1990
sonrası sürecin getirdiği özel günler, emperyalist kapitalizmin aşkı, aileyi,
arkadaşlığı, dostluğu, değerleri kavramsal açıdan içi boş bir göstergeye
çevirdi. Bu açıdan, gösteri toplumu tüketimin mahremiyeti ihlal etmesiyle
kendini var ederek yoz kültürü tüm halklara dayattı. Yeni bir takvim
oluşturulurken, halkların zihinleri de yeni bir işgal biçimiyle saldırıya
uğradı.
Günümüzde
bir giyim mağazasının “Dünya Mütevazılık Günü” diye seri üretim ürün stokunu
sözde indirimler aracılığıyla eritmeye çalışmasının üzerinde durulmalıdır. Aynı
firmanın uyku günü gibi imal günlerle pijama satmaya çalışması da dikkate
değer. Hem ürünün özel gün adı altında satışa çıkarılması da hem de satılan
ürünün birer sosyal medya malzemesi olarak değerli hissetmek adı altında
paylaşılması; toplumsal alanda mahremiyetin aşındırılmasına, iktisadi alanda
firmanın reklâmını yapmak için tüketicinin gönüllü reklâm ajansına dönüşmesine
neden oluyor. Başka bir açıdan bakıldığında, özgürlük ve bireylik diye
zihinlere pazarlanan bu dijital deneyim, özgün olmayan birbirinin kopyası
sosyal medya paylaşımlarından ibarettir. Tıpkı seri üretimde olduğu gibi seri
deneyimler. Birbirinin kopyası yaşamların ve yaşantıların olduğu toplumsal
düzende özgürlük, özgünlük, değerli hissetme birer yanılsamadır. Story/hikâye
atmada görüleceği gibi gösteri; gösteren ve muhatabı için 24 saattir, sonra
rivayet olur, anda kalır.
Emekçi
halkların kendi takvimi olur. Orada her bir yaprak bedel ve kazanımlarla
bezelidir. Biz, kendi takvimimizi yazıp yaşatmadıkça zihinlerimiz de
yozlaşmanın açık hedefine dönüşecektir, dönüşüyor.
Bu
günler içinde bazı günler halk tarafından sahiplenildiğinden görmezden
gelemeyiz. Bugün anneler günü.
Sömürüsüz
bir düzen mücadelesinde evlat yitiren ama evladını milyonların sahiplendiği
nice analar var. Toprağa kökü onlar saldı, toprağı onların emeği yurtlaştırdı.
Ailenin olmadığı yerde yurt da olmaz, yurtsuz insan da rüzgârda savrulan
yeşilini kaybetmiş bir yaprak parçasıdır.
Bugün,
yurdunda hem kendisi hem de evlatları katledilen on binlerce Filistinli ana,
adlarını bilmesek de belleğimizde yaşıyor, yaşayacak. Ülkemizde ve tüm emekçi
halkların sınıflar mücadelesine evlat yetiştiren analar, bu mücadele sizin
eseriniz.
Yaşam
engellenemez, doğum engellenemez, siz varolduğunuz sürece bu mücadele
yaşayacak. Bugün aileye karşı olup ona saldırı başlatan kim ve hangi çevreler
varsa (kişi yeni bir aile kurmak istemeyebilir ama saldırı açmak farklı bir
durum) kurtuluşumuzu istemeyip bizim bütünlüklerimize savaş açanlardır.
Emperyalist
kapitalizm, tüm değerlere saldırarak aileyi yok etmeye çabalarken buna
demokratlık ve özgürlük adı altında omuz verenler, emekçi halkların kurtuluşunu
istemeyenlerdir. Mücadele saflarına alınmaması gerekenler de onlardır.
Değil
bugün, takvimdeki hiçbir gün emperyalizmden kurtarılmadığı sürece ne analar ne
babalar ne öğretmenler ne sevdalılar/eşler ne de kadınlar ve çocuklar özgür
olacaktır.
Filistin
başta olmak üzere ezilen ve sömürülen halklar özgürleşmedikçe ve eşit düzende
yaşam sağlanmadıkça analar da anılar da bir güne sığdırılamaz. Filistinli ana
kendi öz yurdunda çocuklarıyla huzurlu değilse hiçbir insan huzurlu değildir. Tüm
mücadelemiz de insanca bir yaşamı getirecek olan sınıfsız sömürüsüz düzen
içindir. O gün bizim için her gün, dünya yoldaşlar günüdür.
S. Adalı
12
Mayıs 2024
0 Yorum:
Yorum Gönder