2008’de Endonezya’da bir başsavcı, Nur Hikmet tarafından
yazılmış H. M. Misbah: Kızıl Hacı’nın Hikâyesi adlı bir kitabı
yasakladı. Bununla da kalmayan başsavcı, Endonezya’daki birçok kitapevini
kitabın satılmamasını garantilemek için sürekli taciz etti. Bazı yayın
organlarında da belirtildiği gibi, kitabın yasaklanmasının iki ana nedeni
vardı. Öncelikle kitap güya devletin 1966’da yasak ettiği komünist ideolojinin
öğretilerini içeriyordu. İkinci neden ise kitabın kapağında EKP’nin (Endonezya
Komünist Partisi) sembolü olan “orak-çekiç”in bulunmasıydı.
Bu yasak, Endonezya’da unutulmaya yüz tutmuş bir
tarihsel kişiliğin, Hacı Misbah’ın, yeniden halkın gündemine
girmesine vesile oldu. Birçok tarihçi basına Hacı Misbah’ın tarihteki rolüne
dair demeçler verdi. Ne yazık ki Misbah hakkında çok fazla bilgi mevcut
değildi. Nur Hikmet’in kitabı bile bu konuda oldukça zayıftı.
O dönem Tempo dergisi Hacı Misbah’ı kapağına
taşımıştı. Ancak Endonezya’da İslam’ı ve komünizmi sentezleyen Misbah’a dair
içerik cılızdı. Tempo, Joseph Sneevliet, Mas Marco ve Misbah’ı
kıyaslayan bir makale yayınlamakla yetinmişti. Bu yazı, söz konusu gedikten
yola çıkarak, Endonezya’da 20. yüzyılın ilk yıllarını Hacı Misbah’ın yahut
nam-ı diğer Kızıl Hacı’nın hayat hikâyesi üzerinden izah etmeyi hedefliyor.
Hacı Misbah’ın önemi basit ama güçlü bir nedenden
ileri geliyor: Misbah, komünizm ile İslam arasında bir ilişki bina etmeyi
deneyen ilk kişi oluyor. Endonezya tarihinde birbiri ile ihtilaf hâlinde olan
üç ideolojiyi; din, milliyetçilik ve komünizmi, uzlaştırma çabasını ilk olarak
sergileyen kişi Sukarno olarak biliniyor. Gerçekte Misbah Sukarno’yu önceliyor.
Federspiel (2006) Misbah’tan 20. yüzyılın önde gelen
Müslüman entelektüellerinden biri olarak söz ediyor. Misbah, Müslümanlar için
sosyalizmin öğütlediklerinin hayatî olduğunu düşünüyor ve sömürgeci gücün
karşısına doğrudan çıkan komünistlerin safında yer alıyor. Misbah,
komünistlerin savunduğu “toplumsal adalet” ve “eşitlikçilik” gibi kavramların
İslam öğretilerinin de merkezinde olduğuna inanıyor. Daha güncel bir ışık
altında konuya eğilen Assyaukanie (2009) Misbah’ın bakış açısını şu biçimde
belirliyor: Allah, Müslümanların birbirlerine karşı müşfik olmalarını
emrediyor; dinlerinin zorunluluklarından olarak Müslümanların toplumdaki
mustazaflarla omuz birliği içinde olmaları gerekiyor.
Tarihsel öneminin yanında Misbah’ı çevreleyen bir
ihtilaf halkası daha bulunuyor. Ünlü bir tarihçi; Anhar Gonggong, Misbah’ı
döneminin İslamî hareketine sızmış bir komünist olmakla itham ediyor.
Gonggong’a göre Misbah, İslam’ı komünizm propagandası yapmak üzere istismar
ediyor.
Hakkındaki münakaşalar şu gerçeği gölgelemiyor: Misbah
hayatını davasına adayan biri. Sömürgeci kapitalist düzene ve Surakarta’da
halka zulmeden Pakubuwono X’e isyan ediyor. Köylüleri ayaklanmaya çağırıyor.
Sürgünde öldükten sonra davası yoldaşı Tjipto tarafından sürdürülüyor.
Hayatı
Günümüzün siyasal İslamcıları arasında adından
neredeyse hiç söz edilmeyen Misbah, onlara komünizmi seçmiş biri olarak
görünüyor. En yakın yoldaşı Tjipto Mangoenkoesoemo, Hollandaca konuşan, okuyan
ve yazan ve hatta dostları arasında Hollandalılar bulunan ünlü bir Pergerakan
(ulusal bağımsızlık hareketi) üyesi, batılı bir eğitimden geçmiş elit bir
entelektüelken, Misbah, ulusal hareket içinde bilinmeyen, İslamî eğitim almış,
Hollandaca değil, Arapça bilen ve bir tane bile Hollandalı dostu olmayan bir
mübelliğ (tebliğci) idi. Düşüncelerini kendi çıkardığı gazeteler olan İslam
Bergerak ve Medan Muslimin’de dillendiriyordu.
Misbah 1876’da Kauman, Surakarta’da dünyaya geldi. Ona
Ahmet ismi verilmişti ancak evlendikten sonra ismini Darmoprono olarak
değiştirdi. Hac ibadetini yerine getirmesinin ardından bir kez daha ismini
değiştirecek ve ondan sonra Hacı Muhammed Misbah olarak anılacaktı. Sonraki
yıllarda Surakarta’da, 1910’ların ortalarında, bir grup genç İslamcının (kaum
muda) liderlerinden biri oldu. Zengin bir batik tüccarı ailenin evladı olan
Misbah babasının bir din görevlisi olması sebebiyle Kasunanan’ın dindar bir
muhitinde yetişti. Din eğitimi almak üzere bir İslamî okula yazıldı. Bu okulun
yanı sıra yerel halkın gittiği “Ongko Loro” olarak adlandırılan okullardan
birine de devam etti.
Misbah babasının yolundan giderek Kauman’da batik
tüccarlığına başladı. İşleri yolunda gidiyor ve yeni yeni dükkânlar açıyordu.
Bununla beraber Misbah halkçı ve eşitlikçi biri olarak biliniyor, herkesin
imrendiği ateşli bir hitabet yeteneğine sahip bulunuyordu. Bu özellikleri
halkın övgüsüne mazhar oluyordu. Bir hacı ve dinî bir lider olmasına karşın dış
görünüşüyle sıradan bir Javalıdan asla ayırt edilemiyordu.
1914 yılında Marco Kartodikromo ile birlikte IJB
(Endonezya Gazeteciler Birliği)’ne girerek siyasî alana çıkmış oldu. 1915’te Medan
Muslimin adında bir gazete çıkarmaya başladı. İslam Bergerak gazetesi
ise 1917’de yayınlanmaya başladı. Her ikisi de Surakarta’nın çok okunan
gazetelerinden oldular.
Misbah insanları muhtelif şekillerde örgütlüyordu. Kâh
bir greve kâh sömürgecilik ve kapitalizm üzerine görüşlerini serdetmenin bir
yolu olarak kullandığı bir mitinge öncülük ediyordu. Kapitalizmin
destekçilerine, bunlar Müslüman örgütlerden olsalar da, saldırıyordu.
Surakarta’nın tiranı Pakubuwono X de Hollandalı kapitalistlere verdiği
destekten ötürü bu saldırılardan nasibini alıyordu.
1919’un 7 Mayıs’ında tutuklanıp ardından 22 Ekim’de
serbest bırakılması yerlilerin örgütü Sarekat İslam’ın bir zaferi olarak
algılandı. Mayıs 1919’da Misbah ve Sarekat’ın başka bazı liderleri çiftçilerin
grevine öncülük etmek suçuyla tutuklanmışlardı.
Misbah, “ne cezalandırılmaktan ne sürülmekten ne de
asılmaktan korkun” diyordu kitlelere. Muhammed’in İslam’ı tebliğ ederken
katlandığı zorluklardan örnekler veriyordu. Sürgündeyken, hayranlık duyduğu
Karl Marx’ın fukaranın destekçisi olmak ve kapitalizmi telin etmek için
verilecek mücadelede ne kadar önemli olduğundan söz ettiği bir makale yazdı.
Makale temel olarak İslam ve komünizm hakkındaydı ve dinin kapitalizm
tarafından yozlaştırıldığını, kapitalizme tarihsel materyalizm ile karşı
çıkılması gerektiğini belirtiyordu.
Misbah, ezilenlerin yanında saf tutmayan İslamî
kurumlardan hoşnut değildi. Ancak kapitalizmle giriştiği mücadele onun İslam’ın
öğretilerini yüksekte tutmasına mani olmuyordu. Ona göre kapitalizm ve
destekçileriyle mücadele Şeytan’la mücadeleydi. CSI (Merkezi İslam Birliği)
bölündüğünde Kızıl SI (Sarekat Islam-İslam Birliği)’ne girdi. Sonra
Surakarta’da Endonezya Komünistler Birliği’ni (PKI) kuracaktı.
Mayıs 1920’de Misbah tekrar tutuklandı ve
Pekalongan’da iki yıl tutsak olarak kaldı. 22 Ağustos 1922’de Kauman’daki evine
dönebildi. Mart 1923’te Kızıl SI’da bir komünist propagandist olarak boy
gösterdi. Komünizm ile İslam’ın uyumu hakkında konuşmalar yapmaya başladı. Aynı
hedefe yönelmiş olan İslam ve komünizmin bu yolda el ele verebileceklerini
söylüyordu.
1924’de tekrar tutuklanan Misbah Surakarta’daki terör
eylemlerinin beyni olmakla suçlanarak sömürge hükümeti tarafından aceleyle
Manokvari’ye sürüldü. Sürgünde makalelerini yazmaya ve onları yayınlamaları
üzere yoldaşlarına yollamaya devam etti. Manokwari’de, sürgünde öldü.
Bağlam ve Önem
Yirminci yüzyılın başlarında Surakarta saray ile
sömürge hükümetinin çatışmalarına sahne oluyordu. Bu iki güç bölgedeki siyasî
düzenin ve toplumsal yapının inşasında temel belirleyicilerdi. O dönemde batik
sanayi bölgenin belirgin bir iktisadî gücü olarak ortaya çıkmaya başlamıştı,
yüzyılın ilk on yıllarında sözkonusu sanayi büyümesini sürdürecek ve ulusal
pazarda baskın bir konuma erişecekti.
Bu dönem aynı zamanda Surakarta’nın gelişmesinde yeni
bir aşamayı da içeriyordu. Hollandalıların “modern dönem” olarak
adlandırdıkları evre eğitimin de geliştiği yıllardı. Bu eğitim modernizme
götüren yolun temel gereklerinden sayılıyordu. Surakarta’da birçok kişinin
temel eğitim almasını sağlayan yeni okullar açılmıştı.
Yeni nesil eğitimli kişiler geleneksel köklere sahip
olmakla beraber toplumsal bir devingenlik içindeydiler. Bu devingenlik sonraki
zamanlarda bir öncü örgüt olan Sarekat Islam’ın kurulmasını getirecekti.
Örgütün temelini batik müteşebbisleri oluşturuyordu ve örgüt başlarda, batik
atölyelerinin bahçesine kurumaları için bırakılan batik kumaşlarını çalmayı
âdet edinerek tüccarların iş gördüğü alanı güvenli olmayan bir hâle getiren
“haydutlar”a karşı korunmak üzere işbirliği yapmak amacını güdüyordu. Örgütün kurucu
liderleri kendileri de Hollanda idaresinin “ürün”leri sayılabilecek
Tjokroaminoto, H. Samanhudi ve Mas Marco Kartodikromo’ydu.
Sarekat Surakarta’da ve başka şehirlerde giderek
hükümete yönelik bir tehdit unsuru olmaya başlamıştı. Gazete makaleleri,
protesto gösterileri yoluyla SI ve destekçileri eşit haklar için mücadele
ediyorlardı. Takaşi Şiraişi’nin (1990) belirttiğine göre, SI aynı zamanda Çinli
ticaret örgütleriyle de rekabet hâlindeydi.
Sözkonusu yıllar hızlı bir toplumsal değişime sahne
oluyordu. Birinci Dünya Savaşı’nın bitiminde ulusal hareket şiddetli bir
değişim geçirdi. Yeni liderler ortaya çıkmaya ve hareket bölünmeye başlamıştı.
1918’in sonlarında SI hareketin öncülerinden olarak sendikalarla birleşmişti.
Ulusal hareketin restorasyonunun asıl mimarı Tjipto
Mangoenkoesoemo’ydu. Önde gelen ulusal örgütlerden olan Insulinde Partisi’nin
bir üyesi olarak Volksraad’a (Hollandalıların açtığı meclis) girmişti. Bu
tarihî önemdeki olay Hacı Misbah’ın da devrimci bir vaiz olarak ortaya çıkışına
denk düşer. Bir milliyetçi olarak Tjipto ve bir devrimci vaiz olarak Misbah’ın
birleşmeleri ulusal hareketin Surakarta’da devrimci politik bir güç hâline
gelmesini sağlayacaktı.
Yusran Darmavan
4 Mayıs 2012
Kaynak
0 Yorum:
Yorum Gönder