Herifler gelir kapınızı mühürler, “umuda mühür
vurulamaz ki” dersiniz. Yattığınız yerden. Kalkmadığınız yerden. Tabii ağbi.
Nasıl vuracaklar. Olabilir mi böyle bir şey. Alırlar en güzel gülüşlü adamları,
en güzel gözlü kadınları, saçlarından çeke çeke, taciz ede ede, hayallerini eze
eze; “umuda kelepçe vurulamaz ki” dersiniz. Onlar da öyle derler, yani kelepçe
bileklerine vurulmuştur sonuçta. Yoksa umuda nasıl vuracaklar. İzin verirler mi
hiç. Arada bir öldürürler, karınları acıkır, öyle gerekir; bizi öldürürler,
sonra siz bir yerlerden çıkarsınız ve “umudumuz ölmedi ki” dersiniz.
Siz hep bir şeyler söylersiniz. Siz hep aynı şarkıyı.
Beraber üniversite sınavlarına hazırlandığımız arkadaşlarımız gözaltında
oldukları için sınava giremediklerinde, girenler okullarını bitiremediklerinde,
bitirenler akademiden kovulduğunda, kimseden saygı görmediklerinde, o zehir
zemberek çocuklar hayatın dışına paslanırken, bin bir emekle attıkları her gole
ofsayt bayrağı çekilirken ve siz evlerinizde Twitter kahramanlıkları kovalarken
oturup dinledik sizi. Umut üşümez. Umut yorulmaz. Umut dinmez. Yattığınız
yerden. Bomboş kuruntularınız içinde boğulurken. Bize hiç laf düşmezken. Biz
sizi çok dinledik ya. Arkadaşlarımızın cenazelerinde de dinledik sizi.
Söylemedik, dilimiz varmadı, “öldü lan işte, orada yatıyor” diyemedik. Siz
bütün acılardan yeniden doğmayı bildiniz ama bak. Siz o kadar da boş
durmadınız. Acı çektikçe dumanı üstünde şiirler yazdınız, dergiler, kitaplar
çıkardınız; o acılardan beslenip küçük küçük acı aforizmaları ürettiniz,
sattınız millete, yediler. Hoşunuza gitti. Siz hayatlar kurdunuz, boş
durmadınız, sizin umudunuz başka yerlerdeydi çünkü, siz o kapılardan eli boş
dönmediniz. Söylemeye devam ettiniz. Ediyorsunuz. Edin. Biz orada değiliz.
Umut öldürülür. Bizim umutlarımız kırılgandır. Çelik
zırhları yoktur. Örgü yelekleri vardır olsa olsa. Bir iki dost gülüşü vardır,
korur yetebildiği yere kadar. Sevdiklerimiz de incitebilir bizi, çünkü biz
sevince “sevdiğimiz” için. Hayallerimiz ölebilir, çünkü hayat başka türlü
olduğu için. Ama biz hayata inanmaya devam ederiz. Aslolan hayattır. Yaramızı
kabulleniriz. O yarayı kimseye satmadan yaşamaya devam ederiz. “Acımadı ki”
demeyiz, acıyı inkâr etmeyiz, bize öğütlediği şeyleri duyabilmek için. Yeniden
yola koyulabilmek için. Siz belki hiçbir zaman tam olarak düşmezsiniz, ayakta
da durmazsınız ama biz günü gelir kalkarız. Sonra hiç utanmadan yattığınız
yerden elinizi uzatırsınız, sizi de yattığınız yerden kaldırırız.
Nice 1 Mayıs’larda görüşmek dileğiyle, umutları
kurşungeçirmez, mühür tutmaz, süper kahraman kardeşlerim.
İmgesu Ünal
30 Nisan 2017
0 Yorum:
Yorum Gönder