DİSK,
2024 1 Mayıs’ında, sendikacılığı burjuvazi ve egemenler lehine tasfiye ettiği
sürecin sonuna geldi. Mart ayında 1 Mayıs platformu, sendikalar, özellikle DİSK
ile görüşüyor ama DİSK, daha güçlü ve kitlesel 1 Mayıs düzenleme konusunda
ortak çalışmaya olumsuz bakıyor.
2
Nisan itibariyle DİSK başkanının 1 Mayıs’ta Taksim’de olacağını bildirmesinin
ardından KESK de aynı kararı paylaştı. DİSK, buna rağmen Valilik ile KESK heyetinden ayrı
olarak görüştü. Aynı zamanda Ekrem İmamoğlu ile de bir görüşme gerçekleştirdi.
Gelinen
süreçte DİSK, emek hareketi içerisinde kendisini bağımsız özne haline getirmek
şöyle dursun, kendisini var eden tarihin uyandırdığı saygının arkasına saklanıp,
sendikacılığı tasfiye ediyor.
Genel
seçimler öncesi esen rüzgârın etkisiyle Birleşik Kamu İş ve Eğitim İş’te
görülen durum, yerel seçimlerden hemen sonra, 2 Nisan’dan itibaren DİSK’te
tezahür etti. Önceki yıllar tüm yanlışlara rağmen “Birlikte güçlüyüz” gibi
sloganlarla 1 Mayıs tertip komitesi oluşturan DİSK, gelinen aşamada hiçbir
konfederasyon, meslek odası ve emek mücadelesi veren çevreler ile yan yana
gelmek istemiyor. İçişleri Bakanlığı ile ayrı görüşmeler düzenliyor, valilikle
tek başına görüşüyor. Bakan, sendikaların 100 kişilik “makul sayı” ile alana
girilip anma yapılmasına, Vali ise Taksim dışında neresi talep edilirse oranın
hazırlanması için her türlü “desteğin” sağlanacağına yönelik teminat veriyor.
Bu açıklamaların gizli öznesi, DİSK’tir.
2
Nisan’da “Taksim” dediği andan itibaren DİSK, hiçbir sendika ve platformla yan
yana gelmeme gibi bir adım atamaz. 1 Mayıs da Taksim de DİSK’in inisiyatifinde
olan bir gün ve mekân değildir.
“İzin”
çıksa emekçi halkı Taksim’e çağıracak olan DİSK, şu an icazet alamadığı için
emekçilere alternatif sunmuyor. Bu alternatif, Taksim’e çağırmaktır. Görünen o
ki DİSK, 100 kişilik yönetici ekibiyle alana girecek. Salgın döneminde binadan
çıkarılmayıp alana yürütülmeyen DİSK’e “Sizi biz alana otobüsle götürürüz”
teklifi yapılıyordu. DİSK bu teklifi bugün kabul etti. Yaptığı siyaset, tam
olarak sendikacılığın ve emeğin tasfiyesidir, popülizmden ibarettir.
DİSK, bu noktaya bir günde gelmedi. 12 Eylül mahkemelerinde tek tip elbise giydi
yöneticileri. Taviz tavizi zaman içinde doğurdu. Yapılan yanlış, o ana ve o
kişilerin şahıslarına ait değildi. DİSK, o mahkemelerde üzerindeki işçi
tulumunu çıkardı.
Bugün
tulumu çıkarılmış DİSK, yeni bir sarı sendika olma kararını netleştirdi. Genel
seçim öncesi birlikte güçlü olduğunu iddia etti çünkü 1 Mayıs seçim öncesiydi,
yerel seçim sonrası ise sarı sendikacı olma politikasını somut şekilde hayata
geçirdi.
DİSK
neden İmamoğlu ile görüştü? CHP’nin aldığı il ve ilçe belediyesi sayısı ülke
genelinde arttı. Bu artış sonucunda, geçmişte sendika başkanlarının CHP vekili
olduğu gerçeği DİSK’in tarihine yazıldı. İktidara gelme planı olan bir partiden
vekil olmak, çalışma bakanı olarak görev yapma hedefinin olduğunu gösterir.
Bugün Türk İş bakanlıkla nasıl bir ilişki kurup işçilerin aleyhindeki kararlara
ortak oluyorsa DİSK de aynı zemine düşecektir.
CHP’nin
uzun yıllar sonra aldığı belediyelerde yeni bir kadrolaşma başlayıp işten
çıkarmalar gündeme geldiğinde, DİSK yöneticilerine tahsis edilen kontenjanlar da netleşecektir.
İmamoğlu ile görüşmenin başka bir anlamı yoktur.
İstanbul’da
da işten çıkarmalar ve belediye önünde direnişler gerçekleşti ama DİSK yöneticileri,
işçilerle değil patronlarla fotoğrafa girmeyi tercih etti, bu tercihse tamamen
sınıfsaldır.
CHP
Özel’inde gördüğümüz Avrupacılıkla DİSK’in Avrupacılığı yaşıttır; CHP
belediyeciliğinin açtığı kapı da aynı sokağa çıkar. Sovyetler’in dağıldığı 90
sonrası süreçte Avrupa Birliği’nden ve emperyalizme hizmet eden vakıflardan ilk
fon alan sendika, DİSK’tir. Bu fonlar, DİSK’in hesaplarında kayıtlıdır.[1]
O
yüzden, DİSK’i sosyal medya hesaplarında “sivil toplum kuruluşu” yazar. Bugün
Filistinli sendikaların uluslararası işçi hareketlerine yaptığı “bize destek
olun” çağrısını ülkemizde DİSK boşa düşürmüştür. Aksa ile Taksim’in aynı olduğu,
77’de yaşanan katliamın sorumlusunun emperyalizm olduğu gerçeği emekçi
sınıfların bilincinden kaçırılmak isteniyor.
Sendika
dışında emek mücadelesi veren çevrelerin önceki yıllarda yaptığı bir tespit
bugün doğrulanmıştır: 1 Mayıs tertip komitesi, sadece sendikalardan
oluşmamalıdır. Tespit, emek mücadelesi açısından yanlış olsa da yaşanan güncel
sorun açısından doğru yerde duruyor. Bugün DİSK özelinde sendikalar
sendikacılığı tasfiye etmeye çalıştığından bu tespit haklı bir öneridir aynı
zamanda. Emek mücadelesinin taşıyıcı odağı olması gereken sendikalar, bugün
tasfiyeci sivil toplumculuğa feda edilmiştir.
DİSK,
sadece geçmişinde işçi sınıfının sendikası olarak tarihe geçtiğinden, onun bugün
1 Mayıs konusunda kendisini otorite sanması bir yanılsamadır, bu saygıyı
izlediği sendika dışı politikalarla kaybetmiştir. Tüm bu tarihsel sürecin
sonucu olarak DİSK de diğer sendikalar da meslek odaları da bugünkü 1 Mayıs’a
bir günde gelmedi.
CHP
belediyeleri üzerinden burjuvazinin ve egemenlerin safına girme çabaları
boşunadır. CHP’li Afyon ve Bolu belediyelerinin izlediği ırkçı politikalar
konusunda DİSK’in sesi çıkmıyor. Mültecilerin dükkânlarının kapısını zabıta
eşliğinde mühürleyen belediye başkanı, verdiği sözü tuttuğunu ve mültecileri “göndereceklerini”
ifade ediyor. Bu şekilde mi gönderilecekler? Bir ailenin aç kalmasına ve emeğinin gasp
edilmesine neden olarak mı? Halkın belleğinde kaçakçı türküleri ve ağıtları hâlen
tazedir. Bir kaçak varsa o da emperyalizme ram olan sendikalar, çevreler ve
partilerdir. DİSK bunlara mı ortak olacaktır? İşçi sınıfını taşımak istediği
yer, Bolu Beyi olmaya yeltenenlerin safı mıdır?
Emeğin
milliyeti ve dini yoktur, alından akan terin rengi her insanda aynıdır. Bugün
mültecilere saldırı başlar, yarın “kendi” işçi sınıfınıza. CHP belediyeleri
aracılığıyla işçi sınıfı, emperyalizmle, Siyonizmle ve AB’cilikle uzlaştırılmak
isteniyor. DİSK, bu politikanın paydaşına dönüşmüştür.
2024
1 Mayıs’ı, tasfiyeci-uzlaşmacı hatla mücadeleci hattın sınırlarının keskin
biçimde ayrışması gereken tarihsel eşiktir. Bir sonraki 1 Mayıs’a kadar geçen
süreçte işçi sınıfına mücadele odağı net şekilde gösterilmedikçe esen rüzgârın
etkisiyle DİSK, yine kendi popülizmini sahneleyecektir.
Tarihsel
bir anlatı vardır. Kerbela öncesi süreçte Kufe halkı, Hüseyin’e yüzlerce mektup
göndererek onu Muaviye zulmüyle mücadele etmeye çağırır. Hüseyin, Kufe’ye
geldiğinde onu çağıranlar yüzüstü bırakırlar. Kerbela’ya varıldığında 72 insan
vardır. Yaşanan katliamda bebekler de canından edilir. Verdiği söze sadık
kalmanın ilkesi olarak Hüseyin tarihe geçer. Bugün kimse, mektup yazanların
adını bile hatırlamaz. Alevi de Sünni de çocuklarına “Hüseyin” adını vererek
zulmün ve mücadelenin tarihini hafızasında yaşatır.
DİSK
yöneticileri de bugün işçi emekçi sınıfına “Taksim” çağrısı yapıp Kufe halkı gibi
evlerine çekiliyor. Her gün işçiler-emekçiler katlediliyor, staj ve MESEM adı
altında çocuklar iş yerlerinde can veriyor, Filistinli emekçi halkın çocukları
emperyalizmin ileri karakolu tarafından katliama uğruyor. Tarih böyle
şekilleniyor.
İşçiler ve emekçi sınıflar olarak, DİSK’teki başta olmak üzere tüm bu sendikal
bürokrasiyi aşıp kendi tarihimizi bize ait olan mekânda inşa etmek zorundayız.
Bunun da yolu, 1 Mayıs’a günler kala alanlarda yan yana olmaktan ve birlikte
hareket etmekten geçiyor. İş yerlerinde, yaptığımız sohbetlerde, yan yana
geldiğimizde gündemimiz 1 Mayıs olmalıdır.
Şu
an DİSK’in gündemi 1 Mayıs’ı yaptırmamak yönündedir. O yüzden, söz, karar,
yetki sahibi, her zaman olduğu gibi yine işçi sınıfıdır.
“Kimse
hüzünlü olmasın
Sırası değil hüznün daha
Bir gün bir şehrin alanında
Bir mermer yığınının gözlerine
Omuzlarına düşerse bir çınar yaprağı
Hüzünlensin yaşayanlar o zaman
Sırası değil hüznün daha.
Öylesine
sıkılmış ki yumrukları
İyice sıkılsın yumruklar
Saklansın diye bir armağan gibi bu katılık
Öylesine sıkılmış ki yumrukları
Kimse hüzünlü olmasın
Kimse hüzünlü olmasın diye
Sırası değil hüznün daha.
Unutulsun
bir gövdeye duyulan hasret
Unutulsun bu alışılmış duyarlık
O kadar sade, o kadar kalabalık ki
Unutulmaya değer onların insan gövdeleri
Ve unutulmalı mutlaka
Dolsunlar diye yüreklere
Dolsunlar damarlara.
Ölü mü
denir
Ölü mü denir şimdi onlara.” [Edip Cansever]
S. Adalı
26
Nisan 2024
Dipnot:
[1] “DİSK’e Bu Hiç Yakışmadı”, 1 Temmuz 2019, Odatv.
0 Yorum:
Yorum Gönder