04 Nisan 2024

,

Bir Demokrasi Sınavı: Van


Van’da halk iradesine karşı gerçekleştirilmek istenen sivil darbe girişimi, Kürt halkının iki gün boyunca sürdürdüğü direniş neticesinde kırıldı. Sosyal medyada çeşitli gruplar tarafından yapılan değerlendirmeler ve açıklamalar, bir nevi sloganların vazgeçilmez unsuru olan “demokrasi” kavramı üzerinden girilen sınavın somut bir örneği niteliğindeydi.

Ülkenin batı tarafında “demokrasi” şöleni yaşanadururken, Van’da çoluk çocuk, genç yaşlı, kadın erkek, demokrasi uğruna devlet şiddetiyle mücadele etti. Peki bu demokrasi mücadelesine karşı tepkiler neydi?

Marjinal faşist unsurlar kin duygusuyla, kayyım politikasına tam destek sundular. Faşizmin yok edici şiddet propagandasının zihinlerde yarattığı etkisiyle halk iradesine karşı tehcir, ölüm, katliam paylaşımları revaçtaydı; “Zulme karşı mukavemet” sloganını dillerine pelesenk edenler, Kürt halkının gösterdiği mukavemet karşısında siyasi iktidarın tam yanında hizaya dizildiler.

Devrimci siyasetten arındırılmış, neredeyse MGK üyeleriyle ortak kaygıya sahip sol sosyalist taraf, Kürt çocukları yerlere atılıp tekmelere maruz kalırken, ya İmamoğlu’nun sağ kökenli olmasının teorisini pekiştirmekle meşguldüler ya da “Laiklik” paylaşımları yapadurdular. 

Kürt halkının yaşadığı mücadele ise paylaşımlarında sadece gazete ön sayfalarında büyük manşetler içinde kaybolmuş küçük bir değerlendirmeyle sınırlıydı. Bu yapılan tutum, Serdar Akar eseri olan Behzat Ç. Ankara Yanıyor filminde bir sahnede ortalığa kargaşa hakimken televizyon haber kanalında pandaların belgeselini yayınlatmasını hatırlatıyor. Bu duruma rağmen hem ülkenin batısında hem de Van’a giderek Kürt halkının yanında olmak isteyen sosyalist insanların sessizliği tercih etmemesi, belki de akıllara ulusal sorunlarda sosyalistlerin Fransa-Cezayir örneğinde olduğu gibi Jean-Paul Sartre’ın tutumunu getiriyor.

Sartre, Fransa devletinin Cezayir halkına dayattığı şiddet karşısında kendi mahallesinde kınamalara ve hatta Fransız milliyetçileri tarafından evine bomba konulacak kadar şiddete maruz kalmasına rağmen “Hepimiz Katiliz” adlı eserini yayımlatacak kadar hem sosyal şovenizmin hem de faşizmin karşısında yer almıştır.

Bugün biz Türk sosyalistlerinin Kürt halkının anti-demokratik baskılar karşısında gösterdiği canhıraş direnişinden öğrenmemiz gereken çok fazla şey mevcuttur. Belki o zaman siyasi iktidarın yine aynı anti-demokratik hamleleriyle rehin aldığı Hatay halkının iradesiyle milletvekili seçilen Can Atalay’ı özgürlüğüne kavuştururuz. Aksi takdirde, kapının eşiğinde olan faşizm tehlikesiyle yüzleşiriz. Bu noktada, Ali Yüce’nin 1974’te sözcükleri bir araya getirerek kaleme aldığı, bildiri niteliğindeki şiirini hatırlatmak gerek:

Sayın halkımıza
66 numaralı bildiri:
Sayın faşizm kahvaltıda
Bir milyon kitap yemiştir.
Çat dedi çatırdadı kapı
Sayın faşizm doldu içeri
Ağzında kara kıvılcımlar
Kömür öğütüyor dişleri
Atladı raflardan kitaplar
Toz olup uçtular dışarı
Duvar yarıklarından [“Sayın Faşizm”, 1974, Ali Yüce]

Umut Devrim
4 Nisan 2024

0 Yorum: