Pages

08 Kasım 2024

ABD Seçimleri ve Çin Etkisi



Trump ve Trampizmin yükselişini, son yirmi yıl içerisinde Çin’deki yükselişin Amerikan siyasetini nasıl biçimlendirdiğini anlamadan izah edemeyiz.

Amerikan seçimlerinde her iki parti de seçim kampanyalarında dış politikaya vurgu yapmamayı tercih etse de Amerikan dış politikası, iç siyasete yön veren ana motordur. Çünkü bugün ABD iç siyaseti, temelde dış politikanın güvence altına aldığı yağmanın üleştirilmesinden ibaret olan bir oyundur.

Bu yağma, geçen yüzyılda yaşanan dünya savaşlarının külleri içinde debelenen dünya uluslarına dayatılan bir düzenleme olarak, küresel rezerv para birimi olma imkânının ABD dolarına bahşedilmesi üzerinden sürdürülebilir kılınan ABD’ye ait bütçe açıkları ile ilgili bir meseledir.



İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana ABD, dünyayı kendisine göre, tek taraflı olarak düzene soktu. Bu noktada silâhlı gücüne başvurdu, küresel kurumlara hâkim oldu ve Batı dünyasındaki küçük ortaklarının ağzına sürekli bal çaldı.

Amerika’da iç siyaset, dış siyasetin çıktısıdır. Aynı şekilde, ABD seçimleri ABD burjuvazisi içerisindeki hizipler arasında yaşanan gerçek anlaşmazlıkların bir ürünüdür. Siyasi partiler, imparatorluğun alt sınıflara kabul ettirilmesi konusunda geliştirilmiş farklı halkla ilişkiler stratejilerini temsil ederler.

Bu anlamda, iç siyasetteki artan kutuplaşma, sosyal medyanın yükselişiyle, “dış müdahale”yle veya liberal âlimlerin yüzeysel açıklamalarıyla değil, emperyalist stratejideki farklılaşmayla ilgili bir meseledir.

Tarihsel planda bir taraftaki hizip, yerli burjuvazi ve küçük burjuvaziden, diğer taraftaki hizipse finans burjuvazisi/beynelmilel burjuvaziden oluşmaktadır.

Yakın zamana kadar ilk hizbin politik karşılığı Cumhuriyetçiler, ikincisinin karşılığı ise Demokratlardı.

Ama geçen yıl içerisinde Demokrat Parti’yi destekleyen teknoloji devleri saf değiştirdiler ve Trump’a destek verdiler.

Bu ani değişikliğin sebebi neydi?

Çin.

Çin, yıllarca Amerika’ya emek ve mamul ürün temin etti. Aynı zamanda Çin, ABD markalı ürünler için muazzam bir tüketici pazarıydı.

Fakat ABD gümrükleri ve pandemiyle birlikte Çin markalı ürünler, ABD ürünlerini rekabet sahasının dışına atmaya başladı.

Neticede bugüne dek çıkarlarını en iyi Demokratların öncülük ettiği dış politikanın temsil edeceğini düşünen Silikon Vadisi, bugün Trump’la ve onun Çin’e yönelik aleni düşmanlığıyla kader ortaklığı yapıyor.

Elon Musk’ın Trump için neden açıktan kampanya yürüttüğünü, ancak Çin’in yerli imalatçılarının elektrikli cihaz alanında dünya lideri olan Tesla’yı rekabet sahasında sollama ihtimali üzerinden izah edebiliriz.

Son birkaç yıl içerisinde Amerika’nın teknoloji devleri, Çin’in pazar ve imalat merkezi olma hâlini sürdürme çabası içindeyken kendilerini güçlü bir rakiple karşı karşıya buldular. Bu sayede aynı teknoloji devleri, onlarca yıl önce Amerika’nın yerli burjuvalarıyla yan yana düştüler.

ABD sermayesi içerisindeki iki ana hizip, bugün aynı gücün rekabet sahasında yol açtığı ve giderek artan tehdidiyle karşı karşıya. Dolayısıyla, sermaye birleşti ve Çin’le açıktan yüzleşme denilen, kendilerine zaferi getireceklerine inandıkları stratejiyi dillendiren ata destek sundu.

Sermaye, ani kararla Trump’ın ardında hizalandı. Amerikalı liberaller, bu gelişmeyi fark edemedi, çünkü onlardaki kibirli dil, ABD’nin emperyalist politikasına dair görüşlerini gizlemekten başka bir işe yaramıyordu. Liberaller, bu sebeple aleni bir biçimde yaşanan çürüme sürecinin kaynağını idrak edemediler.

Liberallerin Bush’tan hoşlanmamalarının sebebi, milyonlarca Iraklıyı öldürmüş olması değil, devletin yüzünü yere eğecek işlere imza atması ve hep pot kırıyor olmasıydı. Bush, neticede ABD imparatorluğunun saygınlığına dair fikre güçlü bir şekilde bağlı olan liberal kimliğe ağır bir darbe indirmişti. Trump da aynı şeyi yapıyor.

ABD dışı dünya açısından bakıldığında, neoliberal çağ basit bir sapmadan ibaret değildi.

Trump, liberallerin değer verdikleri saygınlık maskesini küçümseme gereği duymadan, ABD siyasetinin dürüstçe ve açıktan yürütüleceği bir döneme geri dönüşü temsil ediyor. ABD’nin yalın ve çıplak çıkarları güvence altına alınsın diye düşmanlığın açıktan yapılacağı bir döneme giriliyor.

Seçim sonuçları karşısında hayal kırıklığına uğrayan liberal âlimlerin iddiasının aksine, bir bütün olarak Amerikan halkı “aptal” değil. Halka aptal demek, kendi çıkarları aleyhine oy kullananları suçlayan grupların başvurduğu kolay yol. Trump’a oy verenler, ondan ne alacaklarının gayet “bilincinde”.

Liberaller, bugün saçlarını yolup Trump’ın çıkarları müdanasız savunuyor oluşuna işaret ederek onun başkanlığa uygun isim olmadığını söyleyebilirler.

Oysa çıkar, tam da seçmenlerinin talep ettiği, Trump’ın umut olarak sunduğu şey.

Derler ki “Liberalizm kapitalizmin yalandan gülümsemesi, faşizmse kapitalizmin dürüst yumruklarıdır.”

Amerikalılar, bir kez daha yumruktan yana oy kullandılar. Üstelik bu sefer arkalarında ABD sermayesinin büyük bir kısmı var.

@bidetmarxman
6 Kasım 2024
Kaynak

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder