30 Ocak 2014

El-Kaide’nin Yirmi Yıllık Planı


11 Eylül’den Nihaî Zafere

Bugün El-Kaide’ye ait olduğu iddia edilen bir stratejik plan, belirli selefî-cihadî muhitlerde dolaşıma sokulmuş durumda. Görünüşe göre El-Kaide, 11 Eylül’deki terörist saldırılar için yapılan hazırlıklarla birlikte 2000 yılında başlayan ve 2020’de tamamlanacak olan yirmi yıllık bir programa uygun olarak, söz konusu planı uygulamaya sokmaya çalışmış.

Genel kanaate göre, El-Kaide’nin kanlı eylemleri rastgele gerçekleştiriliyor ve açıktan ilân edilmiş herhangi bir stratejiden yoksun. Oysa bu kanaat yanlış. “Terörizmle mücadele” eden teşkilâtların El-Kaide ile ilgili olarak temin ettiği belgelere bakılacak olursa, El-Kaide, gayet iyi tanımlanmış hedefleri olan projelere ve uzun erimli stratejik planlara sahip.

Örneğin bir güvenlik teşkilâtı, Suriye’deki çatışmaların başlamasından yaklaşık bir yıl sonra Nusra Cephesi lideri Ebu Muhammed Golani ile Lübnan’daki önde gelen El-Kaideli isimlerden biri arasındaki yazışmaya ulaşmış. Bu yazışmalarda, operasyonlar için yapılan hazırlık sürecinde tüm Lübnan geneline dağılacak, çok sayıda tıp, kimya, bilişim teknolojisi ve telekomünikasyon uzmanının saflara kazanılmasını içeren planların genel çerçeveleri çizilmiş. Suriye’de rejimin yıkılması sonrası cihadî gruplar bu planlar uyarınca hareket edecekler.

İlgili güvenlik teşkilâtının elde ettiği belgelerin açığa çıkardığı biçimiyle, El-Kaide’nin Lübnan ve bölgedeki stratejisi hem sahayla hem de adam toplama ve seferberlikle ilgili özel kimi hedefleri içeriyor.

Planın kimi özellikleri Ürdünlü yazar Fuad Hüseyin’in kaleme aldığı, 2005’te yayınlanmış olan Zerkavi: El-Kaide’nin İkinci Nesli isimli kitapta belirtilmiş. Hüseyin, El-Kaide’nin önde gelen ideologlarından Şeyh Ebu Muhammed Makdisi ve Ürdün’deki Svaka Hapishanesi’ndeki Ebu Musab Zerkavi ile mülâkat yapmış.

Cihadî forumlarında dolaşıma sokulan bir diğer kitap da Cihadı Nasıl Görüyoruz ve Onu Nasıl İstiyoruz. Bu kitap, El-Kaide’nin iktidarı nasıl alacağı üzerinde duruyor ve bu yolda örgütün sahip olduğu hedeflere, planlara ve aşamalara ışık tutuyor. Plan, cihadî faaliyetlerin “ümmetin gücünü artırmak ve ümmetin düşmanlarını terörize etmek” için tüm dünyayı kapsayacak şekilde genişletilmesini öngörüyor. Yedi aşamaya ayrılmış olan plan, yirmi yıllık bir dönemi kapsıyor, 2000’den 2020’ye uzanan bu dönemin sonunda “nihai zafer”in elde edileceği söyleniyor.

2000-2003 dönemini kapsayan ilk aşama “uyanış aşaması” olarak nitelendiriliyor. Bu aşamada New York’taki yılanın başının güçlü bir biçimde ezilmesi suretiyle, “ümmetin yeniden uyandırılması”na odaklanılmış. Bu saldırının amacı, ABD’yi El-Kaide’yi ümmetin lideri hâline getirecek şekilde tepki vermeye zorlamak. İlgili hamle, El-Kaide’nin Amerika’nın Afganistan ve Irak’ı işgal etmesi sonrası “İslam’a karşı haçlı savaşı” olarak nitelediği süreçle tutarlı. Böylelikle Amerikalılar kolaylıkla avlanacak ve El-Kaide virüs gibi her yere yayılma imkânı bulacak. Bu aşama, Amerika’nın 2003’te Irak’ı işgal etmesiyle sona ermiş.

2003-2006 arasını kapsayan dönem “gözlerin açılması” aşaması olarak nitelendiriliyor. Bu aşamada El-Kaide’nin planı, düşmanı sürekli savaş hâlinde tutmak ve öte yandan da üçüncü aşamaya hazırlanmak amacıyla “elektronik cihad” adı verilen çalışma konusundaki becerileri geliştirmek üzerine kurulu.

İlgili aşamaya paralel olarak El-Kaide, Arap ve İslam dünyasının kimi stratejik kısımlarında sessizce genişleme imkânı buldu ve aynı zamanda üçüncü aşamanın da başlamasıyla, komşu ülkelere konuşlandırabileceği bir ordu kurmak için Irak’ı bir üs olarak kullanmaya başladı. Buna ek olarak örgüt, kendisine yönlendirilecek yardım ve zekâtlar aracılığıyla Müslümanlardan para toplama işlerini hızlandırmak amacıyla yoğun bir çaba içine girdi.

2007-2010 arası dönemi kapsayan üçüncü aşama, “ayaklanma ve ayakları üzerinde durma” olarak nitelendiriliyor ve proaktif El-Kaide faaliyetlerini içeriyor. Bu aşama boyunca Irak etrafında, bölge önemli değişikliklere tanık oluyor.

İlkin esas olarak Şam (Büyük Suriye) bölgesine odaklanılıyor ve bu hamle, bir Hadis’in bu bölgenin Irak’ı müteakip ikinci çatışma alanı olacağı şeklinde yorumlanması üzerinden meşrulaştırılıyor. Bu noktada, “bölgenin yeniden biçimlendirilmesi aşamasında Suriye, Lübnan ve Ürdün’ün mezhepsel devletçiklere ayrıştırılmasına dönük plan”dan bahsetmeye gerek yok.

Ürdünlü gazeteci kitabında Makdisi ve Zerkavi’den alıntı yapıyor ve “Cundu’ş-Şam” olarak isimlendirilen Büyük Suriye’nin oluşturulması fikrinin ta Sovyetler’in Afganistan’ı işgal ettiği günlerde önerildiğini, ama ABD’nin 2001’de Afganistan’ı işgal etmesiyle bu fikrin geliştirilemediğini söylüyor.

Hüseyin’in izahına göre, bu fikrin savunucuları 2005’te Suriye, Lübnan ve Irak’a geri döndü ve bölgede oluşacak her türden fırsat için kendilerini hazırlamaya başladı. İlgili aşamanın sonunda kendisini “ümmetin meşru lideri olarak kuran” El-Kaide, teorik olarak Filistin’deki ve İsrail devletinin sınır bölgesindeki doğrudan operasyonlarını başlatmaya dönük hazırlıklarını tamamladı.

2010-2013 arası dönemi kapsayan dördüncü dönem “ıslah” olarak nitelendiriliyor. İlgili dönem Suriye’deki krize ve Arap Baharı denilen ayaklanma dalgasına denk düştü. Bu dönemde El-Kaide, esas olarak bölgedeki rejimlerin yıkılmasına odaklandı ve bu rejimlere karşı gelişen ayaklanmalara doğrudan dâhil oldu.

Elde edilen belgelere göre El-Kaide, “rejimin Amerikan politikasıyla işbirliği içinde olduğunu ifşa ederek onu halkın gözünde itibarsızlaştırmaya” çalışıyor. El-Kaide planına göre, bu çalışmaya El-Kaide’nin güçlendirilmesi ve Amerikan güçlerine karşı gerçekleştirilen doğrudan saldırılar eşlik edecek. Bu esnada ayrıca “Amerikan ekonomisini hedef alan elektronik saldırılar” gerçekleştirilecek, rejimlere ve onların batılı destekçilerine zarar vermek için Arapların elindeki petrol tesislerine saldırılacak.

Ayrıca El-Kaide, diğer para birimlerini altına endekslemek istiyor ve uluslararası rezerv dövizi olarak altının kullanılması fikrini destekliyor. Buradaki amaç, altına endeksli olmayan ABD dolarının çökmesi.

El-Kaide planına göre, ilgili aşamada ayrıca İsrail devleti içteki çatışma sonucu zayıflayacak, uluslararası desteğini kaybedecek ve İsrail’i koruyan Arap rejimleri çökecek.

2013-2016 arası dönemi kapsayan beşinci aşamada El-Kaide’nin nihaî hedefi olan “halifelik ya da İslam devleti” ilân edilecek. Bu aşamada Anglosakson ekseninin çökmesi ve El-Kaide’nin giderek güçlenmesiyle birlikte, Hindistan ve Çin gibi, Müslümanların yoğun bir çatışma içinde olmadığı yeni dünya güçlerinin ortaya çıkışı ile başlayan birçok uluslararası dönüşüme tanık olunacak.

2016-2020 arası dönemi kapsayan altıncı aşama “topyekûn savaş” dönemi. El-Kaide ideologlarının tahminine göre, 2016 ile birlikte iman ile küfür arasındaki savaş da başlayacak, bu savaş, birçok konuşmasında Usame bin Laden’in dile getirdiği “İslam halifeliğinin kuruluşu” sonrası, tüm imkânların seferber edilmesi suretiyle gerçekleşecek. Bu aşamayı 2020 civarında gerçekleşecek “nihaî zafer” aşaması takip edecek. El-Kaide planlarına göre, bu tarihten itibaren “Müslümanların sayısı bir buçuk milyarı aşacak ve İslam devletinin yetenekleri aşırı derecede artacak.”

Söz konusu stratejinin genel hatlarını çizen belgeler 2005’te yayınlandı. Belgelerin içeriği gerçeklikle kıyaslandığında hedeflerin önemli bir bölümüne ulaşıldığı görülüyor: 2005’te yayınlanan belgelerde de belirtildiği üzere, 2001’de New York ve Washington’a saldırıldı; Irak ve Afganistan “cihad ordusu”nu kurmak için bir üs olarak kullanıldı; sonrasında Suriye’ye girildi ve 2013’te Irak ve Suriye İslam Devleti (IŞİD) ilân edildi. Bu noktada temel soru şu: El-Kaide 2020’de öngördüğü zafere ulaşmak için gücünü artırmayı sürdürecek mi?

El-Kaide Gözüyle Hizbullah

Cihadî internet sitelerinde, Lübnan Direniş Partisi’nin ideolojisini El-Kaide bakış açısından değerlendiren, Hizbullah ve Şii Mezhebinin Yayılması isminde bir kitap dolaşıma sokulmuş durumda. Kitap, ilk olarak Minberü’t-Tevhid ve’l Cihad isimli sitede yayınlandı. Site ağırlıklı olarak El-Kaide ideologu ve aynı zamanda Ebu Musab Zerkavi’nin akıl hocası Şeyh Ebu Muhammed Makdisi’nin fikirlerini aktarıyor.

Kitap, cihadî grupların Hizbullah ile ilgili algısını özetliyor ve bu Lübnanlı Şii partisinin tuzağına düşmemeleri konusunda Sünnileri, özellikle Filistin’dekileri uyarıyor. Şeyh Halime’ye göre, “Hizbullah, uluslararası Şii fesadının Filistin üzerinden sızdığı ana kapı durumunda, Hizbullah dünyada Şiiliği yaymak için Filistin meselesini istismar ediyor.”

Kitabın yazarı Şeyh Abdulmünim Halime, Suriye’de IŞİD’e karşı İslam Cephesi’nden yana saf tutuyor. Bu noktada kitabın Hizbullah’ın Suriye’deki çatışma sürecinde dâhil olmasından yaklaşık on yıl önce, 2002’de yayınlandığını belirtmekte fayda var.

Rıdvan Murteza

0 Yorum: