16 Nisan 2024

,

Mahi


Halka karşı operasyonun adı olan pandemi günlerinde, “Bilime biraz kapitalizm bulaşmış, ne yapalım. Bugün Bilimci olacağız” buyuruyordu çorbacı. O, yüce Bilim adına yoksul halka karşı yürütülen operasyona ortak oldu. Şimdi de mülk sahipleri adına, tarihe ipotek koyuyor, onu kendi varlığına daraltıyor.[1] Konuşmayı sadece kendisine, burjuvanın tarihine hizmet edenlere hak görüyor. “Madun, ben varken konuşamaz!” buyuruyor.

Barış Yıldırım, ne yazık ki ölüm orucundan “kurtardığı” bedeniyle burjuvazinin tarihi ve bilimi arasında kısa devre yapıyor. O bedenle konuşuyor, o beden adına düşünüyor. Doğal olarak, AKP’nin bu bedende fazla üremiş, dışarıdan gelmiş, kana bulaşmış, damarı tıkamış pıhtı olduğuna hükmediyor. AKP’yi var eden mülk sahiplerine siper oluyor. Cılız bedenini burjuvazinin tarihi ve bilimiyle kudretli kılmaya çalışıyor.

Bugün CHP’nin seçim zaferini görünce de “Artık şu AKP ötesini düşünmek lazım” diyor. Ama onca burjuva siyasetinin, Barış’ın mahiri olduğu reformizmin, devrimci harekete neler ettiğini hiç sorgulamıyor. AKP’yi “maraz ve pıhtı” olarak gören anlayışın burjuvalığını idrak edemiyor. Bu, deniz içre mahi (balık) olmasının bir sonucu.

Çorbacı Barış, polisin elinden içtiği çorbanın bedelini sosyalist harekete ödetmeye kararlı. Bir tür detoks uyguluyor, devrimciliği ve sosyalizmi bünyeden nasıl atacağının teorisini yapıyor.[2] Bugün CHP’nin zaferi koşullarında, dün Foti Benlisoy ile nasıl reformculuk oynadığı gerçeğini örtbas edebileceğini sanıyor. Nasıl oluyorsa hem Van belediyesinde hem İstanbul belediyesinde çalıştığı söylenen yoldaşı, şimdinin çiçeği burnunda CHP’lisi, “strateji ve siyasal iletişim uzmanı”, aslında reklâm metni yazarı Evren Barış gibi kendisine yol açıyor. “Tarihin yolu” dediği, bu tecimsel, kariyerist yol. RAF edebiyatından başlayan o yol, Suphi Nejat’ın Menkıbe’sini kesip illaki CHP’ye çıkıyor.

Bu nedenle, Barış, “Kazananların kazandığına değil kaybedenlerin kaybettiğine seviniyoruz biz” diyor. Yalan söylüyor. Yazıyı okuyanda “Barış, hepimizi CHP iktidarında dağlara çağırıyor” hissi uyanıyor, aslında tüm CHP karşıtı muhalefeti şimdiden boşa düşürüyor. “Reformizmi de beceremiyorsunuz zaten, terk edin CHP saflarını” diyor. CHP’yi düşmansız kılmaya, onu korumaya çalışıyor. Böylece üç beş CHP belediyesinde vereceği konser, buralardan alacağı çeviri işleri için kendisine yol yapıyor. Zira tarih de kendisinde yürüyor, kendisiyle yol buluyor.

Barış Yıldırım, kendi bedeniyle, burjuva sınıfı, burjuva yurdu ve burjuva bedeni arasında kısa devre yapıyor. Onlarla bütünleşiyor, oradan düşünüyor. Tarihin ilerleyişini tıkayan AKP’yi burjuvazi ve devlet dışı bir arıza olarak görüyor. Yanılıyor, yanıltıyor.

“Ülkenin bütün uzuvlarında kangrene dönüşmüş olan gerici mihrak, yalnızca memleketin değil tarihin de damarına kan akmasını engelliyor. AKP’nin en az 10 yıldır burjuva ölçütlerce bile yapay yöntemlerle iktidarını sürdürmesi, bu konuyu geçip başka kavgalara girmemizi engelliyor.”

Bu boş ve anlamsız cümleleri burjuvazi ve burjuva ilerleme adına sarf ediyor. Sonra da o burjuvanın ilerleyişine, terakkiye mani olmayacak ittihadın matematik hesabına girişiyor. Esasında Barış, ilerleme karşıtı olarak kodladığı Kürt ve Müslümanı düşman olarak görüyor. “HDP’de sosyalistlerin ne işi var?” tartışmasıyla kariyerine başlayan, buna rağmen, nasılsa ekmeğini bu parti üzerinden kazanan Barış, Livaneli türü dostlarıyla Müslüman düşmanlığı yarıştırarak bugünlere geliyor. Ona bu çifte düşmanlığı öğreten burjuvaziyle ve devletiyle hiçbir zaman hesaplaşamayan, sosyalizmi ve devrimciliği bu hesaplaşma üzerine kuramayan çorbacı Barış, doğal olarak burjuva siyasetini ve ideolojisini üretiyor.

Bu tür küçük burjuvalar, sınır ve sınıf ötesi zannettikleri bilime ve tarihe sarılıyorlar. Kendi sınırsızlıklarını ve sınıf dışılıklarını orada buluyorlar. Bilimsel ilerleme ve tarihsel ilerleme adına konuşuyorlar. Bedenen ve ruhen nereyle ve kimle örtüşmüş, özdeşleşmişlerse ora ve o güç adına hareket ediyorlar.

Bilim ve tarih ile beden üzerinden kurulan özdeşleşme ilişkisi, doğalında Marksizmi de vuruyor. O küçük burjuva beden kurgularına ve sanrılarına sallanan kılıç olarak Marksizm, idealizme ve metafiziğe diz çöktürülüyor. “Halkın varoluşu özünden önce gelir, o varoluş da devrimin öznesi olmasıdır” türü zırvalar, bu tür küçük burjuvaların ağzından dökülüyor. Bu sinik varoluşçuluk, Marksizmi tasfiye ediyor.

Çorbacı Barış, AKP gittiğinde geriye bir şey kalmasın diye uğraşıyor. Serzenişi bunu ele veriyor. Tarihten söz eden, tarih adına konuşan, kendisini tarih zanneden Barış, aslında tarihi politikadan kovuyor. “Dün dündür, bugün bugündür. Aksini iddia eden hipermetroptur” diyor. Tarih bilincini ezilenlerin zihninden kovmak için uğraşıyor. Oysa yazısını yayınlayan site, 90 yıl önce de burjuvazinin asimilasyon, işgal ve sömürgecilik pratiğine hizmet ediyordu bugün de. Barış bunu göremediği, daha doğrusu, görmek istemediği için o pratiğe uygun sözler sıralıyor. Barış, CHP iktidarına uzanan yolu iyi niyet taşlarıyla örüyor. CHP’yi, ne olduğunu kitlelere unutturmak için uğraşıyor. Sırf hatırlatıyor, sırf andaç diye Kürt’e ve Müslüman’a düşmanlık ediyor.

Çorbacı Barış, asimilasyon, işgal ve sömürgecilik pratiği içre mahi olduğu için Kürt’e ve siyasetine düşman: “[…] ‘Türk solu’nun epey bir kısmını kendine yedeklemesi ve büyük ölçüde de ‘yedek kulübesi’nde tutması gibi talihsiz sonuçlar doğuruyor” dediği şey, Kürt hareketi.

Ara not: Barış’ın çorba içmiş olması değil, o çorbayla düşünüyor olması bizi ilgilendiriyor.

Çorbacı Barış, sabit bir öz olarak halk var ve bu halk, oturduğu yerden bazen kafasını sola bazen de sağa çeviriyor sanıyor. Yanılıyor, yanıltıyor. Bilim ve tarih kurgusu üzerinden bir halk imgesine sarılıyor, aslında bu halk, Barış Yıldırım isimli şahıstan başkasını imlemiyor, anlatmıyor. Barış, her yazısında kendi çorba seven bedenini konuşturuyor.

Dolayısıyla, kendisini ifade eden teori katından güncel gerçeğe indiğinde, sürekli çelişkili şeyler söylüyor. Bir yandan sosyalist hareketin reformizmi beceremediğini söylüyor, bir yandan da “depremde oluşan muhalif birikimi kapitalistçe” ele aldığından bahsediyor. Bir yandan tarihi kendisinde akıtıyor, bir yandan da CHP’de donduruyor. CHP denilen güce halel gelmesin diye uğraşıyor. Ex-yoldaşı Evren’in izinden gidiyor. Evren, soluğu Suriye halkının düşmanı Aslı Aydıntaşbaş’ın ve halk düşmanı bir liberal olarak İmamoğlu projesinin yanında alıyor. Bu son tvit hamlesiyle siyasal ikbalini planlıyor, kendisine yol açıyor, CHP kimliğini geçmişin kirinden kurtarıyor. Yoldaşı Barış Yıldırım ise Şimşek programının CHP’ye ait olduğu gerçeğini gizliyor. Biz ezilenleri-sömürülenleri, bu AKP’leşmiş CHP’ye uygun kıvama getirmek için uğraşıyor. O çorba ve sahibi, bunu emrediyor.

Eren Balkır
12 Nisan 2024

Dipnotlar:
[1] Barış Yıldırım, “Tarihin Yolunu Tıkayan Ceset ve Halkın Özü”, 2 Nisan 2024, Sendika.

[2] Eren Balkır, “Saraylara Barış, Kulübelere Savaş”, 11 Temmuz 2023, İştiraki.

0 Yorum: