Trump’ın
kendisini affedebileceğine dair yorumların dile getirildiği günlerde MintPress,
küçük kızları zenginlere pazarlamakla suçlanan Ghislaine Maxwell’in ailesini
ifşa ediyor. Ghislaine’nin medya baronu babası, İsrail için casusluk yapmış bir
isim. Kız kardeşi, Silikon Vadisi’nde Tel Aviv’in çıkarlarını savunuyor. Erkek
kardeşleri, oldukça etkili olan İslam karşıtı düşünce kuruluşunun kurucuları.
Yeğenleri, Beyaz Saray ve Dışişleri Bakanlığı’nda önemli görevlere sahip. Bu
Maxwell çetesi, ABD ve İsrail’de devlet katında güçlü bağlar kurmuş bir yapı.
Aşağıda bu çetenin hikâyesine yer veriliyor.
Ghislaine Hapisten Çıkar, Epstein
Dosyaları Toprağa Gömülür
Genel
yoruma göre Ghislaine Maxwell yakında hapisten çıkacak. Seçim kampanyası
boyunca Epstein dosyalarını yayınlama sözü veren Trump yönetiminin bugünlerde
genç kızları zenginlere peşkeş çeken suçluyu affedeceği konuşuluyor.
İlk
döneminde Ghislaine Maxwell’i affetmeyi düşünen Trump, geçen ay af kararı
çıkartma fikrine itiraz etti. Sonrasında ise Trump, “affetme yetkim var” dedi.
Birkaç gün sonra Maxwell, Teksas’ın Bryan kentinde bulunan asgari güvenlikli
hapishaneye aktarıldı ki bu, genelde tanık olmadığımız bir uygulamaydı. Zira
fuhuşla suçlanan ve on yıldan fazla ceza almış kadınlar, bu tür hapishanelere
aktarılmıyorlar. Bu değişiklik, kimi yorumlara ve öfkeli tepkilere yol açtı.
Maxwell,
başka bir hapishaneye Trump’ı Epstein’la ilişkilendiren delilleri ekibinden
birinin sızdırması üzerine nakledildi. Bu deliller arasında, üzerinde “Doğum
günün kutlu olsun, her bir gün aramızdaki bir başka muhteşem sırrımız olsun” cümlesinin
ve çıplak kadın çiziminin bulunduğu bir doğum günü kartı da vardı. Kart, Trump
tarafından Epstein’a gönderilmişti.
Maxwell,
Jeffrey Epstein’a genç kadınlara ve kızlara tecavüz edildiği, fuhşa sürüklendiği
süreçte yıllarca yardım etmiş bir isim. Epstein’ın ilişkili olduğu isimler
arasında milyarderler, şöhretli isimler, Trump gibi siyasetçiler bulunuyordu. Epstein,
Trump’ı “en yakın arkadaşım” olarak tarif ediyordu.
2021’de
Epstein, Manhattan hapishanesinde öldü. Ölümünün sırrı çözülemedi. İki yıl
sonra da Maxwell, fuhuş suçlamaları ardından hapse atıldı, 20 yıl hapis cezası
aldı.
Trump’ın
onu çıkartacağına dair haberler, kitle tabanını şoke etti. Bunun üzerine
medyada Trump’ın rüşvet aldığına dair suçlamalar dillendirildi. Hill’de
çıkan bir makalede “Ghislaine Maxwell’e sessiz kalması karşılığında para
verilmiş, ardından da af çıkartılması gündeme gelmiş olmalı” denilmekteydi.
Demokratik Ulusal Komite danışmanı Tim Hogan, bu yazıyı yazanın iddiasının
hükümet eliyle örtbas edildiğini söyleyerek, bu işlemi gerçekleştirenleri ağır
bir dille eleştirdi. Ardından Hogan, Trump’a bağlı bir kurum olan ve başında
kendisine sadık bir isim olarak Kash Patel’ın bulunduğu FBI’ın, Trump’ın ismini
“henüz yayınlanmamış olan Epstein dosyalarından sildiğini” söyledi.
Robert
Maxwell: Medya Patronu ve İsrail Ajanı
Ghislaine
Maxwell’in işlediği suçların önemli bir kısmı bilinse de ailesinin ABD ve
İsrail’deki ulusal güvenlik kurumlarıyla ilişkisi pek bilinen bir konu değil. Bu
bağı en çok da babası Robert Maxwell kurdu. Medya baronu ve ilk teknoloji
girişimcisi olarak Robert Maxwell, güvenlik kurumlarıyla güçlü bir bağa sahipti.
Memleketi
Çekoslovakya’nın Hitler eliyle işgal edilmesi ardından Amerika’ya göç eden
Yahudi mülteci olarak Maxwell, İngilizlerle birlikte Almanya’ya karşı mücadele
etti. İkinci Dünya Savaşı sonrası kendi ülkesinde kurduğu bağları kullanarak
yeni kurulan İsrail devletine silah taşınmasına katkıda bulundu. Bu silahlar,
1948 savaşında ve yaklaşık sekiz yüz bin Filistin’in etnik temizliğe maruz
kaldığı Nekbe’de kullanıldı.
Maxwell’in
hayat hikâyesini kaleme alan Gordon Thomas ve Martin Dillon’ın aktardığına göre,
Robert Maxwell İsrail istihbaratına ilkin altmışlarda bağlandı. İsrail’deki
teknoloji şirketlerini satın almaya başladı. İsrail, bu şirketleri ve
yazılımları dünya genelinde yürüttüğü gizli operasyonlarda ve casusluk
faaliyetlerinde kullandı.
Maxwell,
zamanla 16.000 insanın çalıştığı 350 şirketin sahibi haline geldi. New York
Daily News, İngiltere’de çıkan Daily Mirror ve İsrail’de çıkan Maariv
gazetelerinin sahibi olan Maxwell, bunun yanında bazı dünyaca ünlü yayınevlerinin
ve bilimsel yayın merkezlerinin de sahibiydi.
İş
dünyasında edindiği güç sayesinde politik güce sahip olan Maxwell, 1964’te
İngiltere parlamentosuna girdi. ABD dışişleri bakanı Henry Kissinger ile Sovyet
devlet başkanı Mihail Gorbaçev en yakın arkadaşları idi.
Maxwell,
bu nüfuzu İsrail’in çıkarları için kullandı. İsrail’in istihbarat toplamak
amacıyla ürettiği yazılımları Rusya’ya, ABD’ye, İngiltere’ye ve başka ülkelere
sattı. Bu yazılımlar arasında Mossad’ın dünya genelinde istihbarat kurumlarına
ve hükümet binalarına sızıp gizli bilgi toplamasını sağlayan yazılım da
bulunuyordu.
Ariel Sharon (sağdaki) Robert Maxwell’le birlikte. 20 Şubat
1990, Kudüs.
Casusluk
imkânlarını bu dönemde geliştiren İsrail, aynı zamanda gizlice nükleer silah
programını yürürlüğe koydu. Bu proje, 1986’da delilleri İngiliz basınına
sızdıran İsrailli barış eylemcisi Mordehay Vanunu tarafından açığa çıkartıldı.
İngiltere’nin en güçlü medya patronlarından olan Maxwell, Vanunu’ya yönelik
casusluk faaliyeti yürüttü, fotoğraflarını ve onunla ilgili bilgileri İsrail
Büyükelçiliği’ne teslim etti. Bunun üzerine İsrail istihbaratı Vanunu’yu
kaçırıp hapse attı.
Maxwell’in
ölümü de tıpkı Epstein’ın ölümü gibi tartışmalara neden oldu. 1991’de cansız
bedeni okyanusta bulundu. Yetkililer, lüks yatından düştüğünü, tuhaf bir kaza
neticesinde öldüğünü söyledi. Bugün hâlâ çocukları babalarının öldürülüp
öldürülmediği konusunda anlaşamıyorlar.
Yıllarca
Maxwell’in İsrail’in “süper casus”u olarak çalıştığına dair dedikoduları, Kudüs’te
devletin düzenlediği abartılı cenaze töreniyle teyit edildi. Naaşı, İsa’nın
göğe yükseldiği söylenen noktanın bulunduğu, Yahudilik için de kutsal olan Zeytinler
Dağı’na defnedildi.
Hükümet
ve muhalefetten birçok isim cenazeye katıldı. Bunlar arasında İsrail istihbarat
teşkilatlarının altı başkanı da vardı. Cenaze konuşmasını cumhurbaşkanı Hayim
Herzog yaptı. Konuşma yapan diğer bir isim de başbakan İzak Şamir’di. Şamir
konuşmasında “Robert Maxwell’in İsrail için bugün herkesten çok daha fazla şey
yaptığını” söyledi.
Lâkin
Maxwell, İngiltere’de pek sevgiyle anılan bir isim değil. Korkulan bir kişilik
olarak Maxwell, tıpkı (İsrail’le güçlü bağları bulunan) Rupert Murdoch gibi, medya
kuruluşlarını demir yumrukla yönetti. Ölümü sonrası kendisinin batmakta olan
diğer şirketlerini kurtarmak için çalışanlarının emeklilik fonundan 500 milyon
dolardan fazla parayı çaldığı görüldü. Bu hırsızlık neticesinde birçok
çalışmanının emeklilik planı suya düştü. On yıl sonra, 2001’de Scotsman
gazetesi şunları söyledi:
“Maxwell, yaşarken hakir
görülen, ölümü sonrası herkesin nefretini dile döktüğü bir isimdi. Çünkü o,
Mirror Grubu’na bağlı gazetelerin emeklilik fonundan 440 milyon sterlin çalmıştı.
Maxwell, İngiltere’nin suçlar tarihinde en büyük hırsız olarak kayda geçti.”
Isabel
Maxwell: İsrail’in Silikon Vadisi’ndeki Kadını
Robert’ın
kızı, Ghislaine’in ablası Isabel Maxwell, babasının hayat hikâyesini yazan Thomas
ve Dillon’ın kitabının tüm nüshalarını toplattı. Times of London’ın
haberine göre, hemen ardından İsrail’e kaçan Isabel, kitabı Mossad’ın başkan
yardımcısı, aile dostu David Kimche’ye verdi. Bu tür ilişkiler, babasının İsrail’in
üst düzey casusu olduğunu ispatlıyordu.
Isabel,
teknoloji endüstrisi alanında uzun ve başarılı bir kariyere sahip oldu. 1992’de
ikiz kız kardeşi Christine ile birlikte internetteki ilk arama motorlarından
birini geliştiren şirketi kurdu.
Ancak
yukarıda bahsi edilen emeklilik fonu rezaleti sonrası Isabel ve çocukları,
babalarının çöken imparatorluğunu diriltme işine odaklandılar. Kız kardeşler,
bu süreçte arama motorunu satarak muazzam kârlar elde ettiler.
İsrailli
yayın organı Haaretz’in de belirttiği gibi, Isabel 2001 yılında hayatını
Yahudi Devleti’nin çıkarları için çalışmaya adamaya karar verdi ve “İsrail’e
inandığı için”, “sadece İsrail’i ilgilendiren konularda çalışmaya” yemin etti. Eski
MintPress gazetecisi ve araştırmacı muhabir Whitney Webb’in “İsrail’in
Silikon Vadisi’ne açılan arka kapısı” olarak tarif ettiği Isabel, kendisini
teknoloji dünyasında ülkenin önemli bir elçisi haline getirdi.
İş
dünyasından haberlere yer veren Globes gazetesi o dönemde şunları
söylüyordu:
“Maxwell, ilk geliştirme
aşamasındaki İsrailli şirketler ile ABD’deki özel melek yatırımcılar (şirkete ilk
aşamasında yatırım yapıp onun büyümesini sağlayan girişimciler) arasında bir
irtibat görevlisi olarak teknoloji sahasında kendisine benzersiz bir yer
edindi. Aynı zamanda, İsrail’de geliştirme merkezleri açmak isteyen ABD’li
şirketlere de yardımcı oluyor. Tel Aviv ile San Fransisko arasında sayısız uçuş
gerçekleştiren Maxwell, yoğun bir hayat yaşıyor.”
İsrail’in
dünyanın dört bir yanındaki baskıcı hükümetler tarafından siyasi muhalifleri gözetlemek,
taciz etmek ve hatta öldürmek için kullanılan, dünyanın en tartışmalı casus
yazılım ve bilgisayar korsanlığı araçlarının çoğunun kaynağı olduğu biliniyor.
Bunlardan biri de, Suudi Arabistan hükümetinin Washington Post muhabiri
Cemal Kaşıkçı’yı Türkiye’de öldürmeden önce takip etmek için kullandığı o ünlü
Pegasus isimli yazılım.
Isabel,
kariyerini ve hayatını babasının siyasi bağlantıları üzerine inşa etti. “Hayatımda
babam çok etkiliydi. Çok başarılı bir adamdı ve hayatı boyunca birçok hedefine
ulaştı. Ondan çok şey öğrendim, açtığı yollardan yürüdüm” diyordu. Bu yollardan
biri, Ehud Olmert ve Jeffrey Epstein’ın en yakın arkadaşlarından biri olan Ehud
Barak da dâhil olmak üzere, sayısız İsrailli liderle kurulan güçlü bağlar
sayesinde açılmıştı.
Isabel,
2000’li yıllarda Batı’nın en üst düzey siyasi, güvenlik ve istihbarat
yetkililerinin kapalı kapılar ardında bir araya geldiği Herzliya Konferansı’na
düzenli olarak katıldı, ayrıca Dünya Ekonomi Forumu’nda “teknoloji öncüsü”
olarak yer aldı.
Ayrıca,
İsrail hükümetinin finanse ettiği Şimon Peres Barış ve İnovasyon Merkezi ile
İsrail Çalışmaları için Amerikalı İzak Rabin Dostları Merkezi’nin yönetim
kurullarına da atandı; bu iki kuruluş, söz konusu eski İsrail başbakanlarıyla
yakın ilişki içindedir.
2001
yılında iCognito’nun CEO’su oldu ve kendi ifadesiyle, bu görevi “şirketin
İsrail’de olması ve teknolojisi sayesinde” üstlenebildi. Söz konusu teknoloji,
çocukların internette güvende olmasını sağlamayı amaçlıyordu; kız kardeşinin o
dönemde aktif olarak küçükleri kaçırıp istismar ettiği düşünüldüğünde, bu durum
oldukça ironikti.
Isabel,
Ghislaine'den çok daha ciddi ve başarılı bir isimdi. Haaretz’in de
belirttiği gibi:
“Küçük kız kardeşi
Ghislaine, Bill Clinton’la kahvaltı yaptıktan sonra veya bir diğer yakın
arkadaşı olan İngiltere Prensi Andrew ile olan bağları nedeniyle dedikodu köşelerine
yazılar yazarken, Isabel, Mısır’ın baş müftüsüyle, bir çadırda bir Bedeviyle
veya Gazze’deki bir mülteci kampına yaptığı ziyaretlerde çekilmiş
fotoğraflarını göstermek isteyen bir isim.”
Isabel,
1997 yılında İsrailli güvenlik teknolojisi firması Commtouch’ın başkanlığına
atandı. Bağlantıları sayesinde Commtouch, Maxwell ailesinin yakın arkadaşı Bill
Gates ve Jeffrey Epstein gibi Silikon Vadisi’nin en önemli oyuncularından
yatırım almayı başardı.
Christine
Maxwell’i İsrail mi Fonluyor?
Isabel’in
ikiz kız kardeşi Christine de en az diğerleri kadar başarılı. Yayıncılık ve
teknoloji sektörlerinde deneyimli olan Christine, veri analizi şirketi Chiliad’ın
kurucu ortağıydı. CEO olarak, şirketin Terörle Mücadele’nin zirve yaptığı
dönemde FBI’a sattığı devasa bir “terörle mücadele” veritabanının üretimini
denetledi. Yazılım, Bush yönetiminin Müslüman Amerikalılara baskı yapmasına, 11
Eylül ve Vatanseverlik (Terörizmi Önlemek ve Engellemek İçin Gerekli Uygun
Araçları Sağlayarak Amerika’yı Birleştirme ve Güçlendirme) Yasası’nın ardından
iç hukuktaki medeni hakları ihlal etmesine yardımcı oldu. Bugün bir başka büyük
veri şirketi olan Techtonic Insight’ın lideri ve kurucu ortağıdır.
Christine,
kız kardeşi ve babası gibi İsrail devleti ile yakın bir ilişkiye sahiptir. Şu
anda Küresel Antisemitizm ve Politika Çalışmaları Enstitüsü’nde (ISGAP)
araştırma görevlisi olarak çalışmaktadır. Biyografisinde şunlar söylenmektedir:
“Günümüzde antisemitizmin
yol açtığı büyük tehlikelerle mücadele etmek ve proaktif anlayışı güçlendirmek
için etkin teknolojilerden yararlanan yenilikçi akademik araştırmaları teşvik
etmek, Holokost’un yirmi birinci yüzyıl ve sonrası için süregelen önemini
artırmak için çalışmaktadır.”
ISGAP
yönetim kurulu, İsrail ulusal güvenlik kurumlarının tepesindeki yetkililerden
oluşan seçkin bir kadrodur. Bu kadroya, eski İçişleri Bakanı ve İsrail Başbakan
Yardımcısı Natan Şaranski ve eski IDF Baş Denetçisi ve Stratejik İşler ve
Diplomasi Bakanlığı Genel Müdürü Tuğgeneral Sima Vaknin-Gil de dâhildir.
Yönetim kurulunda ayrıca Jeffrey Epstein’ın avukatı Alan Derşovitz de yer
almaktadır.
Düşünce
kuruluşu, ABD hükümetinin 2024’te ülke genelindeki üniversite kampüslerinde
gerçekleşen Gazze protestolarını bastırma kararında kilit rol oynadı. Grup, öğrenci
liderlerini yabancı terör örgütleriyle ilişkilendiren raporlar hazırladı ve
Amerikan üniversitelerini sardığı iddia edilen antisemitizm dalgası ile ilgili
olarak dile getirilen şüpheli iddialara destek çıktı. Hem Demokrat hem de
Cumhuriyetçi liderlerle sık sık bir araya gelerek, onları gösterilerin
liderlerini “soruşturmaya” (yani ezmeye) çağırdı.
ISGAP,
Amerikan üniversitelerindeki yabancı etkiler konusunda sürekli uyarılarda
bulunuyor, Katar’ın ABD yüksek öğrenim sistemi üzerinde hâkim olduğunu iddia eden
kuruluş, bu iddiasına ilişkin ayrıntıları içeren raporlar hazırlıyor, seminerler
düzenliyor, bu hâkimiyeti Amerikan gençliği arasında artan İsrail karşıtlığı
ile ilişkilendiriyor.
Ancak
ISGAP, diğer yabancı hükümet etki operasyonlarını araştırmak isteseydi, çok
uzağa bakmasına gerek kalmazdı, çünkü kendi fonları büyük ölçüde tek bir
kaynaktan, yani İsrail devletinden geliyordu. 2018’de yürütülen bir soruşturma,
(o zamanlar başında Tuğgeneral Vaknin-Gil’in bulunduğu) İsrail Stratejik İşler
Bakanlığı’nın ISGAP’a 445.000 dolar aktardığını ortaya çıkardı; bu miktar, o
yılki toplam gelirinin neredeyse %80’ine denk düşüyordu. ISGAP, bu bilgiyi ne
kamuoyuna ne de federal hükümete açıkladı.
Amerikan
siyasetine yabancı müdahale endişelerinin zirve yaptığı dönemde, bu haber
neredeyse hiç duyulmadı. O zamandan beri İsrail hükümeti, gruba milyonlarca
dolarlık mali destek sağlamaya devam etti. Örneğin, 2019’da ISGAP’a 1,3 milyon
doların üzerinde bir hibeye onay verildi. Dolayısıyla, kuruluştaki bir
araştırmacı olarak Christine Maxwell, İsrail hükümetinin nakit parasından
doğrudan yararlanan bir isimdir.
Maxwell
Ailesinin Üçüncü Kuşağı ABD Hükümetinde Çalışıyor
Robert
Maxwell’in kızları devlet iktidarına yakınken, ailenin üçüncü kuşağına mensup
kimi isimleri, ABD hükümetinde görevler üstlendi. Isabel Maxwell’in tek oğlu
Alex Djerassi, üniversiteden mezun olduktan kısa bir süre sonra Hillary Clinton’ın
2007-2008 başkanlık kampanyasında çalıştı. Djerassi, Clinton ekibi için
muhtıralar, brifingler ve politika belgeleri hazırladı, Clinton’ın yirmiden
fazla münazaraya hazırlanmasına yardımcı oldu.
Clinton
ve Maxwell aileleri arasında sıkı ve güçlü bir ilişki mevcut. Ghislaine, Hillary’nin
kızı Chelsea ile tatile giden, düğününde önemli rol üstlenmiş bir isim. Hem o
hem de Jeffrey Epstein, Clinton’ın emrine verilmiş olan Beyaz Saray’a defalarca
davet edildi. Epstein hapse girdikten çok sonra, Başkan Bill Clinton, Ghislaine’i
Los Angeles’taki seçkin bir restoranda kendisiyle samimi bir akşam yemeğine
davet etti.
Beyaz
Saray adaylığı başarısız olsa da Başkan Obama, Hillary Clinton’ı dışişleri bakanı
olarak atadı ve ilk icraatlarından biri de Djerassi’yi ekibine almak oldu.
Djerassi, hızla yükselerek Dışişleri Bakan Yardımcısı Ofisi, Yakın Doğu İşleri
Bürosu’nda Özel Kalem Müdürü oldu. Bu görevinde, ABD’nin İsrail ve İran
politikasını geliştirme konusunda uzmanlaştı; ayrıca ABD’nin Irak işgali
konusunda da çalıştı ve Clinton’a İsrail ve Arap dünyasına yaptığı ziyaretlerde
eşlik etti.
Dışişleri
Bakanlığı’ndayken, Libya Dostları ve Suriye Halkının Dostları Konferansları’nda
ABD hükümet temsilcisi olarak görev yaptı. Bu iki kuruluş, söz konusu iki
hükümeti devirmek ve yerlerine ABD yanlısı rejimler getirmek için çalışan, sert
ve şahin gruplardan oluşuyordu. Vaşington, istediğini aldı. 2011’de Libya
lideri Albay Kaddafi devrildi, öldürüldü ve yerine İslamcı savaş ağaları geçti.
Geçtiğimiz Aralık ayında ise, uzun süredir Suriye Devlet Başkanı olan Beşşar
Esad Rusya’ya kaçtı, yerine Suriye El Kaidesi’nin kurucusu Ebu Muhammed Cevlani
getirildi.
Djerassi,
daha sonra ABD hükümeti tarafından finanse edilen düşünce kuruluşu Carnegie
Barış Vakfı’na ortak olarak atandı. Burada da Ortadoğu politikaları üzerine
uzmanlaştı. Biyografisinde, “Arap dünyasında demokratikleşme ve sivil toplum,
Arap ayaklanmaları ve İsrail-Filistin barışı ile ilgili konularda çalıştığı”nı
söylüyor. Djerassi, şu anda Silikon Vadisi’nde çalışıyor.
Djerassi’nin
kaderi, Demokrat Parti’nin Clinton kanadına bağlıyken, kuzeni (Christine
Maxwell’in en büyük oğlu) Xavier Malina doğru ata oynadı, bunun neticesinde Obama-Biden’ın
2008 başkanlık yarışında çalıştı.
Başarılı
çalışmalarının karşılığını Beyaz Saray’da elde ettiği pozisyonla aldı, burada
Başkanlık İcra Ofisi’nde asistan olarak göreve başladı. Kuzeni gibi Malina da,
görevi bittikten sonra Carnegie Barış Vakfı’nda bir pozisyon elde etti,
ardından da teknoloji dünyasında kariyer yaparak, Körfez Bölgesi’ndeki Google’da
uzun yıllar çalıştı. Şu anda Disney’de çalışıyor.
Ebeveynleri
yanında büyükanne ve büyükbabalarının yapıp ettikleri, sonraki kuşakların
kariyerlerini belirlememeli ancak yabancı bir gücün pişmanlık duymayan
casusları ve ajanlarından oluşan çok kuşaklı bir aileden gelen iki bireyin ABD devletinin
merkezinde pozisyonlar elde etmiş olması, en azından kayda değer bir durum.
Maxwell
Kardeşler: İflastan Terörle Mücadeleye
Maxwell
çetesinin büyük bir kısmı Amerikan ve İsrail siyasetinde etkili. Ian ve Kevin
kardeşler de memleketleri İngiltere’deki ilişkiler üzerinde önemli bir etkiye
sahipler. Babaları Robert’ın çalışanlarının emeklilik fonundan 160 milyon
doların üzerinde para çalmasına yardım ettikleri yönündeki yaygın iddialar üzerinden
aklanmış olsalar da kardeşler, uzun yıllar boyunca gözlerden ırak yaşadılar.
Özellikle Kevin, yarım milyar doları aşan borçlarıyla İngiltere tarihinin en
büyük iflasına imza atmış bir isim olarak biliniyor.
Kardeşler,
2018’de radikal İslam sorununa çok daha müdahaleci ve sert bir hükümet
yaklaşımı için baskı yapan tartışmalı bir düşünce kuruluşu olan Cihatçı
Terörizm ve Aşırılıkla Mücadele'yi (CoJiT) kurdular.
Ian,
örgütünün yayımladığı Cihatçı Terör: Yeni Tehditler, Yeni Tepkiler adlı
kitapta, CoJiT’in “ulusal tartışmada katalizör rolü oynamak” ve bu konudan
kaynaklanan “zor soruları” cevaplamak için kurulduğunu yazıyor. Kitabın geri
kalanının içeriğine bakılırsa, burada esasen Müslüman toplulukların daha kapsamlı
bir biçimde gözetlenmesi için çaba harcanacağından söz ediliyor.
CoJiT,
İngiltere’de oldukça etkili bir kuruluştu. Yayın kurulu ve katkıda bulunanlar,
üst düzey devlet yetkililerinden oluşan seçkin bir kadrodan oluşuyordu. 2018’de
Londra’da düzenlenen ilk konferansına katılanlar arasında, hükümetin Aşırılıkla
Mücadele Baş Komiseri Sara Khan ve İngiltere’nin iç istihbarat teşkilatı MI5’ın
eski Genel Direktörü Jonathan Evans da vardı.
Birçok
Maxwell projesi gibi, CoJiT de işlerini tamamlamış gibi görünüyor. Kuruluş,
2022’den beri web sitesini güncellemedi veya sosyal medya kanallarında herhangi
bir paylaşım yapmadı.
Doğrusunu
söylemek gerekirse, son birkaç yıldır kardeşler başka önceliklere sahiplerdi. Kız
kardeşleri Ghislaine’in hapisten çıkması için kampanya yürüten kardeşler, onun
tamamen masum olduğunu iddia ediyorlar. Ancak görünüşe göre, tıpkı babası Robert
Maxwell gibi Kevin da savunma avukatlarına para vermemiş. 2022’de avukatları, yaklaşık
900.000 dolarlık ödenmemiş masraflar için kendisine dava açtı.
Tüm
O Kötü Şöhretiyle Bay Epstein
Ghislaine
Maxwell ve Jeffrey Epstein, yıllar boyunca yüzlerce kızı ve genç kadını sömüren
bir fuhuş şebekesini yönetti. Ayrıca, milyarder işletme sahipleri, kraliyet
ailesi, yıldız akademisyenler ve yabancı liderler gibi küresel elitlerin geniş
ağlarıyla da bağlantılıydılar, bu durum, işledikleri çok sayıda suça ne ölçüde
dâhil oldukları konusunda yoğun spekülasyonlara yol açtı.
Epstein’ın
Maxwell’lerle ilk ne zaman tanıştığı hâlâ belirsiz; bazıları, Robert Maxwell
tarafından İsrail istihbaratına dâhil edildiği iddiasında. Bazıları da ilişkinin
Robert’ın ölümünden sonra, ailenin mali sıkıntılar nedeniyle yaşadığı
yoksulluktan kurtulmasıyla başladığını söylüyor.
Epstein,
2019’daki tutuklanmasından yalnızca bir ay sonra New York’taki hapishane
hücresinde ölü bulundu. Ölümü resmi kayıtlara intihar olarak geçti, ancak
ailesi bu yoruma karşı çıktı.
Epstein’ın
sırdaşları arasındaki en güçlü iki isim, belki de Başkan Bill Clinton ve Donald
Trump’tı. Hakkındaki sayısız cinsel taciz suçlamasıyla zaten kötü bir şöhrete
sahip olan Clinton’ın, Epstein’ın “Lolita Ekspresi” lakaplı özel jetiyle en az
17 kez uçtuğu ve Epstein’ın kurbanı Virginia Giuffre tarafından,
multimilyonerin en kötü suçlarının çoğunun işlendiği Karayipler’deki özel
ikametgahı olan Little St. James Adası’nı ziyaret etmekle suçlandığı biliniyor.
Trump’ın,
itibarsız finansöre çok daha yakın olduğu tartışmasız bir gerçek. 2002’de, “Jeff’i
on beş yıldır tanıyorum. Harika bir adam. Onunla vakit geçirmek çok eğlenceli.
Hatta benim kadar güzel kadınlardan hoşlandığı bile söyleniyor, üstelik çoğu
genç. Buna hiç şüphe yok” demişti. Clinton gibi Trump da Lolita Express ile
uçtu. Epstein, 1993’te Marla Maples’ın düğününe katıldı ve onu üçüncü eşi
Melania ile tanıştırdığını iddia etti.
Ne
yazık ki, Epstein’ın bağlantıları tüm siyasi yelpazeden insanları suçlu göstermesine
rağmen, genelde taraflı haberler yapıldı. MintPress’in MSNBC ve Fox
News’da bir yılı aşkın bir süre boyunca Epstein ile ilgili yapılan
haberleri incelediği çalışmasında, her iki kanalın Epstein’ın kendi tercih
ettikleri başkanla olan bağlantılarının üzerini örterken, diğer büyük partinin
lideriyle olan bağlantılarını vurgulayıp ön plana çıkardığını ortaya koydu. Neticede
bugün ABD’deki birçok kişi, olayı bir bütün olarak siyasi sisteme değil, siyasi
rakiplerine yönelik bir suçlama olarak görüyor.
Bir
de Epstein’ın istihbarat bağlantıları meselesi var. Bu, onlarca yıldır, hatta
Epstein hakkında herhangi bir iddianın kamuoyuna açıklanmasından yıllar önce
bile açıkça dile getirilen bir meseleydi. Epstein’ın biyografi yazarı Julie K.
Brown’ın belirttiği gibi, Epstein, doksanlar boyunca hem CIA hem de Mossad için
çalıştığıyla açıkça övünen bir isimdi, ancak bu iddia, halen daha kimilerince
şüpheli görülüyor. İngiltere’de çıkan Sunday Times gazetesi, 2000
yılında “O, Bay Gizemli. Kimse onun bir konser piyanisti, emlak geliştiricisi,
CIA ajanı, matematik öğretmeni veya Mossad üyesi olup olmadığını bilmiyor”
diyordu. Tüm bu kimliklerde en azından bir parça doğruluk payı olması mümkün.
Epstein,
2014 yılında ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı William Burns ile üç kez görüştü.
Burns, daha sonra CIA direktörü olarak atanacaktı. Ancak Burns’ün Epstein’a
yakınlığı, eski İsrail Başbakanı, Dışişleri Bakanı ve Savunma Bakanı Ehud Barak’ın
yakınlığıyla karşılaştırıldığında sönük kalıyor. Barak’ın yalnızca 2013-2017
yılları arasında New York’a seyahat ettiği ve hüküm giymiş suçluyla en az otuz
kez görüştüğü, bazen Manhattan’daki malikanesine kimliğini gizleyerek veya
kimliğini gizlemek için maske takarak geldiği biliniyor.
Epstein’ın
İsrail istihbaratıyla bağlantıları hakkında çok sayıda kaynak yorum yaptı.
Kimliğini gizlemek için mahkeme belgelerinde “Jane Doe 200” olarak anılan eski
kız arkadaşı ve kurbanı, Epstein’ın bir Mossad ajanı olmakla övündüğünü ve
kendisine tecavüz ettikten sonra onun casus olması sebebiyle can güvenliğinden
endişe duyduğunu, bu yüzden polise gidemediğini ifade etti.
Mahkeme
dosyasında, “Doe, Mossad ajanı olduğuna inandığı, dünyadaki en sıra dışı
bağlantılara sahip insanlardan birinin gerçekleştirdiği tecavüzün herhangi bir
şekilde raporlanmasının kendi bedenine ciddi zararlar verilmesine veya ölümüne
sebep olacağına gerçekten inanıyordu” ifadeleri yer alıyor.
İsrail
Askeri İstihbarat Müdürlüğü’nde eski üst düzey yetkili Ari Ben-Menaşe, Epstein’ın
bir casus olduğunu ve Ghislaine Maxwell ile birlikte İsrail adına bir aşk
tuzağı operasyonu yürüttüğünü iddia etti. Rolling Stone dergisine
konuşan dört (isimsiz) kaynak, Epstein’ın doğrudan İsrail hükümetiyle
çalıştığını söyledi.
Ancak
Maxwell ailesinin büyük bir kısmının aksine, İsrail ve istihbarat bağlantıları
büyük ölçüde tanıklıklara ve doğrulanmamış ifadelere dayanıyor. Ülkeye bilinen
tek seyahati, cezasının açıklanmasından hemen önce, Nisan 2008’de gerçekleşmiş
ve bu hareket, oraya sığınacağı yönündeki korkuları tetiklemişti.
Bununla
birlikte, kamuoyunda Epstein’ın Tel Aviv için çalışıyor olabileceği yönünde
yoğun spekülasyonlar mevcut. 2025 tarihli ABD’nin Dönüm Noktaları Öğrenci Eylem
Zirvesi’nde eski Fox News sunucusu Tucker Carlson, Epstein’ın dış
bağlantıları hakkında soru sormanın yanlış, nefret dolu veya Yahudi karşıtı bir
yanı olmadığını dile getirdi. “Kimsenin yabancı hükümetin İsrail olduğunu
söylemesine izin verilmiyor, çünkü bir şekilde bunun uygunsuz olduğunu
düşünmeye zorlanıyoruz” diyen Carlson, medyanın bu konudaki sessizliğinden
duyduğu rahatsızlığı aktardı.
“Ne bu şimdi? Evinizde
eski İsrail başbakanı kalıyor, yabancı bir hükümetle temaslar kurmuşsunuz,
Mossad adına mı çalışıyordunuz? Yabancı bir hükümet adına şantaj mı
yapıyordunuz?”
Carlson’ın
yorumları, eski İsrail Başbakanı Naftali Bennett’ın sert eleştirileriyle
yüzleşti: “Jeffrey Epstein’ın bir şekilde İsrail için çalıştığı veya Mossad’ın
bir şantaj şebekesi yönettiği iddiası, kesinlikle ve tümüyle asılsızdır.
Epstein’ın hem suç teşkil eden hem de aşağılık davranışlarının Mossad veya
İsrail devleti ile hiçbir ilgisi yoktur.”
“Bu
suçlama, Tucker Carlson gibi internet âleminde tanınmış şahsiyetlerin
bilmedikleri şeyleri bildiklerini iddia ederek yaydıkları bir yalandı” diyen
Trump, İsrail’in “kötü niyetli bir iftira ve yalan dalgası”yla karşı karşıya
olduğunu söyledi.
Epstein
hakkındaki gerçek ne olursa olsun, güçlü Maxwell ailesinin ABD, İngiltere ve
İsrail devletindeki güçlerle geniş kapsamlı bağlantıları olduğu tartışma
götürmez bir gerçeklik. Ayrıca hiç şüphe yok ki, faaliyetlerinin tüm detayları
kamuoyuna açıklanırsa, dünyanın en güçlü kişi ve kuruluşlarının önemli bir
kısmı suçlu durumuna düşecek. Belki de Trump’ın Epstein Dosyaları’nı yayınlama
sözünden kısa sürede suç ortağını serbest bırakma seçeneğine geçiş yapmasının sebebi
bu.
Alan Macledd
22 Ağustos 2025
Kaynak