11
Eylül’den Nihaî Zafere
Bugün
El-Kaide’ye ait olduğu iddia edilen bir stratejik plan, belirli selefî-cihadî
muhitlerde dolaşımda. Bu planı aktaran metin üzerinden görülüyor ki El-Kaide, 2000
yılında 11 Eylül’deki terörist saldırılar için yapılan hazırlıklarla birlikte
başlayan ve 2020’de tamamlanacak olan yirmi yıllık bir programa uygun hareket
ediyor.
Genelde
El-Kaide’nin imza attığı kanlı eylemleri rastgele gerçekleştirdiğine, bu eylemlerin
açıktan ilân edilmiş herhangi bir stratejiden mahrum olduğuna inanılıyor. Oysa
bu kanaat yanlış. “Terörizmle mücadele” eden teşkilâtların El-Kaide ile ilgili
olarak temin ettiği belgelere bakılacak olursa, El-Kaide, gayet iyi tanımlanmış
hedefleri olan projelere ve uzun erimli stratejik planlara sahip.
Örneğin
bir güvenlik teşkilâtı, Suriye’deki çatışmaların başlamasından yaklaşık bir yıl
sonra Nusret Cephesi lideri Ebu Muhammed Cevlani ile Lübnan’daki önde gelen
El-Kaideli isimlerden biri arasındaki yazışmaya ulaşmış. Bu yazışmalarda,
operasyonlar için yapılan hazırlık sürecinde tüm Lübnan geneline dağılacak, çok
sayıda tıp, kimya, bilişim teknolojisi ve telekomünikasyon uzmanının saflara
kazanılmasını içeren planların genel çerçeveleri çizilmiş. Suriye’de rejimin
yıkılması sonrası cihadî gruplar, bu planlar uyarınca hareket edecekler.
İlgili
güvenlik teşkilâtının elde ettiği belgelerin açığa çıkardığı biçimiyle,
El-Kaide’nin Lübnan ve bölgedeki stratejisi, hem sahayla hem de adam toplama ve
seferberlikle ilgili özel kimi hedefleri içeriyor.
Planın
kimi özellikleri Ürdünlü yazar Fuad Hüseyin’in kaleme aldığı, 2005’te yayımlanmış
olan Zerkavi: El-Kaide’nin İkinci Nesli isimli kitapta belirtilmiş.
Hüseyin, El-Kaide’nin önde gelen ideologlarından Şeyh Ebu Muhammed Makdisi ve
Ürdün’de bulunan Svaka Hapishanesi’ndeki Ebu Musab Zerkavi ile mülâkat yapmış.
Mücahid
forumlarında dolaşıma sokulan bir diğer kitap da Cihadı Nasıl Görüyoruz ve
Onu Nasıl İstiyoruz. Bu kitap, El-Kaide’nin iktidarı nasıl alacağı üzerinde
duruyor ve bu yolda örgütün sahip olduğu hedeflere, planlara ve aşamalara ışık
tutuyor. Plan, cihadî faaliyetlerin “ümmetin gücünü artırmak ve ümmetin
düşmanlarını terörize etmek” için tüm dünyayı kapsayacak şekilde
genişletilmesini öngörüyor.
Yedi
aşamaya ayrılmış olan plan, yirmi yıllık bir dönemi kapsıyor, 2000’den 2020’ye
uzanan bu dönemin sonunda “nihai zafer”in elde edileceği söyleniyor.
2000-2003
dönemini kapsayan ilk aşama, “uyanış aşaması” olarak nitelendiriliyor. Bu
aşamada New York’taki yılanın başının güçlü bir biçimde ezilmesi suretiyle,
“ümmetin yeniden uyandırılması”na odaklanılmış. Bu saldırının amacı, ABD’yi
El-Kaide’yi ümmetin lideri hâline getirecek şekilde tepki vermeye zorlamak.
İlgili hamle, El-Kaide’nin Amerika’nın Afganistan ve Irak’ı işgal etmesi
sonrası “İslam’a karşı haçlı savaşı” olarak nitelediği süreçle tutarlı.
Böylelikle Amerikalılar kolaylıkla avlanacak ve El-Kaide, virüs gibi her yere
yayılma imkânı bulacak. Bu aşama, Amerika’nın 2003’te Irak’ı işgal etmesiyle
sona ermiş.
2003-2006
arasını kapsayan dönem, “gözlerin açılması” aşaması olarak nitelendiriliyor. Bu
aşamada El-Kaide’nin planı, düşmanı sürekli savaş hâlinde tutmak ve öte yandan
da üçüncü aşamaya hazırlanmak amacıyla “elektronik cihad” adı verilen çalışma
konusundaki becerileri geliştirmek üzerine kurulu.
İlgili
aşamaya paralel olarak El-Kaide, Arap ve İslam dünyasının kimi stratejik
kısımlarında sessizce genişleme imkânı buldu, aynı zamanda üçüncü aşamanın da
başlamasıyla, komşu ülkelere konuşlandırabileceği bir ordu kurmak için Irak’ı
bir üs olarak kullanmaya başladı. Buna ek olarak örgüt, kendisine
yönlendirilecek yardım ve zekâtlar aracılığıyla Müslümanlardan para toplama işlerini
hızlandırmak amacıyla yoğun bir çaba içine girdi.
2007-2010
arası dönemi kapsayan üçüncü aşama, “ayaklanma ve ayakları üzerinde durma”
olarak nitelendiriliyor ve proaktif El-Kaide faaliyetlerini içeriyor. Bu aşama
boyunca Irak etrafında, bölge önemli değişikliklere tanık oluyor.
İlkin
esas olarak Şam (Büyük Suriye) bölgesine odaklanılıyor ve bu hamle, bir
Hadis’in bu bölgenin Irak’ı müteakip ikinci çatışma alanı olacağı şeklinde
yorumlanması üzerinden meşrulaştırılıyor. Bu noktada, “bölgenin yeniden
biçimlendirilmesi aşamasında Suriye, Lübnan ve Ürdün’ün mezhepsel devletçiklere
ayrıştırılmasına dönük plan”dan bahsetmeye gerek yok.
Ürdünlü
gazeteci, kitabında Makdisi ve Zerkavi’den alıntı yapıyor ve “Cundu’ş-Şam”
olarak isimlendirilen Büyük Suriye’nin oluşturulması fikrinin ta Sovyetler’in
Afganistan’ı işgal ettiği günlerde önerildiğini, ama ABD’nin 2001’de
Afganistan’ı işgal etmesiyle bu fikrin geliştirilemediğini söylüyor.
Hüseyin’in
izahına göre, bu fikrin savunucuları, 2005’te Suriye, Lübnan ve Irak’a geri
döndü ve bölgede oluşacak her türden fırsat için kendilerini hazırlamaya
başladı. İlgili aşamanın sonunda kendisini “ümmetin meşru lideri olarak kuran”
El-Kaide, teorik olarak Filistin’de ve İsrail devletinin sınır bölgesinde
doğrudan operasyonlar başlatmaya dönük hazırlıklarını tamamladı.
2010-2013
arası dönemi kapsayan dördüncü dönem, “ıslah” olarak nitelendiriliyor. İlgili
dönem, Suriye’deki krize ve Arap Baharı denilen ayaklanma dalgasına denk düştü.
Bu dönemde El-Kaide, esas olarak bölgedeki rejimlerin yıkılmasına odaklandı ve
bu rejimlere karşı gelişen ayaklanmalara doğrudan dâhil oldu.
Elde
edilen belgelere göre El-Kaide, “rejimin Amerikan politikasıyla işbirliği
içinde olduğunu ifşa ederek, onu halkın gözünde itibarsızlaştırmaya” çalışıyor.
El-Kaide planına göre, bu çalışmaya El-Kaide’nin güçlendirilmesi ve Amerikan
güçlerine karşı gerçekleştirilen doğrudan saldırılar eşlik edecek. Bu esnada
ayrıca “Amerikan ekonomisini hedef alan elektronik saldırılar”
gerçekleştirilecek, rejimlere ve onların Batılı destekçilerine zarar vermek
için Arapların elindeki petrol tesislerine saldırılacak.
Ayrıca
El-Kaide, diğer para birimlerini altına endekslemek istiyor ve uluslararası
rezerv dövizi olarak altının kullanılması fikrini destekliyor. Buradaki amaç,
altına endeksli olmayan ABD dolarının çökmesi.
El-Kaide
planına göre, ilgili aşamada ayrıca İsrail devleti, içteki çatışma sonucu
zayıflayacak, uluslararası desteğini kaybedecek ve İsrail’i koruyan Arap
rejimleri çökecek.
2013-2016
arası dönemi kapsayan beşinci aşamada El-Kaide’nin nihaî hedefi olan “halifelik
ya da İslam devleti” ilân edilecek. Bu aşamada Anglosakson ekseninin çökmesi ve
El-Kaide’nin giderek güçlenmesiyle birlikte, Hindistan ve Çin gibi,
Müslümanların yoğun bir çatışma içinde olmadığı yeni dünya güçlerinin ortaya
çıkışı ile başlayan birçok uluslararası dönüşüme tanık olunacak.
2016-2020
arası dönemi kapsayan altıncı aşama, “topyekûn savaş” dönemi. El-Kaide
ideologlarının tahminine göre, 2016 ile birlikte iman ile küfür arasındaki
savaş da başlayacak, bu savaş, birçok konuşmasında Usame bin Laden’in dile
getirdiği “İslam halifeliğinin kuruluşu” sonrası, tüm imkânların seferber
edilmesi suretiyle gerçekleşecek. Bu aşamayı 2020 civarında elde edilecek
“nihaî zafer” aşaması takip edecek. El-Kaide planlarına göre, bu tarihten
itibaren “Müslümanların sayısı bir buçuk milyarı aşacak ve İslam devletinin
yetenekleri aşırı derecede artacak.”
Söz
konusu stratejinin genel hatlarını çizen belgeler 2005’te yayınlandı.
Belgelerin içeriği gerçeklikle kıyaslandığında, hedeflerin önemli bir bölümüne
ulaşıldığı görülüyor: 2005’te yayınlanan belgelerde de belirtildiği üzere,
2001’de New York ve Washington’a saldırıldı; Irak ve Afganistan “cihad
ordusu”nu kurmak için bir üs olarak kullanıldı; sonrasında Suriye’ye girildi,
2013’te Irak ve Suriye İslam Devleti (IŞİD) ilân edildi. Bu noktada temel soru
şu: El-Kaide, 2020’de öngördüğü zafere ulaşmak için gücünü artırmayı sürdürecek
mi?
El-Kaide
Gözüyle Hizbullah
Cihadî
internet sitelerinde, Lübnan Direniş Partisi’nin ideolojisini El-Kaide bakış
açısından değerlendiren, Hizbullah ve Şii Mezhebinin Yayılması isminde
bir kitap dolaşıma sokulmuş durumda. Kitap, ilk olarak Minberü’t-Tevhid ve’l
Cihad isimli sitede yayınlandı. Site, ağırlıklı olarak El-Kaide ideologu ve
aynı zamanda Ebu Musab Zerkavi’nin akıl hocası Şeyh Ebu Muhammed Makdisi’nin
fikirlerini aktarıyor.
Kitap,
cihadî grupların Hizbullah ile ilgili algısını özetliyor ve bu Lübnanlı Şii
partisinin tuzağına düşmemeleri konusunda Sünnileri, özellikle
Filistin’dekileri uyarıyor. Şeyh Halime’ye göre, “Hizbullah, uluslararası Şii
fesadının Filistin üzerinden sızdığı ana kapı durumunda, Hizbullah dünyada
Şiiliği yaymak için Filistin meselesini istismar ediyor.”
Kitabın
yazarı Şeyh Abdulmünim Halime, Suriye’de IŞİD’e karşı İslam Cephesi’nden yana
saf tutuyor. Bu noktada kitabın Hizbullah’ın Suriye’deki çatışma sürecinde
dâhil olmasından yaklaşık on yıl önce, 2002’de yayımlandığını belirtmekte fayda
var.
Rıdvan Murteza
0 Yorum:
Yorum Gönder