22 Nisan 2014

,

Lenin ve Şark

Birinci Enternasyonal, Komünist Enternasyonal’in esaslarını ortaya çıkarmıştı ama Enternasyonal’in kısa ömrü, temel rotanın belirlenmesinden fazlasına izin vermedi ve sömürgecilik sorunu, derinlemesine ele alınamadı.

İkinci Enternasyonal’e gelince, orada MacDonald[1], Vandervelde[2], Henderson[3], Blum[4] gibi ve bu tipteki delegelerle ne kadar da ilgi gösterilmişti bu konuya! Bu liderler, en ufak fırsatı kapitalistlerinin sahip oldukları sömürgelerde uyguladıkları emperyalist siyasete kayıtsız şartsız eklemlendiklerinin altını çizmek için kullanıyorlardı. Bu baylar, sömürülen halkların bağımsızlık için verdiği mücadeleyi desteklemediler. Bir kere iktidara geldiğinde, başta Hint ve Sudan halkları olmak üzere, sömürgelerdeki halkların yabancı zalimlere karşı cesaret dolu mücadelelerinin bastırılmasında, Baldwin[5] ve Chamberlain’e[6] hiçbir yönden karşı koymayan MacDonald’dan başkası mıydı?

Bu bayların emirleriyle yerlilerin köylerine bombalar yağıyor, görülmemiş zalimlikte ve vahşilikte baskı uygulanıyordu. Bu oportünistlerin uyguladıkları siyasetle işçileri, beyaz ırktan olanlar ve beyaz olmayanlar olarak ayrıştırmaya çalıştıkları; bu aldatıcıların etkisindeki sendikaların da beyaz olmayan işçileri bünyelerine katmayı reddettikleri herkes tarafından bilinir. Başka diğer konular yanında, sömürgecilik konusundaki siyaseti söz konusu olduğunda, gerçek bir küçük burjuva örgütü olan İkinci Enternasyonal’in maskesi düşer. İşte bu nedenle sömürge ülkelerde, Ekim Devrimi gerçekleşene kadar sosyalizm, sömürü ve aldatmanın yeni bir enstrümanı ve beyazlara tahsis edilmiş bir öğreti olarak algılanıyordu.

Sömürülen halklar için gerçekten devrimci bir çağın açılmasının müsebbibi, Lenin’dir.

Lenin, ilk olarak Avrupalı ve Amerikalı emekçiler arasında sömürülen halklara yönelmiş olan kemikleşmiş önyargıları mahkûm etmiştir. Onun Komünist Enternasyonal tarafından da kabul edilen ulusal sorun hakkındaki tezleri, dünyanın ezilen halklarının gerçekleştireceği o büyük bir devrim sürecini tetiklemiştir.

Lenin, ilk olarak dünya devrimi için sömürge meselesinde doğru çözümün önemini kavramış ve bunun altını çizmiştir. Hem Komünist Enternasyonal’in hem Uluslararası Sendikalar Federasyonu’nun hem de Komünist Gençlik Enternasyonali’nin[7] kongrelerinde bu sorun, her daim en önemli konular arasındadır.

Lenin, ilk olarak mesaisini sömürülen halkları devrimci harekete kazanmanın önemine hasretmiştir. Sosyalist devrimin sömürülen halklar olmadan başarılamayacağının altını ilk çizen de odur.

Ayırt edici özelliği olan öngörüsüyle Lenin, sömürgelere devrim konusunda yol göstermek için bu topraklarda yükselen ulusal kurtuluş hareketlerinden sonuna kadar yararlanmayı bilmenin önemini kavramıştı. Sömürülen halkların mücadelesinin desteklenmesiyle, dünya emekçilerinin sosyalist devrime çok sayıda yeni ve güçlü müttefik kazandığını görmüştü.

Sömürge halkların Komünist Enternasyonal’e katılan delegeleri, önderimiz ve yoldaşımız Lenin’in ilgisini hiçbir zaman unutmayacaklar. Lenin’in kendi ülkelerindeki devrimci çalışmaların son derece karmaşık şartlarını ve özgünlüklerini nasıl da derinleştirdiği, sömürge halklar tarafından her zaman hatırlanacaktır. Hiçbirimiz Lenin’in öngörülerinin hangi noktalarda haklı olduğunu ve öğretilerinin ne kadar dakik olduğunu takdir edemedik.

Sömürge ülkelerin en geri kalmış kitlelerini seferber edebilmeyi onun bilgeliğine borçluyuz. Dünyanın her tarafındaki komünist partiler tarafından uygulamaya konan taktikleri, sömürge ülkelerin en iyi ve en faal unsurlarını, her zaman bu ülkelerdeki komünist harekete kazanmamızı sağlamıştır.

Ulusal soruna Lenin’in Sovyet Rusya’da ileri sürdüğü çözüm ve bunun Komünist Parti tarafından gerçekleştirilen uygulamaları, sömürge ülkeler için en etkili propaganda silâhları olmuşlardır.

Ezilen ve köleleştirilen halklar için Lenin, esaret altındaki sefil hayatların tarihsel miladının kahramanı ve aydınlık geleceğinin sembolü olarak kalacaktır.

Ho Chi Minh
La Sirène
21 Ocak 1926

[Kaynak: Œuvres Choisies [“Seçme Eserler”], Paris: François Maspero, s. 30-32.]

Dipnotlar:
[1] James Ramsay MacDonald (1866-1937): Bağımsız İşçi Partisi ve İşçi Partisi’nin önderidir. Sınıfların işbirliği tezinin ve “kapitalizm içinde sosyalizmin ilerici entegrasyonu” programının taraftarıdır. 1924’te ve 1929-1935 arasında Birleşik Krallık Başbakanlığı görevlerinde bulunmuştur. 1931'de Liberaller ile Muhafazakârları da kapsayan bir Millî Hükümet kurulması çağrısında bulundu (Süreci gerçekte yönlendiren muhafazakâr Baldwin’di). Bunun üzerine MacDonald, bakanları Snowden ve Thomas ile birlikte İşçi Partisi'nden ihraç edildi. MacDonald, Britanya emperyalizmini ateşli bir şekilde savunmuş ve İngiliz işçi sınıfı içinde reformizm yanılsamasının yayılmasına katkıda bulunmuştur.

[2] Emile Vandervelde (1866-1938): Belçika İşçi Partisi lideri ve İkinci Enternasyonal’in önderlerindendir. Sovyetler Birliği’ne silâhlı bir şekilde müdahale edilmesi gerektiğini savunmuştur ve işçi hareketinin bölünmesi için çaba göstermiştir.

[3] Arthur Henderson (1863-1935): İşçi Partisi’nin (İngiltere) liderlerindendir. İçişleri Bakanlığı (1924) yapmıştır. İkinci MacDonald Hükümeti’nde, 1929-1931 arasında dışişleri bakanlığı görevinde bulunmuştur. Ulusal ve uluslararası meselelerde gerici bir politika izlemiştir.

[4] André Léon Blum (1872-1950): Fransız Sosyalist Partisi’nin lideridir. Uzun yıllar boyunca partinin merkezî yayın organı olan Populaire’in yayın yönetmenliğini yapmıştır. Halk Cephesi’nin (Front Populaire) 1936 seçimlerindeki başarısından sonra Başbakanlık yapmıştır. Gerçekte ise Cephe’yi baltalamaya ve eylem planını sabote etmeye uğraşmıştır. Blum’un bütün çabası, Marksizmi “aşmak” ve “sosyal-demokrasi”yi yaymaktır.

[5] Stanley Baldwin (1867-1947): Britanya muhafazakârlarının önderidir. 1923-24, 1924-29 ve 1935-37 tarihleri arasında başbakanlık yapmıştır. Aşırı derecede sömürgeci bir politika izlemiştir. 1924-27 Çin Devrimi’ne karşı silâhlı müdahalenin kışkırtıcılığını yapmıştır. 1926’daki genel grevin ve madenciler grevinin bastırılmasını yürütmüş ve Moskova ile diplomatik ilişkilerin kesilmesini (1927) sağlamıştır. İtalyan ve Alman faşizmlerini teşvik etmiş ve Alman militarizminin SSCB’ye yönelmesi beklentisiyle faşist rejimlere yaklaşmıştır.

[6] Austin Chamberlain (1863-1937): İngiliz siyaset adamı. Muhafazakâr Parti hükümetlerinde maliye ve dışişleri bakanlığı yapmıştır. Uyguladığı siyasetle SSCB’yi yalnız bırakmaya ve büyük kapitalist güçleri SSCB’ye karşı bir blok hâline getirmeye çalışmıştır. Almanya’nın yeniden silâhlanmasını desteklemiş ve Alman militarizminin SSCB’ye yönelmesine çabalamıştır.

[7] Komünist Enternasyonal’in gençlik örgütlenmesidir. 1919’da başlayan faaliyetlerine 1943’te son vermiştir.

0 Yorum: