23 Aralık 2010

,

THİF


12 Aralık tarihli Radikal gazetesinde Numan Kurtulmuş’un başkanı olduğu HAS Parti’ye katılan iki sosyalist, Türkiye’de “sol” ile “Müslümanlığı” yeniden yan yana getirdi. “Müslüman-sol” kavramı ya da bu kavram etrafında yapılan tartışmalar, Türkiye’nin yakın geçmişinde yaşanan çok önemli, ancak unutulmuş görünen bir deneyimi tekrar hatırlamayı gerekli kılıyor.

Komünistlerin, Müslümanlığa ve İslam’a ilişkin politikaları, özellikle Cumhuriyet'in kuruluş yıllarında oldukça farklı bir kulvarda yürüdü. Şimdilerde yeniden tartışılmaya başlayan “Müslüman-sol” kavramı, o tarihte aynı parti içinde farklı kesimlerden gelen kişilerce kabul gördü, tartışıldı ve hararetle savunuldu.

1920’de kurulan ve kuruluşunun üçüncü ayında hükümetçe kapatılan Türkiye Halk İştirakiyun Fırkası (THİF), komünizmi ve İslam’ı birbirini tamamlayan ideolojiler olarak görüyordu. THİF, 7 Aralık 1920 tarihinde Ankara’da kurulmuştu ve partinin başkanı konumundaki “Katib-i Umumi”si Tokat milletvekili Nazım Resmor’du.

Kurtuluş Savaşı’na Destek

Diğer kurucuları arasında Afyonkarahisar milletvekili Mehmet Şükrü Bey, Bursa milletvekili Şeyh Servet Efendi, İzmit milletvekili Sırrı Bey ve Baytar Binbaşı Hacıoğlu Salih Bey vardı. Partinin adındaki “İştirakiyun”, ‘komünizm’e karşılık olarak kullanılmıştı. Partinin temel politikalarını üç başlık altında toplamak mümkün.

THİF, Anadolu’da yürütülmekte olan antiemperyalist Kurtuluş Savaşı'na bütün gücüyle destek verecek, işgalcilerin Anadolu’dan çıkarılması için mücadele yürütecektir. THİF, ülkenin kalkınma stratejisi konusunda antikapitalist bir çizgi izleyecek, uluslararası işbirliği konusunda dünyada popülaritesi çok yüksek Sovyetler Birliği ve Doğu ülkelerine daha yakın ilişkiler içinde olacaktır. THİF, komünizmin ve İslam’ın kardeşliğine inanmaktadır. Partinin Emek ve İkaz adlarını taşıyan gazeteleri vardı ve görüşlerini bu yolla kamuoyuna duyurmaktaydı.

Komünizm ve Kadın

1920 Aralık ayı içinde parti yetkilileri, üyelerini ve halkı aydınlatmak üzere iki konferans düzenledi. Dönemin öncelikli gündemini konferansların konularından izlemek mümkün. İlk konferans “Komünizm ve Kadınlar ile İslam ve Komünizm”, ikincisi ise “Rus Bolşevizmi İşgalci Olabilir mi?” ve “Batı ile Anlaşmak Anadolu Proleterleri İçin Faydalı mıdır?” temalarına ayrıldı.

İlk konferansın konuşmacıları Ziynetullah Nevşirvanov ve Bursa milletvekili Şeyh Servet Efendi’dir.

Dönemin koşulları dikkate alındığında, İslam’ın ve komünizmin temelde aynı şeyleri söylediği savını ileri süren ve bunu partinin savunduğu önemli ilkeler arasına sokan kurucularının temel dayanakları farklı farklıdır.

Bu “ideolojik kardeşliğe” samimiyetle inanma, komünizmin maddeci dünyasını maneviyatla dengeleme arzusu, komünizmin toplumsal ve ekonomik düzen tasarımını kabul eden ancak manevi yönden ürken kitlelere ulaşmak hedefi, bu kaygıların temeli olabilir. THİF, halkın geniş kesimlerini kazanma hedefini güttü. Bunun için, “yurttaşların iktisadi ve hukuki eşitliği, toplumsal yardımlaşma, sömürünün ortadan kaldırılması, adaletin ve inancın güvence altına alınması, kadının sosyal hayata katılması”nı programına aldı. İslami ve feodal değerlerin yüzyıllardır sessiz sakin yaşanageldiği, savaşlarla yıpranmış, toplumsal olarak suskun Anadolu’nun, bir köylü toplumunun gündemine birdenbire düşen bu alışık olmadığı kavramlar heyecan yarattı, THİF örgütlenmeye başladı.

Aileye Hürmet

Nitekim THİF, üretim araçlarının toplumsallaştırılacağını savunup fakat bunun asla “kadınlar”ı kapsamadığı güvencesini vermek için “fırka aile hayatına hürmetkârdır”, komünizm de bir nevi İslam’ın ilk dönemlerinde görülen “saadet asrına varmaktır” kurallarını parti programına da koydu.

THİF’in bu çalışmasını anlamayan Kemalizm’in parlak temsilcisi Falih Rıfkı Atay, anılarında bir ayrıntı aktarır. Buna göre THİF, Hacı Bayram Camii yakınlarında açtıkları bir kulübe pek çok kişiyi çağırmış, burada milletvekilleri Nazım, Mehmet Şükrü ve Şeyh Servet toplananlara hitap etmişler ve “Mecliste bir grup yapalım, memleketin buna ihtiyacı var, komünistlik İslam esaslarına uygundur, Ebubekir komünisttir, Müslüman olduktan sonra bütün varını yoksullara dağıttı” içerikli konuşmalar yapmışlardır. 1921’in başında hükümetin “sol” harekete karşı başlattığı büyük bir sindirme harekâtı arasında THİF de kapatıldı. Gazetelerinin yayını durduruldu, milletvekillerinin dokunulmazlıkları kaldırıldı, parti yöneticileri tutuklandı ve ağır hapis cezalarına çarptırıldılar.

THİF’in bu çabasını, dünyaya “aşağıdakilerin penceresinden” bakmak, peygamberlerin ve din ulularının, yoksul, ezilmiş ve yalnız insanların yanında olduğunu, inancın ancak ezilenlerin ve yoksulların insanca yaşaması için gösterilecek çabada yattığını, İslam’ın tarihsel dönem içinde zenginlik ve iktidar sarmalında özünden uzaklaştığının saptanması şeklinde okumak mümkün.

Parti kapatılmasaydı ve yaşayabilseydi, bu programın nasıl gelişeceğine ilişkin tartışma boşuna olabilir. Ancak THİF’in, yoksulları dinsel baskının binlerce yıllık karanlığını aralamaya ve “din”i daha dünyevi yaşamaya çağıran çabası, bir anda, mevcut düzenin egemen sınıflarını harekete geçirdi. Meclisteki tartışmalar birdenbire “mülkiyetin ve mirasın” kutsallığı ve dokunulmazlığı eksenine kaydı, İslam’ın bu kurumları kutsadığı üzerine ateşli konuşmalar yapıldı.

THİF’in, “din”i hâkim sınıfların kendi çıkarları için bir ideolojik baskı aygıtı olarak görmesi, bunu ucundan köşesinden tartışmaya açması bile Meclisteki eşraf-ağa-hoca ağırlığına bu tehlikeyi gösterdi, onlar hemen komünizm ile İslam’ın asla biraraya gelemeyeceğini ispata giriştiler.

Gerek Meclis’teki kudretli eşraftan milletvekilleri gerekse de onlarla pragmatik olarak ittifak kuran Kemalistler, belki de İslam’ın bu şekilde çağın gereklerini yakalayacak reformcu bir açılım ihtimalini elbirliği ile doğmadan öldürdüler.

THİF kapatılma sürecindeyken, hükümetin Umur-i Şeriye Vekâleti’ne bir fetva verdirerek “Kur’an-ı Kerim’le bağdaşmayan bu düzmece hareket”in tanınmaması ve müminlerin THİF’i terk etmelerini isteyen bir çağrı yayınlatması, durumu fazlasıyla ciddiye aldığını gösteriyor.

Bugün Türkiye’de solun, 1920 koşullarında THİF’in deneyimine yeni ve yaratıcı katkılarda bulunması mevcut statükonun bozulmasında çok önemli bir açılım sağlayabilir.

Hamit Erdem
23 Aralık 2010

0 Yorum: