29 Ocak 2016

,

Dünya “Üçüncü İntifada”yı Neden Görmezden Geliyor?


Geçmişte iki politik intifadaya tanıklık etmiş olan Filistin, bugün Batı Şeria ve Gazze’de üçüncü “lidersiz intifada”yı yaşıyor. Esasında bir lidere gerek olup olmadığı konusunda bir anlaşmaya da varılmış değil. Mevcut olmayan liderlik konusunda harekete farklı isimler veriliyor: Kudüs İntifadası, Kitlesel İntifada, Devrimci Dalga ve Üçüncü İntifada.

Batı Asya’da mezhepsel çatışmalara ve IŞİD’in yükselişine tanıklık edildiği bir dönemde kimse bu ortaya çıkan yeni eğilimin üzerinde durmuyor. Ama şiddet, Yahudilere karşı Filistinlilerin duyduğu güvensizliği, giderek artan bir nefretle, daha da katılaştırıyor.

Aksa Camii’ne ve diğer kutsal mekânlara yönelik tecavüzlerin ardından Filistinliler sokaklara döküldüler. İntikam amaçlı saldırılarda yedi İsrailli öldürüldü, birçoğu yaralandı. Bıçaklama ve araçları insanların üzerine sürme gibi eylemlere imza atan göstericilerin ortalama yaşı yirminin altında. Bu gençler, Filistin Kurtuluş Örgütü ile İsrail arasında 1993 ve 1995’te imzalanan Oslo Anlaşması sonrası doğmuşlar. Bir geleceklerinin olmadığını düşünüyorlar.

İsrail güvenlik güçleri 13 yaşındaki Rukiye’yi öldürdü. Onun cenaze töreninde öfkeli kalabalık Hamas bayrakları sallayıp ikinci intifadanın o ünlü sloganını attı: “Kudüs’e yürüyor milyonlarca şehid!”

İsrail güvenlik güçleri bir bıçaklı saldırının görüntülerini yayınlayınca Araplara sosyal medyada Filistinliler öfkeli bir tepki ortaya koydular. Videonun görüntü kalitesi düşük olduğundan pek bir şey anlaşılmıyor ama görüntülerde bir kızın elinde gururla tuttuğu bıçağı ile askerlerin üzerine yürüdüğü görülüyor. Filistinliler bıçağın “kızın öldürülmesini meşru göstermek için videoya kasten yerleştirildiğini” söylüyorlar.

Asıl mesele şu: Filistinliler iki intifada gerçekleştirmiş olmalarına rağmen neden hedeflerine ulaşamadılar? Her türden mücadelenin bir zafere ulaşması için ilk faktör halkın seçtiği, sağlam bir liderliğe sahip olmak. Böylesi bir liderliğin yokluğu Filistin hareketinde hissediliyor. Filistinlilerin ulusal mücadele tarihi boyunca İslamcı ve milliyetçi akım yan yana ilerledi. Bir koalisyon hükümetinin kurulması bile aradaki farklılıkları ortadan kaldırmadı. Sonuçta Filistin’de güçlü bir siyaset hiçbir zaman maddîleşmedi, Fetih ile Hamas arasındaki husumet daha da derinleşti. Bu da İsrail’in “konuşacak kimse yok” demesini ve sürekli çifte liderlik durumuna işaret etmesini sağladı.

İstikrarlı ve güçlü bir liderliğin bulunmayışı ikinci faktöre, Filistin halkının seferber edilememesine yol açtı. Bu da Filistin krizinin daha da uzamasına neden oldu. Yani halkın etrafında birleşip harekete geçebileceği güçlü ve meşru bir merkez yok. Üçüncü faktörse, Gazze Şeridi ile Batı Şeria arasındaki coğrafî uzaklık ve kopukluk. Bu da birliğe ve işbirliğine mani oluyor, etkin hamleler yapılmasını engelliyor.

İki devletli çözüm imkânı da azalıyor. 25 yıl boyunca bu husus üzerinde duruldu. Sınırlar, yerleşimler, Kudüs ve mültecilerin geri dönüş hakkına yoğunlaşıldı. 1948’de Filistinliler ülkenin yüzde seksenine sahiplerdi. İsrail’in kurulması ardından bu oran yüzde 3,5’e düştü. Filistinlilerin topraklarını müsadere etmek için Batı Şeria’da benzer yasalara başvuruldu. Sonrasında bu topraklar “sadece Yahudilerin yaşayacağı” İsrailli yerleşimcilere verildi.

İsrail’in Yahudi olmayan yurttaşlarına yönelik ayrımcılığının bir örneği de Negev çölündeki 35 kimliksiz Filistinli Bedevi cemaatinin boşaltılmasını öngören Prawer-Begin planıdır. Son beş yıl içerisinde Arakib köyünü İsrail beş kez yıktı, Filistinliler de yeniden inşa etti.

İsrail başbakanı ve diğer yetkililer bu ayın başında İsveç’e ağır sözlerle saldırdı. Zira İsveç dışişleri bakanı Margot Wallström son aylarda onlarca Filistinlinin katledildiği olayların soruşturulmasını talep etmişti.

Baş Haham Shmuel Eliyahu, İsrail’in güvenliğinin sağlanması için Filistinlilerin öldürülmesini istedi. Facebook sayfasına “İsrail ordusu Filistinlileri gözaltına almaya bir son vermeli, onları öldürmeli, geride canlı tek bir kişi bırakmamalıdır.” diye yazdı.

Diğer yandan son birkaç gündür sosyal ağlarda lidersiz intifadaya dair haberler hızla yayılıyor. Kimi Filistinli eylemciler İsrail saldırılarına karşı harekete kılavuzluk edecek ve gerekli planları yapacak, merkezsiz bir saha liderliğinin oluşturulması çağrısında bulundu. Bazı eylemciler ise intifadanın kendiliğinden ve lidersiz seyretmesini istedi. Ama bazıları da halkın kendiliğinden hareketinin elde ettiği başarının, son yıllarda politik performansları dâhilinde Filistinli örgütlerin ve liderlerin yaptıkları yanlışların birer kanıtı olduğuna inanıyorlar.

Shubhda Chaudhary
29 Ocak 2016
Kaynak

0 Yorum: