Birinci
Dünya Savaşı’nda Suriye, Irak ve Filistin’de ortaya çıkanlara benzer biçimde
1930’da ama farklı bir ideolojiyle şekillenen yeni güçler arasında çeşitli
militan gizli cemiyetler vardı. Siyonistlere ve Yahudilere karşı -müesses ayan,
aileler ve partilerden, hatta Müslüman Yüksek Konseyi’nden farklı olarak-
silahlı mücadele (cihat) propagandası yapan ve bu esnada, kaynaklar yorum
yapılmasına elverdiği ölçüde, birbirinden bağımsız hareket eden kimi
İslami-milliyetçi gruplar ün kazandı.[1] Ekim 1929’da Celile’nin Safed
civarındaki dağlık kesiminde Ahmed Tafiş’in yönettiği, yaklaşık 25 üyesinin kendini
mücahit olarak gördüğü, yani cihat yürütüp Yahudi yerleşimleriyle İngiliz
hedeflerine saldıran “Yeşil El” (al-yad al-khadra) ortaya çıktı; daha 1931’de
İngilizlerce tasfiye edildi. 1932' de aynı ismi taşıyan bir grup El Halil
civarlarında faalmiş. İslami ismine rağmen kimi Hıristiyan üyesi de bulunan
Kutsal Savaş Örgütü (munazzamat al-jihad al-muqqadas) 1931 yılının başlarında Musa
Kazım Hüseyni'nin oğlu ve Müftü’nün çalışma arkadaşı Abdülkadir Hüseyni
tarafından kuruldu; 1934 sonlarında yaklaşık 400 gence askeri eğitim vermiş ve
hem 1936-1939 isyanında hem de 1947-1949 yıllarındaki çatışmalarda rol
oynamıştı. 1935’te Genç Asiler (al-şabab altha'ir) cemiyeti Tülkarem ve
Kalkilya civarlarında faaldi. Müftü’nün bu grupları, en azından gizliden
gizliye; ne kadar desteklediği tartışmalıydı ve hâlâ da tartışmalıdır.[2]
İngilizce literatürde “bands” (çeteler) olarak adlandırılan ve suç
çağrışımı içeren bu gruplar, sosyal ve siyasi bir olgu olarak dikkate şayan
olsalar da kendi dönemlerinde sadece yerel önemleri vardı.
Aynı
zamanlarda, İslami reform hareketi Selefiyye’nin dikkate şayan temsilcisi
İzzeddin Kassam’ın (1882?-1935) etrafında toplanan grup böyle değildi; eyleme
ilk geçenlerden hatta daha fazlası yabancı işgale karşı cihada geçenlerden
biriydi. İzzeddin Kassam, literatürde olağandışı bir ilgiyle karşılaşsa da
ardında yazılar bırakmadığı ve mücadele arkadaşları ve çağdaşlarının verdiği
bilgiler çelişik olduğu için hayatının önemli veçheleri muğlak, niyet ve
eylemleriyle ilgili değerlendirmeler tartışmalıdır.[3] Bu tartışmalı durum,
verilen bilgilerin on yılı aşkın bir fark arz ettiği doğum yılıyla başlar.
Muhtemelen 1882’de kuzey Suriye’deki Lazkiye’nin Cebele köyünde bir kuran kursu
öğretmeni ve Kadiri Tarikatı’ndan bir sufi şeyhinin oğlu olarak doğan İzzeddin Kassam,
muhtemelen tanıştığı ünlü reformcu Muhammed Abduh ve öğrencisi Reşid Rıza’nın
aynı dönemde etkili olduğu Kahire’deki Ezher Üniversitesi’nde sekiz yıl okudu.
Kimi
yandaşlarının Kassam'ın onların öğrencisi olduğu iddiası her şeyden önce onu
dini ve entelektüel olarak yüceltmeye hizmet etmiş olabilir. İster onların
öğrencisi olsun olmasın, Kassam erkenden siyaseten bilinçli ve faal oldu: 1904
civarlarında imam ve kuran kursu öğretmeni olarak çalıştığı Cebele’ye döndü ve
1911/1912’de İtalya'nın daha sonraki Libya olan Trablusgarp’a saldırısına karşı
seferberlik oluşturmaya çalıştı ve bunun sonucunda cihat ilan etti. Lazkiye,
Ekim 1918’de Fransız birliklerince işgal edildikten sonra Suriye dağlarında
Fransız işgaline karşı mücadele eden gerillaya katıldı. Bir Fransız askeri
mahkemesince ölüme mahkûm edilip kimi yarenleriyle Beyrut üzerinden Filistin’e
kaçtı ve burada Suriyeli ve Lübnanlı milliyetçilerin toplanma noktası Hayfa’da
kabul gördü.
Daha
1905’ten beri Hicaz Demiryolu’nun idari merkezi olan Hayfa bu dönemlerde
topraksız köylülerin ve kiracıların akınıyla sosyal ve şehir yapısının dokusu
değişen, genişleyen bir sanayi ve liman kentiydi. 1930’lu yılların ortalarında
liman modernleştirilen ve kuzey Irak'taki petrol sahalarından gelen boru hattı
tamamlanan Hayfa’nın durumunu canlı bir tasvirle aktarır:
“Hayfa, Filistin’in en
kuzeyde kalan, şarka en uzak, çöle en uzak şehridir. […] Hayfa, kendisini inşa
ederek denizden dağların doruklarına uzanır. Aşağıda liman, Araplar, eski şehir
merkezi, ticaret merkezi. Dağın yarısında Yahudi burjuva şehri. Dağda en
varlıklıların oturduğu kent. Ovadaysa büyük oranda ufak evlerden müteşekkil bir
yerleşke ve fabrika kentidir. […]
Hayfa
sınır, Avrupa, dünya siyaseti, işçi yerleşimi, zengin villaların meskeni, petrol
ve çimento fabrikası, muazzam sosyalist deney Kvuzah’ın (Kibbutz'un bir biçimi,
-yn) mahali, gökdelen ve donanma üssüdür.”[4]
İzzeddin
Kassam, orta sınıfın ve varlıklı üst sınıfın yeni Yahudi mahallelerinin
yakınındaki eski Arap mahallesinde hızla öğretmen ve imam olarak dikiş
tutturdu.[5] 1925’te yeni inşa edilen, Müslüman Yüksek Konseyi’ne en azından
doğrudan tabi olmayan (herhalde bağımsızlık anlamına gelen ismi buradan
geliyor) İstiklal Camii’nin imamı olarak atandı. Mayıs 1928’de, daha geniş
toplumsal çevrelere girmesini sağlayan Genç Müslüman Erkekler Cemiyeti'nin
kuruluşuna katıldı; 1934’te mahalli başkanlığına seçildi. 1930’da Hayfa şeriat
mahkemesinde nikâh memuru (ma'dhun) atanması etki alanını Celile’nin taşra
çevresine ve Cenin bölgesine genişletmesine olanak tanıdı.
Hasan
Benna ve Mısır’daki Müslüman Kardeşler’de olduğu gibi Kassam ve yandaşlarında
da reforme edilmiş bir İslam’la, mücadeleci bir milliyetçilik el ele vermişti.
Benna için olduğu kadar Kassam için de bireysel yenilenmeyle bağlantılı icra
edilen din reformu büyük önemdeydi, öyle ki bireysel dönüşümle müşterek
davranışın iç içe geçecek ve birbirlerini karşılıklı olarak güçlendirecekti.
Kassam cihadı, kendisinden önceki ve sonraki diğer Müslüman eylemciler gibi
Allah’ın takdirinde dindar bir hayat (al-jihad fi sahil allah) yaşama çabası
olarak kavradı, yani onu asla siyasi hatta askeri boyuta indirgemedi. Bu görüşüyse,
şiddeti vaaz etmesini -ve fiiliyata geçirmesini- engellemedi: Filistin’deki
tehlikeli durum karşısında silahlı mücadeleyi her Müslümanın bireysel farzı
(fard al-'ain) ilan edip İslam davası için kendini feda eden şehit idealini
duyurdu.[6] Kassam, gerçekten de “siyasal İslamı” savundu -ve bunu da yaşadı.
Bir yanda Sufi özellikler diğer yanda da sadece sihir ve kabir kültüne değil
Bahailerden Ahmedilere varana dek “sapkınlara” karşı koyan, yabancı ve “halka özgü”
etkilerden arındırılarak reforme edilen bir İslam’a destek arasında bağlantı
kurmak o dönemin İslami eylemciler arasında nadir değildi; Hasan Benna çok benzer
şeyler düşünüyordu.
Reformcu
vaazlarla sosyal angajmanı, hatta tabiri caizse sosyal hizmeti birleştirmek
daha alışılagelmemiş bir konuydu. Bu hizmet, ağırlıklı olarak demiryolu
işletmelerinde veya inşaatlarda çalışan yoksullaşmış köylülerden oluşan
işçilere ve Hayfa’nın taşrasının iç bölgelerindeki Fellahlara yönelik
faaliyetlerdi, zira 1930’lu yılların başlarında bir derin deniz limanı, bir
boru hattı ve bir petrol rafinerisi kuruluyordu.
Kassam,
camide ve okulda durmayıp kahvelere, kulüplere hatta kimi eleştirmenlerinin onu
suçladığı üzere pek dürüst olmayan müşterileri bulunan pek tekinsiz
müesseselere gitti. Mesajını anlaşılabilir bir biçimde aktarmayı bilmesi,
toplumun meramlarını ve milli çabaları bilindik İslami dil ve simgelerle ifade
etmesi görevinin başarısına katkı sağladı. Buna ilaveten, merkezi birer değer
olan müminlik, mücadele ve bedel etrafında dönen, öğretiyle -bundan
bahsedilebilirse eğer- yaşayış birlikteliğinin timsali olduğu için de yüksek
bir inandırıcılığı vardı. Sufilerin çileciliğini (zühd) ve dini buyrukların
eksiksiz yerine getirilmesini ve basit insanlar arasında basit bir yaşamı
gerektiren katı bir ahlak anlayışı kendisine örnekti. Kassam’ın, ahlaki bir
otoritesi olduğu aşikardı ama geleceğe dönük dindar bir umudu da vardı -bu da popülerliğine
halel getirmemiş olsa gerek-, yani somurtkan bir aziz ve ahlak hocası değildi.
Kısacası
Kassam, sadece dar anlamıyla siyasi bir etki göstermeyip dini dersler dışında
örneğin akşam okulunda ve taşra kooperatiflerinde okuma yazma dersleri de
verdi. Ama bu faaliyetlere koşut bir biçimde, önce vaazlarında silahlı cihadın
gerekliliğine sık sık işaret ederek aktif direniş hazırlıklarına da başladı ve
gizlice askeri eğitim verdiği ilk yandaşlarını dikkatlice topladı. Bu taraftar
toplama faaliyetinin çıkış noktası olarak, kendisinden önce ve sonraki İslami eylemcilerin
benzer bir biçimde yaptığı gibi camiyi kullandı. Silahlı mücadeleye dönük
hazırlıklar muhtemelen 1925 yılına kadar geriye götürülebilir.
Kassam’ın
esasen mesafeli ve bekleme hâlindeymiş gibi görünen Müftü’yle bağlantıları muğlak
ve tartışmalıdır.[7] Elbette Kassam’ın ve adamlarının o günkü önemini
abartmamak gerek, ayrıca “Kara El” (al-kaff al-aswad) gibi bir dizi başka
militan gizli örgüt de faaldi. Farklı faaliyetleri ve görüngüleri tek kişide
toplama eğilimi -burada İzzeddin Kassam’a yüklenen bir tür Wilhelm-Tell etkisi-
gözardı edilemez; ama ona karşı konulabilir. [Wilhelm Tell, 13. yüzyılda ve 14.
yüzyılın başlarında yaşadığı iddia edilen İsviçreli bir kahramandır, kendi
oğlunun kafasına konan bir elmayı okla vurmayı başarmıştır. -çn.]
1935’e
kadar Kassam, hâlihazırda “Ya cihat, zafer ya şehadet" (hadha jihad, nasr
au istişhad)" şiarıyla paramiliter bir eğitime katılan birkaç yüz gönüllü
savaşçı (fedai) kazanmış görünüyor; tahminler 200-1000 arasında seyrediyor.[8]
Sufi geleneklerini bilinçli bir biçimde izleyerek ilk taraftarları kendilerine “şeyh”
deyip sakal bıraktı ama çok fazla göze batmamak için bundan vazgeçti. Aynı
zamanda “Kassam kız kardeşleri” (refika el-Kassam) olarak erkeklerin silahlı
mücadelesini destekleyen ufak bir kadın çevresi oluştu. Faaliyetlerinin
ağırlığı Filistin’in kuzeyindeydi ama güya Gazze’ye kadar ülkenin başka
kesimlerinde de münferit üyeler kazanılmış gibi. Kimileri daha 1929’dan sonra
Yahudi yerleşimlerine ilk saldırıları gerçekleştirmiş olmalı ama grup
(muhtemelen hâlihazırda ifşa edilme ve tutuklanma tehlikesinden sakınmak amacıyla)
ancak Kasım 1935’in sonlarında isyan vaktinin geldiğine karar kıldı.[9]
Hayfa
limanında Yahudi Yişuv’una giden silah ve mermilerin bulunduğu “Çimento
Hadisesi’nin” ardından Kassam, Ekim 1935’in sonlarında 25 kişilik ufak bir
grupla köylüleri mücadele için harekete geçirmek üzere Cenin civarlarına
çekildi. Bundan önce mülklerini, bizzat Kassam evini, yarenleri en azından
mobilyalarının bir kısmını ve eşlerinin takılarını silah ve mermi almak için
satmışlardı. Bir İngiliz devriyesiyle yaşanan çarpışma esnasında 20 Kasım 1935’te
Cenin’in batısında kalan Ya’büd köyü mevkiinde birçok silah arkadaşıyla
birlikte hayatını kaybetti -inancı ve Filistin davası uğruna şehit olarak “şahitlik
eden” ilk eylemcilerdendi. Muhtemelen kaçmaya çalışabilirdi ama kalmaya ve
belki de ölmeye karar verdi. Kassam “kendini feda ettiği ölümüyle” doğrudan
kült ve kahraman mertebesine erişti. Hayfa’daki cenazesi, özellikle kuzey
Filistin halkının katıldığı büyük bir olaya dönüştü; Beledü’ş Şeyh’teki mezarı
hızla hacıların uğrak noktası haline geldi.[10]
Şehadet
eylemiyle doruk noktasına ulaşan eylemciliği, dini çevreleri aşarak hayranlık
uyandıran ve taklit edilen bir yenilik, çekicilik ve şaşırtıcılık barındırıyordu.
c Bizzat ardında yazılar
bırakmamış olması mirasının üstlenilmesini bir o kadar kolaylaştırdı.
Milliyetçi olduğu kadar İslami aktivistler, Fetih'ten Hamas’a kadar solcular ve
sağcılar, “Filistin devriminin ilk komutanı” olarak Kassam”a atıfta bulundular.
Kassam, Filistinli ayanın, hatta Müftü’nün de aksine, ölümünün çok ötesinde bir
örnek ve ilham kaynağı hâline geldi.
Gudrun Krämer
Çeviri:
Suphi Nejat Ağırnaslı
[Kaynak:
Filistin Tarihi: Osmanlı Fethinden İsrail Devleti’nin Kuruluşuna, Verita
Yayıncılık Şubat 2017, s. 291-296.]
Dipnotlar:
[1] Bundan sonrası için bkz. Porath, Yehoshua 1977: The Palestinian Arab
National Movement: From Riots to Rebellion. Londra, 1977, s. 130 vd.; Lachman,
Shai 1982: Arab Rebellion and Terrorism in Palestine 1929-39: The Case of Sheih
Izz al-Din al-Qassamand his Movement, Elie Kedourie/Sylvia G. Haim
(Hg.): Zionism and Arabism in Palestine and Israel. Londra: 56 vd.; Kupferschmindt,
Uri M.: The Supren Muslim·Council: Islam under the British Mandate for
Palestine. Leiden 1987, s. 253-254.
[2]
Lachman (1982, s. 57-59) bunu, başkaca kısıtlamalara gitmeden öne sürer; Porath
(1977, s. 118 ve 132) Hacı Emin’in, 1934 ortalarında İngilizlere karşı silahlı
direnişin henüz vaktinin gelmediğini düşündüğü beyanlarını alıntılar ama
Abdülkadir ve başka yeraltı örgütlerini el altından desteklediğini varsayar.
[3]
Bundan sonrasının dayanakları için bkz. Schleifer, S. Abdullah 1979: “The Life and
Thought of Izz-id-Din al-Qassam”, The Islamic Quarterly 23: 61-81; Nafi,
Basheer 1997: “Shaykh 'Izz al-Din al-Qassam: A Reformist and a Rebel Leader”, Journal
of lslamic Studies 8: 185-215; Salih, Muhsin Muhammad 1989: Al-tayyar
al-islami fi filastin wa-atharuhu fi harakat al-jihad, 1917-1948. 2. Aufl.,
Kuwait, s. 229- 317; Lachman, 1982, s. 59 vd.; Porath, 1977, s. 132-139.
[4]
Tergit, Gabriele 1996: im Schnellzug nach Haifa, hg. von Jens Brüning.
Berlin, s. 53-55. Sayfa 55 ile başlayıp sayfa 53 ile bitirerek alıntıların
yerlerini değiştirdim.
[5]
Salih, 1989, s. 246 vd.; İstiklal Camii için bkz.: Seikaly, Mayıs 1998: Hayfa. Transformation
of an Arab Society, 1918-1939. Londra, New York, s. 191-192; genel olarak
Hayfa için a.g.e., s. 219 vd. ve Gelvip., James L. 1998: Divided
Loyalties. Nationalism and Mass Politics in Syria at the Close of Empire.
Berkeley u.a. s. 19-20.
[6]
Schleifer, 1979, s. 71 vd., 79; Kassam’ın silahlı cihada dönük faaliyetine
büyük değer veren Salih (1989, s. 241-244, 265-274) alenen daha militandır.
Mısır’daki Müslüman Kardeşler için bkz. Richard P. Mitchell, The Society of
the Muslim Brothers, yeni baskı, Oxford vs., 1993.
[7]
Salih, 1989, s. 250, 255-260; Porath, 1977, s. 137-138; başka bir biçimde
Lachman, 1982, s. 74-n
[8]
Bu konuda Salih, 1989, s. 265 vd.; Lachmann, 1982, s. 64-65, 77; Schleifer,
1979, s. 74; kadınlar için Swedenburg, Ted 1995: Memories of Revolt. the 1936-1939
rebellion and the Palestinian National Past. Minneapolis, Londra, s. 178,
184.
[9]
Bundan sonrası için (farklı betimlemelerle) Salih, 1989, s. 309 vd.; Porath,
19n, s. 134 vd.; Schleifer, 1979, s. 61, 79; Lachman, 1982, s. 69-71.
[10] Salih, 1989, s. 310-324; Zu'aitir, Akram 1980: Al baraka al-wataniyya al-fılastiniyya, 1935-1939: yaumiyyat Akram Zu'aitir. Neirut, s. 27 vd.; Schleifer, 1979, s. 61, 78-79; Lachman, 1982, s. 72-74, 87; Porath, 1977, s. 137-138; şehadet için bkz. Suriye için Gelvin, 1998, s. 175-181.
0 Yorum:
Yorum Gönder