Jeff Halper’ın son kitabı War Against the People
[“Halka Karşı Savaş”], özünde şu bitmek bilmeyen teröre karşı savaşta bizlerin
birer Filistinliye dönüştüğümüzü söylüyor. Filistin meselesi küreselleşti ve
bu, Halper’ın ifadesiyle, İsrail’in “güvenlik tekeli ve güvenlik tekeline
dayalı savaşı”nın bir sonucu. Irak ise söz konusu gelişmenin somut bir
tezahürü. Bu bağlamda Irak’ı yaşanan tarihsel ve günümüze ait olaylar var etti.
İsrailleşme ise yavaş ve istikrarlı bir biçimde Irak’ın Kürd bölgesinde
karşılığını buluyor.
ABD’nin Irak’ı işgal etmesini motive eden şey, İsrail
lobisiydi. İşgal, İsrail’in politik ve bölgesel çıkarlarına uygundu. Zira
İsrail, güvenlik anlayışı ve teröre karşı savaş üzerinde duruyordu. Aynı lobi
İran’la ilişkili olarak da benzer bir askerî çözümü dayattı. Irak’ta ortaya
çıkan sonuçlar, IŞİD, artan güvensizlik ve terör karşısında kimilerini rahatsız
etti.
Irak-Suriye İslam Devleti ile İsrail-Suriye Yahudi
Devleti arasında rahatsız edici benzerlikler var. Bu bağlamda Irak’ın Kürd
bölgesi ve Irak Kürdleri 2003 Irak işgali bağlamında ilginç bir konuma sahip
oldular. Kürdlerle İsrailliler arasında doğrudan veya dolaylı işleyen politik
ve ekonomik ilişkiler karşısında aradaki ilişki, güvenlik, işbirliği, eğitim ve
yardım ile bağlantılı. Bu ilişki, Irak Kürdlerinin İsrail’e petrol ihraç
etmeleri, aynı zamanda Netanyahu’nun Kürd devletini desteklemesi ile daha da güçlendi.
Dolayısıyla İsrail adalet bakanının bağımsız Kürd
devleti ile ilgili olarak yaptığı “onlara yardım etme zamanı” açıklaması,
Kürdler ve İsrail arasındaki ilişkilerin resmileştirilmesi süreci olarak
görülmeli. Tabii, İsrail’in haklı olarak Kürdlerin kendi kaderini tayin hakkını
desteklerken, Filistinlilerin kendi kaderini tayin hakkını haksız bir biçimde
inkâr etmesi arasında belirli bir çelişki söz konusu. Bu da Halper’ın başka bir
gelişmeye dönük vurgusunu haklı çıkartıyor. Zamanlama asla tesadüfî değil.
Peşmerge, IŞİD’le savaşma kılıfı ardında Irak’taki
köyleri yıkarak Arapsızlaştırma sürecini hızlandırıyor. Bu ev yıkma taktiği
İsrail Ev Yıkımlarına Karşı Çalışma Komitesi olarak bilinen örgüte işaret
ediyor. Arapsızlaştırma, Siyonizmin özü. Bu işte İsrail devletinin güvenlik
aygıtı kullanılıyor. Filistinliler, bu Arapsızlaştırma politikasını Nekbe
olarak biliyorlar. Bu politika, İsrail eliyle Kürdlere ihraç ediliyor. Söz
konusu politika, İsrail’de standart bir prosedür olarak kullanılıyor.
Irak’ta kendi bölgelerine kaçan Arap mültecilerin
Kürdlerle ilişkisine dair bilgiler, İsrail’in Filistinlilerle ilişkisine dair
endişelere benzer endişeler içeriyor. İsrail, Filistin toprağını
Yahudileştiriyor. Kürdlerin de benzer hamleler yaptığı iddia ediliyor. Kendi
kaderini tayin hakkı anlayışına ve devletleşmeye dönük atıf Araplar hilafına
yapılıyor. Halper’ın “bu bitmek bilmeyen teröre karşı savaşta hepimiz
Filistinli olduk” sözü geçerliliğini koruyor. Kürdler de Siyonizmle ortak
ideolojik bakış açısı üzerinden belirli bir konum alıyorlar. Buradaki soru şu:
Kürdler, Filistinli olmamak için hayatta kalmaya dair bir taktik mi
geliştiriyorlar yoksa ırkçılık, yerleşimcilik, ırk ayrımcılığı ve zulme cevaz
mı veriyorlar? Ortadaki hakikat ne olursa olsun yaşananlar rahatsız edici ve
sorgulamayı bile gerektirmeyecek biçimde uygunsuz.
Ahmed Musa
Kaynak
0 Yorum:
Yorum Gönder