17 Kasım 2024

, ,

Kızıl Mevlânâ’nın Verdiği Dersler

Pakistan tarihi, sıkıntılı dönemlerle tanımlı. Ama gene de Kasım 1968-Şubat 1969 arası dönemi politik açıdan hararetli bir dönem kabul edebiliriz. Devrimci coşkunun ve kabarışın damgasını vurduğu bu dört ay boyunca oluşan Eyüp Han karşıtı hareket, altmışlarda dünya genelinde yükselen devrimci dalga ve anti-emperyalist hareketlerin açığa çıkarttığı radikal enerjinin bir ürünüydü.

O günler, Doğu Pakistan’la Batı Pakistan’ın bir olduğu, solcu fikirlerin ülkenin iki tarafındaki politika ve fikir âleminde öneme ve nüfuza ulaştığı bir dönemdi. Diktatörlük karşıtı hareket, böylesi bir halk desteği sayesinde mümkün olabildi.

Harekete ve solun genel politik alanına birçok isim öncülük etti. Burada çok sayıda ismi anmak mümkün, fakat biz, burada en özgün olanını, Kızıl Mevlânâ veya Mao-Lana olarak anılan Mevlânâ Başani’den bahsedeceğiz.

Herkesin Mevlânâ Başani olarak bildiği Abdülhamid Han Başani, Aralık 1880’de Bengal Yönetimi’ne bağlı Siracganc şehrinin Zangra köyünde dünyaya geldi. Babasının adı Şevket Ali Han’dı. Mevlânâ Başani, 17 Kasım 1976 günü Dakka’da, 95 yaşında vefat etti.

Başani, işçilerin, köylülerin, genelde halkın durumunun iyileşmesi için ömrü boyunca mücadele etmiş bir ilericiydi. Kitleler nezdinde epey destek görmüş bir isim olarak Başani, ilerici politika konusunda özgün bir yaklaşıma sahipti. Pakistan Komünist Partisi genel sekreteri Seccad Zahir gibi birçok komünist liderin dini sınıf politikasından uzak tutma konusunda radikal bir yaklaşımı benimsediği koşullarda Mevlânâ Başani, dinle Marksizm arasındaki mesafeyi kapatma yolunu seçti. Bu, Marksist politikanın halkta karşılık bulması konusunda muazzam öneme sahip bir yaklaşımdı. Zira her türden ilerici hareket, dini karşısına alıyor, bu sebeple, siyaset alanına duhul edemiyor, neticede kitlelerde karşılık bulamıyordu.

Başani’nin dini politik söyleme dâhil edişiyle dinin oportünistçe kullanılması arasında belirgin bir farklılık söz konusuydu. Başani’nin öğretileri, sınıf bilincini ve politik farkındalığı temel alıyordu.

Özgün Bir Yaklaşım

İsminin de ifade ettiği biçimiyle Mevlânâ Başani, politik bir lider hâline gelmiş bir dinî rehberdi. Manevi yolculuğu başarıyla tamamlamak için “Pir” olarak bilinen manevi rehbere tam anlamıyla teslim olmayı telkin eden tasavvuf geleneğine mensuptu.

Pirlere biat edenlere mürit deniliyor. Tasavvuf geleneğinde pire hürmet edilir. Bu sebeple müritler davaya oldukça bağlıdırlar. Onun özgün yanı ise Başani’nin bir yandan müritlerine rehberlik ederken bir yandan da onlara Marksizm öğretmesi, politik ve dini öğretileri radikal düşünce ve pratik dâhilinde kaynaştırmasıydı.

Bu yaklaşım işe yaradı, çünkü tasavvuf, Doğu ve Batı Pakistan’da epey popüler bir konuydu, ayrıca Marksizm gibi tasavvuf da nihai hedefe ulaşma konusunda pratiği temel alan bir yaklaşımı benimsiyordu. Mevlânâ Başani’nin müritleri için de pratik meselesi hayati önemdeydi. Bu sayede Başani, uzun süre kitleleri harekete geçirme imkânı buldu.

Muhammed Eyüp Han Karşıtı Hareket Esnasında Kitlesel Eylemler

Kasım 1968’de tüm Pakistan’da enflasyon yükseldi, hayat koşulları ağırlaştı, kitlesel ayaklanmanın fitili ateşlendi. Eyüp karşıtı sloganların yankılandığı sokaklara hükümete yönelik öfkenin ve hayal kırıklığının rengi hâkim oldu. Aralık ayı içerisinde kötüleşen hayat koşullarına tepki olarak çok sayıda işçi, köylü ve öğrenci sokaklara döküldü. Köylülerin taleplerinin gündeme geldiği o günde harekete öncülük eden Mevlânâ Başani, kitlelere eylem çağrısı yaptı. Mevlânâ’nın çağrısıyla kitlelerin yüreklerine düşen ateş, tüm Doğu Pakistan şehirlerini sardı. Halk, her yerde öfkenin tanımladığı eylemler gerçekleştirdi. Öğrenciler, işçiler, yan kesiciler, gecekondulular, dilenciler, kent yoksulları, tüm ezilen kesimler harekete iştirak ettiler. Eyüp karşıtı hareket, böylelikle en etkili ve yoğun sahnelerinden birine tanıklık etti.

Ertesi yıl Mevlânâ, bir eylem çağrısı daha yaptı. Daha fazla insanın katıldığı bu eylemlerin biri, hükümetin Mucip Rahman’la ilgili olarak suçlaması üzerinden gerçekleştirildi. Eylemde Zaharul Hak isminde bir çavuş öldürüldü. Ertesi gün bu kişinin cenazesinde Başani, miting çağrısı yaptı. Mitingde kitleye yaptığı konuşmada şu şekilde haykırdı: “Bengalliler uyanın! Ateşi yakın!” Kısa süre sonra şehrin her yerinden yükselen dumanlar görülüyordu. Eyüp’ün başında olduğu Müslüman Birliği partisinin yeni merkezi ateşe verilmişti. Aslında bu yangın tesadüfen çıkmıştı, eylemcilerin yaktığı ateşe denk gelmişti. Buna rağmen halkın devlete öfkesi dinmedi. Takip eden günlerde birçok hükümet binasını ateşe verdi.

Sonuç

Mevlânâ Başani bize önemli dersler verdi. Bu derslerden biri şuydu: Devrimci bir hareket başarılı olacaksa, halkın inançlarını dikkate almalı, onları halkın zaferi önünde duran birer engel değil, katalizör olarak görmeli.

Eyüp karşıtı hareketin muktedir sınıfların devrimci manada devrilmesine neden yol açmadığı sorusuna cevap verirken, birçok başka faktör üzerinde durabiliriz. Fakat Eyüp iktidarının yıkılması denilen o küçük zafer, gene de bu tür iktidar karşıtı hareketlerin hayrına ve zararına olacak faktörler konusunda bize çok şey söylüyor.

Bugün topluma ait baskıcı sınıfsal yapıları gerçek manada değiştirmenin yolunu arayan her ilerici, Mevlânâ Başani’nin verdiği dersleri ciddiye almalıdır.

Şah Âlem Tarık
3 Kasım 2022
Kaynak

0 Yorum: