurtuluş mücadelesi veren kardeş halkların birliğini oluşturur.


İran halklarının -ve özellikle devrimci öncülerinin- mücadelesi bu açıdan, geleceğimizi tayin edecek bu savaşın bütünleşmiş ve dayanışma içinde olan bir stratejisi düzeyine ulaşmıştır. Şah rejiminin, ülkemiz Filistin'deki siyonist saldırganların sistemi ve gerici Arap rejimleri ile kurduğu en gerici birlik göz önüne alınırsa, bizim birliğimiz de en doğal bir şeydir. Fakat bizim devrimci ilişkilerimiz, emperyalizm ve gerici birliğe karşı mücadelede halklarımız arasında kurulan ilerici bir birliğin oluşturulması içindir.

Dayanışmamız genel olarak halkımızla İran halkları arasında olmakla beraber, özelde dikkatlerimizi İran halklarının mücadelesinin bu dönemde gerektirdiği ve en net şekilde fark edilebilen devrimci öncü örgütlerden biri olan Halkın Fedaileri Gerilla Örgütü'ne çevirmiş durumdayız. Onun fedakârlıklarla dolu yiğitçe mücadelesine, İran halklarının mücadelesi ile genelde Arap halkının ve özelde Filistin halkının mücadelesi arasındaki dayanışmayı kuvvetlendiren rolüne hayranlığımızı belirtiriz.

Elimizdeki kitaba ve öldürülmüş olan yiğit yazarı yoldaş Emir Perviz Puyan'a gelince, burada tüm ulusal kurtuluş savaşlarının çok önemli bir sorunu konu olarak alınmaktadır: En gaddar baskı ve diktatörlüğe karşı silahlı mücadele ile yoldaşın “hayatta kalma teorisi” diye adlandırdığı görüş arasında yapılması gereken seçim.

Bu kitap, “hayatta·kalma teorisi”ni reddederken, ilerici teorik, bilimsel ve deneysel bir düzeyden yola çıkarak, savaşçı öncünün oluşmasının en esaslı temellerini hazırlamaktadır. O, halk kitlelerinin korku ve çekingenliğinden oluşan engelleri bertaraf etmenin, kitleleri halkın devrimci örgütüne veya devrimci partisine, yani işçi sınıfının partisine doğru harekete geçirmenin öncülüğünü yapmaktadır.

Dikkatleri “hayatta kalma teorisi”nin reddine ve bu koşullarda savaşçı öncünün tarihi gerekliliğine çeken bu kitap, İran’daki ideolojik tartışmayı dile getirmektedir. Savaşçı öncü örgütün gelişmesi ve devrimci partiye geçiş sorununa da aynı ilgi ile eğilinmelidir.

Yoldaşın devrimcilere has bir şekilde ölümü ile bu konudaki tartışmaların duraklamaya uğradığı, şüphesiz bir gerçektir. İşte burada diğer yoldaşlara düşen görev, kanla yazılmış bu mirasın ışığı altında yeni tecrübeler kazanmak, mücadeleyi İran halklarının, işçi sınıfının ve savaşçı öncülerinin kazandıkları deneylerin temeli üzerinde Marksist-Leninist bilinçle sonuna dek götürmektir.

Kitaba eklenen bu kısa önsözün sonunda kendi adıma, Filistin Halk Kurtuluş Cephesi ve savaşan Filistin halkı adına, İran halklarının gerici, şovenist rejimine ve bu rejimin sırtını dayadığı her emperyalist güce karşı muzaffer olacağına bütün kalbimizle inandığımızı söylemekten sevinç duyarız. Tıpkı halkımızın emperyalist, siyonist ve gerici düşmana karşı zaferinden emin olduğumuz gibi.

Bugün hepimiz, tüm Basra Körfezi bölgesinin özgürlüğü, demokratik ve ilerici bir gelecek, barış ve gerçek kardeşlik için savaşıyoruz. Bu bölge, sömürü ve hegemonyanın ortadan kalktığı özgür bir dünyanın bir parçası olacaktır. Adalet, barış ve sosyalizmin egemen olduğu bir dünyanın.

Dr. Corç Habeş
Filistin Halk Kurtuluş Cephesi Birinci Sekreteri

0 Yorum: