Trump
ve Trampizmin yükselişini, son yirmi yıl içerisinde Çin’deki yükselişin
Amerikan siyasetini nasıl biçimlendirdiğini anlamadan izah edemeyiz.
Amerikan
seçimlerinde her iki parti de seçim kampanyalarında dış politikaya vurgu
yapmamayı tercih etse de Amerikan dış politikası, iç siyasete yön veren ana
motordur. Çünkü bugün ABD iç siyaseti, temelde dış politikanın güvence altına
aldığı yağmanın üleştirilmesinden ibaret olan bir oyundur.
Bu
yağma, geçen yüzyılda yaşanan dünya savaşlarının külleri içinde debelenen dünya
uluslarına dayatılan bir düzenleme olarak, küresel rezerv para birimi olma
imkânının ABD dolarına bahşedilmesi üzerinden sürdürülebilir kılınan ABD’ye ait
bütçe açıkları ile ilgili bir meseledir.
İkinci
Dünya Savaşı’ndan bu yana ABD, dünyayı kendisine göre, tek taraflı olarak
düzene soktu. Bu noktada silâhlı gücüne başvurdu, küresel kurumlara hâkim oldu
ve Batı dünyasındaki küçük ortaklarının ağzına sürekli bal çaldı.
Amerika’da
iç siyaset, dış siyasetin çıktısıdır. Aynı şekilde, ABD seçimleri ABD
burjuvazisi içerisindeki hizipler arasında yaşanan gerçek anlaşmazlıkların bir
ürünüdür. Siyasi partiler, imparatorluğun alt sınıflara kabul ettirilmesi konusunda
geliştirilmiş farklı halkla ilişkiler stratejilerini temsil ederler.
Bu
anlamda, iç siyasetteki artan kutuplaşma, sosyal medyanın yükselişiyle, “dış
müdahale”yle veya liberal âlimlerin yüzeysel açıklamalarıyla değil, emperyalist
stratejideki farklılaşmayla ilgili bir meseledir.
Tarihsel
planda bir taraftaki hizip, yerli burjuvazi ve küçük burjuvaziden, diğer
taraftaki hizipse finans burjuvazisi/beynelmilel burjuvaziden oluşmaktadır.
Yakın
zamana kadar ilk hizbin politik karşılığı Cumhuriyetçiler, ikincisinin
karşılığı ise Demokratlardı.
Ama
geçen yıl içerisinde Demokrat Parti’yi destekleyen teknoloji devleri saf
değiştirdiler ve Trump’a destek verdiler.
Bu
ani değişikliğin sebebi neydi?
Çin.
Çin,
yıllarca Amerika’ya emek ve mamul ürün temin etti. Aynı zamanda Çin, ABD
markalı ürünler için muazzam bir tüketici pazarıydı.
Fakat
ABD gümrükleri ve pandemiyle birlikte Çin markalı ürünler, ABD ürünlerini rekabet
sahasının dışına atmaya başladı.
Neticede
bugüne dek çıkarlarını en iyi Demokratların öncülük ettiği dış politikanın
temsil edeceğini düşünen Silikon Vadisi, bugün Trump’la ve onun Çin’e yönelik
aleni düşmanlığıyla kader ortaklığı yapıyor.
Elon
Musk’ın Trump için neden açıktan kampanya yürüttüğünü, ancak Çin’in yerli
imalatçılarının elektrikli cihaz alanında dünya lideri olan Tesla’yı rekabet
sahasında sollama ihtimali üzerinden izah edebiliriz.
Son
birkaç yıl içerisinde Amerika’nın teknoloji devleri, Çin’in pazar ve imalat
merkezi olma hâlini sürdürme çabası içindeyken kendilerini güçlü bir rakiple
karşı karşıya buldular. Bu sayede aynı teknoloji devleri, onlarca yıl önce
Amerika’nın yerli burjuvalarıyla yan yana düştüler.
ABD
sermayesi içerisindeki iki ana hizip, bugün aynı gücün rekabet sahasında yol
açtığı ve giderek artan tehdidiyle karşı karşıya. Dolayısıyla, sermaye birleşti
ve Çin’le açıktan yüzleşme denilen, kendilerine zaferi getireceklerine
inandıkları stratejiyi dillendiren ata destek sundu.
Sermaye,
ani kararla Trump’ın ardında hizalandı. Amerikalı liberaller, bu gelişmeyi fark
edemedi, çünkü onlardaki kibirli dil, ABD’nin emperyalist politikasına dair
görüşlerini gizlemekten başka bir işe yaramıyordu. Liberaller, bu sebeple aleni
bir biçimde yaşanan çürüme sürecinin kaynağını idrak edemediler.
Liberallerin
Bush’tan hoşlanmamalarının sebebi, milyonlarca Iraklıyı öldürmüş olması değil,
devletin yüzünü yere eğecek işlere imza atması ve hep pot kırıyor olmasıydı.
Bush, neticede ABD imparatorluğunun saygınlığına dair fikre güçlü bir şekilde
bağlı olan liberal kimliğe ağır bir darbe indirmişti. Trump da aynı şeyi
yapıyor.
ABD
dışı dünya açısından bakıldığında, neoliberal çağ basit bir sapmadan ibaret
değildi.
Trump,
liberallerin değer verdikleri saygınlık maskesini küçümseme gereği duymadan,
ABD siyasetinin dürüstçe ve açıktan yürütüleceği bir döneme geri dönüşü temsil
ediyor. ABD’nin yalın ve çıplak çıkarları güvence altına alınsın diye düşmanlığın
açıktan yapılacağı bir döneme giriliyor.
Seçim
sonuçları karşısında hayal kırıklığına uğrayan liberal âlimlerin iddiasının
aksine, bir bütün olarak Amerikan halkı “aptal” değil. Halka aptal demek, kendi
çıkarları aleyhine oy kullananları suçlayan grupların başvurduğu kolay yol. Trump’a
oy verenler, ondan ne alacaklarının gayet “bilincinde”.
Liberaller,
bugün saçlarını yolup Trump’ın çıkarları müdanasız savunuyor oluşuna işaret
ederek onun başkanlığa uygun isim olmadığını söyleyebilirler.
Oysa
çıkar, tam da seçmenlerinin talep ettiği, Trump’ın umut olarak sunduğu şey.
Derler
ki “Liberalizm kapitalizmin yalandan gülümsemesi, faşizmse kapitalizmin dürüst
yumruklarıdır.”
Amerikalılar,
bir kez daha yumruktan yana oy kullandılar. Üstelik bu sefer arkalarında ABD
sermayesinin büyük bir kısmı var.
@bidetmarxman
6 Kasım 2024
Kaynak
0 Yorum:
Yorum Gönder