TBMM
başkanı yaptığı bir konuşmada[1] Che Guevara’nın “katil” ve “eşkıya” olduğunu,
onun resminin bulunduğu tişörtleri liseli gençlerin giyemeyeceğini söyledikten
sonra şu şekilde ünlüyor:
“Bağı
yok benimle, köküm bir değil, tarihim bir değil.”
Doğru
söylüyor. Mazlumların kılıcını çekmiş Che’nin, İsrail ve ABD adına bu bölgede
siyaset yapma icazeti almış memurlarla ortak bir bağı, kökü ve tarihi tabii ki
olamaz. Afrika’ya yağma ve sermayenin iktidarı için gidenlerle, halkların
kurtuluşu, milletlerin bağımsızlığı için gidenler tabii ki bir olamaz. Altıncı
Filo’ya secde etmişlerle ezilenin, sömürülenin kavgasına yoldaş olanlar tabii
ki aynı tarihe ait olamaz. Che dün[2] olduğu bugün de Gazze’dedir,
Ramallah’tadır, mazlum halkların direnen aklı, yüreği ve
yumruğundadır. Onun ezilene-sömürülene yoldaş olanla bağı vardır, onların
Che ile kökü ortaktır, zulme ve sömürüye karşı mücadele etmiş ve eden herkesin
tarihi birdir.
AKP’lilerin
devletle imza ettikleri yeni akit, İslam’ın içerisindeki direniş ruhunu
köreltmek, yok etmek üzerinedir.
Amerikan
siyaseti uyarınca müdahil oldukları Mısır’da bir besteci, yıllar önce Che’nin
ölümü üzerine Gifara[3] şarkısını bestelemiştir. Şeyh İmam’ın şarkısının
ismi, aynı zamanda Ebu Zerr Gifari’yi anıştırmak içindir. O şarkının sözünü
kaleme almış olan Ahmed Necim şunu söyler:
Guevara
bir yiğit gibi öldü.
Emekçiler, mahrumlar
Ve esirler
İki bacak bir baş kaybettiler.[4]
O
emekçilere, mahrumlara ve esirlere düşman olan AKP, tabiatıyla, Ebu Zerr’e de
düşmandır.
Che
Guevara, Afrika’da yerlileri örgütleyendir.
Ertesi
günkü çatışmalara hazırlanan yerlilerin vücutlarına kutsal belledikleri bir
sıvıyı sürdüklerine şahit olunur. Guevara’nın yoldaşları, “buna müdahale etmek
gerek, yerlilere materyalizm konusunda eğitim vermeliyiz” derler. Guevara
savaşçıdır, savaşın maddesini ve diyalektiğini tanır. Bu sebeple yoldaşlarına
“yarın neler olacak, bir bakalım” der. Ertesi gün üzerine kutsal sıvı sürmüş
yerliler, üç kat daha fazla cesur ve dirençli bir şekilde dövüşürler savaş
alanında. Guevara, orta sınıf din düşmanlığının da panzehridir. Nereye Molotof
atacağını iyi bilendir. O yerlilerin kutsalına savaşın ihtiyaçları dairesinde
dokunmayandır.
Yeni
akdin neferleri ise teslimiyetçidir. Devlet denilen dine biat etmişlerdir.
Dudaklarındaki dua, her daim, o dinin hükmü altındadır. Che ise kurtuluşa
yazgılı bir teolojidir. Yoksulların nefesiyle örülen bu teoloji, devlet dinine
düşmandır.
Devlet
dedikleri, birkaç para kasası, bir-iki karış arazidir. Sahipleri bellidir. Yeni
akdin neferleri, kendi iradelerine sahip oldukları yalanını sürekli pazarlamak
zorundadır. “Bu devlet hiç bağımsız olmadı” derler ki kendi bağlarını
gizleyebilsinler. Amerika “yap” der, onlar da yapar. İsrail “gir” der onlar da
girer. Onlar, çoğunluğu çokluk-büyüklük masalları ile kandırmak için vardır.
Che
ise zaten çok olan mazlumlarla birliktedir, birdir. Kim nerede kütlesel gücünü
görüp isyan bayrağını çekmişse, ona mutlaka değer. Onların “kanaat önderleri”
vardır, mazlumların “hareket önderleri”.
Onlar,
kendi teslimiyetlerini yaldızlamaya mecburlar. “Yerli ve milli” dedikleri, burjuvaya
dairdir. Onlar, burjuva masallar ile emperyalist-kapitalizme göbekten bağlı
oluşlarına makyaj yapmak zorundadırlar. Mısırlı bir şair Ebu Zerr’i Che ile
birleştiriyorsa, bu toprakların da birleştirilmeyi bekleyen yerli ve milli
direniş öncüleri elbette vardır.
Devletin
muhalefeti dizayn etmesine, formatlamasına, hizaya sokmasına izin verilemez.
AKP’ye kızılıp devletin kucağına koşulamaz. Che, zihinlerdeki popüler bir
devlet imgesinin tezahürü olamaz. Kavga yoksa, kitlelerle gerilimli bir ilişki
kurulmuyorsa, Che, ya piyasanın ya da devlet koridorlarının süsü
olur. Che’nin gençlere yakıştırılamamasının sebebi, o gençleri dışarı
atmak, terörize etmek, onların halkla bağlarını kopartmak, geri kalanı ipotek
altına almak ve hepsini piyasaya kul kılmak arzusudur. AKP’lilerin bağı zulme,
kökü sömürüye, tarihi burjuvaziye kuldur.
Küçük
savaşçılar, devletin büyük savaşına direnme biçimidir. O kanaat önderleri ve o
küçük savaşçıların mirası üzerine inşa edilmiş meclisin başkanı, savaşına halel
gelsin istememektedir. Onların gemisi Pentagon-CIA geriliminde ilerler. Küçük
savaşçıların savaşı, tam tersine, ekberdir, büyüktür, hakikidir, gerçektir.
Kendisine odaklanmaz, halkın devrimci ocağında harlanır. Başkasının yüzüne inen
tokadı kendi yüzünde hisseder. Düşmanınsa artık halk karşısında hiçbir yüzü
yoktur.
Sahte
kahramanlar, halkı yalanlarla, avuntularla, boş vaatlerle gütmek derdindedir.
Gerçek kahramanlarsa neyse odur, azı çok göstermez, bozkırı tutuşturacak
kıvılcıma sahip değil aittir, imanı kiri pası söküp atacak güçtedir.
Eren Balkır
31
Ağustos 2016
Dipnotlar:
[1] “İsmail Kahraman’dan Che’ye”, 29 Ağustos 2016, Cnnturk.
[2]
Yoav Di-Capua, “Che Gazze’de”, 18 Mart 2015, İştiraki.
[3]
Toplumsal Haydut, “Che’nin Ölümü Ardından”, 9 Ekim 2013, Tumblr.
[4]
“Guevara Öldü”, İştiraki.



0 Yorum:
Yorum Gönder