30 Nisan 2024

Umut


Herifler gelir kapınızı mühürler, “umuda mühür vurulamaz ki” dersiniz. Yattığınız yerden. Kalkmadığınız yerden. Tabii ağbi. Nasıl vuracaklar. Olabilir mi böyle bir şey. Alırlar en güzel gülüşlü adamları, en güzel gözlü kadınları, saçlarından çeke çeke, taciz ede ede, hayallerini eze eze; “umuda kelepçe vurulamaz ki” dersiniz. Onlar da öyle derler, yani kelepçe bileklerine vurulmuştur sonuçta. Yoksa umuda nasıl vuracaklar. İzin verirler mi hiç. Arada bir öldürürler, karınları acıkır, öyle gerekir; bizi öldürürler, sonra siz bir yerlerden çıkarsınız ve “umudumuz ölmedi ki” dersiniz.

Siz hep bir şeyler söylersiniz. Siz hep aynı şarkıyı. Beraber üniversite sınavlarına hazırlandığımız arkadaşlarımız gözaltında oldukları için sınava giremediklerinde, girenler okullarını bitiremediklerinde, bitirenler akademiden kovulduğunda, kimseden saygı görmediklerinde, o zehir zemberek çocuklar hayatın dışına paslanırken, bin bir emekle attıkları her gole ofsayt bayrağı çekilirken ve siz evlerinizde Twitter kahramanlıkları kovalarken oturup dinledik sizi. Umut üşümez. Umut yorulmaz. Umut dinmez. Yattığınız yerden. Bomboş kuruntularınız içinde boğulurken. Bize hiç laf düşmezken. Biz sizi çok dinledik ya. Arkadaşlarımızın cenazelerinde de dinledik sizi. Söylemedik, dilimiz varmadı, “öldü lan işte, orada yatıyor” diyemedik. Siz bütün acılardan yeniden doğmayı bildiniz ama bak. Siz o kadar da boş durmadınız. Acı çektikçe dumanı üstünde şiirler yazdınız, dergiler, kitaplar çıkardınız; o acılardan beslenip küçük küçük acı aforizmaları ürettiniz, sattınız millete, yediler. Hoşunuza gitti. Siz hayatlar kurdunuz, boş durmadınız, sizin umudunuz başka yerlerdeydi çünkü, siz o kapılardan eli boş dönmediniz. Söylemeye devam ettiniz. Ediyorsunuz. Edin. Biz orada değiliz.

Umut öldürülür. Bizim umutlarımız kırılgandır. Çelik zırhları yoktur. Örgü yelekleri vardır olsa olsa. Bir iki dost gülüşü vardır, korur yetebildiği yere kadar. Sevdiklerimiz de incitebilir bizi, çünkü biz sevince “sevdiğimiz” için. Hayallerimiz ölebilir, çünkü hayat başka türlü olduğu için. Ama biz hayata inanmaya devam ederiz. Aslolan hayattır. Yaramızı kabulleniriz. O yarayı kimseye satmadan yaşamaya devam ederiz. “Acımadı ki” demeyiz, acıyı inkâr etmeyiz, bize öğütlediği şeyleri duyabilmek için. Yeniden yola koyulabilmek için. Siz belki hiçbir zaman tam olarak düşmezsiniz, ayakta da durmazsınız ama biz günü gelir kalkarız. Sonra hiç utanmadan yattığınız yerden elinizi uzatırsınız, sizi de yattığınız yerden kaldırırız.

Nice 1 Mayıs’larda görüşmek dileğiyle, umutları kurşungeçirmez, mühür tutmaz, süper kahraman kardeşlerim.

İmgesu Ünal
30 Nisan 2017

0 Yorum: