Camilo Torres, 3 Şubat 1929’da Kolombiya’nın başkenti
Bogotá’da zengin bir orta sınıf ailenin içine doğar. Babası ünlü bir doktordur.
Aile politik açıdan liberaldir. Otuzlu yıllarda ailesi ile birlikte Avrupa’da
yaşar. 1946’da ortaokulu bitirmesi ardından ülkesine geri döner ve ilâhiyat
okuluna girer. Annesinin ifadesi ile “duyarlı, merhametli, ekmeğini yoksullarla
paylaşan bir çocuk” olan Torres, Hristiyanlık üzerinden toplumsal eşitsizlik,
adaletsizlik ve yoğun sefalete karşı tepki göstermeye başlar. Ulusal Kolombiya
Üniversitesi’ne kayıt yaptırır ve burada öğrencilerle toplumsal meselelerle
ilgili tartışmalar yürütür, bu tartışmalar Torres’in politik evrimini
biçimlendirir. Bir süre sonra üniversite ile ilişkisini keserek bir ruhban
okuluna girer. 29 Ağustos 1954’te rahipliği onaylanır.
Sosyoloji eğitimi almak için Belçika’ya gider ve
Leuven Katolik Papalık Üniversitesi’ne kaydını yaptırır. Burada Kolombiya
üzerine sosyolojik çalışmalar yapmayı hedefleyen politik bir grup örgütler.
1958’de verdiği bitirme tezinin başlığı “Bogotá’nın Proleterleşmesi”dir. Bogotá
kentindeki yoksullaşmayı, nüfus yapısını, sanayileşmeyi ve işçi sınıfının yaşam
koşullarını istatistiksel verilerle gözler önüne seren sözkonusu çalışma,
Kolombiya ve Latin Amerika genelinde kapsamlı bir ilgiyle karşılanır.
Torres, Belçika'da akademik çalışmaların yanı sıra
örgütsel faaliyetlere de katılır. 1954'te bir grup Kolombiyalı öğrenci ile
birlikte Kolombiya Sosyal-Ekonomik Araştırmalar Ekibi'ni (ECISE) oluşturur.
Camilo, ECISE’nin şubesini kurmak üzere iki kere Doğu Almanya'ya yolculuk
yapar. Burada marksist çevrelerle yoğun tartışmalara girer. İkinci gidişinde
Berlin'de yaşayan bir dostu ile birlikte sosyalist blokta yer alan ülkeleri
dolaşır. Genç rahip, ilkel Hıristiyanlıkla bağdaştırdığı bir tür sosyalizme
yönelir. Mezuniyetinden sonra Kent Sosyolojisi ve Çalışma Sosyolojisi üzerine
bir seminere katılmak için ABD'ye gider.
1959’da ülkesine döndüğünde Küba Devrimi’nin sarstığı
bir gerçeklikle yüzleşir. Sömürülen kesimlerle birlikte öğrencileri de kapsayan
politik çalışmasını yoğunlaştırır. Katolik Kilisesi’nin geleneksel
hiyerarşisine ve âdetlerine isyan etmeye başlar. Bu, Torres’i Kilise’ye mensup
rahipler ve müesses nizamla karşı karşıya getirir. 1960’ta Orlando Fals Borda
ile birlikte Ulusal Üniversite’de, sosyoloji departmanında çalışmaya başlar.
Kısa sürede öğrencilerin en çok sevdiği öğretmenlerden biri olur. 1962'de bir
öğrenci boykotunun liderleri üniversiteden atılır. Torres, yönetimin bu
kararını protesto eden sert bir bildirge yayınlar. Bildirge, Torres’in
antikapitalist radikal görüşlerinden ve öğrencilerle ilişkilerinden rahatsız
olan kilisenin tepkisini çeker, üniversitedeki görevine son verilir ve ayrıca
sosyoloji çalışmalarına dönük mali destek kesilir.
Bu dönemde politik düşüncesi hızlı adımlarla ilerler.
Tanık olduğu sefalet onu yaşanan eşitsizliğin farklı bir tarzda yapılmış, maddî
izahına yöneltir. Bu noktada marksizm ile Hristiyanlığı özgün bir üslupla
harmanlar. Ona göre, Kolombiya toplumunu bütünüyle dönüştürmek ve emperyalizmin
boyunduruğunu kırmak için böylesi bir bileşim zorunludur. Pratik hayat
tecrübesinden yola çıkarak kati sonuçlara ulaşır ve sosyalist nitelikte yeni
bir toplumu savunmaya başlar.
1965’te ülkedeki tüm muhalefeti bünyesinde toplayacak
bir birleşik cephe çağrısı yapar. Torres’in birleşik cephe önerisi iki yıl önce
başarısızlıkla sonuçlanan bir birleşik cepheye benzemektedir. Torres’in önerisi
daha önceki yapılanmanın programatik görüşlerini benimsemekle birlikte devletin
şiddetini karşılayacak bir şiddet yapısının olmayışını eleştirmektedir.
Birleşik cephe için bu aygıt ELN’dir (Ejército de Liberación Nacional -Ulusal
Kurtuluş Ordusu). Bu noktada Torres’in dayandığı dinî ilke “göze göz dişe diş”
ilkesidir.
Mahalleler, üniversiteler ve fabrikalarda
gerçekleştirilen mitingler, gösteriler ve kampanyalarla “Birleşik Halk
Cephesi”ni örgütlemeye başlar. Ancak devletin baskısı şiddetlidir, birçok
eylemci bu dönemde tutuklanır. Torres'in siyasal faaliyetleri kilise ile
ilişkilerini gerer. Kiliseyle arasındaki ilişkiye öldürücü darbeyi, bir radyo
programında yaptığı röportajda kullandığı “kilisenin mallarına el koymayan
devrim olmaz” sözü indirir. Bunun üzerine Torres’e ölüm tehditleri yağmaya
başlar ve bir süre sonra da rahiplikten atılır. Kiliseyle de ilişkisini
kestikten sonra Torres siyasal çalışmalarına daha serbest bir şekilde devam
eder.
Birleşik Cephe kırk beş sendikayı bünyesine katar. 1
Temmuz 1946’da Kolombiya İşçileri Birliği (UTC) adıyla kurulup 1 Mayıs 1964’te
Kolombiya İşçi Sendikaları Konfederasyonu’na (CTSC) evrilen yetmiş bin üyeli
sendikal hareketin miting çağrısını tüm gücüyle destekler. Ancak miting
bekleneni vermez. Yüz bin kişinin beklendiği miting sönük geçer. Kapitalist
devletin yıkılması gerekliliğine inanan Torres yöntem konusunda net değildir.
Bu noktada Küba Devrimi ve Che’den esinlenilerek kurulmuş olan ELN ile temasa
geçer. Ekim 1965’te kitle hareketi içindeki etkinliğini askıya alır ve dağa
çıkar. Torres’in ortadan kaybolmasının ardından ona ilişkin ilk haber 7 Ocak
1966 da alınacaktır. Kamuflaj elbiselerinin içinde “Kolombiya'ya çağrı” metnini
imzalarken çekilmiş resmi ulusal basına gönderilmiştir. Bu bildirgede Kolombiya
halkı oligarşiye karşı savaşa çağrılmaktadır. Torres, 15 Şubat 1966 günü
Kolombiya ordusuna mensup askerlere kurulan bir pusuda çıkan çatışmada
katledilir. Cenazesinde binlerce emekçi çiçekler bırakıp istavroz çıkararak
saygılarını sunar. Camilo Torres ölümü ardından ELN’nin resmî şehidi ilân
edilir. Anısı kıtanın başka mücadele alanlarına ilham verir: 1970’te, Dominik
Cumhuriyeti’nde Katolik rahipleri ve öğrencileri içinde barındıran bir devrimci
grup CORECATO (Comando Revolucionario Camilo Torres -Camilo Torres
Devrimci Komutanlığı) onun ismine atfen faaliyet yürütür.
Onun şahsında İsa gerilla olmuş, Hıristiyanlık devrime
uğramış, kan ve et, afyonsuz, çektiği acının hesabını sormuş, yoksullar ve
mazlumlar zalimin yüzüne tokat olup inmişlerdir.
Patrick Larsen
17 Şubat 2006
Kaynak
0 Yorum:
Yorum Gönder